fazıl hüsnü dağlarca şiirleri

gece
DEPREM TÜRKÜSÜ
Sana ağlamak için
Göz büyümeli
Kara teller kopmuştur
Geleceklere doğru
Saz büyümeli
Yangından arta kalan
Köz büyümeli
Devrimin yollarında
Oğul uzamalı, hey kız büyümeli
Basa basa yürüyerek
İz büyümeli
Soğurken aç ölüler
Kuru ekmek bağrında
Tuz büyümeli.
Bu yastan eylem, bilinç
Hız büyümeli
Yetmedi mi sustuğun
Artık al bayraklarla
Söz büyümeli...''
gece
MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden
Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
Kocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı
Mahzundu bütün Sarıkız, yanısıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden
İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden
Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha! dedi, gitmez.
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gıcır gıcır
Nasıl durur Mustafa Kemal'in Kağnısı
Kahroldu Elifcik, düşünceden düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana çocuk mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden
Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden.
gece
YALNIZLIĞIM
Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım
Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa
Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi
Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi
Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa
Bir camın arkasında açılıyor güllerim
Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı
İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı
Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim
Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım
Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde
Belki bu mısralarım esecek gönüllerde
Fakat herkese uzak kalacak, yalnızlığım
gece
SİVASLI KARINCA
Koca Kızılırmak köpüre köpüre
Akıyordu,
Bir telgraf direği dibinde,
Zamanlar kadar telaşsız ve köpüksüz,
Yürüyordu,
Sivaslı bir karınca.
Karşı kıyıdan parlak,
Kişniyordu,
Atlar doru doru,
Atların şarkısından ayrılmış,
Yürüyordu,
Atların mesafesini anlamaz.
Sesi, adımlarının sesi, memnun ve bahtiyar,
Duyuluyordu,
Kahraman.
Bir açlığın ayaklarınca aziz,
Yürüyordu
Yeryüzünden.
Rahat gidişinden belli,
Biliyordu,
Dağı, suyu, otları, lezzetle.
Başka karıncalardan kopmuş,
Yürüyordu,
Başka karıncalara.
Gayretle, çalışmakla, yorulmazlıkla,
Benziyordu,
Afrika'dakine, Çin'dekine, Paris'tekine,
Kara toprağın alnı üstünde, kara,
Yürüyordu,
Alın yazısından daha hür.
Yoktu fikirlerden, davalardan haberi,
Yürümüyordu,
Rüyası hiç.
Buğday tanesi üzre,
Yürüyordu,
Sivaslı bir karınca.
gece
ÇOCUK KUŞ
Bir kuştu,
Allı allı bir kuş.
Her tüyüne bir çiçek bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Mavili mavili bir kuş.
Her tüyüne bir boncuk bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Yeşilli yeşilli bir kuş.
Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar
Uçtu o.
gece
ASU
Suçu büyüktü Âsû'nun göklerecek
Taş atmıştı güneşe doğru
Bilinmeyen türküsünde
Bilinmeyen çağından
Açtı uykusuzdu sayrıydı
Dolmuştu şeytanların soluğu derisine
Kötü bir ışık
Ve mavilikte duruşu çarpık ağaçların
Sövmüş Tanrısına sövmüş
Âsû Âsû
Yakılacak yakılacak
Âsû Âsû
Doymuşlar bir ilk zaman içinde
Ki sürer sıcaklığı karın karın
Kartalla doymuşlar yılanla doymuşlar
Doymuşlar yellerle yıldızla yalazla
Var olmanın yeğnikliği alna çizilmiş
Kötü ruhlar uyusun türlü boyalar içre
Ve ta masallara uzanır
Dudakların kızıl süsleri
Ağaç, davulların seslerinden
Âsû Âsû
Yeşiller allar sarılar
Âsû Âsû
Halay çeker korku
Uzak kuşakların acısına karışık
Yontulmuş taşlarda susar
Güçsüz yumuşaklığı etin
Büyünün kara kanını üfler boynuzlara
Toprakta kök
Açık bir esrikliktir apaçık bir uykudan
Ve avın kurtuluşu işte
Kişinin gücü Tanrının büyüklüğüne
Âsû Âsû
Yankılanır dağdan dağa insandan insana
Âsû Âsû
gece
Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin
Bu gecelerden ki kalbe aşina
Havalarda büyük misafirlikler dolaşıyor
Korkuyorum değerken karanlığın hayatına
Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin
Bu adamlar ki çalışmakta
Sabahın temiz şarkıları
Yükselmiş bayraklar uzakta
Korkuyorum anneciğim ellerin nerde
Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel
garip ninnilerle uyut beni
Korkuyorum yaşamaktan ki, çok güzel