confessions

iron

Admin  · 11 Mayıs 2016 Çarşamba

  1. toplam giri 744
  2. takipçi 352
  3. puan 22213

medya dezenformasyonu

iron
Egemen ideoloji söylemlerinin dağıtım alanı olan medya, yakın dönemde meydana gelen savaşların sonuçlarında etkili olabilecek düzeyde stratejik işlevler yüklendi. Medya, Kosova'da, olmayan “toplu mezar” görüntüleriyle, Irak'ta, Irak yüzü görmemiş “karabatak” görüntüleriyle yalan ve çarpıtılmış haberler (dezenformasyon) yayınlayarak söz konusu savaşların sonuçlarında etkili oldu. ABD'nin Afganistan'ı bombalamasında da asli görevlerini bir kenara bırakan medya yeniden silah kuşandı. Savaşın bir “tarafı” konumundaki, resmi görevliler, yetkili kişiler, birdenbire, nesnel haber kaynakları muamelesi gördü.

Afganistan'a uçaklarla atılan yiyecek paketleri ile ilgili medyanın yayını bize medyanın savaştaki tutumu hakkında fikir verebilecek nitelikte: ABD, Afganistan'a bombaların yanı sıra yiyecek paketleri de attı. Bu yardımların milyonlarcası açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Afgan halkına faydası olup olmadığına, mayınlı bölgeye düşen paketlerin ölümleri arttırdığına değinmeyen, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in, bu paketlerin Afganistan'daki aç insanlar beslemeye tabii ki yetmeyeceğini, ama eğer paketlerden birini ele geçirmiş kişilerden biriyseniz sizin için çok anlamlı olacağı şeklindeki açıklamasının ne kadar “insani” olduğunu sorgulamayan medya, söz konusu yardım paketlerinin “insani” olduğundan şüphe duymadı.

ABD'nin “adalet” ve “şevkati”ne secde eden medya için, atılan paketlerden birinin bir eve isabet etmesi sonucu ölümlerin meydana gelmesi de, Birleşmiş Milletler'e ait deponun ABD uçakları tarafından bombalanıp yardım malzemelerinin yanması da üzerinde durulmayacak bir ayrıntıydı.

Oysa Birleşmiş Milletler'in Dünya Gıda Programı bünyesinde Afganistan halkına zaten yoğun gıda yardımı yapılıyordu ve Afganistan'a insani yardım yapan kuruluşların sözcüleri, bombardımanın yardım faaliyetini imkansızlaştırdığını, ABD'nin uçaklardan attığı gıda paketlerinin işe yaramayacağını daha ilk günden açıklamıştılar.

hegemonya

iron
Gramsci ye göre " “ikna ederek nüfuz etme” anlamına gelmektedir. Gramsci, hegemonya terimini, bir sosyal sınıfın diğerleri üzerindeki baskınlığını ifade eder.

Hegemonya, sadece politik ve ekonomik kontrol olarak değil, baskın sınıfın kendi dünya görüşünü, ezilenlere, bu görüşün sağduyuya ait ve doğal olduğunu kabul ettirecek şekilde yansıtma becerisidir. Gramsci'ye göre, ideolojik egemenliğin hegemonyacı sınıfa sağladığı başlıca yarar, ezilen sınıflarda yabancılaşmış bir bilinç yaratarak, sınıflı toplumun içerisinde debelenip durduğu güncel çelişkileri gözden kaçırmaktır.

Bu bakımdan halkı denetim altında tutmanın en etkili yolu, kültür kurumlarından geçmektedir. Söz konusu ideolojik sistem bireyi, okullar, dini örgütlenmeler, partiler, aydınlar, kitle iletişim araçları gibi kurumlarla bütünleştirerek hapsetmekte ve sömürülen, sömüren tarafından kabul ettirilen bir düşünce tarzını, yani bir ideoloji “benimsemiş” olmaktadır. Egemen hegemonik yapı böylece, halkın rızasını alarak sistemin yeniden üretimini sağlamaktadır.

karl marx

iron
Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir de, başka bir değişle, toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, egemen manevi güçtür de" Marx şöyle devam etmektedir: "Egemen sınıfı meydana getiren bireyler, başka şeyler yanında, bir bilince de sahiptirler ve sonuç olarak düşünürler; bu bireyler, bir sınıf olarak egemen oldukça ve tarihsel çağı bütün genişliğince belirledikçe, elbette ki, bu bireyler sınıflarının bütün genişliğince egemendirler ve ötekiler arasında düşünen varlıklar olarak olduğu gibi fikir üreticileri olarak da egemen bir durumları vardır ve kendi çağlarının düşüncelerinin üretimini ve dağıtımını düzenlerler; o halde onların fikirleri, çağlarının egemen fikirleridirler."

yerel basının önemi

iron
Bir enformasyon kaynağı olan basının modern toplumlardaki işlevi sadece haber vermekle sınırlı değildir. Toplumsal kültürün yeniden üretilmesi süre­cinde de önemli bir işlevi olan basın, günümüz toplumları için vazgeçilmez bir kurumsal yapı oluşturur. Haber vermenin yanı sıra toplumu psikolojik, sosyolo­jik, iktisadi ve politik yönler başta olmak üzere pek çok açıdan etkileyebilme özelliğine sahip olan basının en önemli gücü toplumsal bilincin oluşturulması görevidir. Kamuoyu oluşturma, belirli bir konuda ikna etme, bilgilendirme, eğitme, eğlendirme, oyalama, reklam yapma gibi faaliyetleri yö­nüyle etkisi yadsınamayacak hale gelen basın, toplumsal barışın sağlanma­sında ve de­mok­rasinin geliştirilmesinde de önemli işlevlere sahiptir.

Yerel Basının özellikle Türkiye tarihi açısından önemli bir yeri bulunmak­tadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve önderi Mustafa Kemal Atatürk de basının öne­mini kavramış, “fazilet adaları” olarak tanımladığı yerel bası­nın, kurtuluş savaşı sıra­sında, toparlayıcı halkı emperyalist işgale karşı müca­deleye yönlendirici tavrından istifade etmiştir. Bu nedenlerden ötürü de yerel basın sık sık ülkemizde Anadolu Basını adıyla da anılmaktadır.

Bütün bu tanımlardan ve anlatılanlardan ortaya çıkan sonuçları şu şekilde sırala­yabiliriz:

Yerel basın gerek içerik gerekse dağıtım yönünden belirli bir böl­geyle sınırlı­dır,
Yerel basın seslendikleri coğrafya ile sınırlanmış, daha dar bir okuyucu kitle­sine seslenmektedir.
Yerel basının okuyucu kitlesi ulusal basına oranla daha türdeş bir yapı göster­mektedir.
Yerel gazeteler yayın alanları ve stratejileri açısından okuyucuya daha yakın ve sıcak gelmektedir. Çünkü ele alınan haberler ve olaylar tanı­dık, yakın bir çevre ile ilgilidir.
İnsanın kendinden söz edilmesi ve kendi sorunlarıyla yüzleşebilmesi ba­kımın­dan yerel basın daha ilgi çekicidir. Yerel basın yayınlandığı bölgedeki insan­ları ilgilendiren bütün olayları okuruna iletebilmekte­dir.
Yayınlandığı bölgeyle ilgili konulara daha fazla öncelik verebilmekte­dir.
Girgin'in bu değerlendirmeler ışığında tespit ettiği Anadolu Basını'na ait temel özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

“Anadolu Basını ulusal bir karaktere sahiptir. Parlamenter demokrasinin yer­leşme­sinde ve gelişmesinde önemli görevleri yerine getirmektedir. Anadolu Basını Türk top­lumunun ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel özelliklerin yan­sıtan bir ayna gibidir. Anadolu gazeteleri, siyasal örgütlenmelerde çoğu zaman siyasi partilerin temel alt ya­pılarını oluşturmaktadırlar. Anadolu gazetelerinin sahipleri ve yöneticileri, genel olarak yörelerinin toplum liderleri, toplumsal ve siyasal güç odakları konumundadırlar.”

kitle iletişim araçlarının özellikleri

iron
Periyodik olarak çıkan, her çeşit haberi ve fikri topluma ulaştırıp yayan tüm yayın ürünleri ve faaliyetleri olarak geniş anlamda tanımlayabileceğimiz “basın”, başka bir kaynakta ise “toplum içinde düzenli olarak yayınlanan, hedef kitlenin hizmetine veril­miş, haber ve bilgi öğelerinin, düşünce veya kanıların, biçim ve koşulların somutlaşmış şekli” olarak ifade edilmektedir.

Politika, eko­nomi, kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek için yorumlu veya yorumsuz, her gün veya belirli zaman aralıkla­rıyla çıkarılan yayın türleri “ga­zete” olarak ad­landırılırken; haftalık, on beş günlük veya aylık periyotlar şek­linde, çoğu gaze­teden farklı olarak genellikle nitelikli kağıda basılıp dağıtılan, bilim, edebiyat, sanat, teknik, hukuk vb. alanlarda haber, makale, deneme, ince­leme, araştırma, eleştiri türünde yazılar içeren ve genellikle resimli olarak çıka­rılan ciltli yayın­lara ise “dergi” adı verilmektedir. Günümüzdeki anlamıyla haber verme işlevini yerine getiren ilk yığınsal iletişim aracı ga­zetelerdir.

Sonraki yıllarda teknolojinin gelişmesine paralel olarak radyo ve televizyonun ve internetin yayıncılık ala­nına girmesiyle birlikte yeni gazetecilik terimleri de ortaya çıkmış; gazete ve dergiler için Yazılı Basın, radyo ve televiz­yonlar için Sözlü, Görsel ya da Elektronik Basın adlandırmaları yapılmaya başlan­mıştır. Bütün bu basın-yayın araçları ve faaliyet­lerine ise “medya” adı veril­mektedir.
Gazetelerin öncüleri olarak sayılabilecek, 12-13.yy.larda ortaya çıkan haber mektupların­dan, günümüzdeki gazetelere kadar, basın sektörü önemli gelişim evreleri geçirmiştir. Özellikle son yıllarda iletişim sektöründe görülen hızlı ilerleme bu süreçte en önemli ivmeyi sağlamış, beraberinde okuma yazma oranında da hızlı artış kaydedilmiştir.

Yazılı basının ortaya çıkışı kapitalist ilişkilerin ve ticaret burjuvazisinin ge­lişimiyle paralellik göstermektedir. Pazar ilişkilerinden kaynaklanan ticari burjuva ihtiyacı, ticaretin giderek yaygınlaşmasıyla uzaktaki gelişmeler hak­kında daha sık ve doğru bilgi edin­meyi gerektirir kılmıştır. Kapitalist ilişkilerin bir sonucu, aynı zamanda da bir nedeni olarak ortaya çıkan hammadde ve yeni Pazar ihtiyacı nedeniyle, ticaret burjuvazisi için denizcilik ve uzak ülkelerden haber akışı, sağlıklı mal ve hammadde dolaşımı için önemli bir işleve sahiptir.

Bu nedenle eski ticari mektup dolaşımı, 14.yy.dan itibaren bir tür profes­yonel haberleşme sistemine dö­nüşmüştür. Kapitalizmin gelişmesinde ve yay­gınlaş­masında da itici et­ken olan bu süreçte büyük ticaret şehirlerinin haber dolaşı­mının merkezleri haline geldiklerini görmekteyiz.
Ticari pazarın sağlıklı olarak işleyebilmesi için ortaya çıkan ilk gazeteler, zamanla birer ticari metaya dönüşmüş, haber ve habercilik aynı zamanda bir ideoloji taşıyıcısı ve yayıcısı işlevini de yerine getirmeye başlamıştır.

Bireysel olduğu kadar toplumsal da olan iletişim süreçleri içinde gazetelerde yer alan haberler ve metinler, toplumsal ilişki­lerin yeniden üretilip kurgulanmasını sağ­larken, mevcut sistem de kendi ideolojik ege­menliğini zihinlerde yeniden oluş­turabilmek için gerekli ortamı bulmuştur.

Günümüzde medya kuruluşları aynı zamanda birer ticari işletme statüsüne ka­vuşmuşlardır. Genel olarak büyük bir sermaye gücü tarafından yönetilen bu örgütsel organizas­yonlar, toplumsal iletişimin oluşumunu organize ederler. Bu araçların kitlelere yönelik yayınları “kitle iletişimi” olarak anılmaktadır. Tüm kapitalist işletmelerde var olan kâr etme arzusu basın işletmeleri için de söz konusu olduğundan, bu araçlar aynı zamanda var olan düzenin sürdürülmesi, kamuoyunun yönlendirilmesi ve gerektiğinde maniple edilmesi için, iktidarın elindeki en önemli araçtır.

naylon gazeteler

iron
Naylon gazetecilik nitelemesinde kullanılan naylon kelimesi; sahte, düzme anlamına gelmektedir.

Yukarıdaki tanıma dayanarak naylon gazetenin de düzme ve sahte gazete olduğu anlamı çıkartılabilir. Naylon gazete için gerçek olmayan, deyim yerinde ise gazeteymiş gibi görünen sayfalar bütünü, tanımlaması yapılabilir. Bir başka deyişle naylon gazeteler; gazete görünümünde reklam ve ilan içeren broşürlerdir.

Söz konusu gazeteler için “balon gazete” ve “vur kaç gazetesi” benzetmeleri de yapılmaktadır.

Naylon gazetelerin yayımlanış amacı sadece yerel ya da genel seçimlerde ortaya çıkan siyasi içerikli ilan ve reklamlardan elde edilecek gelirden pay almaktır. Naylon gazeteler genellikle yerel seçimlere birkaç ay kala ortaya çıkarlar. Söz konusu gazeteleri yayımlayanlar çoğu zaman 5187 numaralı Basın Kanunu'nun 7. Maddesi'nde yer alan beyanname verilmesi hükmüne (Süreli yayınların çıkarılması için, kaydedilmek üzere yönetim yerinin bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığına bir beyanname verilmesi yeterlidir. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen kayıtlar alenidir.) uymazlar.

Söz konusu kişilerin amacı yayımladıkları gazetenin süreli yayın özelliğine sahip olmasından çok yerel seçimler bitmeden elde edilecek karı maksimum düzeye çıkartmaktır. Buna bağlı olarak naylon gazeteler süreli yayın kategorisine de girmemektedir, denilebilir.

Tanımından da anlaşılacağı gibi naylon gazetelerin kamu hizmeti ve halka haber vermek gibi endişeleri yoktur. İçeriklerinin büyük bir bölümünü siyasi reklamlar oluştururken, yayımladıkları haberlerin de büyük bir bölümü, parti propagandası niteliği taşımaktadır. Söz konusu haberler de reklam ve ilanlarda olduğu gibi maddi karşılıklar doğrultusunda hazırlanmaktadır.

Bu gazetelerde yer alan haberlerin hemen hemen hiç birisi haber yazma kurallarına uymamaktadır. Neticede naylon gazeteyi çıkaran ya da çıkmasında rol oynayan kişilerin gazetecilik mesleğini icra etme kaygıları bulunmamaktadır.

Naylon gazetelerin elde ettikleri reklam gelirleri tıpkı besleme basında da görüldüğü gibi, amacı haber vermek ve kamu hizmeti yapmak olan yerel gazetelere ekonomik anlamda büyük darbeler vurmaktadır. Öyle ki yerel seçim dönemi yaklaştığında bir ilde aniden daha önce hiç yayımlanmamış onlarca gazete ortaya çıkabilir. Yerel seçim dönemi sona erdiğinde yayın hayatına devam eden gazeteler, seçim dönemini hakları olan geliri sağlayamadan geride bırakırlar.

Naylon gazetelerin yayımlanmaması ve gerçek yerel gazetelere zarar vermesini önlem amacıyla basın meslek örgütleri sürekli bildirgeler yayınlamakta ve toplantılar yapmaktadır. Söz konusu durumla ilgili olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de “Yerel medya Eğitim Seminerleri” adıyla düzenlediği, eğitim seminerlerinde konuya sürekli yer ayırmaktadır. Gazeteciler Cemiyeti'nin de konuya ilişkin çözüm önerisi şöyle;

Yerel medyada gazetecilik mesleğinin kişisel çıkarlar için kullanılması veya para ve diğer çıkarlar karşılığında naylon gazeteler çıkarılmasının önlenmesi için meslek ilkeleri ve etik kuralların hassasiyetle ve kararlı biçimde uygulanması gazetecilerin görevi ve sorumluluğudur. Naylon gazete veya benzeri yayın çıkarmanın veya benzeri amaçlarla görsel ve işitsel yayın yapmanın engellenmesi için yasal sınırlandırmaların; ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmadan, demokratik toplum düzeni ölçütleriyle çelişmeden ve demokrasiyi zedelemeden gözden geçirilmesinde yarar vardır.

besleme basın

iron
1950 yılından sonra Demokrat Parti (DP) döneminde ortaya çıkmış bir kavramdır. Gazeteci Nezih Demirkent o yıllardaki durumu bir yazısında şöyle aktarmıştır,

“ O yıllarda rahmetli Adnan Menderes basının bir kanadıyla yakın dostluklar kurmuş hatta onlara menfaat sağlamıştı. Kamu ilanları belli gazetelere veriliyor, muhalifler cezalandırılıyordu. Mali kaynaklar yine Demokrat Parti'den yana olan gazetelere aktarılıyordu. ”

Bedii Faik; besleme basın nitelemesinin ilk kez Falih Rıfkı Atay tarafından kullanıldığını söylemektedir:

“Bedii Faik, kendi dönemlerinde devletten yardım almanın çok ayıplandığını ve asla kabul edilir bir şey olmadığını vurgularken, gazetelerin devletten yararlandığı tek kaynağın Basın İlan Kurumu'ndan gönderilen resmi ilanlar olduğunu, bunun da bütün gazetelere eşit biçimde dağıtıldığını söylüyor. Bazen, iktidar tarafından banka ilanlarıyla kollanan gazetelerin ise hoş karşılanmadığını, Falih Rıfkı Atay'ın bu tür gazeteler için 'besleme basın' dediğini hatırlatıyor.”

1950 – 1960 yılları arasında, DP iktidarını destekleyen yayınlar yapan ve bu nedenle, kendilerine hükümetçe sağlanan çeşitli destek ve indirim kolaylıklarının yanı sıra resmi ilanların hükümet yanlısı basın organlarına dağıtımından da geniş ölçüde gelir elde eden ve yararlanan bu tür basın kuruluşları için o dönemde “besleme basın” deyimi kullanılmıştır.

edit: Bütün bunlara dayanarak güncel besleme basın için şu tanım yapılabilir; Varlığını herhangi bir kurum ve kuruluştan aldığı para yardımıyla sürdürebilen, bunun için de kendine yardım edenleri körü körüne savunan gazetelere besleme basın denir.

türkiye'de yerel gazetecilik

iron
Avrupa ve ABD nin çok gerisinde olan gazeteciliktir. Aşağıda Türkiye de yerel gazetecilik ile ilgili yapılan araştırma sonuçları mevcuttur.

Bu yayın organlarında 3.000'e yakın kişinin çalıştığı var sayılmaktadır. Yine bazı kaynaklar, yerel basın kuruluşlarında fiilen çalışanların sayısının 3.500 dolayında olduğunu bir o kadar kişinin de yerel basına gönüllü destek verdiklerini ileri sürmektedirler.
Bu gazetelerden 588'inin tirajları 1.000'den azdır.
10.000'in üzerinde tirajı bulunan yerel gazete sayısı ancak 4'tür. Bunların da 2'si Bursa'da yayımlanmaktadır.
Yerel gazetelerin 24'ü 1950 yılından önce, 264'ü ise 1990 yılından sonra yayın hayatına atılmışlardır.
Yerel gazetelerin 330'u günlüktür. 319'u ise haftada bir gün yayımlanmaktadır.
Yerel gazetelerin 368'inin yüzölçümleri 0.50 m2'den küçük, 424'ünün ise 0.50-1 m2 arasıdır.
Yerel gazetelerin 342'si aile şirketi biçiminde yönetilmektedir.
Yerel gazetelerin 247'si elle, 342'si makineyle, 274'ü ise bilgisayarla dizilmektedir.
Yerel gazetelerin 542'si tipo yöntemiyle, 274'ü ofset tekniğiyle basılmaktadır.
146 yerel gazete 1'er kişi tarafından, 227 gazete ise 2'şer kişi tarafından hazırlanmakta, dizilmekte ve basılmaktadır.[

habitat 2. kent zirvesi

iron
1996 Haziran ayında İstanbul'da düzenlenen, “Birleşmiş Milletler Konferansı, Habitat II. Kent Zirvesi, Türkiye Ulusal Rapor ve Eylem Planı”nda, yerel yönetimlerin geliştirilmesi için yapılan zirve.
“Tüm ülke mekanı, hiçbir boşluk bırakmayacak biçimde kentsel alanlar ve onların hizmet ettiği kırsal kesimleri de içeren yerel yönetim ağıyla kaplanmalıdır. Böyle bir yerel yönetim sisteminin güçlü kılınabilmesi için, yetki alanının genişletilmesi gerekir. Bu genişletmekte, 'subsidiarity' (hizmetin en yakın yönetim biriminde üretilmesi) ilkesi esas alınmalıdır.

Yerel yönetimlerin yetkilerinin geliştirilmesi demokrasinin kalitesinin gelişmesini otomatik olarak sağlamaz. Yerel yönetimlerin yetki alanlarının genişletilmesinin demokrasiyi geliştirici bir etki yapabilmesi için saydam ve etkili bir denetim ve ahlak, hesap verme mekanizmasının kurulması, katılımcı süreçlerin geliştirilmesi ve bu konuda kurumsal kanalların açılması gerekir.”
Aynı raporun bir başka maddesinde de, “Yerel yönetimlerin yeniden düzenlenmesinde, yerel yönetimler ile halk arasında yakınlaşmayı sağlamak, yönetime doğrudan katılma ve denetim olanaklarını artırmak, yerel yönetime temel dayanak noktaları oluşturmak, halkla yüz yüze ilişkileri, bilgi alış verişini geliştirmek amacıyla “mahalle” bir ilk basamak yerel yönetim birimi olarak, yeni bir işlevsel yapıya kavuşturulmalıdır.” denilmektedir.

yerel basın

iron
Günümüzde yerel basın, ülkenin çeşitli yörelerinde, özellikle büyük kentler dışındaki yerleşim birimlerinde, il, ilçe ve beldelerde, günlük, haftalık ya da daha fazla aralıklarla yayımlanan, yayımlandıkları yörenin haberlerini veren, sorunlarını dile getiren, halkın isteklerini ilgililere aktarmayı hedefleyen yazılı basın organlarıdır.

Bu çerçevede yerel basın, bireyin yöresel yaşamındaki en büyük yardımcısı ve başvuru kaynağı olmaktadır. Çünkü yerel basın, yayımladığı haberler, fotoğraflar ve ele aldığı sorunların yanı sıra kentin gereksinimleri, kentteki kültürel ve sosyal etkinliklere ilişkin aktardığı bilgilerle bireye “yaşanan yer” duygusunu, yaşadığı yerin bir parçası olduğu düşüncesini kazandırmaktadır. Günümüzde yerel basın, yöre halkının kültürel kimliğini korumak, haklarına sahip çıkmak, yöreye saygın bir konum kazandırmak görev ve yükümlülüğünü üstlenmektedir.

Bu nedenle, yerel gazetelerin işlevleri, görevleri ve sorumlulukları, en az yaygın basın kadar önemlidir. Bunun somut kanıtı da, birçok Avrupa ülkesindeki yerel-bölgesel basının toplam tirajının, yaygın basının toplam tirajından birkaç kat fazla olmasıdır. Bu belirleme şöyle değerlendirilmelidir: “Anılan ülkelerde halk, yaygın basından daha çok yerel-bölgesel basına ilgi ve gereksinim duymaktadır.”

Yerel (yöresel) basın, Türk kamuoyunda “(bkz:Anadolu basın)ı” ya da “(bkz:taşra basını)” olarak da adlandırılmaktadır.
1

yerel değerler

iron
her toplum, tüm bütünleşme görüntülerine rağmen kendi kimliğini, varlığını, kültürünü ve yaşam biçimini de koruma içgüdüsüyle davranmaktadır. Kimi yöreler, görünürde küresel ilişkiler içinde yer alırken, yerel değerlere dönüş eğilimleri sonucu, gerçekte bu ilişkilerden koparak hızla kendi içine kapanmaktadır.

Bu çabanın göstergelerinden biri de, her toplumun kendi içinde daha yerel kurumlara, iletişime ve yaşama gereksinim duyarak, yerel iletişim araçlarına önem vermesidir. Çünkü birey, yerel ilişkilerle yaşadığı çevreye, kültüre ve topluluğa daha yakın bir bağlılık ve ortaklık duygusuyla yaklaşmaktadır.

Bu nedenlerle hemen hemen tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, kitle iletişim araçları iki yönlü bir ilerleme süreci içine girmişlerdir. Bir bölümüyle sınırları aşan bir bütünleşme süreci yaşanmakta, öte yandan her kent, her kasaba, hatta her semt, her mahalle yerel gazeteye, radyoya, televizyona sahip olmak istemektedir.

küreselleşme

iron
Küreselleşme, ((bkz:globalleşme)) kavramı, ağırlıklı olarak 1980'lerden sonra gündeme yerleşmiştir. Ancak ilk yıllarda, tanım ve kapsam konusunda, tam bir uzlaşmaya varılamamıştır. Genel olarak, küreselleşme, “Ülkeler arasındaki ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi, ideolojik ayırımlara dayalı kutuplaşmaların çözülmesi, farklı toplumsal kültürlerin, bir anlamda maddi ve manevi değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin, ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması” olarak tanımlanmaktadır.

Bir başka tanıma göre küreselleşme: Hangi alanda olursa olsun, ekonomiden sanata, bilimden iletişime herhangi bir çalışmada, üretimde yapımda, dünya çapında geçerliliği, ağırlığı, öncülüğü olan normların, ölçütlerin dikkate alınması ya da etkili hale gelmesi, benimsenmesi; dünyaya açılarak yerelliğin, ulusallığın reddedilmeksizin dışına çıkılması ve evrensellikle bağdaştırılması, birleştirilmesidir.

“Malların, sermayenin, hizmetlerin enformasyonun ve emeğin tek tip düzenleme altında dünya çapında dolaşımı ve bunun giderek anındalaşmaya yönelmesi” ya da başka bir tanımla “Dünya'nın tek bir mekan haline gelmesi süreci” olarak da açıklanmaya çalışılan toplumlararası bütünleşme, özellikle kitle iletişim araçlarından aktarılan haberlerde, görüntülerde yaşanmaktadır.

ifade özgürlüğü

iron
Sağlıklı bir kamuoyunun oluşabilmesi için de, düşünce ve kanaatleri ifade edebilme ve yayma özgürlüğünün bulunması, olmazsa olmaz bir koşuldur. Ancak uygulamada, bütün önlemlere rağmen bu özgürlük, siyasal tutumlar ve ekonomik koşullar nedeniyle kısıtlanabilmektedir. İfade özgürlüğünün kısıtlanması, başka bir deyişle kişi ve grupların, kanaatlerini ifade edememeleri ya da duyuramamaları, yalnızca yasaların gücüne ve siyasal iktidarın uygulamasına bağlı değildir.

İfade özgürlüğünün gerçekleşmesinde, bu özgürlüğün kullanılmasına olanak sağlayan kitle iletişim araçlarının yöneticilerinin görev anlayışları ve bu araçların toplumdaki işlevleri de önemli bir rol oynar. Basının görev anlayışı, bu anlayışın uygulanış biçimi, yayın politikası, hedef kitlenin beklentileri, ifade özgürlüğünün gerçekleşmesi ve dolayısıyla kamuoyunun biçimlenebilmesini doğrudan etkiler.

İfade özgürlüğünün bir başka kısıtlanma biçimi de toplumsal yapıdır. Bir toplumun yapısal özellikleri, bireylerin haberleşme biçim ve yöntemlerini de belirler. Toplumdaki bireylerin ifade özgürlüğünü kullanabilmeleri için görme, dinleme ve konuşma özgürlüklerinin yanı sıra “görülmüş olma” ve “duyulmuş olma” gibi özgürlüklere de sahip bulunmaları gerekir. Bu tür özgürlüklerin savunucuları da, ülkenin kitle iletişim araçları olmalıdır.
12 /