dinlerin teolojik diyalektiği

allahu akbar
Din, konusu itibariyle transaldantaldır. Bundan dolayı epistemolojik manada sahip olduğu tüm argümanlar, a priori(k)tir. Dolayısıyla teolojik manada Tanrı'nın var olup olmadığı ile ilgili tüm ontolojik problemler Imanuel Kant'ın da dediği gibi “din, saf ve pratik bir aklın postulatı ve hiçbir zamanda kanıtlnamayacak olan bir teoriden ibarettir. Böyle bir idenin eytişimini oluşturan teolojik bir perspektif “din, Tanrı ve ruh” gibi deneyüstü fenomenleri birer numen (kendinde olan şey) olarak tanımlayıp tasnifler. Bu epistemeye sahip olan düşüncenin teolojik diyalektiği “deizm ve/veya agnostisizm” üzerine kuruludur. İnsan, din gibi bazı dogmatik düşüncelerin esaretinde varoluşun karanlık dehlizlerinde kaybolup devinirken kendi yaşamında sadece bir “nesne” olma yolunda emin adımlarla ilerler. (individüalizm açısından)
Bundan dolayı din gibi transandantal görüngüleri baz alan bir olgunun oluşturduğu metafizik sisteminin a priori(k) bir yetiye dayalı olması; “itikat etme” ya da “itikat etmeme” nosyonlarını ontolojik olarak belirsizlik üzerine kurulmasına sebep olur. Kısacası varoluşumuzun anlamını çürüten ve artık anlamını yitirmeye başlayan Tanrı'nın hınç dolu ellerindeki bir dünyada, insanların birbirlerini ötekileştirip kümülatif bir şekilde dışlamasına sebep olan faşist bir metafizik sisteminden kurtulmanın zamanı artık gelmedi mi? İnsan, Tanrı gibi deneyüstü fenomenlerden kurtulup kendi hayatında artık “özne” olmalı; edilgen ve nesne değil.
jakoben
dinlerden o kadar nefret ettim ki karşı argümanlar bütününü oluşturan içerik makaleleri bile okumak ,gündemde hissetmek iğrenç geliyor. allah ateizmin belasını versin.asdasd