Moralin ne zaman bozuk olsa ve yanlız başına kalsan sana eşlik edendir. Derdini dinleyendir bir kere. Her nefeste seni rahatlatan ve sakin olmanı sağlayandır. Yemekten sonra sana keyif veren bi arkadaştır. Biranın yanında en güzel mezedir. Bazen boş bakınmaya başladığında birşeyler düşündüğünde seni yanlız bırakmayandır. Yak yak yak dememizin sebebidir.
Edit; yazarken yaktım bitane selamı var
Edit 2: imla karga'nında size selamı var swh
Boş yere savaşan kendini savaşcı sanıp aslında sahip olmadığı topraklara sahipmiş gibi yaklaşan onlarca ölüme yol açan müslümanlığın adını tıpkı işid gibi kirleten toplumun huzurunu bozan bir tür yobaz idealist olmayan dağlarda akılları yıkatılıp şehirlere sürülen bi amaç gütmeyen asker tipidir. kin nefret ve intikam ile gözleri boyanmıştır.
Şöyle bir gerçek varki bir insan'a ciddi anlamda aşık olduysanız ve her şeyi yapabiliceğinize inanıyorsanız o zaman beyin mantık aramamaya başlıyor. Her şeyi kabullenme sürekli güler yüzlü yaklaşma en ufak tartışmada fazlasıyla üzülmek. Geçmişi ne kadar çirkin ve mide bulandırıcı olsada kabullenmek. Bazen karakterinizi ve gururunuzu bir kenara bırakıp sadece sevginize güveniyorsunuz ve beynin aslında red ettiği çoğu şeyi kalbiniz kabul ediyor. sonuçta sevgi kazanıyor. tatlı bir acıdır ki kimi kendinizden çok severseniz kalbiniz her zaman kaybediyor.
ego
karşılıksız sevgi
moda sahilinde sakso çeken dayılar
karşılıksız sevgi
moda sahilinde sakso çeken dayılar
20 tane olsa da çok değerli insanları barındıran sözlük. Bu sözlük sayesinde çok değerli insanları tanıdım çok kıymetli dostluklar kurup belki ömür boyu sürecek arkadaşlıklar edindim. Saygı duyulası bir ortama sahip olduğunu düşündüğüm ve tanımadığım insanların beni her gün aydınlattığı güzel yazarlara teşekkür ederim. Eminim ki buraların bir gün kıymeti bilinecek ve daha fazla bilgi aşılamayı doğru tartışıp yorumlamayı bilen insanlarla dolacak.
Sene 1948…
İkinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler'e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozu'ydu.
*Sadece hibe etmiyorlar, ilkokul çocuklarına içirilmesini şart koşuyorlardı. Teneke kutularda gönderilen süt tozu, öğretmenler odasındaki gaz ocaklarında suyla karıştırılıyor, kaynatılıyor, çocukların evlerinden getirdikleri bardaklarla servis ediliyordu. Tadı sütten biraz farklıydı, ağır bi kokusu vardı, 1960'lara kadar zorla içirildi.
*Raf ömrü uzundu, o dönemlerde buzdolabı filan olmadığı için sayın ahalimiz tarafından pek takdir edildi. E madem bu kadar beğendiler, hadi bakalım, sayın ahalimize süt tozu satılmaya başlandı. Amerikalılar bizi öz kardeşi gibi sevdiği için (!) kâr amacı gütmeden, sevabına sattılar. Sütün litresi 100 kuruş, süt tozunun kilosu 30 kuruştu, sayın ahalimiz üstüne atladı, adeta bağımlısı oldu.
*Ucuz olmasına rağmen, Amerikan malı olduğu için “kaliteli” kabul ediliyordu. Süt tozu yerine süt kullanmak, ilkel bi davranıştı!
*Bu arada süt üreticisi ölmüş, mandıralar iflas etmiş, amaaan bana ne'ydi.
*Yardımlar sadece süt tozuyla sınırlı değildi. Para verildi, bisküvi verildi, margarin verildi, Amerikan bezi verildi, hurda savaş gemileri, dandik tanklar verildi. Bunların karşılığında İncirlik gibi askeri üsler alındı, petrol arama faaliyetlerimiz durduruldu, emekleme aşamasındaki uçak fabrikalarımız kapatıldı, yerli demiryolu hamlemiz takozlandı, tarım bağımsızlığımızda ilk gedik açıldı.
*“Siz zahmet edip üretmeyin, yorulmayın, ben hepsini beleşe veririm” deniyordu. Yardım ayağıyla, açları besliyor, tembelliğe alıştırıyor, yerli üretimi durduruyor, kendine bağımlı hale getiriyor, üstüne “sempatik” görünüyordu. Allah ABD'ye zeval vermesin diye dua ediliyordu.
*Böyle böyle, avantayı görünce yelkenleri suya indiren bir toplum yaratıldı, milli çıkarların yerini “beleş” aldı.
*Sonuç olarak Abd "radyasyonlu" olduğu için kendi halkına yedirmediği şeyleri halkımıza yedirdi.
Bu tarihlerden sonra anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakaları görüldü ve de sonraları çocuk felci aşısı 'rutin aşılar' arasına sokuldu.
Bu aşılarda bizlere büyük paralarla satıldı.
~Yılmaz Özdil
İkinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler'e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozu'ydu.
*Sadece hibe etmiyorlar, ilkokul çocuklarına içirilmesini şart koşuyorlardı. Teneke kutularda gönderilen süt tozu, öğretmenler odasındaki gaz ocaklarında suyla karıştırılıyor, kaynatılıyor, çocukların evlerinden getirdikleri bardaklarla servis ediliyordu. Tadı sütten biraz farklıydı, ağır bi kokusu vardı, 1960'lara kadar zorla içirildi.
*Raf ömrü uzundu, o dönemlerde buzdolabı filan olmadığı için sayın ahalimiz tarafından pek takdir edildi. E madem bu kadar beğendiler, hadi bakalım, sayın ahalimize süt tozu satılmaya başlandı. Amerikalılar bizi öz kardeşi gibi sevdiği için (!) kâr amacı gütmeden, sevabına sattılar. Sütün litresi 100 kuruş, süt tozunun kilosu 30 kuruştu, sayın ahalimiz üstüne atladı, adeta bağımlısı oldu.
*Ucuz olmasına rağmen, Amerikan malı olduğu için “kaliteli” kabul ediliyordu. Süt tozu yerine süt kullanmak, ilkel bi davranıştı!
*Bu arada süt üreticisi ölmüş, mandıralar iflas etmiş, amaaan bana ne'ydi.
*Yardımlar sadece süt tozuyla sınırlı değildi. Para verildi, bisküvi verildi, margarin verildi, Amerikan bezi verildi, hurda savaş gemileri, dandik tanklar verildi. Bunların karşılığında İncirlik gibi askeri üsler alındı, petrol arama faaliyetlerimiz durduruldu, emekleme aşamasındaki uçak fabrikalarımız kapatıldı, yerli demiryolu hamlemiz takozlandı, tarım bağımsızlığımızda ilk gedik açıldı.
*“Siz zahmet edip üretmeyin, yorulmayın, ben hepsini beleşe veririm” deniyordu. Yardım ayağıyla, açları besliyor, tembelliğe alıştırıyor, yerli üretimi durduruyor, kendine bağımlı hale getiriyor, üstüne “sempatik” görünüyordu. Allah ABD'ye zeval vermesin diye dua ediliyordu.
*Böyle böyle, avantayı görünce yelkenleri suya indiren bir toplum yaratıldı, milli çıkarların yerini “beleş” aldı.
*Sonuç olarak Abd "radyasyonlu" olduğu için kendi halkına yedirmediği şeyleri halkımıza yedirdi.
Bu tarihlerden sonra anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakaları görüldü ve de sonraları çocuk felci aşısı 'rutin aşılar' arasına sokuldu.
Bu aşılarda bizlere büyük paralarla satıldı.
~Yılmaz Özdil
Böyle bi durumun yaşanmaması için yeni ekibimiz uzunca bir konuşma yaptı. Amacımız sözlüğü ayakta tutup daha güzel yazarları aramıza katmak ve sözlük içindeki itici durumları ortadan kaldırmak adınadır. İlerleyen zamanlar da sözlük için de aktif olan yazarlar durumun farkına varacağına eminim ve dile getiriceğine de eminim. Çabamız burda ki yazarlara güzel bir ortam hazırlayıp keyifle devam ettikleri bir atmosferi yaratmaktır. Herkese hayırlı akşamlar dilerim.
Benim heralde bu seviye de olurdu
Bir insanın yerine kendini koymaktır. Kişinin ne düşündüğünü ne hissettiğini anlama metodu. Bir okadar zordur aslında bunu yapması. Kişiyle aynı hisleri ve aynı düşünceleri yaşayanlar içinse bir okadar basit.
Başta eğitim sisteminin öğretici öğretirken eğlendirici olması lazım. Ekonomik durumunun orta seviye olması da yeterli olabilir en azından deli gibi vergi ödenmemesi devletin sizi sömürdüğünün bu kadar göz önünde olmaması gerekli. İnsanlarının kültürlü en azından geçmişine saygı duyduğu bir toplum zihniyetine sahip olması lazım.
Kelimenin özünün yaşandığı eylem. ''sevgi'' iki insanın birbirine beslediği güzel duyguları bir araya getirip birlikte bu durumu taşıma, paylaşma ve yaşama durumu. Çağımızda bu durum o kadar yaygın ki durumun sevgili olmaktan çıkıp ilişki yaşamaya döndü. Gerçek sevgiye sahip olan insan sayısının azaldığı herkesin nefsini düşündüğü o boş dünya da yaşıyoruz.
Konu adamlığa geldiyse ben gidiyorum
Dün sevdiğim bi dostumla tartıştığım bir konudur. Her ne yorum yapılırsa yapılsın atatük'ün yaptıklarına ve ileri görüşüne saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Bu tartışmalara giren ve bazı acı gerçekleri kabullenmeyen (diktatörlüğü vb.) kemalistler kesinlikle her görüşü kabullenmeyen ve duruma at gözlüğüyle bakan insanlar olarak yargılanabilir diye düşünüyorum. Ama kim ne derse desin saygı duyulması gereken bir diktatör dür. Alfabe'yi bize katmasaydı acaba şuan nasıl bi durum da olurduk gerçekten düşünmek istemiyorum .
Başlarda zor olan bir eylem. Zaman geçtikçe insan ciddi anlamda insan sarrafı olup kimin ne olduğunu daha hızlı kavrayabiliyor. Başlarda gerek duyduğun insanları hayatından çıkarmak ne kadar zor olsa da. Onlar birer birer yaprak olup düşerken aslında dalından koparmanın nekadar kolay olduğunu anlıyorsun. Sana zarar veren duygularınla oynayan ya da ciddi anlamda güvenini sarsan her kim olursa olsun tereddüt etmeden hayatından çıkarma konusunda pek üstüme tanımıyorum. Sonuçta birileri gelir birileri gider illa ki senin verdiğin değeri dostluğu ve samimiyetin temeliyle oluşmuş arkadaşlığının kıymetini bilicek insanlar olucaktır. O güne kadar bu eylemi gerçekleştirmek sakız çiğneyip üstüne basmadan geçmek kadar basit.
Aslında çabuk biter. çikolata gibi düşünün baştan sona kadar haz alırsınız size yaşattığı o anki mutluluğu hiçbir şeye değişmezsiniz. mesela aşk gibi düşünün başta size güzel olan bütün duyguları yaşatır. huzurun aslında ne kadar güzel bir şey olduğunu kavrarsınız mutluluğun sırtınıza takılan kanatlarla sizi nasıl uçurduğunu, kelimelerin aslında ne kadar anlamlı olduğunu idrak edersiniz. gün gelip bittiğinde onca yaşanılan her şey bittiğinde geriye sadece 2 farklı isim 2 farklı gerçeğin hayatınızı kapladığını bir kez daha anlarsınız. anılar ve hüzün. yani dünyada güzel olan her şey bir gün bitmeye mahkum. yaşayanlar bilir tıpkı aşk gibi.
edit:imla
edit:imla
Birisine fazlasıyla umut verip bir anda çekip gitmek. Bence dünya'da ki en büyük saçmalık.
Aşık olduğu kadını mumyalayan adam.
1933 yılında çalıştığı hastaneye gelen tüberküloz hastası genç bir kadına ancak zihnen hasta birinin kabil olacağı biçimde tutuluyor. “Daha önce rüyalarımda benimle konuşan genç kadın işte buydu, saçları da aynı böyleydi” diye düşünüyor, içindeki cüceler dans etmeye başlıyor ve Helen'in iki sene kadar süren tedavisi boyunca kadına saplantılı bir aşk beslemeye devam ediyor. Üstelik tedavi süresinde genç kadının başkasıyla evlenmesine, arada bir çocuk bile kaybetmesine rağmen, Tanzler vazgeçmiyor, “Bu kızın herhalde bende gönlü yok,” demiyor.
Kızcağızın yaşamı boyunca Tanzler'in ilgisine karşılık vermediği biliniyor, ama zaten Tanzler'le Helen'in akıl donduran aşkı da ancak genç kadın veremden öldükten sonra tam manasıyla başlıyor. Bir gece Tanzler Helen'in naaşını, üstelik kadın öldükten iki sene de sonra, mezarından kaçırıp evine oyuncak bir vagonla naklediyor.
1933 yılında çalıştığı hastaneye gelen tüberküloz hastası genç bir kadına ancak zihnen hasta birinin kabil olacağı biçimde tutuluyor. “Daha önce rüyalarımda benimle konuşan genç kadın işte buydu, saçları da aynı böyleydi” diye düşünüyor, içindeki cüceler dans etmeye başlıyor ve Helen'in iki sene kadar süren tedavisi boyunca kadına saplantılı bir aşk beslemeye devam ediyor. Üstelik tedavi süresinde genç kadının başkasıyla evlenmesine, arada bir çocuk bile kaybetmesine rağmen, Tanzler vazgeçmiyor, “Bu kızın herhalde bende gönlü yok,” demiyor.
Kızcağızın yaşamı boyunca Tanzler'in ilgisine karşılık vermediği biliniyor, ama zaten Tanzler'le Helen'in akıl donduran aşkı da ancak genç kadın veremden öldükten sonra tam manasıyla başlıyor. Bir gece Tanzler Helen'in naaşını, üstelik kadın öldükten iki sene de sonra, mezarından kaçırıp evine oyuncak bir vagonla naklediyor.
Umarım birdaha aynı hataya düşmezsin
İnsanların sokağa dökülüp sanki vatanı kurtarmışcasına sevinişini başkomutanın biyerde meeting yapıp halkına seslenip siz olmasaydınız ben burda olamazdım gibi deyimleri vurgulaşıyını duyar gibiyim. Gözlerim çok doldu şuan bir saniye
Sizin gibi insanlarla bir arada olup bu kadar güzel şeyi paylaşmak gerçekten hayatta bana bahşedilen en büyük lütuftur. Sizi karşıma çıkaran şu hayata şükran borçluyum!
Bir anda kendini aratan bir lezzettir. Hiç olmadık bir anda bir arkadaşın olsada yesek demesiyle başlayıp anında sonuca bağlanan tek tartışma türüne sahip. Denemeyip düşünenlere önerilir.
Ortamı koca bir bataklıktır. İçine girdiğinizde kopamıycağınız kadar güzel muhabbete ve aynı yerden yüzkez geçsenizde bıkmayacağınız bir atmosfere sahip. Sabahının ayrı akşamının ayrı gecesinin çok ayrı bi zevki vardır. Burda takılan ruhunun gençliğinin farkına varır. Arkadaşlığı ve dostluğu zirvede yaşar. Fakat 2 yol seçmek zorundasınızdır. Yaşayanlar yolları bilirler swh
Görebiliceğim en karakterli admin ayrıca benim ruh ikizimdir. Kendisinin bu sözlüğe kattığı değer haddinden fazladır ve insanların ağız kaşarlığı yapmasıyla küçültülmeye çalışan admindir. Çekemeyenlerin ağzının nekadar bok koktuğu fazlasıyla ortadadır. Ettiğim hakareti isteyen üstüne alına bilir eminim umrumda değil zaten o tatlı totoşu yiyen varsa bana ulaşabilir hiç sıkıntı değil öpülüyosunuz
Bilinen League Of Legends karakteri. Asıl hikayesi lol kurucularının birisinin kızıdır. Oyun kurulduğu zaman vefat etmiş ve varlığını oyunda karakter olarak sürdürülmüştür.
Morgan le Fay olarak bilinir. Kral Arthur'un kız kardeşi ve bir cadıdır. hakkında söylenilen binlerce rivayete sahip. Bildiğim kadarıyla krallığa ters bir olay yaşandığını ve şatonun en yüksek binasına hapsedilmiş. Her türlü isteği gerçekleştirilmiş ve kendi çabalarıyla kara büyü yapmayı öğrenmiş. Şato'da yandaşları olduğu ve ona saygı duyanların ne kadar hapsolsada dediklerini bir bir yerine getirdiği söylenirmiş. Ve bir gün şatosunda bulunamayıp bütün krallığa lanet saldığı söylenirmiş.
Doğruluğu hakkında pek bir bilgim yok ama bu hikayesi ilgimi çekti
Edit; lol denilen oyunda kanser support swh
Doğruluğu hakkında pek bir bilgim yok ama bu hikayesi ilgimi çekti
Edit; lol denilen oyunda kanser support swh
Twicth tek atar. İzleyiciye sahip yayıncıların deli gibi donate yediği bi ortam. Youtube'un süksesi yüz bin abone olmadığı sürece para vermemesi. Ama twicth canlı paranın döndüğü bi ortam
Amacın neydi ve sonucu ne oldu ?
tanem
İstanbul'a gitmek.
Değerli bir lol oyuncusudur. Bugüne kadar ortalama 5 tane challenger hesap banlatıp yüzsüz bir şekilde hesap kasmaya devam eden booster bir arkadaştır. Script açıp hesap banlatmaktan sıkılmamış arkadaş tipidir. Ne yazıkki kendisini 10 senedir tanımaktayım.
Ilgın Olut'a ait olan bir kitaptır. Yazar hikayesini kendi hayatından alıntı olarak sunmuş ve şöyle betimlemiştir;
- Bu kitap yazılırken edebi bir kaygı güdülmemiştir. Böyle bir kaygının, kitabın objektifliğine ve içtenliğine zarar verebileceği düşünülmüştür.
Ancak şu anda elinizde tuttuğunuz ve benim roman, hikaye, deneme, anı vb... hiçbir kategoriye dahil etmeyerek sadece ''KİTAP'' adını verdiğim bu cümleler topluluğu, hiçbir art niyetli edebiyat eleştirmeninin sözcükleriyle kirlenmeyecek kadar şeffaftır.
-Bütün mutluluklar birbirine benzer;
Her mutsuzluğunsa kendine özgü bir hikayesi vardır...
-Bence Allah herkes için özel birini yaratıyor, bazıları, yani onun seçtikleri, bu özel eşini buluyor. Seninle karşılaştıktan sonra bundan kesinlikle emin oldum. İşte şimdi de bunu, bize uygun gördü. Sen benim sonsuza kadar eşimsin Neva.
- Bu kitap yazılırken edebi bir kaygı güdülmemiştir. Böyle bir kaygının, kitabın objektifliğine ve içtenliğine zarar verebileceği düşünülmüştür.
Ancak şu anda elinizde tuttuğunuz ve benim roman, hikaye, deneme, anı vb... hiçbir kategoriye dahil etmeyerek sadece ''KİTAP'' adını verdiğim bu cümleler topluluğu, hiçbir art niyetli edebiyat eleştirmeninin sözcükleriyle kirlenmeyecek kadar şeffaftır.
-Bütün mutluluklar birbirine benzer;
Her mutsuzluğunsa kendine özgü bir hikayesi vardır...
-Bence Allah herkes için özel birini yaratıyor, bazıları, yani onun seçtikleri, bu özel eşini buluyor. Seninle karşılaştıktan sonra bundan kesinlikle emin oldum. İşte şimdi de bunu, bize uygun gördü. Sen benim sonsuza kadar eşimsin Neva.
Buzdolabı üzerinde çalışmalar gerçekleştirmiştir. Einstein dönemin buzdolaplarının görüntüsünü sevmezdi contalar yüzünden can kaybı olmasından dolayı güvenli çalışan buzdolabını icat edip patentini aldı.
- Adama şükretmeliyiz
- Adama şükretmeliyiz
Kesinlikle müzik ve sigara. Birisi dert ortağım diğeri içime sığdıramadığım dertlerin bir ritim üzerine oturtulup anlatılışı.
İstisnasın! Ve gittin sandım. Yanılmamışım.. Bir umut var mı? Heycanıma heycan katan ilk insandın. Bu gerçek hakkında bilgin var mı? Gözümden düşen bi damla yağmur.. Bi yanı sen yapar bi yanı karanlık bi kapı açıkken bi kapı kapandı. Ben hala aynıyım hala aynı şehirdeki aynı kahraman hala çocuksu bakar bana..
(bkz:kargalıkargapaşa)
oyun camiyasın da ''good game'' anlamına gelir. genelde oyun sonlarında söylenen nezaket sözcüğüdür. eğer lol oynuyorsanız ve türkiye sunucundaysanız gg terimi kendinize iyi bakın görüşmek dileğiyle gibi bir hal alıyor.
Günümüzün yeni uyuşturucusu. Kullananı Aşırı Güçlendiren ve Neredeyse Zombiye Dönüştüren Korkunç Uyuşturucu türü
.https://www.youtube.com/watch?v=ldxfK6ucujY
.https://www.youtube.com/watch?v=ldxfK6ucujY
Gündüze nazaran ayrı bi huzura sahiptir. Sessiz ve sakindir bir kere. Daha duygusal olduğumuz zamanlardır. Daha net ve sonuca varır düşünmemizi sağlar. Kimisine göre en iyi kafa dinleme saatlerini içinde barındırır. Mesela ben geceleri Sigaram ve kahvem ile birlikte balkonda boş sokakları izlemekten keyif aldığım kadar yaşamaktan keyif almıyorum.
(bkz:sigaranın dostluğu)
edit; Samimidir her şeyden önce
edit:imla
(bkz:sigaranın dostluğu)
edit; Samimidir her şeyden önce
edit:imla
Tamamen insanları sömüren internet kurumu. Verdiğiniz paranın karşılığını alamadığınız gibi sizinle ilgilenmeyen destek ekipleri ve sürekli gecikme yapan teknik servisleri var. Allah alsın.
okunursa sıçtık
Acınası bir durum. eğer karşınızdaki insanla ortak bir sevgi paylaşıyorsanız fakat ailesine fazla düşkünse ve istenmiyorsanız her şeyin bitmesine sebep oluyor. Gerekirse dünyanın en güzel ilişkisini yaşayın o aileye verilen önem her şeyi bitiriyor.
edit: imla
edit: imla