confessions

yazarimsi

Yazar  · 6 Temmuz 2017 Perşembe

  1. toplam giri 49
  2. takipçi 3
  3. puan 1145

komünistler bu ülkenin tümörüdür

yazarimsi
Komünizm adı altında Kürtçülük yaparlar.

türk ırkı dışında bütün dünya ırklarının haklarını savunurlar.

Pkk, PYD, dhkp c gibi terör örgütlerine hayranlık duyarlar.

Milyonlarca insan öldüren Stalin ve mao'yu bile savunurken Atatürk düşmanlığı güderler.

Tek yaptıkları slogan atmak, kendi gibi düşünmeyen herkesi faşist ilan etmektir.

Milli tarihimize ve ahlak yapımıza karşıdırlar.

Bu liste uzatılır daha ama gerek yok.

ihtimal bazı kafalar kesilecektir

yazarimsi
Mustafa Kemal'in saltanatın kaldırılmasını tartışan meclis komisyonuna yaptığı konuşma:

Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milleti'nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.

ismet inönü'nün kulaklarının ağır işitmesi

yazarimsi
ismet inönü bir topçu subayıdır. tıpkı o yetiştiği nesildeki subaylar gibi ömrü cephelerde geçmiştir. sürekli top sesi duymaktan kulakları hasar görmüştür. ülkesine, milletine hizmet için.

bunu asıl açmamın nedeni kendini bilmez asalakların ismet inönü'yle sağır diye dalga geçmeleri. bu adamlar hakkında konuşurken haddini bilmeli herkes. bizim götümüz rahat görsün diye ömürleri savaşlarda geçmiş kişiler bunlar. siyaset adamlığını sevmeyebilirsiniz, ama bu size böyle bir konu hakkında dalga geçme hakkı vermez.

ben seni neden mi sevdim

yazarimsi
Atilla İlhan'ın harika şiiri:


'Ben seni bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim
Parlak bir inciydin benim için
Paha biçilmez bir inci
Ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde
Seni düşünürken gülüşündeki sıcaklığın içime dolup da
Beni sardığı bir anda sevdim
Seni sadece selvi boyun, siyah saçların ya da kara gözlerin
Güzel bir yüzün var diye değil
Fikirlerinle, konuşmandaki güzelliğin ve benim o kor halde yanan yüreğimle sevdim
Ben seni derinden ve hissederek sevdim
Her kalp atışımda vücudumun dört bir köşesine yayıldığını
Beni sardığını her nefes alışımda ciğerlerime işlediğini bilerek sevdim
Seni kış gecelerinin o soğuk yatağında birlikte uyuyup beni ısıttığın
Yaz sıcağında uyuyamayıp sıkıntılarım olduğun
Ve rüyalarımda buluştuğumuz gecelerde sevdim
Seni ellerinden tutup kanımın kaynadığı
Kalbimin yerinden fırlayacağını hissettiğim anlarda
O ıslak dudaklarınla beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
Ben seni o sensiz anlardaki boş ve değersiz geçen dakikalarda
Kayıp zamanlarımızda, seni arayıp bulamadığım
Çaresizlik içinde olduğum, içki sofralarını dost bildiğim anlarda sevdim
Sen ne kadar uzak olsan da,
Aramızdaki kilometreler nasıl çoksa
Ben de seni o kadar yoğun ve o denli çok sevdim
Seni kalbimde yanan ateşin ile
Zihnimde oluşan hayallerin o ay parçası çehrenle
Bana derinden bakan o gözlerindeki ışıltıyı göreceğim anları beklerken
Kalbimin yanıp tutuştuğu anlarda
Gelip o bu ateşi alevlendirerek
Bana sarılarak beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
Korkuyorum!
Hak ettiğin mutluluğu sana verememekten korkuyorum.
Seni, beni sevdiğinden fazla sevememekten korkuyorum.
Senin sevgine layık olduktan sonra başkaları tarafından o sevgiyi kaybetmekten korkuyorum.
Seni kazandım derken kaybetmekten korkuyorum.
Aramızdaki maneviyat haricindeki uçurumlardan korkuyorum.
Senin kalbini daha fazla kırmaktan korkuyorum.
O temiz ve masum gözyaşlarını daha fazla akıtmaktan korkuyorum.
Evet korkuyorum;
seni kaybetmekten, seni daha fazla üzmekten
Sana kendimi ifade edememekten korkuyorum.
Ya da yanlış anlaşılmaktan korkuyorum.
Uçurumun kenarında yalnız kalmaktan korkuyorum.
Dostluğuna doyamadan uluorta yalnız kalmaktan korkuyorum.
Yüreğimdeki o ince sızının bir gün çoğalmasından ve beni sarmasından korkuyorum.
Sevgi denen güzelliğinin bir gün beni terk etmesinden korkuyorum.
Dostluğun ölüp yerine nefretin yeşermesinden korkuyorum.

mahmut esat bozkurt

yazarimsi
atatürk'ün en yakınlarından biridir, yıllarca adalet bakanlığı yapmıştır. türk devriminde fikirleri önemli yer tutar. türkiye cumhuriyeti'nin hukuk sisteminin temellerini atmış, hepimizin bildiği medeni kanunu bize göre uyarlayan kişi de yine kendisidir.

ayrıca bozkurt lotus davasını kazanarak türkiye cumhuriyeti'nin uluslararası düzeydeki ilk hukuksal başarısını kazanmıştır.

Tanrının varlığına ihtiyaç duyulması

yazarimsi
Kendimizden daha güçlü bir varlığa sığınmak zorunda hissettiğimiz için mi? Yüce bir yaratıcı tarafından yüce bir amaç uğruna yaratıldığımızı düşünerek hem kendimize hem hayata anlam yüklemek için mi? Yoksa bu dünyada bir başarı elde edemediğimiz, adımızı hatırlayan son kişi öldüğünde hiç yaşamamış gibi olacağımızı bildiğimiz için sonsuz bir ahiret hayatıyla kendimizi avutmak için mi?

yüksek vergi

yazarimsi
Devletin çökmesine neden olur, Eğer devlet yüksek vergi alırsa: halk fakirleşir, üretim ve tüketim azalır veya biter. bu da devletin bir süre sonra vergi alamayacağı anlamına gelir ve devlet çöker. Devlet olabildiğince az vergi almalıdır. Aslında vergileri düşürerek dolaylı yoldan vergi gelirlerini arttırmış olacaktır. Çünkü ne kadar az vergi olursa o kadar çok üretim o kadar çok tüketim olur devlet de daha kolay ve çok vergi toplar.
Atatürk'ün 01.11.1936, t.b.m.m., 5.dönem, 2.toplanma yılını açarken yaptığı konuşmaya bakarsak: "hayatı ucuzlatmak icabettikçe, vergileri indirmek siyasetine devam edeceğiz…" devletimizin aslında uygulaması gereken vergi siyasetini anlarız.

seydibeşir usare esir kampı

yazarimsi
1. dünya savaşı'nda ingilizlere esir düşen askerlerimiz mısır yakınlarında bulunan bu kampa götürülmüştür. burada ingilizler, araplar ve tercüman olarak görev yapan ermenilerin vahşice kıyımına uğramıştırlar. 15 bin askerimiz asit banyolarına sokularak kör edilmiştir.
1

atticus finch

yazarimsi
Bu arkadaş hakkında bir iki kelam etmek istiyorum. Umarım eleştirilere açıktır. Kendi görüşü hakkında bilgisi olduğu aşikar fakat farklı fikirler konusunda zayıf ve önyargıyla dolu. Ayrıca biraz bağnazlık durumu da var gibime geliyor.

(Bunu sırf canım istediği için yazıyorum. Bir nedeni yok yani. iyi sözlükler)
2

atatürk'ün ateist olduğunu kabul etmemek

yazarimsi
Ateist olma ihtimali gözümde yüksektir.(dini benim umrumda değil saçma bir tartışma). Kendi el yazısı ile yazdığı medeni bilgiler kitabında İslam'ı tenkit etmiştir.
Ayrıca en büyük yol gösterici bilimdir demesi de ateist olduğunu düşündürüyor bana. Sonuçta Müslüman olsa en büyük yol gösterici olarak Kur'an veya Allah olarak görmesi gerekirdi sanıyorum.

Şuraya medeni bilgiler kitabından bir kısım bırakıyorum,

Türk'ler Arap'ların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türk'lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi.. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün



milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu arap fikri ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi lisanında değil Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyyet karşısında Türk Milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin
manasını bilmediği halde Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.

atatürk olmasaydı başka biri ülkeyi kurtarırdı

yazarimsi
Kurtarırlardı kesin kurtarırlardı(!) O dönem Anadolu'da ufak ufak örgütlenmeler başlamıştı, bir kaç ufak kongre toplanmıştı lakin bunların başarıya ulaşması imkansızdı. Atatürk'ün teşkilatçılığı onları bir araya getirdi ayrıca Sakarya ve Dumlupınar meydan muharebelerinin kazanılmasında Atatürk'ün askeri dehasının çok büyük etkendir. O dönem millet meclisinin içinde bile Amerikan/ İngiliz yanlıları var, hâlâ saltanatçı/ hilafetçi kişiler var biraz nutuk okumuş biri bu kişilerin çok fazla etkili olamamasında Atatürk'ün siyasi zekasını ve otoriter yapısının etkisini de görebilir. Ha bunlar demek olmuyor ki bu mücadeleyi sadece Atatürk kazanmıştır bu zafer Türk milleti ve onun göz bebeği şanlı Türk ordusunun önemli fedakarlıklarının eseriydi hakları yenemez.

geri gelen mektup

yazarimsi
Hüseyin Nihal Atsız öğretmenlik yaptığı dönemde aynı okulda öğretmenlik yapan bir kadına aşık olur. Atsız kendini bu kadına iyice kaptırır ve artık dayanamayarak Bir şiir yazar ve sevdiği hanımın dolabına koyar. Sevdiği hanım ise zarfı bulduğunda Nihal Atsız'dan olduğunu anlayarak, zarfı açmadan, mektupta ne olduğunu merak etmeden, olduğu gibi Nihal Atsız'a geri verir. Bu olay üzerine Nihal Atsız geri gelen mektup şiirini kaleme alır:

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

ırkçılık

yazarimsi
Irkçılık denince insanların aklına neden kafatası ölçmek, kendi ırkından olmayan herkesin ölmesini istemek gibi şeyler geliyor anlamış değilim. Bana göre ırkçılık şudur:

türk ırkının bilim, sanat, ekonomi, askeri vs akla gelebilecek tüm alanlarda diğer ırkların önüne geçmesi için çalışmak. tarihteki başarılarımızla övünmek ve onlardan ders çıkarmak. gelecek nesillere övünebilecekleri yeni başarılar bırakmaktır. Elbette kendi ırkımın çıkarlarını daha fazla önemserim bu doğaldır.

Asıl bütün insanları eşit görmek saçmalıktır. Bir insan neden kendini bir Arapla bir görür de kendini aşağılar?

Bir insanın dili Türk fikri türk olduktan sonra o insan benim için türk'tür. Ayrıca burada ırkçılık hastalıktır falan diyenlerin çoğu Atatürkçü geçiniyordur buna eminim. Atatürk'ün Türk ırkını yücelten onlarca sözü vardır. Ziya Gökalp'i fikir babası olarak görür. Atatürk Türkçüdür (birilerine kabullenmesi zor gelebilir)
3