yeni demokrasi anlayışları

laik bir hanim
Bugün demokratik rejimlere yöneltilen eleştiriler arasında,demokratik toplumların elitler tarafından yönetilmekte olduğu ve seçimlerle ancak yeni elitlerin işbaşına gelebileceği yönündedir. Kararlar dolaysız katılım yoluyla alınmaz,siyasal aktörlerde belli örgüt,kurum ya da partinin lideridir. Güç sahipleri eşit siyasal etki gücüne sahip değildir.

Samuel Huntington,modern dünyanın üçüncü demokratikleşme dalgasını yaşadığını söylüyor. Birinci dalgayı, ABD'de erkek nüfusun büyük bölümüne oy hakkı verilmesi olarak kabul ediyor. Ama,Mussolini'nin İtalya'da iktidara gelişini ise birinci ters dalga kabul ediyor.II.Dünya Savaşında müttefiklerin zaferi ile ikinci demokratik dalganın başladığını ama bunu demokrasileri azaltan ikinci bir ters dalganın izlediğini belirtiyor.

1974-1990 yılları arası demokratik yönetimlerin sayıca artışı,üçüncü dalgayı başlatmıştır.Otoriter rejimlerin meşruluk sorunları ve askeri-ekonomik başarısızlıkları,1960'lı yıllarda hayat standartlarının yükselişi,Katolik kilisesinin otoriterizm muhalifliğine geçişi ,AT,ABD,SSCB dış politikalarındaki değişiklikler,üçüncü dalgada önceden meydana gelmiş geçişlerin sonraki demokratlaşma çabalarını özendirmesi üçüncü dalgada demokrasiye geçişlerin beş önemli faktörüdür.

AT Güney Avrupa'da demokrasinin pekişmesine katkıda bulunmuştur. Türkiye'nin ve Doğu Blokunun dağılmasıyla da bu ülkelerin AT'ye başvurusu AT'nin sadece genişlemeye mi yoksa daha ileri bir sosyo-ekonomik birlik mi tercih edeceği sorusunu gündeme getirdi

Doğu Bloku ülkelerinde SSCB denetiminin azalması,benzer şekilde Baltık Ülkeleri içinde geçerliydi.Bu da demokratikleşme için bir fırsattı.Ayrıca,yeni kurulan Rusya Cumhuriyeti içinde demokratikleşme konusu geçerliydi.

ABD ise 1970'ler ve 1980'lerde demokratikleşmenin teşvikçisi olmuştur. Ancak,bu süreçten önce demokratikleşme ABD'nin başlıca hedefi olmamıştır.Demokratikleşmenin teşvikçisi sıfatı için ABD'nin bu konuda başka ülkeler için model olması ya da ABD'nin salt kendi iradesine bağlıdır.Ancak,ABD'de yaşanan iç ekonomik problemler dış olaylara ilişkin kaynak aktarımı olasılığını düşürmekle beraber ABD etkisine en açık ülkelerin (Latin Amerika,Karaipler,Avrupa gibi)çoğu zaten demokratikleşmişti.Afrika,Ortadoğu ve Asya da demokratik olmayan ülkeler ise ABD etkisine daha az açıktır. Ayrıca,Körfez Savaşı sonrası bölgedeki ABD askerleri Kuveyt ve Suudi Arabistan'da demokrasiye yönelme taleplerini teşvik etmiş ve Saddam Rejimi'nin meşruluğunu ortadan kaldırmıştır.

Dünyadaki demokrasi hareketleri ABD'yi örnek aldıkları için ABD'nin başarısızlıkları demokrasinin başarısızlıkları olarak görülebilecektir.

Demokratikleşme,otoriter yönetimdeki haklar üzerinde değil bu rejimlerin yöneticileri üzerinde etki yapmıştır.Demokratikleşme için sosyo-ekonomik şartlar dünyanın her yerinde mevcut değildi.(1980'ler için) Dünya ölçeğinde demokratik devrim demokratlaşma için elverişli bir dış ortam sağlayabilir ama ,belli bir ülke içinde demokratikleşme için gerekli olan şartları sağlayamaz.

Doğu Avrupa'da demokratikleşmeye temel engel Sovyet yönetimiydi. Bu ortadan kalkınca demokratikleşme hızlandı ve diğer ülkelerdeki otoriter yönetim karşıtlarını cesaretlendirdi.

1990'larda 3. Dalganın sebeplerinden ABD, SSCB, AT ve Vatikan demokrasi olmayan ülkelerde demokrasiyi güçlendirmek için yeterince güçlü değildi. Ama demokratikleşmeye yardımcı olacak yeni güçlerin ortaya çıkması olasıdır.

1990'larda üçüncü dalgadan demokratikleşen Sudan ve Nijerya yeniden otoriter rejimlere dönmüşlerdir. Demokratik şartların yetersiz olduğu diğer ülkelerde de geri dönüşler yaşanabilir.

Otoriterizme dönüş genelde askeri darbe gibi yollarla seçilmişlerin devrilmesiyle olmuştur. Demokrasilerin etkin işlemesine engel olan potansiyel kusurlar demokratik yöntemlerin meşruluğunu azaltabilir. Demokratik ya da demokratikleşmekte olan ülkeler de otoriterizme geçiş ters bir dalgalanmayı doğurabilir ( Örneğin Rusya'da otoriterizme geçiş Polonya, Macaristan, Moğolistan gibi ülkelerde etkili olabilir).