confessions

albus percival wulfric brian dumbledore

Editör  · 28 Nisan 2017 Cuma

  1. toplam giri 554
  2. takipçi 49
  3. puan 8159

ban affı

albus percival wulfric brian dumbledore
katılmadığım önermedir
banlanan yazarlar benim de şahsen sevip takip ettiğim yazarlardı fakat ortada pat diye kafamıza esti banlayalım durumu yok.kişiler defalarca uyarılmalarına rağmen kural ihlallerine devam ettikleri için doğru olan yapıldı ve banlandılar
asıl banlanmasalardı sıkıntı olurdu kurallar karşısında eşit değilmiyiz tartışmaları çıkardı böylesi daha iyi
ha emektar yazarlarımız sanmasınlar ki bu emektarların gözümde değeri yokmuş
kusura bakmayın arkadaşlar eğer bir ortamda popüler ve sevilen insanlar olduğunuz için kuralları çiğneyebileceğinizi düşünüyorsanız şahsen babamı bile tanımam banlarım.
fazla uzadı bu konu kapayalım bence
5

ağaçların asıl oksijen kaynağımız olmaması

albus percival wulfric brian dumbledore
evet şaşırdınız değil mi?
vay efendim ormanlar bizim akciğerlerimizmişte vay efendim ağaçlar olmazsa nefes alamazmışızda keşke ağaçlar wifi sinyali üretselermişte herkes ağaç dikseymiş.
geçin bunları azizim.

bize neden böyle öğrettiler bilmiyorum belki doğayı sevmemiz amaçlanmıştır veya kuraklaşmanın önüne geçmek istemişlerdir bilemiyorum ama bu öğretilenler yanlış.

dünyamızdaki oksijenin %70-80 kadarını denizlerdeki yosunlar ve algler sağlıyor.yani nefes almak istiyorsak ağaçlardan daha yoğun bir şekilde denizleri savunmamız gerekiyor.

belki de bu,oluk oluk siyanür veya siyanür gibi envai çeşit zehiri denizlere boşaltan para babalarının hedef saptırma oyunudur.

yerim destanınızı

albus percival wulfric brian dumbledore
kocaeli koz gazetesinde yayınlanmış muhteşem yeliz koray yazısıdır.
resmen tüm duygularıma tercüman olmuştur kalemin kılıçtan keskin olduğunu göstermiştir.

Yerim destanınızı!
1.Dünya Savaşı
4 yıl sürdü
Tekrar ediyorum 4 yıl
Yani 16 mevsim,
208 hafta,
bin 460 gün…
Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen,
Makedonya, Galiçya, Romanya Cepheleri açıldı.
İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık.

Kafkas Cephesi'nde Sarıkamış'ı Rus ordusundan almak için savaştık.
90 bin asker DONARAK ÖLDÜ.
Dok-san-bin asker…
Lojistik destek gelememişti çünkü.
Zaten açlardı, üşüyerek, uykuya dalarak öldüler.
Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı.
Bir daha uyanmadılar…

Çanakkale Cephesi…
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu.
253 bini asker, gerisi sivildi.
Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu sayının iki katı olduğunu söyler.
Bir de o dönem üç lisenin mezun veremediğini.
Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri…
Çünkü elleri silah tutuyordu, çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi…
Dönemediler, tarihe “meçhul çocuk asker” olarak geçtiler.
Çoğunun ismi de mezarı da yok, Çanakkale'de yatıyorlar!

Kurtuluş Savaşı..
Doğu Cephesi'nde Ermenilerle
Güney Cephesi'nde Fransızlarla savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı, TBMM resmen tanındı.
Maraş, Urfa, Adana ve Sakarya'da zafer kazandık.
Fransızları yurttan TEMİZLEDİK.
Şehirlerimize; Gazi, Kahraman, Şanlı isimleri verdik.

Batı Cephesi daha kanlıydı.
1. ve 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı.
Sakarya Savaşı, tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi.
İtalyanlar Muğla ve Antalya'dan çekildi.
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu BAŞLATTI!.
Dumlupınar Meydan Muharebesi'nden sonra
“İlk hedefiniz Akdeniz ileri” dedi.

Yunan ordusu İzmir'e kadar kovalandı, İzmir düşman işgalinden KURTARILDI!
Batı Anadolu düşmandan tamamen TEMİZLENDİ.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar…
Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü.
16 mevsim,
208 hafta,
bin 460 gün…
Binlerce şehit verdik.
O binlercenin yine iki katından fazlası bulaşıcı hastalıktan öldü.

YILLARDIR PKK'YA VERİLEN ŞEHİTLERİ SAYMIYORUM BİLE…

Ve 15 Temmuz…
1 gün bile sürmedi.
Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü!
Limana yanaşan düşman gemilerinden değil,
sağ olsun Erdoğan'ın 'eniştesi'nden öğrendik.
Ama hazırlıksız değildik.
Lojistik destek tamdı mesela.
Nedense 4 farklı noktada bekletilen uçaklar-helikopterler,
3G bağlantıları, televizyonlar, radyolar…

Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Almandı…
Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen,
istedikleri her şey verilen “muhterem hoca efendileri”ydi.
Amaç devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe yapmaya çıkmışlardı.
Her şeyden habersiz masum erlerle polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirdiler.
Kardeşi kardeşe kırdırdılar!
Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ'nun kumpas kurduğu Kemalist askerlerden geldi.
Ve milletin direnişiyle birlikte darbe püskürtüldü.
Sonuç 248 şehit, yüzlerce yaralı…

***

Kısaca…
Evladını beşikte bırakan Nene Hatunlar
Kocasını toprağa verip cepheye koşan Kara Fatmalar…
Çocuk, yaşlı, kadın demeden..
Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs'ı,
23 Nisan'ı,
30 Ağustos'u,
29 Ekim'i bıraktılar!

Amma…geriye Sarıkamış'ta ölenler için 'halay' çektiğimiz anmalar…
“Yağmur yağıyor çocuklar üşümesin” diye yasaklanan 23 Nisan'lar…
Her sene hastalık bahanesiyle iptal edilen 19 Mayıs'lar
ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan 30 Ağustos'lar kaldı!

***
Velhasıl
“Elin tokadını yemeyen kendi tokadını yumruk sanırmış!”

Tarihe altın harflerle yazılan onca zafer,
binlerce şehit ve ders alınacak yüzlerce hikaye kalmışken…;

Darbenin araştırılmasını istemediğiniz meclis önergeleri,
Muhterem hoca efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler,
Bir türlü TEMİZLEYEMEDİĞİNİZ,
KOVALAYAMADIĞINIZ ve
Düşmandan KURTARAMADIĞINIZ vatan varken
Size de hiçbir güvenlik gerekçesi göstermeden 1 hafta bayram yapmak komik gelmiyor mu?
Gelmiyorsa yukarıdaki satırları tekrar okuyun beyler, bayanlar…
Destan 3G ile yazılmaz.

kaynak:http://www.kocaelikoz.com//yazar/yeliz-koray/yerim-destaninizi/449.html

schrödinger'in kedisi

albus percival wulfric brian dumbledore
paralel evrenler teorisini kolay anlaşılabilir bir hale getirmek için avusturyalı fizikçi erwin schrödinger tarafından ortaya atılmış düşünce deneyidir.

şimdi bu deneye bir kedi alıyoruz ve bir kutunun içine koyuyoruz aynı kutunun içine bir düzenek yerleştiriyoruz bu düzeneğimizin içinde bir zehir şişesi,şişeyi kırmak için bekleyen bir çekiç,çekici harekete geçirecek bir gaiger sayacı ve 1 saatte bozunma olasılığı tam olarak %50 olan bir atom koyuyoruz kutuyu kapayıp tam 1 saat bekliyoruz.

bu bekleyişin sonunda iki ihtimal ortaya çıkıyor.

1- atom bozundu şişe kırıldı kedi öldü.

2- atom bozunmadı kedi hayatta.

şimdi siz diyebilirsiniz ki kardeşim kedi ya ölmüştür ya ölmemiştir açın da görek.

ama durum öyle değil paralel evrenler teorisine göre kedimiz ya ölü ya diri değil hem ölü hem diri.

nasıl olur böyle bişey? şöyle olur:
paralel evrenler dediğimiz olay tamamen olasılıklar üzerine oluşmuş bir teoridir
şöyle der bu teori hani ilk başta bozunma olasılığı 1 saatte %50 olan bi atomumuz vardı ya işte bu teori 1 saat sonunda iki ihtimalinde meydana geldiği farklı teorik evrenler oluşur diyor evrenin birinde kedimiz şerafettin hala hayatta ama diğerinde şerafettin pert
biz şerafettin'in durumunu kutunun kapağını açana kadar asla bilemeyiz ama kutunun kapağını açar açmaz bu teorik evrenlerimizden birisi pratik evrenle karışır ve biz o evrende ilerlemeye devam ederiz.
dolaylı olarak eğer ölmüşse şerafettini öldüren biziz çünkü kapağı açmamızla onun öldüğü evreni seçmiş olduk.

kafanız karışmış olabilir gayet doğaldır bu teoriyi dinleyipte kafası karışmayan kişi teorıyı anlamamıştır denir.

saygılar.

boyut kavramı

albus percival wulfric brian dumbledore
Öncelikle bu entrymde bana yardımcı olan @kemalisthatun, @deist imam ve @hena ya çok teşekkür ediyorum olayları açıklamamda rol modellerim oldular swh.

Selam laikdaşlarım bu gün sizlere boyut kavramından bahsedeceğim öncelikle uyarmak isterim iş bu entry biraz uzun olabilir fakat elimden geldiğince akıcı anlatmaya çalışacağım
Kolay anlaşılması için dün oturup iki saat görsel hazırladım, sohbet havasında yazacağım umuyorum ki sonuna kadar benimle kalan arkadaşların ufkunda bi nebze genişleme olur.

Koruyan ve kollayan atamın adıyla başlıyoruz öyleyse.

Şimdi başlarken şu boyut kavramını bi öğrenelim nedir bu boyut dediğimiz hede kaça kadar gider nasıl gider niye gider tek tek inceleyeceğiz.
.
Bu kavram her ne kadar küçük bi şey olsa da entry'nin geri kalanını anlamamızda büyük kolaylık sağlayacağını umuyorum o yüzden hiç yorum falan katmadan direk wiki'den copy paste yapacağım oku geç fazla kafa yorma bu sadece bir kavram.

boyut: Fizik ve matematikte bir uzayın ya da nesnenin boyutu, gayri resmi olarak bu uzay ve nesne üzerindeki herhangi bir noktayı belirlemek için gereken minimum koordinat sayısı olarak tanımlanır.

Tanımda fizik ve matematik diyor fakat ben fiziksel olarak inceleyeceğim zira matematikteki saçma sonsuzluk tanımı beni çileden çıkarıyo.

Örneğin matematikte belirli bir uzunluğu sonsuza kadar 2'ye bölebilirsiniz fakat tabiki de fiziksel olarak böyle birşey mümkün değil. (fizik <3 ben)

Hemen neden bölemeyeceğimizi açıklayayım fizikte planck uzunluğu diye bir hede vardır
Bu öyle bir hededir ki bu uzunluktan daha kısa başka bir ölçü birimi yoktur daha aşağılara inemezsiniz, yani bu seviyeden sonrası direk sıfır(0)'dır.

Işte bu yüzden fiziği kullanıyoruz.

Şimdi vitesi biraz yükseltiyorum hala merak duyanlar için bkz:scroll down.

0. Boyut: nokta

Eveeet gelelim asıl mevzuya nedir arkadaş bu sıfırıncı boyut derseniz aha da size sıfırıncı boyut:



Siz bu arkadaşı çok çok çok büyütülmüş bir planck uzunluğu olarak düşünün yani aslında bu arkadaş sadece bir nokta.
Ama bu arkadaş öyle bir nokta ki ne sağı var ne solu var ilerisi, gerisi, yukarısı, aşağısı hiç bir şeyi yok sadece bu nokta var ve bu noktanın büyüklüğü 1 planck uzunluğu kadar yani evrendeki en küçük ölçü birimi, aradığınız cisim bu noktada ya vardır ya yoktur.
mantıktaki 1 ve 0 gibi düşünün.
Şimdi bu yukardaki arkadaş bizim mantıktaki sıfırımız olsun yani bu noktada hiç birşey olmasın biz bu noktaya boş uzay diyelim bize bir de 1 lazım yani asıl üzerine konuşacağımız cismimiz,var olan nesnemiz buyrun bu da onun resmi el sallayın:



Şimdi bu arkadaşı biz ilerde kullanıcaz o yüzden buna bi isim vermek lazım madem siyah beyaz yaptık bu arkadaş kartal yuvasından alınmış beşiktaşlı bir top olsun bundan sonra ona top diyeceğiz.
Şimdi ben bu arkadaşı salamuraya koyuyorum ilerde kulanacağüz bozulmasın. Swh

1.boyut: çizgi

1.boyut dediğimiz arkadaş şu yukardaki arkadaşın tek sıra halinde dizilmiş versiyonudur.
Bazıları buna çizgi derler. swh
Yani bu arkadaşın yukardakinden tek farkı bunda sağ-sol (veya) yukarı-aşağı (veya) ileri-geri bulunmasıdır yani aradığınız şey burada ya vardır ya yoktur değil ya sağda ya soldadır.



Ama şöyle bi sıkıntı varki aradığımız şey bu çizgi üzerinde olmayabilir 3 boyutlu bir evrende yaşıyoruz sonuçta değilmi yani daha çok yolumuz var o zaman durmak yok yola devam.

2. Boyut: düzlem

Öncelikle şu görseli bi vereyim sonra üstüne konuşalım:



Öncelikle hatırlatmamı yapayım baktığımız şey hala çok çok çok küçük bir yer arkadaşlar o gördüğünüz kutucuklar sadece 1 planck uzunluğunda bunu unutmayın.
Hatırlatmayı yaptığımıza göre tık tık (vites atma sesi) devam ediyoruz.

Bu gördüğümüz şey bir düzlemdir arkadaşlar bu düzlemden baktığımızda beşiktaşlı topumuzun sadece kesitini görebiliriz daha fazlasını değil.
Basitleştirecek olursak bir küpe bu boyuttan bakacak olursak göreceğimiz tek şey bir karedir.

Diyebilirsiniz ki ne farkeder ki neredeyse aynı şey.

El cevap: baktığınız küp kumar masasındaki bir zar ise çok şey farkeder swh.

Neyse sonuç olarak topumuzu hala göremiyoruz abi göster bize şu beşiktaşlı topu diyorsanız scroll'a devam.

3. Boyut: hacim

Heh geldik en güzeline artık beşiktaşlı topumuza bakmanın zamanı geldi buyrun sıcak sıcak:



Işte orda el sallayın artık onu tam haliyle görebiliyoruz bu bizim bildiğimiz gördüğümüz yaşadığımız evren.
artık topumuza her yönden bakabiliyoruz çeviriyoruz inceliyoruz derinlik kavramı da işin içine girdi sonuçta hiç bir problemimiz yok(!) mu acaba.

Tamam biz şu an bu topu her açıdan görebiliyoruz bakabiliyoruz fakat şöyle bir sorun var ben şimdi @kemalisthatun'u çağırıp desem ki:

-gel hatun şu topa bi tekme at.

Ne olur biliyor musunuz?

Göreceğimiz yeni koordinat şeklimiz şu olur:



Ana top nerde?
Top yok kanka top gitti.

Sebebini açıklayayım:

Laikdaşlarım baktığımız koordinat sistemi anlık bir koordinat sistemi yani bir anda o hacimde olan bir top başka bir anda o hacimde olmayabilir o yüzden artık o topu göremiyoruz çünkü artık o anki koordinat sistemine bakmıyoruz top artık başka bi anki sisteme gitti fiyuuuvvv.


Madem 3. boyuta kadar bir ölçü birimi kullandık artık 4. boyuta geçeceğimize göre size yeni ölçü birimimizi tanıtmanın zamanı geldi çünkü artık ölçeceğimiz şey ''zaman''

Zamanı inceleyeceğiz fakat tabiki de sıradan insanlar gibi inceleyemeyiz biz derinine ineceğiz en küçük zaman birimine ulaşmamız gerekiyor ve huzurlarınızda enn küçük zaman birimi:

Planck zamanı (alkışş)

Planck zamanı dediğimiz şey ışık hızının 1 planck birimini kat etme süresi yani gerçekten küçük bir birim halk arasında 'an' olarak bilinse de aslında çok daha kısadır.

Şimdi bir vites daha yükseltip sondan bir önceki virajı da dönüyoruuuzzz vee:

4.boyut: zaman
Şimdi geldik en cikcikli kısma şimdi ben bu beşiktaşlı topu alıyorum ve @deist imam kankama veriyorum diyorum ki al kanka koy götüne fırlasın gitsin
Topa vurduu ve izliyoruz:



Bak topumuz nasıl güzel gidiyo zaman ekseninde (heyt be koççum benim)

Unutmayın t eksenimiz diğer 3 boyuttaki gibi mesafe değil zamanı temsil ediyo oradaki her birim bir planck zamanı uzunluğunda ( o değilde adam topu ışık hızına çıkardı helal olsun kardeşim swh)

Şimdii burdan sonrası beyninizi yakabilir okurken yanınızda bir adet yangın söndürücü bulundurmayı unutmayın.

Buradan sonra paralel evrenlere geçiş yapacağız o yüzden şu entry'i okuyunda gelin bakıyım hadi aslanlarım.

(bkz:schrödinger'in kedisi)

Aslında burada da anlatabilirdim ama o konu da kendi başına büyük bi konu bu başlıkta heba etmeyelim.

Okuyup geldiğinizi farzederek devam ediyorum.

5.boyut : paralel evrenler

Yine başrol oyuncumuz olan beşiktaşlı topumuzu aldım gittim @hena'ya verdim tanıyanlarınız vardır hena dengesizin tillahıdır ne zaman ne yapacağı belli olmaz şimdi verdim. verir vermez topumuzu aldı ne yapcam la ben bunu diyip küt diye yere bıraktı.

Ama şöyle bir şey de olabilir paralel bir evrende dengesiz hena'mız aa ne güzel top git getir aq büyücüsü diyip ileri fırlatmış olabilir.

şimdi biz bu topu arıyorsak eğer hena'nın topa ne yaptığını bilmemiz gerekiyo

Şimdi şu görseli vereyim bundan sonraki senaryoları görselden ilerleyelim.



Şimdi görselde gözüktüğü üzere hena 1. Evrende topu ileri fırlattı o zaman topumuzu aramamız gereken yer hena'nın ilerisinde bir yerlerdir
ben size topun 2. Zamandaki yerini tarif etmek istersem kullanmam gereken koordinatlar (e,t,x,y,z olarak)

1,2,4,5,0 olur bu koordinatlara bakarsanız topumuzun tam olarak orada olduğunu göreceksiniz.

Ama diyelimki hena diğer seçeneği seçip topu olduğu yere bıraktı şimdi topun yerini size tarif etmek istersem vereceğim koordinatlar (yine e,t,x,y,z cinsinden)

2,2,3,4,0 olur bakın koordinatlarımız değişti hepsi bu psikopat hena'mızın kafasında oluşmuş bir ton olasılık yüzünden.
Ama sonuç olarak beşiktaşlı topumuzu bulduk hahaha yaşasınn.

Ulan hepi topu 5 tane boyut açıkladık 5 sayfa yazı yazdık anasını satayım okuyan arkadaşlarım umarım bi nebze olsun aydınlanmışlardır.

Ben yazana kadar 3 kere mola verdim tek seferde okuyana helal olsun.

saygılar.

Edit: imla
5

çift yarık deneyi

albus percival wulfric brian dumbledore
Destuur bre hey sözlük ahalisi.

Mahallenizin iyi kalpli büyücüsü yine iş başında.bu gün sizlere beni hayrete düşüren ağzımı açık bırakan hasstiraleeyy diye kalmamı sağlayan bir deneyden bahsedeceğim.

Baştan söyleyeyim ben bu deneyi ilk duyduğumda inanmamıştım olamaz abi böyle bişey mümkün değil diyodum ama sonradan iyice didikleyince öğrendim ki gerçekmiş.

Fazla uzatmadan anlatmaya başlayayım.

Şimdi bilim adamları bir düzenek kuruyorlar düzenek şu:



Gördüğünüz gibi bize gerekenler 1 adet lamba,1 adet çift yarıklı plaka ve 1 perde

Bu abiler bu güzel düzeneği kurup lambayı yakıyolar ve perdede gördüğünüz girişim deseni oluşuyor.

-iyi de ağğbii bi tane lamba var hepi topu o perde niye beşiktaş gibi siyah beyaz oluyo diyebilirsiniz

Açıklayayım:

Bildiğiniz gibi ışık her yöne dağılma eğilimindedir siz bu ışığı küçük bir yarıktan bile geçirseniz sanki o yarık kaynağın kendisiymişçesine oradan tekrar yayılmaya başlar.
Su dalgaları da aynı eğilimdedir.

Yani şöyle:



Bu konuyu anlatabildiğimi farzederek neden siyah beyaz olduğunu anlatmaya devam ediyorum.

Tek yarıkta gördüğünüz gibi ışığımız sıradan bir yayılma eğilimi gösteriyo fakat çift yarığa geçince işler değişiyo görseli vereyim devam edelim:



Görselde de gözüktüğü üzere yarık sayımız ikiye çıkınca sanki kaynağımızda ikiye çıkmış gibi iki farklı noktadan dalgalarımız yayılmaya başlıyor e tabi böyle olunca bu iki dalga birbirinin üzerine oturuyor ve bazı noktalarda tepe noktaları birleşerek birbirini güçlendiriyor(bkz:yapıcı girişim).
Bazı noktalarda ise tepe ve çukur noktaları birleşerek birbirlerini söndürüyorlar(bkz:yıkıcı girişim)

Şu gif sayesinde kafanızda daha rahat canlandırabileceğinizi düşünüyorum:



Şimdi bu iki arkadaş birbirlerine girdiklerinde ne oluyo? perdede o beşiktaş desenini görüyoruz.
Bu desene girişim deseni deniyor ve yapıcı girişimlerin olduğu noktalarda parlak yıkıcı girişimin olduğu noktalarda ise karanlık oluyor bu gayet doğal değilmi?

Evet güzel kardeşim bu gayet doğal,sonuçta ışık dediğimiz şey bir dalga ve tabiki de dalgalar birbirini söndürüp güçlendirebilir bunda hiç bir sıkıntı yok.

-peki kardeşim nedir senin kafanı bu kadar karıştıran?

Anlatayım:

Bu güzel bilim adamlarımız diyorlar ki peki biz bu lambayı kaldırıp yerine bir elektron tabancası koysak ne olur?

Bildiğiniz gibi elektron bir dalga değil parçacıktır yani katı sıradan bir nesne,tıpkı tuz taneleri gibi,sadece tuzdan çok çok küçük bir parçacık.
Normal şartlar altında sistem çalıştırıldığında görülmesi beklenen şey şuna benzer:



Doğal olarak Resimde iki adet tuz tepeciği oluşuyo ama tabiki elektronlar için bir tepecik oluşması söz konusu değil peki elektronlarda ne olması beklenir? elektronlarda Gördüğümüz görüntünün şuna benzemesi gerekiyor:



Ama gördüğümüz şey şu oluyor:


Nasıl lan?
Hani bu elektronlar dalga değil parçacıktı nasıl oldu da girişim deseni oluşturdular nasıl parçacık lan bunlar?

Işte sıkıntı o kanka asıl sonrasını dinle bak sonrası daha acayip.

Dumur olan bilim adamlarımız bu ne lan dedikten sonra yarıkların önüne birer ölçü aleti koymayı akıl ederler bu ölçü aletleri elektronlardan ne kadarının üstten ne kadarının alttan geçtiğini ölçeceklerdir.
Düzenek kurulur elektron tabancası çalıştırılır ve bilgisayarlara bakılır ölçü aletlerinin dediğine göre tam da beklenen şey olmaktadır elektronların %50 si üst yarıktan %50 si alt yarıktan geçmektedir.
Ee burda sıkıntı yok niye böylelerki bu elektronlar derken bilim adamlarının birinin gözü perdeye takılır ve o da ne gördüğü şey şudur:



Lan ne oluyo az önce bu elektronlar dalga özelliği gösterip girişim deseni oluşturmuyor muydu?

Şimdi ne değişti ki derken aralarından hınzır bir bilim adamı çıkıp diyo ki abi şu ölçü aletlerinin fişini çaktırmadan bi çekin bakıyım noluyo? diğerleri buna uyup ölçü aletlerinin fişini çaktırmadan çekiyo sonra perdeye bakıyorlar gördükleri görüntü şu:



Evet laikdaşlarım bu elektron dediğimiz hede kendisinin izlenip izlenmediğini farkediyor bildiğin farkediyor ya.

Eğer onu gözlemlersek olması gereken hale yani parçacık haline çöküyor.
Fakat kendisini gözlemleyen olmaz ise dalga haline giriyor tıpkı ışık gibi davranıyor.


Kuantum fiziğinin ilginçliği beynimizi yakacak düzeyde ama ne yapyoruz araştırmaya devam ediyoruz. atın ölümü arpadan olsun demişler swh.

edit:yanlış kelime kullanımı
6

yazarların diktatör olunca yapacakları çılgınlıklar

albus percival wulfric brian dumbledore
1-)merkezi yerler ve çok kullanılan mahalle camileri hariç tüm camileri kapatırım mahalle camilerinin de imam maaşları ve cami giderlerini mahalleden toplanan bağışlara ödetirim

2-)milletvekili maaşlarını 4 bin liraya indirir yetkilerini kısıtlarım.

3-)siyaset bilimi okumamış kimseyi milletvekili v.b. mevkilere getirmem.

4-)öğretmenleri her 2 senede bir sınava sokarım geçemeyenleri ihraç ederim.

5-)emeklilik yaşına gelmiş tüm devlet görevlilerini(polis,öğretmen,asker,v.b.)emekli eder yerlerine genç insanları getiririm.

6-)vergileri azaltırım.

7-)tarıma büyük yatırımlar yapar çiftçiyi eğitirim(köy enstitüsü gibi bi sistemle tabiki).

8-)yolsuzluk yapmış kim varsa çok ağır cezalar veririm.

9-)eğitim sistemini baştan aşağı değiştiririm.

10-)büyük sanayi yatırımları yaparım.

başa gelsem çok şey yaparım da şimdilik aklıma gelenler bunlar.
6

albus percival wulfric brian dumbledore

albus percival wulfric brian dumbledore
Albus Percival Wulfric Brian Dumbledore (1881-1997), J.K. Rowling tarafından yazılmış Harry Potter serisindeki bir kurgusal karakterdir.

Çok zeki, araştırmacı, sakin ve kendini duygularına kaptırmayan çok güçlü bir büyücüdür. Gençliğinde aşırı güç meraklısıdır, daha sonra daha mantıklı davranmaya karar verir. (Kibar, biraz ilginç ve güçlü yapısıyla tipik iyi büyücü özelliklerini taşımaktadır.) Harry Potter'ın sorunlarını anlayışla karşılamasıyla ona diğer öğretmenlerden daha 'iyi' davrandığı söylenebilir. Herkes tarafından sevilen ve sayılan bir büyücü olan Dumbledore, Lord Voldemort'un korktuğu yegane büyücüdür. Sihir otoritelerinin genel kanısına göre de gelmiş geçmiş en güçlü büyücüdür. Dumbledore'un yaşamı 116 yıl sürmüştür. Altıncı kitapta (Harry Potter ve Melez Prens) Severus Snape tarafından Avada Kedavra lanetiyle öldürülen Dumbledore, 1944-1997 tarihleri arasında Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nun müdürlüğünü yapmıştır.

Uzun ve ince olarak betimlenen Dumbledore'un uzun saç ve sakalları vardır. Ünlü büyücünün, mavi gözleri, çok uzun ve kancalı bir burnu ve uzun parmakları vardır. Yarım ay çerçeveli gözlükleri ve şaşaalı cübbesi ilk göze çarpan şeylerdir. Sol dizinin üstünde Londra metro'sunun haritasını gösteren, bir düellodan kalma bir yara izi vardır. Dumbledore'un Çikolatalı Kurbağa kartına göre oda müziği ve on lobutlu bowlingden hoşlanmaktadır. 1945'te kara büyücü Grindelwald'u yenmesi ejderha kanının 12 ayrı konuda kullanılışını bulması ve arkadaşı Nicholas Flamel ile simya konusunda yürüttüğü çalışmalarla ünlüdür. Sihirli ya da sihirsiz bütün şekerli yiyeceklere karşı bir zaafı vardır. Ofisini koruyan heykelin şifresini de genellikle bu tatlı isimlerinden seçer.

En sevdiği tatlar ise, Böğürtlen ve Marmelat'tır. Dumbledore, aynı zamanda bir örgü meraklısıdır. Ayrıca yazar J.K Rowling' in yaptığı açıklamaya göre kendisi eşcinseldir ve Gellert Grindelwald'a aşıktır.

Yazarın böylesine bilge bir kişiye "Albus Dumbledore" ismini vermesi rastgele yapılmış bir seçim değildir. Albus, Latince "beyaz" anlamına gelir ve bilgelik ile aydınlanmayı temsil eder. Dumbledore ise "yabanarısı" (İngilizce "bumblebee") anlamına gelmekle yazar tarafından özellikle seçilmiştir çünkü İngilizce'de "bumble around", "etrafta dikkatsizce gezinmek" demektir. Yazar Dumbledore' u yaratırken onun Hogwarts koridorlarında dolaştığını hayal ettiği için bu fiille ilintili bir isim seçmiştir.

-wikipedia

e-kitap kütüphanesi

albus percival wulfric brian dumbledore
evet sevgili laikdaşlarım sözlük tarihinin kanımca en faydalı başlığını açmış bulunmaktayım siz sevgili dostlarımdan istediğim şey kullandığınız bir e-kitap arşiviniz varsa buraya url sini atmanız.böylece tüm laik dostlarımıza yardımcı olmuş oluruz herkes kitap okur çocuklar şeker yer.
müsadenizle başlıyorum:

https://yadi.sk/d/mTPVq-SLwcsCW

uzun zamandır aradığım kitapları buradan bulup okuyorum buyrun tepe tepe kullanın.