confessions

ocypodea

Yazar  · 3 Mayıs 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 17
  2. takipçi 0
  3. puan 179

eşcinselliğin anormal olmadığını düşünmek

dr vitus werdegast
şimdi, eşcinseller ile istismarcıları bir tutup "e onlar da yönelimlerini yaşıyorlar" deyip aynı kefeye koymak ve ikisine de aynı tepkiyi beklemek, tipik bir gerizekalılık.

bak ne diyoruz, bir şeyin "anomali" olması için, bireye ya da başkalarına zarar vermesi gerekiyor diyoruz değil mi.

dur bir dakka baştan başlayalım.

bak bu elma.

bu armut

bu alfabe (bir şeyler yazacağım şimdiden gözlerin alışsın)


şimdi, basit kavramları öğrendiysek, konuya girelim.

anlayabilmen için yılmaz özdil gibi yazacağım. adamın niye öyle yazdığını da şimdi anladım lan. kitlesini bunun gibi adamlar oluşturuyorsa başka türlü anlaşılması mümkün değil. yavaş yavaş, hazmedilecek biçimde vermek lâzım.

şimdi, hz.tdk'ya giriyoruz ve hastalığın tanımını alıyoruz:

1. isim Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz, maraza, esenlik karşıtı

2. Ruh sağlığının bozulması durumu


okuduk değil mi? güzel.

şimdi, yukarıdaki absürt örneğe dönelim. arkadaş şöyle buyuruyor: madem eşcinsellere yönelimlerinden ötürü saygı duyuyorsunuz, o zaman istismarcılara da duyun. çünkü ikisi de kendi yönelimlerinin gereğini yapıyor.

demin ne dedik? bir şeyin "anomali" olarak tanımlanması için başkalarına zarar vermesi gerekiyor dedik, değil mi?
istismarcı ne yapıyor? zarar veriyor. bir başkasının ırzına geçiyor. yani zarar veriyor. yani bu ne? anomali. hastalık. suç. neden? çünkü birine zarar veriyor.

istismar nedir? bir eylem hâli. eşcinsellik nedir? bir yönelim. arkadaşın mantık düzeyine göre, tecavüz vakaları yüzünden heteroseksüelizmi hastalık olarak görmemiz gerekir. o mantık yürütme buraya çıkıyor çünkü.

pedofili de bir bozukluktur keza. nitekim henüz gelişimini tamamlamamış bir bireye cinsel ilgi duymak bozukluktur ve bunu faaliyete geçirmek istismardır. ancak iki eşcinselin birbiriyle kendi rızalarıyla ilişkiye girmesi, fiziksel ya da psikolojik bir durum teşkil etmez.

bir de down sendromuyla aynı kefeye koymuş.

bak şimdi, down sendromu nedir? fiziksel ve psikolojik gerileme olan bir hastalıktır. eşcinsellikte böyle bir şey var mı? yok. sadece farklı bir yönelim var. bak buraları özellikle tekrar ediyorum. deftere alt alta 20 kere falan yaz. kafa almıyor çünkü.

"ideolojik, marksist" falan kelimelerini araya sıkıştırıp "klasik bakış açısından farklı düşündüğünü" alt metinden vermeye çalışmış. bu da yeni çıktı. kahvedeki çomarın bakış açısını birkaç terimle süsleyen kendini marjinal sanıyor. nasıl bir şey lan bu?

neyse, eşcinselliğin bozukluk olduğunun "bilimsel bir gerçeklik" olduğunda ısrarcı, ama bunu bilimsel metotla açıkla diyorsun "öööö marksistler, ideolojik papağanlık, evrim ağacı, down sendromu" diyor. açıklayamıyor. niye. bilimsel metot yok çünkü. tipik çomarlığın üstüne ateizm postu giydirilmiş saçma sapan bir dünya görüşü var.

neyse, basit bir makale taraması yaparak, eşcinselliğin hastalık oluşuna dair bilimsel bir arka planın olmadığını görebilirsiniz. tabi terimsel gevezeliği bilimsel bir metot olarak kabul edeceksek başka.

merak eden varsa amerikan psikiyatri derneği'nin konuyla ilgili açıklamalarına bakabilir.

çaresizlik

homosexual varus
Etki altında kalmadan düşünmeye başlayacak yaşa geldiğimden beri düştüğüm durum.

Tanrı kavramını ilk çöpe attığımda, eğer güzel ve topluma yararlı bir şey üretirsem mutlak son geldiğinde en azından fikirlerim yaşar en azından beni hatırlayan biri olur diye düşünmeye başladım ama sonradan bu egoizm bana ne katacak mutlak son geldiğinde bunun bir yararı mı olacak sanki dedim kendime.

Sonrasında kendimi birinin hayatını güzelleştirmek için kullanayım dedim. Tam kollarıma o kadar masum o kadar saf o kadar yaralanmış biri düştü ki ona bağlanmaktan kendimi düşünmez oldum. Yukarı paragrafta birkaç cümleyle özetlediğim erken ve orta ergenlik çağımda yaşadığım uzun kişilik buhranından sonra bu bir terapi gibi geldi bana. Aylar geçti güzel zamanlar yaşandı ama o tek başına bırakılmış yavru kedi misali insan ilk kez gördüğü sevgiye dayanamadı ve bir noktadan sonra bitti. Ben onun sayesinde yaşamaktan zevk alırken onun yaşama isteğini emdiğimden haberdar değildim ve o insana yardım etmek isterken ona çok büyük bir zarar verdim ve kendimi birine ait etmenin de bana pişmanlıktan başka bir şey getirmeyeceğini öğrendim. (Bu arada cinsellikten çok kötü şekilde soğudum)

Kısaca ne denersem deniyim o kesin çözüme varıyorum. Ben dünya için, evren için, insanlar için hiçbir şeyim. Olup olmamam sistemi de değiştirmeyecek sistemin değişmesinde sistemi değiştirenlere mutluluk hormonu dışında hiçbir şey kazandırmayacak. Bugünlerde ilk defa sonu erken getirmeyi bu kadar ciddi düşünüyorum. Doğal içgüdüm baskın gelmezse amaçsızlığıma dahabda amaçsızlık eklemek istiyorum. En azından 17 yaşında hayalleri bile olmayan bir insandan kurtulur gezegen çok minik bir miktar da olsa oksijen israfı aza indirgenir.