confessions

iron

Admin  · 11 Mayıs 2016 Çarşamba

  1. toplam giri 744
  2. takipçi 352
  3. puan 22213

ahfeş'in keçisi

iron
“İmam Ah­feş, Arapların en ileri gelen dilbilgisi uzmanlarındanmış. Kuralla­ra pek bağlı olduğu için herkesin sözünden yanlış çıkarmaya kal­karmış. Ahfeş, öğrencisiz ve dinleyicisiz kalınca kendine bir keçi al­mış, derslerini ona vermiş. Ara sıra 'Anladın mı?' diye sorar, ke­çinin ipini çekip başını sallatırmış. Bir sözü anlamadan onaylaya­na işte bunun için, 'Ahfeş' in keçisi' derler.”

basın kartı

iron
212 Sayılı Kanuna tabi olarak, Türk basın yayın organlarında çalışan, belirli niteliklere sahip kişilere (en az lise mezunu), gerekli koşulları yerine getirmeleri halinde, Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından verilen, ulaşımda bazı kolaylıklar sağlayan sarı kimlik kartı.

muhabir

iron
haber veren, bir KİA için haber toplayan, derleyen yazan kişidir.

Gazeteci Asiye Uysal, 1987 yılında yapmış olduğu bir araştırmada, genç gazetecilere; “İyi bir muhabiri tanımlayabilir misiniz?” sorusunu yöneltmiştir. Bu soruyu ayrı ayrı cevaplandıran 24 genç gazeteci, “iyi muhabiri” şöyle tanımlamışlardır:

“Mesleğine saygılı, dürüst, namuslu, sorumluluk sahibi, olabildiğine objektif, tarafsız, çalışkan, üretken, hızlı, enerjik, hareketli, 'birazcık' (mütevazı bir yaklaşımla) zeki, pratik zekâya sahip, sezgileri güçlü, iyi gözlem yapabilen, şüpheci, uzak görüşlü, gelişmeleri tahmin edebilme yetisine sahip, inatçı, terbiyesiz değil, ısrarlı, küstah değil, iyi ilişki kurabilen, olaylara kolay intibak edebilen, hem fotoğraf çekip hem haber yazabilen, bilgiye doymayan, genel kültürü yüksek, en az bir yabancı dil bilen, hem okulundan hem çekirdekten yetişen, sürekli okuyan, günlük, haftalık yayınları izleyen, güncel olayları kaçırmayan, toplumla ilgili olayları ayırt edebilen, bunları değerlendirebilen, edebiyatı güçlü, iyi yazı yazabilen, halkın okuyabileceği biçimde yazabilen, okuyucuyu memnun eden, olayları kendi siyasi ve felsefi görüşleri doğrultusunda çarpıtmayan, hiçbir çevrenin etkisinde kalmayan, çıkarını düşünmeyen, kendini satmayan, satın alınmayan, yeri geldiğinde en yüksek mevkidekine karşı çıkabilen, yansıttığı olaylar ve hazırladığı haberlerle topluma zarar vermeyen, görevini iç duyularını katmadan yapabilen, yöneticinin dikkatini çekme endişesiyle haberi çarpıcı hale getirirken olayları saptırmayan, kaç yıllık muhabir olursa olsun, küçük ya da önemsiz bulmayıp her türlü konuya ilgi duyan, konusuna hâkim, gördüğü şeyi gördüğü gibi değil, dinamiklerini, yani nereden gelip nereye gittiğini kavrayarak aktarabilen, uzman olduğu dalın tüm işleyişini, yapısını, kurallarını, yönetim biçimini bilen, çevresi geniş, istihbaratı güçlü, giyimi, davranışları ve konuşmasıyla güven verici.

sansür

iron
“hüküm vermek” ya da “fikir edinmek” anlamına gelen Latince “cencere”dir.
Sansür, genel anlamda siyasal erkin, güvenlik, ulusal çıkar ve kamu yararı gibi nedenlerle sakıncalı bulduğu haber, yazı, kitap, film, fotoğraf, resim ya da sanatsal gösterilerin, önceden incelenerek bazı bölümlerinin ya da tümünün yasaklanmasıdır.

Günümüzde kitle iletişiminde, olayların belirli yanlarını, bazen de bütününü yok etmeyi, kesmeyi, yasaklamayı, gizlemeyi, saklamayı amaçlayan sansür, bu biçimiyle mutlakıyetçi düzenlerde ve diktatörlüklerde varlığını sürdürmektedir.

Oysa gelişmiş, görünürde demokrasiyle yönetilen ülkelerde, sansür yöntemi başka biçimde işlemektedir. Söz konusu ülkelerde, olayların gizlendiği, kesildiği, yok edildiği, yasaklandığı ilkel sansür örneklerine çok az rastlanmaktadır. Bu ülkelerde gazetecilerin şunu ya da bunu söylemeleri yasaklanmaz. Bu ülkelerde kitle iletişim araçlarına da yasaklama getirilmez. Bu ülkelerde sansür, daha karmaşık, daha ekonomik, daha ticari ölçütleri temel almaktadır. Özetle günümüzde sansür habere haber eklenmekle yapılmaktadır. Böylelikle haber saklanmış ya da budanmış olmakta, tüketilmesi gereken aşırı haber yığını arasında, bireyler hangi haberin eksik olduğunun farkına kolayca varamamaktadırlar.

Bu yöntemi, siyasetçiler, ekonomik güç sahipleri, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri dolayısıyla halkla ilişkiler uzmanları ve medya yöneticileri sık sık kullanarak gündem değiştirmekte, yeni gündemler yaratmakta, sonunda bireylerin kafalarını karıştırdıklarından, amaçlarına uygun olarak toplumu tepkisizleşmeye yöneltmektedirler. Bu uygulamaların panzehiri, gazetecinin, haber için bilgi derleme aşamasında yönelteceği “Nereden” (6. N) (Nereden çıktı bu?) sorusudur.

gazetecilik

iron
maaşla çalışan ya da haber, yazı, sayfa, program başına ücret alan, habercilikte işlevi bulunan süreli bir yazılı, görsel, işitsel kitle iletişim aracında ya da haber ajansında, haber üreten, (toplayan, araştıran, seçen, ayıklayan, biçimlendiren, yayımlayan), üretiminde payı bulunan kişilerin mesleğidir
1

kısa çizgi

iron
Bir olayın, durumun başlangıcını ve sonunu gösteren tarihler, sözcükler arasına konulur:

2.Dünya Savaşı 1939-1945 yılları arasında, 6 yıl sürdü…

Ankara-Konya yolu…

Neden-sonuç ilişkisi…

2) İki adın, etkenin ortaklığını göstermek için kullanılır:

Batı uygarlığının temelinde Yunan-Roma düşüncesi yatar…

Savaş öncesi Avrupa'da devlet, daha çok hukuki-siyasi bir kuruluştur…

3) Karşıtlıklar arasına konulur:

Alman-Fransız savaşı…

Hıristiyanlık-Müslümanlık İslamlık mücadelesi…

4) Tümce içinde ayrıntı sayılabilecek ara sözler, açıklamalar iki kısa çizgi arasına alınabilir:

Sümerbank fabrikalarının -bunlara devlet fabrikaları da diyebiliriz- 1934 yılında ne kadar iş çıkardıklarını gösteren bazı rakamlar vardır…

kesme işareti

iron
Bütün özel adlardan sonra kullanılan noktalama işaretidir.

Tuncer'e, Ankara'da, Ağrı Dağı'ndan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde…

2) Ekinden ayrı olarak gösterilmek istenen harf ya da sözcükten sonra kesme imi konulur:

K'nin ğ'ye dönüşmesi…, -yor'dan önce geleni…, Renk'te yalnız bir ünlü vardır…

3) Rakamlardan sonra gelen ekleri ayırmak için kesme imi kullanılır:

saat 15.00'te…51'den sonra... 1970'lerde…12.00'yi vurduktan sonra…[181]

4) Özel adlardan türetilmiş sözcüklerde ekler kesme ile ayrılmaz:

Konyalı… Türkçü… Türklük… Atatürkçü… Türkçeleşmek…

5) Ancak kesme imi, kendi özgün yazımı ile yazılarak (li) yapım eki getirilmiş yabancı sözcüklerin kökünden sonra konulur:

Bruxelles'li… Bordeaux'lu… Lille'li…

6) Özel adlara eklenip (aile, gil) anlamı veren (ler) ekleri, kesme ile ayrılmaz:

Ahmetler'de toplandık… Mehmetler'le yemek yedik…

7) Ancak benzerleri anlamı veren (ler) ekleri kesme imiyle ayrılır:

Atatürk'ler… Fatih'ler… Yavuz'lar…

8) Birincinin sonunda ve ikincinin başında ünlü harf bulunan iki sözcük birlikte söylenirken, kimileyin birinci sözcüğün sonun­daki ünlü düşer. O zaman yerine kesme imi konulur:

- Karac'oğlan devranım var, demim var,

Yar yitirdim düşüncem var, gamım var.

- N'eyleyim ki elimde yok irade.

- Gül dikende biter diken gül olmaz

Vız vız eden her sineğin bal'olmaz

Uyarı:

meb'us değil, mebus yazılır.

ayraç

iron
Tümce kuruluşu ile ilgili olmayıp, tümcenin ya da içindeki sözcüğün anlamını açıklayıcı nitelikte bulunan sözler; sözcükler ayraç arasına alınır

Batı toplumlarının us, aktöre (ahlak) ve güzel bilim (estetik) alanında yetişmeleri iki temel kavrama dayanır: 1. Özgürlük. 2. İnsan değeri.

Gelelim Mehdi (yani kıyamete yakın zuhur edecek kişi)'nin çıkması yakın iken devlete düzen verilemez diyen adamlara.

2) Tümce içinde ayrıntı sayılabilecek ara sözler, açıklamalar iki kısa çizginin yanı sıra ayraç içine de alınabilir:

Sümerbank fabrikalarının (bunlara devlet fabrikaları da diyebiliriz) 1934 yılında ne kadar iş çıkardıklarını gösteren bazı rakamlar da vardır.

Gazetecilikte etik (ahlak bilimi) bu mesleğin anayasası olmalıdır.

Uyarılar:

1)Sondan önceki örnekte görüldüğü gibi açıklanan sözcüğün çekim eki, ayraç kapandıktan sonra yazılabilir.

2) Kapama ayracı, sıralama ve sınıflamada, rakamlardan sonra konulabilir:

1)..., 2)..., 3)...

tek tırnak işareti

iron
Bir alıntı içinde, başka bir alıntı gösterilmek gerekirse, ikincisinin başına ve sonuna tek tırnak konulan noktalama işaretidir.

“İspanya'da iç savaş olduğu günlerde Miguel de Unamuno'ya ' Siz hangi yandasınız?' diye sormuşlar. 'Hangisi yenilirse ondanım' demiş. Bunda bir yiğitlik, bir türlü güzellik olduğu yadsınamaz...”

tırnak işareti

iron
Başkasından alınmış bir sözün başına ve sonuna konulan noktalama imi.

Atatürk diyor ki: “Yeni Türkiye'mizi layık olduğu mertebeye yükseltebilmek için, herhalde iktisadiyatımıza birinci derecede önem vermek zorundayız.”

2) Özellikle belirtilmek istenen bir terim, bir sözcük, tırnak içine alınabilir (Belirtme amacı, tırnak imi yerine sözcüklerin siyah, italik gibi bir çeşit harfle dizilmesiyle ya da bu sözcüklerin altını çizmekle de sağlanabilir.):

Şu “samimiyet” denilen şeyi büyük bir erdem sayanlar vardır, ben onlardan değilim. Eskiden bir “güldeste” yapmak isterdim; hani şimdi Frenkçe adıyla “anthologie” diyorlar, öyle bir şey.

3) Yazı içinde sanat yapıtlarının, kitapların adları tırnak imleri içinde gösterilir:

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın yayımladığı ilk şiir kitabı “Havaya Çizilen Dünya”dır.

4) Sıralamalarda, çizelgelerde üst satırda yazılan ve altta yinelenen sözcükler yerine tırnak imi konulur. Bu kullanışta tırnak imi (“) “denden” adını da alır:

Kitabımızda:

a) Tarla bitkileri üzerindeki incelemeler

b) Süs “ “ “

c) Meyveler “ “ “ yer almaktadır.

Uyarılar:

1) Tırnak içine alınan sözler, ayrı bir tümce olarak kalıyorsa, kendi noktalama imini korur ve tırnak imi bundan sonra konulur:

Atatürk'ün ahlak konusundaki kanısı şudur: “Korkutmaya dayanan ahlak, bir fazilet olmadıktan başka, güvenilir bir değer de taşımaz .”

2)Tırnak içine alınan söz, bir cümlenin öğesi oluyorsa, aslındaki noktalama imi konulmayabilir.

Atatürk “Ne mutlu Türk'üm diyene” derken, bu mutlu Türklüğün maddi ve manevi gereçlerini de yaratmış oluyordu. (Bu örnekte görüldüğü gibi, Atatürk'ün sözündeki ünlem imi kaldırılmıştır.)

3) Kimileyin tırnak içindeki sözün aslında bulunan noktalama imini korumak gerekli görülür:

Onun anlayamayacağı şiiri verirse, bu sefer de: “Git işine!” diye karşılar.

Dükkâna giren adama: “Ne emrediyor­sunuz?” diye sordum.

4) Tırnak içine alınan sözler bir tümce niteliğinde ise ya da özel adsa büyük harfle başlatılır; bir sözcük ya da tamlama ise, büyük harfle başlatılması gerekmez:

Nurullah Ataç dil devrimi üzerine konuşurken: “Kazandık artık, yendik” demiyorum; utku yırları, yani “zafer türküleri” söylemeye kalkmıyorum... diye yazmıştı.
9 /