confessions

laiksavar

rom  · 8 Mayıs 2017 Pazartesi

  1. toplam giri 631
  2. takipçi 45
  3. puan 18044

mikro evrimi kabul edip makro evrimi kabul etmemek

laiksavar
Mikro evrimi kabul ediyorum ama makro evrimi kabul etmiyorum demek bardağa damlaların düşebildiğini kabul ediyorum ama bardağın dolabildiğini kabul etmiyorum demek kadar absürt. Mikro evrim ile makro evrim arasında ilkesel düzeyde bir farklılık yok zaten. Kaldı ki makroevrimin anlamı tür ve tür üstü düzeyde evrim demek. Tür düzeyinde evrim (yeni türlerin oluşması, türleşme) gözlemlenmiş bir süreç. Evrim Ağacı'nın yakın tarihli türleşme örneklerini içeren bir makalesi vardı. Şuradan: http://www.evrimagaci.org/makale/165. Bu abiler bunu gördükleri zaman büyük ihtimalle makroevrimi tür üstü düzeyde tanımlayacaktır. Yeni familyaların oluşması gibi mesela. Tür düzeyinde evrimi kabul eden birinin yeni familyaların oluşamayacağını iddia edebilmesi mümkün değil

Nazım hikmet ran

laiksavar
Hem komünist, hem şair. Ben komünizmi de sevmiyorum şiiri de (Belki nadiren şiir
sevebilirim, şiire düşkünlüğüm yok ve okuduğum çoğu şiiri sevmedim anlamında
söylüyorum.). O halde parçaları birleştirin :(

ali şeriati

laiksavar
Mülkiyetin, ticaretin, mirasın olduğu kitaptan nasıl sosyalizm çıkardığına hayret ettiğim şahsiyet. Çok düzgün bir adamdı ama, kendi coğrafyasındaki yobazlıkla sürekli savaştı. O yönden takdir edilesidir.

islamiyette domuzun yasak olması

laiksavar
Müslümanların çoğu için bunun nedeni domuz etinin sağlıksız olması. Kuran'da ayrıntılı bir neden sunan bir ayet var mı bilmiyorum. Bence Allah sağlıksız olduğu için bir şeyi yasakkasaydı basit şekerleri yasaklaması daha doğru olurdu :D Bence nedeni domuzlar diğer hayvanlardan daha pis olmasından kaynaklanan kültürel bir yasak.

tanrı yanılgısı

laiksavar
tek kelimeyle vasat bir dawkins kitabı. Dawkins çok iyi bir yazar, kitap da çok akıcı. Hatta muhtemelen ateizmle ilgili okuduğum en akıcı kitap Tanrı Yanılgısı. Lakin içerik kalitesiz. Tabi sevdiğim bölümleri var. Kitabın özellikle sevmediğim bölümleri Tanrı argümanlarıyla ve kutsal kitaplarla ilgili olan bölümleri. Dawkins'in bu bölümlerdeki eleştirileri çok kötü. Mesela Aquinas'ın 5 yolunu tamamen yanlış anlamış. Çoğu argümanla ilgili güncel tartışmalara değinmemiş bile. Kutsal kitapları eleştirirken de karşı tarafın verdiği cevaplara değinip o cevaplarla beraber eleştiri yapması gerekirdi. Oysa Dawkins karşıt iddialara hiç değinmemiş.
Aynı şekilde Dawkins'in dinlere karşı tavrını çok saçma buluyorum. Ben şahsen ılımlı dindarların radikal dindarların ortaya çıkmasını kolaylaştırdığına inanmıyorum mesela. Hatta Dawkins neredeyse dinlerin bir zihin hastalığı olduğunu söylemeye vardırıyor işi. Bu da pek
temellendirilememiş bir iddia. Aynı şekilde kitabın ahlakla ilgili bölümü ahlaki davranışın kökeniyle ilgili bilimsel tartışmaları güzelce özetlemiş olsa da dindarların bu konuda ateizme getirdiği temel felsefi itirazlara değinmekte yetersiz kalmış. Bayesçi Tanrı argümanlarından bahsederken bu işin şahı olan Swinburne ve Collins gibi felsefecilerin Bayesçi argümanlarını değil, Stephen Unwin adında bir fizikçinin saçma sapan diyebileceğim, felsefe camiasında savunanı olmayan argümanını eleştirmiş. Kitabın eleştirdikleri kişiler teizmin en güçlü temsilcileri değil. Eleştirdiği argümanlar da teizmin en güçlü argümanları değil ya da güçlü
argümanlar da hakkı verilerek sunulmamış Dolayısıyla kitap bir ateizm savunusu olarak çok eksik. Kitabın beğendiğimi net olarak söyleyebileceğim tek bölümü dinlerin kökeniyle ilgili bölümü. Onun dışında ateizmle ilgili kitap okumak isteyen kişilerin okuması gereken ama pek de özelliği bulunmayan bir kitap bence.

devlet kapitalizmi

laiksavar
Devlet karıştığı her şeyi batırdığı gibi kapitalizmi de batırdığı durum. Adam gibi kapitalizm ya devletin olmamasıyla, ya da varsa bile piyasaya çok az müdahale etmesiyle mümkün. Totaliter bir rejimde piyasaya az müdahale etmek pek mümkün değil. Terimin anlamına uymuyor.

inanmanın genlerle ve beyinde bazı bölgelerle ilişkili olması

laiksavar
karışık bir konu. konuyla ilgili söylenenlerin Hepsinde biraz doğruluk payı var. Mesela ikizler üzerinde yapılan çalışmalar var. Bu çalışmalarda şu bulunuyor. Aileleriyle birlikteyken hem tek yumurta ikizlerinin hem de çift yumurta ikizlerinin dini davranışları birbirlerine çok ciddi oranda benziyor. Lakin çocuklar yuvadan göçüp aileleriyle yaşamamaya başlayınca sadece tek yumurta ikizlerinin dini davranışları birbirleriyle önemli oranda benzeşmeye devam ediyor. Bu da dindarlığın kısmi anlamda da olsa genetik bir temelin olduğunu ima ediyor. Beyin bölgesi konusuna gelelim. Michael Persinger'in yaptığı deneylerde dini deneyime benzer hisler uyandırılıyor temporal lobun uyarılmasıyla. Dindarlarda bu bölgenin daha aktif olmasını bekleyebileceğimizi düşündürüyor bu: Bir de parietal lobdaki hasarın dindarlıkla ilişkisiyle ilgili başka bir çalışma var. Bahar Kılıç'ın blogunda ayrıntılı bilgi var: http://www.baharkilic.org/post/2012/05/05/Beyinde-bir-Tanri-noktasi-yok.aspx Lakin Tanrı noktası denebilecek bir noktadan ziyade bazı beyin bölgelerinin inançlılık durumunda daha aktif olması söz konusu bu çalışmalarda. Beyinde bir Tanrı noktası olduğunun sağlam bir kanıtını bilmiyorum.
37 /