confessions

allahu akbar

Yazar  · 24 Mayıs 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 17
  2. takipçi 0
  3. puan 573

dinlerin teolojik diyalektiği

allahu akbar
Din, konusu itibariyle transaldantaldır. Bundan dolayı epistemolojik manada sahip olduğu tüm argümanlar, a priori(k)tir. Dolayısıyla teolojik manada Tanrı'nın var olup olmadığı ile ilgili tüm ontolojik problemler Imanuel Kant'ın da dediği gibi “din, saf ve pratik bir aklın postulatı ve hiçbir zamanda kanıtlnamayacak olan bir teoriden ibarettir. Böyle bir idenin eytişimini oluşturan teolojik bir perspektif “din, Tanrı ve ruh” gibi deneyüstü fenomenleri birer numen (kendinde olan şey) olarak tanımlayıp tasnifler. Bu epistemeye sahip olan düşüncenin teolojik diyalektiği “deizm ve/veya agnostisizm” üzerine kuruludur. İnsan, din gibi bazı dogmatik düşüncelerin esaretinde varoluşun karanlık dehlizlerinde kaybolup devinirken kendi yaşamında sadece bir “nesne” olma yolunda emin adımlarla ilerler. (individüalizm açısından)
Bundan dolayı din gibi transandantal görüngüleri baz alan bir olgunun oluşturduğu metafizik sisteminin a priori(k) bir yetiye dayalı olması; “itikat etme” ya da “itikat etmeme” nosyonlarını ontolojik olarak belirsizlik üzerine kurulmasına sebep olur. Kısacası varoluşumuzun anlamını çürüten ve artık anlamını yitirmeye başlayan Tanrı'nın hınç dolu ellerindeki bir dünyada, insanların birbirlerini ötekileştirip kümülatif bir şekilde dışlamasına sebep olan faşist bir metafizik sisteminden kurtulmanın zamanı artık gelmedi mi? İnsan, Tanrı gibi deneyüstü fenomenlerden kurtulup kendi hayatında artık “özne” olmalı; edilgen ve nesne değil.

laik sözlük yazarlarından felsefi metinler

allahu akbar
Hayat, hem a prirori(k) hem de a posteriori(k) görüngülere dayanan kompleks bir yapıdır. Felsefe ise bize hayatın tüm renklerini gösteren pitoresk bir tablo gibidir. Felsefe olmadan sanat, bilim, siyaset ve teolojinin var olması pek de mümkün değildir. Dolayısıyla felsefe yapmak, hem soyut hem de somut entelektüel bir uğraştır. Hayatı sadece önsel ya da sonsal bir şekilde değerlendirmek varoluşun diyalektiğini oluşturan tüm fenomenleri gözden kaçırmak demektir.

septisizim

allahu akbar
Septisizmin (kuşkuculuğun) en önemli temsilcisi Pyrrhon'dur. Bu epistemolojik dizgenin diyalektiği hiçbir hakikate ulaşılmayacağı nosyonu üzerine kuruludur; yani bu felsefi akıma göre herhangi bir görüş için lehte ve aleyhte aynı derecede güçlü kanıtlar bulunduğundan dolayı herhangi bir hakikate ulaşılamayacağı tasavvuruna sahip radikal bir şüpheciliğin izlendiği felsefi bir sistemdir. Bundan dolayı kısır bir döngü içinde hapsolmuştur. Felsefenin özünde şüphecilik vardır ama septisizmdeki radikal şüphecilik felsefenin ilerlemesine mani olarak onu statik bir hale getirmiştir. Septisizm, hem epistemoloji hem de ontoloji konusunda pek de katkısı olmayan felsefi bir sistem haline gelmesi neticesinde kendi kendini törpüleyerek felsefe kavramını deformasyona uğratmıştır.

Dipnot: Ey cemaati laik, sizler için yazdığım bu kısa felsefi anekdotu beğenmek 7, favorilere eklemek 30 tane yobazı dövmek kadar hayırlıdır. Ey siz laikdaşlar bugün allahu akbar için naptınız sorarım size?

laik sözlük yazarlarının itirafları

allahu akbar
her geçen gün sanki yaşam avuçlarımdan kayıp gidiyor. artık yaşama isteğimi kaybettim. yaşamak benim için bir bulantıdan başka bir şey değil. kendimi ve hayatımı sorgulamaya başladığımdan beri tüm değer verdiğim kavramlar bir hiçliğe doğru evrilip anlamsızlaştı. özellikle de din ve aile mefhumu artık bana göre içi boş bir kavramdan başka bir şey değil. bu kocaman dünyada kitaplarım dışında aslında ne kadar yalnız olduğumu bir kez daha anladım. ard arda yaşadığım huzursuzluklar ve başarısızlıklar artık canımı bezdirdi. şu son zamanlarda yaşamaktan tamamen vazgeçmeyi düşünmeye başladım. işin garip yanı şu an canıma son vermesem bile ilerde bu düşünce benim için ilerde belki de tek makul bir seçeneğim olacak.

islam ve diğer semavi dinler hakkında kısa bir teolojik bir bakış

allahu akbar
İslamiyeti temsil eden Sami kökenli peygamber Muhammed Mustafa, 571 yılında Mekke'de doğdu. Babasının adı Abdullah, annesinin adı Amine'dir. Babasını dünyaya gelmeden yaklaşık iki ay kadar önce ardından altı yaşındayken de annesini kaybetmiştir. Sütannesinin ismi ise Halime'dir. Muhammed Mustafa, annesini kaybedince sekiz yaşına kadar dedesi Abülmuttalib'in yanında kaldı daha sonra da dedesi vefat edince amcası Ebutalib, onu yanına almıştır. 632 yılında ise Medine'de hayata gözlerini yummuştur. İslamın kutsal kitabı olan Kuran'ı Kerim, 114 sure; 6666 ayet ve 30 cüzden meydana gelmiştir. Yaklaşık 604 sayfadır. İslamın terminolojisini oluşturan tüm kelimeler, etimolojik olarak Arapça kökenli kelimelerden oluşan bir örüntüye sahiptir. Sure, Kuran'ı meydana getiren 114 bölümdür. Ayet, Kuran'ın surelerini oluşturan kısımların parçalarıdır. Cüz, Kuran'ın bölünmüş olduğu 30 parçadan her biridir yani Kuran'ı Kerim'deki her 20 sayfa 1 cüze tekabül eder. İslamı temsil eden bu kutsal kitap, Fatiha suresiyle başlar; Nas suresi ile biter. Kuran'ı Kerim'deki en kısa sure Kevser suresidir. Yaklaşık 3 ayetten oluşur. En uzun sure ise Bakara suresidir. 286 ayetten meydana gelmiştir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, on ciltlik Kuran tefsirinde, Fatiha suresini alegorik olarak bir vücuttaki başa benzetirken; Bakara suresini de bu vücutta yer alan kocaman bir gövdeye benzetir. Bu iki surenin önemini atfedebilmek için. Bu büyük Kuran tefsircisi, Fatiha ve Bakara suresi dışındaki diğer sureleri vücudun görece daha az bir öneme sahip uzuvlarına benzetir. Müslümanlığın entelekt algoritmasını oluşturan en önemli nüve, amentüdür yani Arapça “inandım” anlamına gelen ve İslamiyetin temel inançları olan “Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmayı” dile getiren söz.
İslamiyet, diğer iki büyük semavi dinlerde de olduğu gibi konusu itibariyle transandantaldır yani deneyi aşan, herhangi bir olguya dayanmayan, deneyüstü bir şeydir, aşkındır, içkin değildir. Bundan dolayı hem ontolojik hem de epistemolojik manada sahip olduğu argümanlar; a posteriori(k) bir yetiye ve delile dayanmaz aksine sadece a priori(k) görüngüler üzerine kurulu karmaşık bir teolojik ve metafizik sistemdir. Yani bu dinin konusunu oluşturan transandantal eytişimin a priori(k) fenomenlere bağlı olması onu “semantik eksternalizm” nosyonundan yoksun bırakarak bir bakıma anti-ampirik bir epistemeye sahip ilinek özelliği kazandırmıştır. İslamın teolojik diyalektiği negatif teoloji üzerine kuruludur yani Tanrı'ya insana özgü herhangi bir nitelik atfedilemez. Bu açıdan antropomorfist (insan biçimciliği) bir nitelik ve özellikten yoksundur. Tüm semavi dinler, Tanrı'nın umursamaz ve hınç dolu ellerinde; insan varoluşunu anlamsızlaştıran bir olgudan başka bir şey değil. Maalesef ki birçok din, aslında insanların birbirini ötekileştirip sınıflandıran faşist bir metafizik sistemin ürünü. Mesela bir Müslüman için Hristiyanlar ve Yahudiler, Allah'a şirk koştuğundan dolayı ahirette ebedi olarak cehennemde yanacak. Bir Hristiyana göre de tüm Müslüman ve Yahudiler birer kafir. Yahudiler de kendi dinlerini diğer dinlerden daha üstün ve daha doğru olduğu idesine sahip olduğu için diğer tüm dinleri yadsır. Bir yaratıcı eğer varsa neden insanların bir dine mensup olmasını daha fazla önemseyip “etik” ve veya ahlakla ilgili herhangi bir edimi ve sorunu görece daha az önemsemekte? Deizm ve agnostisizm diyalektik olarak teolojik bir alanda aslında oldukça mantıklı bir idea tasavvuruna sahip. Buna mukabil olarak iş Tanrı'nın ontik eytişimine gelince varlığına ya da yokluğuna ilişkin sağlam ve kesin bir argüman bulmak çok zor. Metafizik, bu konularda kocaman bir enkaz gibi çünkü bu tür fenomenlerin hiçbiri herhangi bir olguya dayanmıyor olması çok önemli bir faktör. Tüm dinler, aslında bir nevi postulattır yani doğru olduğu varsayılan ama kanıtlanamayan bir önermeye benzer. Bir homosapiensin bu tür konularda yapabileceği belki de tek şey sadece bir tahminde bulunmak olabilir.

Dipnot: Semantik eksternalizm; bilginin dışsal alana bağımlı olduğu görüşü.

Dipnot: Yazdığım makalemi okuyup beğenen her mümin kardeşime bir sevap point; favorilerine ekleyen her mümin kardeşime de 10 sevap point helal olsun.
2

aforizma

allahu akbar
Aforizma, etimolojik (kelimelerin kökenini inceleyen bir dil bilim dalı) olarak Fransızca kökenli bir kelime. Anlamı özlü söz demek. eş anlamlı diğer bir kelime öz deyiş, vecize. Aforizmaya örnek olarak: Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, eleştirin. Basit bir adamı dost edinmek isterseniz, methedin. (Sadi-i Şirazi)


kapitalizm

allahu akbar
Kapitalizm, etimolojik olarak Fransızca kökenli bir kelime. TDK' ya göre kapitalizm sözcüğü "anamalcılık" demek. Bu dizgenin sahip olduğu misyon tüketmek üzerine kurulu bir toplum yaratmak. Bunu biraz daha açarsak eğer insanları ve onların ürettiği hemen hemen her şeyden bir rant sağlayarak oları birer meta haline getirip global piyasaya sunmak. Bu sistem, kimi zaman -eytişimsel özdekçilik anlayışı doğrultusunda- kah dini kah polisi kimi zamanda devletin diğer önemli kurumlarını kullanarak oligarşik olarak kendi düzenini yaratır. Hatta oligarşik örüntü bazen öyle bir raddeye varır ki bu plütokrasiye kadar gider. Artık bildiğiniz gibi globalleşen dünya ile birlikte diyalektik materyalizmi savunan çok az ülke kaldı. Peki, acaba neydi kapitalizmi ve buna bağlı alt fraksiyonlardan: " neoliberalizmi ve liberteryenizmi" bu kadar meşru kılan? Sigmund Freud'un "id" kavramına bağlı olarak insanoğlunun primitif yönü ağır basıyor olabilir hatta rekabet duygusunun varlığı da bunda önemli bir etken.
Maalesef ki bu sistem, insanoğlunun epistemolojik ve buna bağlı olarak oluşan felsefi bir nosyon olan ontolojik alanda da insanlar birbirleriyle hem sınıfsal olarak hem de diğer alanlarda bir harbin içinde. Yani insanoğlunun doğasının iptidai yönünü oluşturan bir açgözlülükle sermaye adı altında "kar" için makyevalist bir tutum içinde. Aslında kendi kuyumuzu kazıyoruz a priori(k) ve a posteriori(k) fenomenler doğrultusunda.
Dipnot: bu makaleyi sizler için yazan allahu akbar için ne yaptınız?