fransızca "yabancı" veya "yurtdışı" anlamına gelen kelime.
Konuşma yetisini kaybetmiş bir maymun türü.
Gençlik jargonunda "soğuk, iğrenç espri yapmak" anlamına gelen fiil.
Örnek:
- Aykut gol atamayınca ne demiş?
+ ne demiş?
- "I couldn't." Ahahahaha xd xd
+ ...
Örnek:
- Aykut gol atamayınca ne demiş?
+ ne demiş?
- "I couldn't." Ahahahaha xd xd
+ ...
Çan eğrisinin var olduğu durumlarda mantıklı olan, çan eğrisinin olmadığı durumlarda ise insaniyet yoksunluğu belirtisi olan olay.
Kesinlikle doğru olmayan söz. Eğer hayata etnik kimlik gözünden bakmayı bırakıp daha uluslararası bir perspektiften bakarsanız, italyan dostunuz da olur, arap dostunuz da olur, fransız dostunuz da olur. Mesela Zor durumda kaldığımda belçikalı arkadaşlarımdan defalarca yardım aldığım da oldu, türk "arkadaş"larımdan nazik bir şekilde ret yediğim de oldu.
1299 ila 1922 arasında var olmuş siyasî yapı.
tarih kitaplarında osmanlı sınıfsız bir toplum olduğu için övülür. bir nebze doğrudur; ama padişah ve şehzade haricindeki herkes kul sayıldığı için çok matah bir eşitlikten bahsedemeyiz. yine de bu toplum yapısının bir iyi yanı bir de kötü yanı vardır:
- iyi yanı: feodalizmin siyasi boyutunun olmaması. padişah'ın fetih yapmaya giderken "acaba asiller benim götümü keser mi?", "ben seferdeyken asiller tahtımı ele geçirir mi?" derdine düşmemesi. rahat takılması. hatta machiavelli de prens kitabında fransa ile osmanlı'yı bu açıdan karşılaştırır.
- kötü yanı: padişah'ı durduracak asil bir sınıf olmadığı için padişah'ın istediğini yapması ve bu sebeple demokrasinin gelişmemesi. işte bu yüzden hâlâ türk siyasetçileri kendilerinde "seçildim; o yüzden istediğimi yaparım.", "anayasa'yı bir kere delmekten bir şey olmaz.", "bu anayasa'yı tanımıyorum" deme cesaretini bulabilirler. çünkü dengeleyici karşı aktör kültürü oturmamış. bu karşı aktörlüğü avrupa'da asiller ile burjuvalar sağlıyorlardı ve liberal demokrasi de böyle doğdu.
aydınlanma çağı'ndan önce, avrupa'ya kıyasla daha multikültürel ve toleranslı bir devletti. osmanlı'dan daha multikültürel olan sadece hollanda vardı diyebiliriz; fransa'nın protestanları katlettiği, ispanyol engizisyonu'nun yahudilere türlü türlü işkenceler yaptığı bir çağa göre, osmanlı'daki sistemi (her ne kadar eşitlikçi olmasa da) toleranslı sayılabilir. fakat, aydınlanma çağı ile avrupa bu sorunları aşarken osmanlı bu sorunlara daha yeni yeni saplanmaya başladı ve olanlar oldu.
osmanlı'nın bu sorunlara saplanmasının sebebi de avrupa'daki yenilikleri takip etmeyip "eski köye yeni adet" getirtmemesiydi. matbaasından sanayii devrimi'ne kadar her şeyi kaçırdı ve fakirleşti. bundan dolayı da azınlıklar "biz niye sizin rezil fakir devletinizde yaşayalım ki? fakir olacaksak en azından özgür olalım bari." diye ayaklandılar. ulus-devlet olayının çok da önemli olduğuna inanmıyorum; çünkü avusturya gibi zengin bir devlet, savaşı kaybedene kadar bir sürü azınlığı himayesinde tutmayı başarmıştı.
tarih kitaplarında osmanlı sınıfsız bir toplum olduğu için övülür. bir nebze doğrudur; ama padişah ve şehzade haricindeki herkes kul sayıldığı için çok matah bir eşitlikten bahsedemeyiz. yine de bu toplum yapısının bir iyi yanı bir de kötü yanı vardır:
- iyi yanı: feodalizmin siyasi boyutunun olmaması. padişah'ın fetih yapmaya giderken "acaba asiller benim götümü keser mi?", "ben seferdeyken asiller tahtımı ele geçirir mi?" derdine düşmemesi. rahat takılması. hatta machiavelli de prens kitabında fransa ile osmanlı'yı bu açıdan karşılaştırır.
- kötü yanı: padişah'ı durduracak asil bir sınıf olmadığı için padişah'ın istediğini yapması ve bu sebeple demokrasinin gelişmemesi. işte bu yüzden hâlâ türk siyasetçileri kendilerinde "seçildim; o yüzden istediğimi yaparım.", "anayasa'yı bir kere delmekten bir şey olmaz.", "bu anayasa'yı tanımıyorum" deme cesaretini bulabilirler. çünkü dengeleyici karşı aktör kültürü oturmamış. bu karşı aktörlüğü avrupa'da asiller ile burjuvalar sağlıyorlardı ve liberal demokrasi de böyle doğdu.
aydınlanma çağı'ndan önce, avrupa'ya kıyasla daha multikültürel ve toleranslı bir devletti. osmanlı'dan daha multikültürel olan sadece hollanda vardı diyebiliriz; fransa'nın protestanları katlettiği, ispanyol engizisyonu'nun yahudilere türlü türlü işkenceler yaptığı bir çağa göre, osmanlı'daki sistemi (her ne kadar eşitlikçi olmasa da) toleranslı sayılabilir. fakat, aydınlanma çağı ile avrupa bu sorunları aşarken osmanlı bu sorunlara daha yeni yeni saplanmaya başladı ve olanlar oldu.
osmanlı'nın bu sorunlara saplanmasının sebebi de avrupa'daki yenilikleri takip etmeyip "eski köye yeni adet" getirtmemesiydi. matbaasından sanayii devrimi'ne kadar her şeyi kaçırdı ve fakirleşti. bundan dolayı da azınlıklar "biz niye sizin rezil fakir devletinizde yaşayalım ki? fakir olacaksak en azından özgür olalım bari." diye ayaklandılar. ulus-devlet olayının çok da önemli olduğuna inanmıyorum; çünkü avusturya gibi zengin bir devlet, savaşı kaybedene kadar bir sürü azınlığı himayesinde tutmayı başarmıştı.
Bir sosyal liberal olarak Argüman sunabilen insanlarla tartıştığımda
Solcular: "eşitlik en önemli değerdir, eşitliğe engel olan şeyler ne pahasına olursa olsun yok edilmelidir" anafikirli argümanlar
Sağcılar: "stabilite uğruna toplumda özgürlükler kısıtlanabilir" anafikirli argümanlar
Bir sosyal liberal olarak Argüman sunamayan insanlarla tartıştığımda
Solcular: "YA SOSYALİSTSİNDİR YA DA FAŞİST, ORTADA GRİ MRİ YOK"
Sağcılar: "SENİN GİBİ DİNSİZ BİR AVRUPA KÖPEĞİNİN FİKİRLERİNDEN BU ÜLKEYE HAYIR GELMEZ"
Solcular: "eşitlik en önemli değerdir, eşitliğe engel olan şeyler ne pahasına olursa olsun yok edilmelidir" anafikirli argümanlar
Sağcılar: "stabilite uğruna toplumda özgürlükler kısıtlanabilir" anafikirli argümanlar
Bir sosyal liberal olarak Argüman sunamayan insanlarla tartıştığımda
Solcular: "YA SOSYALİSTSİNDİR YA DA FAŞİST, ORTADA GRİ MRİ YOK"
Sağcılar: "SENİN GİBİ DİNSİZ BİR AVRUPA KÖPEĞİNİN FİKİRLERİNDEN BU ÜLKEYE HAYIR GELMEZ"
Sadece always şarkısını kendiliğimden açıp dinlediğim, geri kalan şarkılarını ise denk geldiğimde dinlediğim; kaliteli parçaları olan müzik grubu.
Türkiye'de bu toplumsal dinamiklerle ancak özelleştirmeden ve sosyal hakların kısıtlanmasından ibaret olacak ideoloji. Sebeplerine gelirsek: devletçilik ve kollektifçilik
- devletçilik:
türk toplumu her zaman bir devlete sahip olmuştur ve bu devletler toplumda her zaman önemli bir yere sahip olmuştur; "devlet buna bir şey yapsın", "devlet baba" gibi kalıplar türkçenin içine işlemiş yapılardır. İngilizcede buna benzer terim bulamazsın.
- kollektifçilik:
türk toplumunda katı sosyal normlar vardır ve bu normlara uyulması beklenir. Mesela new york'ta ve los angeles'ta Çıplak ayakla sokakta yürüseniz kimsenin umrunda olmazken istanbul'da ya da izmir'de çıplak ayakla sokakta yürüseniz etrafınızdaki insanların bakışlarına maruz kalırsınız. yani, çıplak ayakla yürümeniz teknik olarak sadece sizi ilgilendiriyor olsa bile ayakkabı giymediğiniz için yargılanırsınız.
Başka bir örnek: Abd'de birinci dereceden akrabalarınızdan başka akraba tanımazsınız; ama Türkiye'de dıdınızın dıdısı sadece yaşı sizden büyük diye hayattaki seçimlerinize yorum yapma hakkını kendisinde çok rahat görür.
Özetle, türk toplumu bireyselci bir toplum olmadığı için liberalizm toplumsal alanda var olmayacak; ancak ekonomik alanda da sosyal hakların kısıtlandığı, ama serbest piyasanın yine olmadığı (malum, yandaş ihaleleri falan) abidik kubidik bir şeye dönüşecektir.
- devletçilik:
türk toplumu her zaman bir devlete sahip olmuştur ve bu devletler toplumda her zaman önemli bir yere sahip olmuştur; "devlet buna bir şey yapsın", "devlet baba" gibi kalıplar türkçenin içine işlemiş yapılardır. İngilizcede buna benzer terim bulamazsın.
- kollektifçilik:
türk toplumunda katı sosyal normlar vardır ve bu normlara uyulması beklenir. Mesela new york'ta ve los angeles'ta Çıplak ayakla sokakta yürüseniz kimsenin umrunda olmazken istanbul'da ya da izmir'de çıplak ayakla sokakta yürüseniz etrafınızdaki insanların bakışlarına maruz kalırsınız. yani, çıplak ayakla yürümeniz teknik olarak sadece sizi ilgilendiriyor olsa bile ayakkabı giymediğiniz için yargılanırsınız.
Başka bir örnek: Abd'de birinci dereceden akrabalarınızdan başka akraba tanımazsınız; ama Türkiye'de dıdınızın dıdısı sadece yaşı sizden büyük diye hayattaki seçimlerinize yorum yapma hakkını kendisinde çok rahat görür.
Özetle, türk toplumu bireyselci bir toplum olmadığı için liberalizm toplumsal alanda var olmayacak; ancak ekonomik alanda da sosyal hakların kısıtlandığı, ama serbest piyasanın yine olmadığı (malum, yandaş ihaleleri falan) abidik kubidik bir şeye dönüşecektir.
Galatasaray Üniversitesi - uluslararası ilişkiler
Noir désir - le vent nous portera (rüzgar bizi taşıyacak)
Guillaume grand - toi et moi (sen ve ben)
Carla bruni - quelqu'un m'a dit (biri bana dedi ki) (carte d'or reklamlarındaki şarkı)
Calogero - si seulement je pouvais lui manquer (keşke beni özleseydi) (ayrıca sertap erener'in "bir damla gözlerimde" şarkısı bu şarkının coverı)
Calogero - c'est dit (denir ki...) (toygar ışıklı'nın "bir lokma aşk" şarkısı bu şarkının coverı)
Calogero - danser encore (hâlâ dans etmek) (teoman'ın "çoban yıldızı" şarkısı bu şarkının coverı)
Bensé - Au grand jamais (asla, hayatta)
Bensé - Portrait chinois (çin portresi) (eğer bir gün olsaydım, şu gün olurdum; eğer bir renk olsaydım şu renk oldurdum vs vs gibi bir oyun, türkçe adını tam bilmiyorum)
La rue kétanou - La rue kétanou (Kétanou sokağı)
Guillaume grand - toi et moi (sen ve ben)
Carla bruni - quelqu'un m'a dit (biri bana dedi ki) (carte d'or reklamlarındaki şarkı)
Calogero - si seulement je pouvais lui manquer (keşke beni özleseydi) (ayrıca sertap erener'in "bir damla gözlerimde" şarkısı bu şarkının coverı)
Calogero - c'est dit (denir ki...) (toygar ışıklı'nın "bir lokma aşk" şarkısı bu şarkının coverı)
Calogero - danser encore (hâlâ dans etmek) (teoman'ın "çoban yıldızı" şarkısı bu şarkının coverı)
Bensé - Au grand jamais (asla, hayatta)
Bensé - Portrait chinois (çin portresi) (eğer bir gün olsaydım, şu gün olurdum; eğer bir renk olsaydım şu renk oldurdum vs vs gibi bir oyun, türkçe adını tam bilmiyorum)
La rue kétanou - La rue kétanou (Kétanou sokağı)
Adımı ve soyadımı ingilizce anagram sitelerine yazınca: "Mekka Can Rot" (Mekke çürüyebilir)
Adıma kadar işlemiş kafirlik
Adıma kadar işlemiş kafirlik
Balkan ve balkan göçmeni türklerin düğünlerinin vazgeçilmezi olan bir halk dansı.