kavramsal olarak kurgu

laik bir hanim
Kurgu, sinema içindeki işbölümünde, öncelikle ve en yalın haliyle, çekimlerden sonra başlayan ve filmin gösterimine kadar olan (özel efektler, renk düzenleme, ses miksajı, kopya çoğaltma vb. dışında) süreci kapsar. Buna göre şu tanım doğrudur: “Kurgu, senaryonun realize edilmesi sürecinde yönetmen tarafından pelikül üzerine saptanan görüntülerin (kurgunun en küçük birimi olan çekimlerin), belirli ilkelere∗∗ göre birleştirilmesi işlemidir.”10Bu tanım kurgunun teknik sürecine işaret eder. Kurgu teknik bir süreç olmakla beraber, getirdiği anlatım olanaklarıyla bir film yönetmeninin anlatım dilinin belirleyicisidir. Bir yönetmenin ilk bilmesi gerekenin kurgu olduğu savı, bu sürecin sadece masa başındaki teknik bir uygulama olmadığını belirtip, çekim sırasındaki teknik sürece de işaret eder. Bir yönetmenin film çekimlerini kurguyu bilmeden yapması neredeyse olanaklı değildir.Bu teknik süreçten biraz daha ilerisi kurgunun, filmin kalbi olduğudur. Yani film üretim sürecinin tamamında kendini gösteren bir kavram olarak ele alındığında kurgu, senaryo yazımında, özellikle sahnelerin diziliş sırası bağlamında, filmin ritmini belirleyen etmendir. Ve ritim bütün sanatların temel noktasıdır.“ Her sanat yapıtı zorunlu olarak simgesel olmasa da zorunlu olarak ritmiktir... Bergson şöyle der: “Müziksel seslerin bizi doğanın seslerinden daha güçlü bir biçimde etkilemesi şuradan gelir: doğa duyguları açıklamakta sınırlı kalırken müzik bize bu duyguları açıklamaktadır. Şiirin çekiciliği nereden gelir? Şair öyle bir kişidir ki onda duygular imgelere, imgeler de kendilerini açıklayacak ritme uygun sözlere dönüşür. Bu imgelerin gözümüzün önünden geçtiğini görerek, onun duygusal eşdeğeri diyebileceğimiz, duyguyu duyarız. Ama bu imgeler ritmin düzenli devinimleri olmadan gerçekleşmez.Sallanmış ve uyumuş ruhumuz düşünmek ve şairle birlikte görmek için ritimle kendini unutur.”11Yukarıdaki alıntıda belirtilmiş olan şiirin etkisiyle, düzenli bir devinimle kurgulanmış çekimlerin, sahnelerin ve sekansların etkisi özdeştir. Sinemaya ritim duygusunukazandıran kurgu, bu nedenle bir sanattır. Ritim sadece kurgu masasında belirlenebilecek bir şey değildir. Sonuçta kurgu masasında yapılan işlem, gelen hammaddeyle sınırlıdır. Bu hammaddenin, yani film çekimlerinin yaratılışında da ritim vardır ki bu süreç senaryo ile birlikte özellikle filmin zihinde ilk oluşum süreçlerini kapsar. Bu nedenle ritim, bizi kurgu kavramının, kurgu masasından önceki süreçlerine de taşır. Kurgu bir filmin bütün hücrelerinde bulunur. “... M. Romm∗, kurgunun sinematografa özgü bir yolla, dünyanın yeniden yaratılışının ve olayların açıklığa kavuşturulmasının bir yöntemi olduğunu söyler.”12Kurgu bir manipülasyon sürecidir. Birbiriyle alakasız yapılmış çekimlerin bile, bir araya getirilip, kurgu ile çekimlerin kendi içeriğinden bambaşka bir duygu yaratılması tıpkı, çekim sırasında bazı öğeleri kadraj dışında bırakmak kadar estetik, politik ve ideolojik bir kaygının sonucudur. Bu durumu ülkemizde yaşanan bir olayla örnekleyebiliriz: 1946 yılında Amerika'dan gelen bir ekip, Türkiye'de Türkiye'nin tanıtım filmini çekmek ve bunu Amerika'da göstermek için gerekli makamlardan izin alır. Film yapım ekibinin çektikleri kontrol edildiği ve ham çekimlerde bir sorun görülmediği halde, Amerika'da gösterilen filmin son hali tamamen Türkiye aleyhtarıdır. Özellikle kurgu sırasında görüntülere eklenen metinler filmi bambaşka bir biçime sokmuştur. Dışişleri nezdinde yazışmalar yapılır ve filmin gösterilmemesi için büyük çaba sarf edilir.13 Bu örnek kendi tarihimizdeki bir anekdot olarak kurgu aşamasında nasıl bir manipülasyon sürecine gidilebileceğini göstermektedir. “Derler ki: Bütün, kendini oluşturan parçaların toplamından da fazla bir şeydir. Bütünün, kendini oluşturan parçaların toplamından daha başka bir şey olduğunu söylemek daha doğru olur.”14Kurgu, klasik sinema anlatısı temel ilkeleri bağlamında, sonsuz kombinasyonun bulunduğu bir süreç olarak teknik, çekimlerin birbiri ile olan ilişkisi ile yaratılan anlam bağlamında ise diyalektik bir süreçtir. Kurgu insan bilincinin çalışma mekanizmasıyla benzerdir. İnsan bilinci görsel olarak edindiği enformasyonları daha önce edindiği enformasyonlarla karşılaştırır. Alexey Sokolov bunu, ormanda yürüyenbirinin bir avcı ile karşılaşması ile örnekler. Bu karşılaşma sırasında sırasıyla önce insanı daha sonra elindeki silahı fark etmemiz beynimiz tarafından bir tehlike olarak algılanır. Ancak hemen arkasından gördüğümüz uzun kulaklı bir köpek bize adamın avcı olduğu bilgisini sunar.15Bu, psikolojik bağlamda bilincin görsel imgelerden nasıl bir yorum çıkardığını ortaya koymaktadır. Bu süreç o kadar hızlı işlemektedir ki, insan bunun çoğu zaman farkında olmaz. “Zaten kurgunun temel mahiyeti de bundan ibarettir. Karşılaştırma ve bunun sonucunda, olaylar arasındaki bağlantıları anlamanın daha nitelikli başka bir düzeyin ortaya çıkmasıdır... Karşılaştırma ilkesi yalnızca sinematografiye veya benzeri sanatlara ait değildir; aynı zamanda, insan bilincinin çalışma mekanizmalarının da temel ilkesidir.”16Kurgu, teknik bir süreçten sinemasal bir kavrama doğru boyutlandırıldıkça tanımlanması giderek zorlaşmaktadır. Öncelikle ve sinema alanındaki temel anlamıyla kurgu; bir filmin tamamlanmış çekimlerinin kurgu masasında, bir bütün oluşturacak ve sinema salonunda izlenir hale gelecek biçimde birleştirilmesidir. Ancak ilerideki konu başlıklarında detaylandırılacak olan kavramsal tanımın en yalın hali şu şekildedir: Bir şeyler anlatmak söz konusu olduğu sürece, bir bütün olan dünyanın zihinde, parçalar halinde ayrıştırılıp yazım aşamasında tekrar bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan bütünün, yani senaryonun, çekim esnasında tekrar parçalara ayrıştırılıp kurgu masasında tekrar ve belki de başka bir bütünlük içersinde bir araya getirilmesi süreçlerinin tümü kavramsal olarak “kurgu”dur.
5