televizyondan taşan iğrenç politikacı deyişlerinden, trafiğin pisliğinden ve kargaşasından, samimiyetsiz insan kalabalığından, betondan, iş makinesinden ve düşüncesi bile baş ağrıtan tüm bu beşerilikten uzak; aileyle ve toprağın canlılığıyla iç içe mükemmel bir şeydir. köye istemeyerek gidildiğinde zindan gibi gelir lakin toprağa bir kere isteyerek dokunan insan elini bir daha çekemez; bir kez fidan dikip büyüten insan bir daha başından ayrılamaz.
köy görünüş itibariyle taşralılıktır belki ama o hayatı hiç yaşamamak daha büyük noksanlık zannımca.
biraz agresif bulduğum gruptur. ikizler kadını kadar olmasa da anlaşılması tuhaftır.
kitaplarımı lütfen geri ver güzel çocuk. en azından imzalı olanları...
kendi kendine konuşmayı, kendini dinlemeyi, kendini görmeyi bilmek.
uymak adına gram çaba göstermediğim saçmalık. koyverin yahu; hepimizzz ac-cayip güzeliz!
özellikle en mutlu günlerimin gecesi ansızın aklıma gelen, geldiği gibi de gitmeyip saatlerce kafa yorduran düşünce.
nazım hikmet ne güzel söylemiş;
“İnsan, öleceğini
bile bile
nasıl yaşar?
Ya çıldırır
ya da öleceğini
unutur…”
nazım hikmet ne güzel söylemiş;
“İnsan, öleceğini
bile bile
nasıl yaşar?
Ya çıldırır
ya da öleceğini
unutur…”
boynuna o yeşil fuları sarma çocuk,
gece trenlerine binme, binme kaybolursun;
sokaklarda mızıka çalma çocuk; vurulursun
gece trenlerine binme, binme kaybolursun;
sokaklarda mızıka çalma çocuk; vurulursun
o gün yaşanılan olayları günün kritiğini yapar biçimde not alma, yanlışları/doğruları belirleme ve yarına dair -kesin sınırlı olmasa da- plan yapma; yaşanılan günü değerlendirmek ve yarına planlı uyanmak hayatı hızlandırır.
suavinin ben bir sazdım şarkısında geçen her söz. bir aşık olsam da şu şarkıyı tadını çıkara çıkara dinlesem diye bekliyorum.
katara 5 uçak yiyecek gidiyor, sarayda milletvekillerine bizim soframiza ayda bir kez girecek yiyeceklerle iftar veriliyor ama askerin önüne bozuk yemek koyuyorlar...
koyu renkte yatamama takıntım var; üzerinde böcek vs olsa gece farkedilmez diye düşündüğümden herhalde. beyaz çarşaf favorim bu yüzden.
şaşırmadığım olaydır. öyle ki her türlü ihtişam ve şatafatı üzerlerinde toplamayı adet edinmiş kimseler bunlar; peygamberi ornek aldıklarını söylüyorlar ama asla 2 hurmaya talim etmiyorlar; verdikleri iftarlar ile binlerce lira harcıyorlar, sarayın mutfağında 30'dan fazla aşçı çalışıyor. ülkenin bir yaninda durum böyleyken askerler ise yedikleri şeylerden zehirleniyorlar.
favori yazarını/şairini sorarım. kitap okumuyorsa evlenmem.
her şeyin abartısından kaçınmak; kıza katiyen hesap odetmemek için triplere girmek ve hatta ödemeyi tek basina yapmak için neredeyse kızı çiğnemek, daha sonra hiç buluşulmayacak ve konuşulmayacakmış gibi her şeyden bahsetmek, durmadan konuşmak.
hüzün kalbinizde ne kadar derin bir oyuk açarsa, sevincinizin dolacağı o kadar çok yer olur.
halil cibran/ ermiş
halil cibran/ ermiş