Leyla
Ne güzel bi' kadın yahut erkek olup güzelliğin -varsa- nimetlerinden yaralanamayan, ne de şansına sığınacak kalan çirkin olan kadınlar, kadınlarımız, erkekler, erkeklerimiz gelin ağlaşalım. Arada kalmaktan beteri var mı?
Nickin anlam ve önemine binaen :)
Adını her duyduğumda hep aynı heyecanla içimden "açılın ben elfim" nidaları atarak koştur koştur hakkında ne diyorlar acaba dediğim efsanenin efsanesi bir roman ve onun süper ötesi filmi. Hz. Tolkien'in öykü sınıflandırması ışığında gerçek olmayı her zerresine kadar hak eden mükemmel bir evrenin en ünlü hikayesi. Çünkü "hikayeler ikiye ayrılır gerçek olanlar ve gerçek olması gerekenler."
Yazdım çünkü bok vardı dediğim okuldur. Her final dönemi öğrenciler tarafından yapılan linç kampanyalarına rağmen bombok olan çizgisini hiç mi hiç bozmamış. Sayısız hayali olan yüzlerce genci tamamen diploma odaklı hale getirmiş ego manyağı hocalarla dolu türkiye'nin en saçma hukuk fakültesi. 15 temmuz'dan sonra sürekli alınan hocalarıyla basında yer bulmuştur. Sınava hazırlanıp hukuk düşünen varsa düşünmesin.
İlkokuldayken yerel bir radyo vasıtasıyla şarkıları ile tanıştığım, sesi insanın böğrüne böğrüne vuran, sözleriyle insanı dilim dilim doğrayabilen güzel abimiz. Şarkılarını dinlemeyi de söylemeyi de fazlasıyla severim.
İlk olarak tabii ki hz. Tolkien'ın aşık olunası öyküsünün cesur ve bir o kadar aşık kahramanına benzeme arzusu ikinci olarak ise benim kendi ironim. Aciklamak gerekirse hayattan en büyük beklentim ölümsüz olmak oysa luthien eru'nun çocukları içinde ölümsüzlüğü bahşettiği kadim elf ırkından olsa bile beren'e olan aşkı sebebiyle gerçekten bizim bildiğimiz ölüm olgusuyla ölen tek elf. Bu da benim nickimin hikayesi ve ironisi :)
Ölümsüzlük
Ereğli (konya değil ereğli) :)
İnanmıyorsan da saygı duy oç sözlük
Not:küfür niteliğindeki kısaltma için özür dilerim, direkt alıntı yapmak istedim.
Not:küfür niteliğindeki kısaltma için özür dilerim, direkt alıntı yapmak istedim.
Saçma olmayan tek bir iddialarını bulamadığım için en saçmasını seçemedim.
Çöp!
Bi' süre her şeyin yaşadığım şehirde olduğuna inaniyordum (iç anadolu'da çok da küçük olmayan bi' ilçe) bu öyle bir boyut aldı ki barış manço öldüğünde cenazesini bizim sokağın başındaki mezarlığa götüreceklerini sanıp akşama kadar pencerede beklemiştim. Çocukken bayağı safmışım.
"Ne olduğunu biliyorum aslinda ama anlatırken sıkıntı oluyor" dediğim, dediğimiz spor terimidir.
Uyanışın ayak sesleriydi. Baharın gelebileceğine dair umudun henüz tükenmediğini anlatan bi' şarkıydı. Sonra vurdular, tekmelediler, öldürdüler.