intihar etmemem için bir sebep söyle

pyotr alexeyevich kropotkin
öncelikle başlığa böyle girdiğim için kusura bakmayın ama artık bir şekilde bu başlığı açmam gerekiyordu ve sakin olun sözlükte başlık açıp intihar edecek kadar aciz bir duruma da hala düşmedim belki taladro açıp facebook üzerinden intihar yayını yapabilirim ama laik sözlükte böyle bir şey yapmam, yapamam...


Her neyse nereden başlayacağımı bilemiyorum ama galiba en iyisi en başından başlamak olacak; yanlış hatırlamıyorsam 2011 yazıydı ve ben ergenliğimin en karanlık dönemlerini yaşıyordum. İğrenç bir görünüşüm vardı ve tam oturmamış duygularımla bir o yana bir bu yana dolanıyordum ta ki ilk aşkımla ya da daha doğrusu tek aşkımla karşılaşana kadar tabi o benden çok farklıydı güzeldi, popülerdi ve istediği her şey oluyordu. Değil benim onu sevdiğimi anlamak benim çevresinde olduğumdan bile bihaberdi ama ben ona aşıktım buraya kadar her şey çok sıradandı klasik çocuk kızı sever kız yüz vermez çocuk zamanla kızdan vazgeçer ve hayatına devam eder ama bende bu işler hiç de öyle olmadı. yaklaşık olarak üç yıl boyunca bir hayalet gibi kızın çevresinde ona olan aşkımı gizleyerek yaşadım ta ki kıza her şeyi ona açıklayana ve ondan şu cevabı duyana kadar "sen kimsin". Evet işe yaramıştı üç yıl boyunca bir hayalet olarak yaşamıştım ve değil kız sevgimi fark etmek beni bile fark etmemişti. İşte her şey de o gün başladı... kızın arkadaşları (erkek) benle dalga geçmeye ve sürekli benim üstüme gelmeye başlamışlardı. bazen beni tek yakalayıp okulun arkasında dövüyorlar bazense aralarından dışlayarak yalnız bir hayalet olmam için beni zorluyorlardı. Bilmiyorum belki de beynimde büyümeye başlayan o koca tümör o günlerde dünyaya geldi tam olarak emin olamıyorum. Bir gün olayların tam olarak nasıl geliştiğini anlamadığım bir şekilde kendimi üstüm başım yırtılmış bir şekilde ellerimdeki kanı silmeyi çalışırken okul bahçesinde buldum ilk başta ne olduğuna anlam vermedim ama aradan geçen bir kaç günün ardından ilk disiplin cezamı ve uzaklaştırmamı aldığımda olayların farkına vardım . Bundan birkaç gün önce bana sataşan o çocuklardan biriyle kavgaya tutuşmuş ve çocuğun dişlerini kırmıştım. Aynıları benim içinde geçerliydi o günden sonra ilk okulumu değiştirmek ve bir dönem sakinleştirici almak zorunda kaldım ve yeni bir okulda artık sakinleştiricilerin etkisiyle gerçek bir hayalet gibi dolanmaya başladım ama hayalet olmak hiç de eğlenceli değildi. kafamın içinde bir şeyler sürekli dönüyor ve beni yapmak istemeyeceğim şeyleri yapmaya zorluyordu. Okul çıkışlarında sürekli kavgalara gidiyor, vandalizmi benimsiyordu ve içimdeki öfkeyi böyle yok etmeye çalışıyordum ama bir türlü kendimi kontrol edemiyordum ve her seferinde daha da saldırgan oluyordum. Daha sonra bir öğretmenimin isteği üzerine aklımdakileri bir şeylere yazmaya başladım ve ilk gerilim kitabımı bir aylık bir dönemin ardından yazdım. Bu da yetmezmiş gibi belli yerlerde yayınlayıp milyonlarca okura ulaştım ama kimsenin bilmediği şeyse şuydu bu yazdıklarımın her birini çevremdeki insanlar üzerine kurguluyordum ve bundan iğrenç bir şekilde zevk alıyordum. Bir gün bu sıradan gerilim romanlarını yazmak artık dikkatimi çekmemeye başladı ve kendimi cinayet romanları yazarken bulmaya başladım ama işin tuhaf tarafı bu yazdıklarımı yazmayı asla ben istemedim. Onlarca sayfa cinayet fikrini çevremdeki insanlar üzerinden kurgularken en ufak ayrıntıya kadar delillerden kurtulmayı planlıyordum. Nasıl hiçbir delil bırakmadan insanları kaçırabilirdim, cesetlerden nasıl kurtulabilirdim, hangi alet bu cinayetleri işlerkenki sanatı ortaya çıkarırdı. İşte tam da o anda anlamıştım Dissosiyatif bozukluk belirtilerim başlamıştı ve sakinleştiricilerin etkisiyle bastırdığım bedenim kendine yeni bir kimlik yaratıyordu ve bu adama geçekten dönüşmek istemiyordum. Hemen sakinleştiricileri bıraktım ve zorlama da olsa çevremdeki insanlara uyum göstermeye çalıştım. İşte tam da bu dönemde kendime bir söz verdim eğer kendimi düzeltmeyi başaramazsam çevremdekiler yerine ilk önce kendime zarar verecek, intihar edecektim. Bu kararımı takip eden yaz yazlıkta kumların üzerinde dinlenirken sahildeki bir kafede kumral kıvırcık saçlı ve gözlüklü bir garsonla göz göze geldim ve olanlar oldu kıza aşık olmuştum. utangaç birisi olduğum için o kızla asla konuşamadım aynı kızı bazen sahilde güneşlenirken görüyordum bazense yüzerken ama asla konuşamıyordum ta ki kızı görmeyi kesene kadar. Uzunca bir süre kızı göremeyince herhalde işten ayrılmıştır dedim ve Kızın çalıştığı kafeye gittim ve böyle böyle bir kızı arıyorum burada çalışıyordu acaba nerede olduğunu öğrene bilir miyim dedim. Aldığım cevap ise şuydu bu Bahsettiğin kızı daha önce hiç burada görmedik. İlk başta benle dalga geçiyor zannettim ama çevredeki kimse bahsettiğim kızı ne görmüştü ne de tanıyordu. Bu olaydan sonra uzun bir süre geçti ve bir daha bahsettiğim kızdan bir haber alamadım ta ki geçenlerde kadiköy -
ataşehir otobüsünde aynı kızı görene kadar...

Artık akıl sağlığımı koruyamıyorum ve neyin gerçek neyin sahte olduğunu bilemiyorum. Bir gün bir cesetle beraber bilmediğim bir odada uyanmaktan korkuyorum. Şimdi tekrar soruyorum intihar etmemem için bir sebep söyle.

edit:imla
9
besiktas
bu yaşıma kadar neler yaşadığım hakkında sadece ben ve yakın çevrem bilgi sahibi. hiçbir zaman kendi derdimi kimsenin derdinden büyük görmedim fakat yaşadıklarım ne kadar korkunçtu diye anlatmaya kalksam anlatamam, yaşamanız gerekir. ona rağmen bugüne kadar bir kez intihar etmeyi aklımdan dahi geçirmedim. sadece söylemesi kolay geliyor fakat hayat cidden her şeye rağmen yaşamaya değer. kendini bir şeye ada, bir şeye bağla. ben öyle yaptım. bazılarınız okuyunca kendi içinde dalga geçecek hatta aşağılayıp küçük, cahil görecek belki fakat ben kendimi ne anneme ne babama ne sevgilime ne de yakın dostuma adadım. ben kendimi beşiktaş'a adadım. bu yüzden beşiktaş'ı aşağılayacak en ufak şeye tahammülüm yok. normalde gayet sakin, uzlaşmacı bir insanımdır. birinin karakterini ya da duygusunu hedef alacak şekilde hakaret ya da küfür asla etmemeye çalışırım ama siz beşiktaş'a saldıracak olursanız yakınımda fazla durmayın zarar görürsünüz. konu dışına çıktığımın farkındayım. sözlerimi bizim tribün pankartlarından bir tanesiyle noktalamak istiyorum. yine söylüyorum hayat her şeye rağmen yaşamaya değerdir. ''aslolan hayattır, hayat da beşiktaş.''
ickial
tam da intiharla alakalı yazılar okurken şu sözlüğe bir bakayım diyip gördüğüm başlık. intihar etmemek için bir sebep varsa da bunu karşındaki söyleyemez. söylese de bu tatmin edici olmaz. intihar etmemek düşünenin elindedir, bunca yaşanılana rağmen hala edilmediyse sebebi korkaklık değildir. veyahut "gerekli zamanı beklemek" hiç değildir. senin bile fark edemediğin, ya da kendine itiraf edemediğin içindeki umuttandır. o umut yüzünden, zevk alamadığın ve pisliğin içine batmış çekilmez hayatını hala yaşıyorsundur. keşfet içindekini.

zaten hayatta hiçbirimiz kalıcı değiliz ki. senin varlığınla mutlu olan kimin var hayatında? sen göçüp gitsen kim günlerce yasını tutar arkandan? sırf sen hayattan bıktın diye niye zindan olsun seni sevenlerin hayatı? bir kişinin ölümü neleri değiştirir hiç düşündün mü? intihardan vazgeçmenin altın kuralı umursamaktır. insanlığını kapatan bi vampir değilsin sen. umursamak doğanda var. sadece düşün, tek söylenebilecek bu benim için.
ölsen ne olur ki hem? acımasız hayatın ekmeğine yağ sürersin anca. ve ölüm birini daha kandırmış olur.
intihar ölümü kucaklamaktır. ölüm senin her an ensendedir. içinde çok biriken şeyler var belli ki. lütfen profesyonel yardım al. arkadaş çevrenle konuşup çözebileceğin basit bi dönemden geçmiyorsun. sana etkili çözümü biz bulamayız. sadece öneri.

lütfen fevri davranma ya da ani karar verme. sevgiler

edit:imla
doris eirene
Yalnızca bir kez dünyaya gelmişsin. Zaten bir gün öleceksin. İntihar edenlerde böyle bir algı var sanki hiç ölmeyecek. Yaşamın zaten bitecek, o ana kadar görmediğin şeyler görmek, farklı hisler yaşamak daha kayda değer değil mi? Yarın ölecek olsam ne yapardım, diye düşününce saçma sapan bir sürü şey yapasım geliyor. Tanımadığım insanlara sarılasım, sokak ortasında şarkı söyleyesim, öleceğim ana kadar yürüyesim geliyor.
1
anabard58
Başımız dik yaşıyabilirsiniz ama başımız dik ölemeyiz.



Ölüm sonsuz bir boşluk intihar etmek istiyorsan korkak ilgi çekmeye çalışan bir zavallısın.
1
the
Seni senden başkası tanıyamaz. Eğer intihar edeceksen de bunu kendin durdurabilirsin. İntihar edersen de, hayat devam ediyor bunu böyle bil. Aylar yıllar geçer ve unutulur her ölen. Neden kendini şimdi unutturasın ki...
i am groot
Aşık olunacak onlarca kalp, gezilecek yüzlerce ülke, görülecek binlerce doğa mucizesi (bkz:northern lights), yaşanacak milyonlarca "an" var önünde. Zaten günü geldiğinde bu güzelliklerden mahrum kalacaksın. Neden dolu dolu yaşamadan bitsin ki?
ahmetkayadelisibiri
Klasik olan ölünce arkandan uzulecekleri düşün demiyecem aksine sen ölünce arkandan sevinecekleri düşün onları mutlu etmek istermisin hemde bunu kendi elinle kendi canına kiyarak daha ilerde mutlu günlerimiz var hayallerimiz var umutlarımız var herşeye inat direnmek var yaşamak var ne demiş nazım hikmet
“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”
batuhanefeoner
grupta mustafa diye bi moderatör or*spu çocugu varya onun yüzünden ban yedim grubun başından beri vardım öyle bi koydu ki ban yemem sevdiğim kızı öyle özlemiyorum onun allahını kitabını sikicem adres yazsın o bilgisayarı anasının amına sokacam mustafa senin ta ananı avradını sikicem bak gör
eagnor
insanlığı ileriye taşıyan insanların tamamı gibi kendini toplumculuğa adarsan kendi hayatına dair en ufak bir yaşam arzun kalmasa bile toplumculuk gereği yapman, kendi koşullarına uygun şekilde mücadele etmen gerekeceği için aklına intihar etmek geldiğinde "intihar edip kaçarak ne kadar bencil davranıyormuşum" diye kendine küfredersin.

not: yaşadıklarının zorluğundan/kolaylığından bağımsız olarak diyorum