Biliyorum okuyor. SENi seviyorum
Hiç olmadı, dolgum bile yok. Sanırım çocukluktan beri iyi baktığınız takdirde dişler sapasağlam kalıyor, çürümüyor
Koyu bir harry potter fanıyım. Potterhead'im yani. Serinin kitaplarını 3 kez okuyup filmleri belki 100 kez izledim. O yüzden replikleri bile karakterlerden önce söyler oldum. Neden bu kadar obsesif olduğuma gelirsek, çocukluğum eşittir harry potter. Utanarak söylüyorum ki, yetişkin bir insan olarak hala her sahnesinde ağlıyorum.
Y kuşağının tek umudu sanırım.
Güvenmek, tekrar inanmak.
Okudum kitabını. Eh. Yani adriana lima epey etkinemiş kitaptan ama ben bu pozitifçi yazalarların psikoloji gibi çok derin bir ilimi kirlettiği inancındayım. Siz kiiim freud kim yani. Hele yok mu şu evrene mesaj göndericiler..! Neyse, işin magazinsel boyutuna gelirsek "as bayrakları as"
İnsanlığın seksten gözünü alamadığı ve grinin elli tonunun, harry potter gişelerini bile geçtiği bu dünyada kitaplara ön yargılı bakmak doğal. Ancak benim gibi bir kitap kurdu da elinden geçirdi üç kitabı da. Birincisi çöp, rezalet, porno izleyin cinsinden kitaplar değiller. Esasında dili gayet güzel, psikolojik tahlilleri olan bir ilişki kitabı. Sizlere sadomazoşist bir bireyin hayatını nasıl anlatsalardı, "vanilya" mı yapsaydı sevgili christian? (Kitabı okuyanlar anlayacaktır vanilya ve brownie farkını) Tabii koskoca üçleme de rahatsız olduğum noktalar oldu. Anastasia karakterinin bir gold digger gibi her dudak uçuklatan jesti tahrik edici betimlemesi ve bir kadının bir erkeği gücü, parası ve cinsel otoritesi dışında çekici bulamayacağı algısı oldukça "saçmalığın daniskası"
Hazırlığı bitirmiş bir hukuk öğrencisiyim güzelim türkçemizi en etkin kullanan bireylerden olmam gerekirken birden lisanım kayıyor, C seviyesi ingilizce konuşuyor halde buluyorum kendimi. Yurt dışı seyahatlerinin, yabancı akrabaların, ingilizce dizilerin de hatrı sayılır parmağı var bu işte ancak kimse hazırlığın etkisiyle yarışamaz. Siz siz olun aylarca ingilizce konuşmaktan kaçının arada bir yakup kadri, sabahattin ali falan okuyun kendinize gelin.
İkisi tarafından defalarca ısırılan biri olarak, bal arısının eşek arısının yanında haresi eksik melek olduğunu söyleyebilirim.
Biology of Reproduction adlı dergi de yayınlanan erkek terinin kadına ilaç gibi geldiği kısırlık, üreme, regl problerini giderdiği açıklandı yakın zamanda. Çoğu kaynakta da doğal bir afrodizyak olduğu belirtilmiş. Yapılan bir araştırmada ise bir grup kadına bazı erkek sporcuların atletlerini koklatıyorlar ve her biri bir atlet seçiyor. Araştırma sonucunda vücudun da demir eksikliği olan kadın, bünyesinde demir oranı yüksek olan erkeği seçmiş. Vücudunda bir organında rahatsızlığı olan ise o organı en sağlıklı olanı. Düşünebiliyor musunuz, doğa sağlıklı bireyler üretebilmek için dişi ve erkeğe böyle bir seçilim vermiş. Öyleyse, ter kokusuna dikkat ediyoruz kızlar!
Keşfetmektir.
Yeni bir ülkeye gittiğimde yada kendi şehrimde gezmek istediğimde yapmayı en çok sevdiğim şey müzeleri gezmek. En sevdiklerimin arasında Muse de Louvre, Arkeoloji müzesi ve Ayasofya var. Ayasofya da olduğu gibi Bizans'ın kullandığı mozaik hristiyan eserleri, en iyi örnekler Zeugma müzesinde bulunur, çok derin ve özel bir konudur. Meraklısına bizzat Ayasofyayı gezmeyi ve o derin atmosferde o eserleri tek tek inceleyip şu soruyu sormalarını isterim kendilerine "Neden zamanında üstleri sıvayla örtülmüş" ve hemen kafanızı kaldırıp o yüce kubbeye bakarsanız ne büyük bir güç gösterisinin sergilendiğini anlarsınız. Siyaset açısından belki çok önemli bir olay gibi gözükse de, sanat tarihi açısından utanç verici bence. En azından şükrediyoruz ki Fatih Sultan Mehmet yıkıp dökmemiş güzelim Hagia sophia'yı, belki de kıyamamıştır kim bilir.
Öyle yazıldığı kadar kolay bir iş değildir dile kolay dört kapakçık açılır. Ancak açılmasından daha zor bir şey varsa tekrar kapanmasıdır, unutmaktır.
Tüm parfümlerde aradığım tek nota yasemin, ha bir de gül. Eğer floral kokuları seviyorsanız büyüleyicidir.
Düşündükçe düşüneli, sorgulandıkça sorgulanası. İyi ki var(!)