klasik müzik tavsiyeleri arayan yazarlara faydalı olacağını düşündüğüm listedir. şöyle buyrun:
Senfoniler ve Konçertolar:
Bach - Brandenburg Konçertoları
Beethoven - Butun Senfonileri (Özellikle 5 ve 9, Karajan kayıtları)
Chopin - Butun Piyano Konçertoları (Özellikle 2)
Dvorak - 9 . Senfoni (New World)
Debussy - Jeux
Gershwin - Rhapsody in Blue
Haydn - Londra Senfonileri
Mendelsson - Italyan Senfonisi (4 numara olması lazım)
Mozart - Klarnet Konçertosu
Mozart - 20-27 Piyano Koncertoları
Mozart - 40 ve 41 nolu senfoniler
Mussorgosky - Pictures at an Exhibition
Profokiev - Romeo ve Juliet
Rachmaninov - 2 ve 3 nolu piyano konçertoları (benim kişisell favorim bunlar)
Ravel - Bolero
Schoenberg - Five Orchestral Pieces (Op 16)
Shostakovich- 1 nolu Cello Koncertosu
Stravinsky - Rite of Spring
Tchaikovsky - 1 Nolu Piyano Koncertosu
Tchaikovsky - 4 ve 6 nolu senfonileri
Vivaldi - 4 mevsim
Oda Müziği:
Bartok - String quartetleri
Beethoven - String quartetleri (son donem olanları, bunlar çok ama çok acayip)
Beethoven - Keman sonatları
Dvorak - 12 nolu string quarteti
Mozart - String Quartet K465
Schubert - Piano ve String quartetleri (piano triolari da sağlam aslında)
Shostakovich - 8 nolu string quartetleri
Solo Enstrumantal:
Bach - Cello suitleri
Bach - Goldberg Varyasyonlari (özellikle Glenn Gould kaydi)
Bach - Solo keman sonatları ve partitaları
Beethoven - Butun piyano sonatları (son dönem olanlar özellikle, Kovachevich kayıtları tavsiye edilir)
Chopin - Nocturneler, Balladlar (ozellikle 1 ve 3), Preludeler, etudler (aslinda Chopin'in solo piyano icin olan her seyini dinleyin siz)
Lizst - Bminor Sonata (özellikle Pogorelich kaydi, of of of...)
Paganini - 24 Caprice
Mozart - 11 Nolu piyano sonati
Schubert - Impromptular (bunlarin aslinda dogaclama olduklarina inanmak istemiyorum...)
Vokal:
Bach - Mass in B Minor
Beethoven - Missa solemnis
Handel - Messiah
Mozart - Requiem*(bu listeden sadece bir sey dinleyecekseniz bunu dinleyin)
Orff - Carmina Burana
Başka bir başlıkta caz listesiyle görüşmek üzere. şimdilik hoşçakalın.
kısa ve orta vadede zarrarlı olan, uzun vadede ise yararlı olabilecek bir olay.sözlükte şu an çevrim içi olan yazar sayısı az. bunların çoğu entry girmiyor bile. başlak açanlar 15'i geçmiyor gözlemlerime göre. her yazarın ilgisini mevcut başlıklar da çekmeyebiliyor, veya bir yazarın açtığı başlık diğer yazarların ilgisini çekmeyebiliyor. herkes sadece bir başlık açarsa ve başlıklara ilgi olmazsa sözlük kısa vadede tahminimce ölü bir mekana dönüşecektir. temennim başlık açmaya sınırlama getirilmesini isteyen yazarların ilgilerini çekmeyen başlıkları şikayet etmesi yerine sözlük gelişimi için kaliteli olduğunu düşündükleri başlıklar açmaları. sözlük bu yolla daha çok gelişir bence.
bir cinsiyet karakteri.
hangi alanda yapılıyorsa o alanda ileri seviye eğitim alınan ve bu alana bilimsel bir katkı sağlama becerisinin kazanıldığı akademik kariyer dereceleri. bir konuda doktora yapmış bir insan o konuda dünyada aktif olan trendlere hakimdir ve bunun da ötesinde kendisi de bilimsel yayın formatında bu alana yenilikler katmıştır demektir.
Çileli süreçlerden sonra alınan bu dereceler bazen endüstride değerli olabiliyor. Özellikle arge yapan kurumlar yüksek lisans ve doktorası olan adaylar isteyebiliyorlar. Bu pozisyonlar genelde prestijli ve maaşı göreceli olarak yüksek pozisyonlar oluyor. Bu maalesef daha çok Amerika ve Avrupa için geçerli, Türkiye'de böyle pozisyonlar yok denecek kadar az.
Eğer üniversitede akademik kariyer yapmak isteniyorsa (yani öğretim üyesi olmak isteniyorsa) zaten doktora derecesine sahip olmak önşart. Bu noktadan sonra daha çok akademik işler yaptıkça ( örneğin yayın yapma, öğrenci yetiştirme vs. gibi şeyler) yıllar içinde Doçentlik ve Profesörlük ünvanları alınabiliyor.
Avantajlar:
- Eğer ders vermek, araştırma yapmak, makale yazmak gibi konular ilginizi çekiyorsa akademisyenlik dünyanın en zevkli işi. Endüstride insanlar kazanacakları para uğruna hoşlanmadıkları işlerde çalışmayı göze alabiliyorlar.
- Çalışma saatleri oldukça esnek. Bulunmanız gereken toplantılar ve vermeniz gereken dersler haricinde kimseye okula ne zaman uğradığınız konusunda hesap vermeniz gerekmez. Endüstri tarafında ise sürekli patron ve çalışan komuta zincirine uymak zorundasınız ve izinler çok daha kısıtlı olur genelde.
- Akademik konferanslar ve bazı toplantılar genellikle yurt dışında yapılıyor. Okul bunlara gitmeniz için sizi görevlendiriyor. Böylece bol bol yurt dışına çıkıyor ve Dünyayı gezme imkanı bulabiliyorsunuz.
- Akademisyenliğin kişisel tatmini çok yüksek. Öğrenci yetiştirmek ve bilimsel literatüre katkı sağlayan bilimsel projeler yapmak insanın iç huzurunu olumlu anlamda etkiliyor. Endüstride bu tarz bir tatmin bulunması daha zordur genelde.
Dezavatanjları:
- En büyük malum dert para. Özellikle ülkemizde akademisyen maaşları oldukça düşük miktarlarda. Bu, proje yürütücülüğü ve danışmanlık gibi ek işler yapılarak kapatılabilir. ama önerilen projelerin her zaman fonlanması garanti değil. Ayrıca bu projelerin hazırlanması ve yürütülmesi için çok fazla efor sarf edilmesi gerekebilir.
- bahsedilen Dereceleri almak hiç de kolay uğraşlar değil. Özellikle doktora çok ciddi miktarda çileli bir süreç. Çok zor dersleri vermeniz ve kendi alanınıza elle tutulur bir yenilik yapmanız beklenir. Bu da gerçekten büyük emek ve çaba sarf etmeyi gerektiriyor. Siz bu tür şeylerle uğraşırken mezun olduktan sonra iş hayatına hemen girmiş arkadaşlarınızı görmeniz moralinizi bozulmasına sebep olabiliyor. Yani kısaca doktora hakikaten sadece bu işi çok seven nadir insanların göze alabileceği bir süreç.
Tabii yukarıda saydıklarım mutlaka olan şeyler değil. bu dediklerimin istisnaları ise mutlaka var. Ben sadece genel bir çerçeve çizmeye çalıştım. umarım sözlük ahalisine faydalı olur.
Çileli süreçlerden sonra alınan bu dereceler bazen endüstride değerli olabiliyor. Özellikle arge yapan kurumlar yüksek lisans ve doktorası olan adaylar isteyebiliyorlar. Bu pozisyonlar genelde prestijli ve maaşı göreceli olarak yüksek pozisyonlar oluyor. Bu maalesef daha çok Amerika ve Avrupa için geçerli, Türkiye'de böyle pozisyonlar yok denecek kadar az.
Eğer üniversitede akademik kariyer yapmak isteniyorsa (yani öğretim üyesi olmak isteniyorsa) zaten doktora derecesine sahip olmak önşart. Bu noktadan sonra daha çok akademik işler yaptıkça ( örneğin yayın yapma, öğrenci yetiştirme vs. gibi şeyler) yıllar içinde Doçentlik ve Profesörlük ünvanları alınabiliyor.
Avantajlar:
- Eğer ders vermek, araştırma yapmak, makale yazmak gibi konular ilginizi çekiyorsa akademisyenlik dünyanın en zevkli işi. Endüstride insanlar kazanacakları para uğruna hoşlanmadıkları işlerde çalışmayı göze alabiliyorlar.
- Çalışma saatleri oldukça esnek. Bulunmanız gereken toplantılar ve vermeniz gereken dersler haricinde kimseye okula ne zaman uğradığınız konusunda hesap vermeniz gerekmez. Endüstri tarafında ise sürekli patron ve çalışan komuta zincirine uymak zorundasınız ve izinler çok daha kısıtlı olur genelde.
- Akademik konferanslar ve bazı toplantılar genellikle yurt dışında yapılıyor. Okul bunlara gitmeniz için sizi görevlendiriyor. Böylece bol bol yurt dışına çıkıyor ve Dünyayı gezme imkanı bulabiliyorsunuz.
- Akademisyenliğin kişisel tatmini çok yüksek. Öğrenci yetiştirmek ve bilimsel literatüre katkı sağlayan bilimsel projeler yapmak insanın iç huzurunu olumlu anlamda etkiliyor. Endüstride bu tarz bir tatmin bulunması daha zordur genelde.
Dezavatanjları:
- En büyük malum dert para. Özellikle ülkemizde akademisyen maaşları oldukça düşük miktarlarda. Bu, proje yürütücülüğü ve danışmanlık gibi ek işler yapılarak kapatılabilir. ama önerilen projelerin her zaman fonlanması garanti değil. Ayrıca bu projelerin hazırlanması ve yürütülmesi için çok fazla efor sarf edilmesi gerekebilir.
- bahsedilen Dereceleri almak hiç de kolay uğraşlar değil. Özellikle doktora çok ciddi miktarda çileli bir süreç. Çok zor dersleri vermeniz ve kendi alanınıza elle tutulur bir yenilik yapmanız beklenir. Bu da gerçekten büyük emek ve çaba sarf etmeyi gerektiriyor. Siz bu tür şeylerle uğraşırken mezun olduktan sonra iş hayatına hemen girmiş arkadaşlarınızı görmeniz moralinizi bozulmasına sebep olabiliyor. Yani kısaca doktora hakikaten sadece bu işi çok seven nadir insanların göze alabileceği bir süreç.
Tabii yukarıda saydıklarım mutlaka olan şeyler değil. bu dediklerimin istisnaları ise mutlaka var. Ben sadece genel bir çerçeve çizmeye çalıştım. umarım sözlük ahalisine faydalı olur.
eksi yememek için entry girmekten vazgeçmemi sağlayan sözlük kullanıcısı davranışı. daha önce bundan ağzı yanmış biriyim. +700'lerden -1000'lere düşmemi sağlaması sonucu çomar statüsüne itildim. umarım bu giriden dolayı eksilenmem. (bkz:am fakiri) nickli nezih bir yazarı bile sözlükten soğutmuştur aynı zamanda. vallahi bu eksileyen kişi eğitilmezdir.
türkiye'nin mevcut halde olmasına sebep olan nedenler arasında en büyük sorundur. bence kültürün köklerinde tartışma adabı ve bireysellik duygusunun olmamasıdır. ayrıca devletçiliğin had safhada olması da ikinci büyük sorundur.
çok az iyi insanın ve bir sürü işe yaramazın bulunduğu bir parti. Çoğu üyesi sırf sayı tamamlamak için partidedir.
1. Cem Toker'in Egemen Bağış'ın örtülü ödeneğinden parti için para alması. Şeffaflığı savunmasına rağmen parti içindeki harcamalarda şeffaflığı sağlamaması. Daha önce bu iddiayı reddetmesine rağmen son genel kurul toplantısında kabul etmiş olması.
2. Toker'in Partiyi bilerek küçük tuttuğu şeklinde bir sürü iddia duydum nispeten güvenilir kaynaklardan.
3. Partinin Ankara il başkanı tam "Yahudileri keselim" kafasında aşırı ırkçı bir ülkücü. Bu adam ırkçı tweetler attığı zaman partideki bazı kişiler ihracını istemiş partiden. Oysa Cem Toker bile bile bu adamı partide barındırmaya devam ediyor. Üniversitedeki bir etkinlikte Tarık Beyhan bu kişiyle ilgili rahatsızlığını belirttiği zaman böyle Ankara il başkanı diye birinin olmadığını
söyleyip açıkça yalan söyledi toker.
4. parti üyelerinden olan Kürşat Çetinköz'e hiçbir neden yokken küfür edip üzerine yürümesi. Bu olayı parti aracılığıyla yalanlaması. Ama ben parti içi kaynaklardan olayın gerçek olduğunun teyit edildiğini öğrendim.
Bunun gibi bir sürü şey var Cem Toker'de sakat olan ve ldp'nin kötüleşmesine sebep olan. LDP Avni diye bir sayfa açılmıştı bir ara. Adına rağmen ciddi bir sayfa. Orada Cem Toker'in yaptığı yanlışlar, partinin iç işleyişindeki problemler falan ifşa edilmişti. merak edenlerin bakmasını tavsiye ederim.
1. Cem Toker'in Egemen Bağış'ın örtülü ödeneğinden parti için para alması. Şeffaflığı savunmasına rağmen parti içindeki harcamalarda şeffaflığı sağlamaması. Daha önce bu iddiayı reddetmesine rağmen son genel kurul toplantısında kabul etmiş olması.
2. Toker'in Partiyi bilerek küçük tuttuğu şeklinde bir sürü iddia duydum nispeten güvenilir kaynaklardan.
3. Partinin Ankara il başkanı tam "Yahudileri keselim" kafasında aşırı ırkçı bir ülkücü. Bu adam ırkçı tweetler attığı zaman partideki bazı kişiler ihracını istemiş partiden. Oysa Cem Toker bile bile bu adamı partide barındırmaya devam ediyor. Üniversitedeki bir etkinlikte Tarık Beyhan bu kişiyle ilgili rahatsızlığını belirttiği zaman böyle Ankara il başkanı diye birinin olmadığını
söyleyip açıkça yalan söyledi toker.
4. parti üyelerinden olan Kürşat Çetinköz'e hiçbir neden yokken küfür edip üzerine yürümesi. Bu olayı parti aracılığıyla yalanlaması. Ama ben parti içi kaynaklardan olayın gerçek olduğunun teyit edildiğini öğrendim.
Bunun gibi bir sürü şey var Cem Toker'de sakat olan ve ldp'nin kötüleşmesine sebep olan. LDP Avni diye bir sayfa açılmıştı bir ara. Adına rağmen ciddi bir sayfa. Orada Cem Toker'in yaptığı yanlışlar, partinin iç işleyişindeki problemler falan ifşa edilmişti. merak edenlerin bakmasını tavsiye ederim.
büyük oranda liberal olduğu rahatlıkla söylenebilecek kişi. Hatta Türkiye'de göz önündeki liberaller içinde en tutarlı olanlardan biri. Milliyetçiliği abartıyor. Bunun dışında kişisel hayatında liberal ilkelere uygun yaşamadığı söylenrbilir.
sözlüğün en şeker yazarı.
edit: benden sonra.
edit: benden sonra.
garip sebeplerdir. art arda girmediğiniz halde spam sayılmalarından dolayı entrynizi silmek zorunda kalmanız o sebeplerden biridir.
zoru başaran yazar. -1000'lerden 98 puana yükselmiştir.
bu başlığı açan kişi olmayan çocuk. eğer almış olsaydı muhtemelen doğru imlalı bir başlık açardı.
iki kategori. şimdi din din-bilim ilişkisinin nasıl olduğu sorulduğu zaman genelde üç temel görüş ortaya atılır.
1. yaklaşım çatışmacı görüş: bu görüşe göre din ve bilim birbiryle çatışan iki farklı disiplindir. bu görüşü genel olarak doğalcılar, ateistler, nakli tek kaynak olarak gören, dinin tek kaynağı nakildir, bu bize yeter, bütün bilginin kaynağı odur diyen bazı dindarlar da bu görüştedir.
2. yaklaşım ayrışmacı görüş: bunlar din ve bilimin iki farklı alan olduğunu savunurlar. blim dış dünyayla ilgilidir, onu anlamayla ilgilidir. diğer taraftan din ahlakla ilgilidir. bunlar iki farklı alandır ve birbirine karıştırılmaması gerekir.
3. yaklaşım uzlaşma görüşü: iki disiplin birbiriyle uyumludur, bunlar yeri geldiği zaman birbirlerine destek olurlar. yani bilim dine destek olur, dinin bazı iddialarını desteklemekte işimize yarayabilir ve aynı şekilde yeri geldiğinde din de bilime yol göstericilik yapabilir.
dolayısıyla din ve bilim arasındaki ilişki nasıl olacak sorusunun cevabı bu üç şıktan biri. sözlük ahalisinden dileğim hangi şıkka yakın olduklarını ve neden diğer şıkların yanlış olduğunu argüman sunarak tartışmaları.
1. yaklaşım çatışmacı görüş: bu görüşe göre din ve bilim birbiryle çatışan iki farklı disiplindir. bu görüşü genel olarak doğalcılar, ateistler, nakli tek kaynak olarak gören, dinin tek kaynağı nakildir, bu bize yeter, bütün bilginin kaynağı odur diyen bazı dindarlar da bu görüştedir.
2. yaklaşım ayrışmacı görüş: bunlar din ve bilimin iki farklı alan olduğunu savunurlar. blim dış dünyayla ilgilidir, onu anlamayla ilgilidir. diğer taraftan din ahlakla ilgilidir. bunlar iki farklı alandır ve birbirine karıştırılmaması gerekir.
3. yaklaşım uzlaşma görüşü: iki disiplin birbiriyle uyumludur, bunlar yeri geldiği zaman birbirlerine destek olurlar. yani bilim dine destek olur, dinin bazı iddialarını desteklemekte işimize yarayabilir ve aynı şekilde yeri geldiğinde din de bilime yol göstericilik yapabilir.
dolayısıyla din ve bilim arasındaki ilişki nasıl olacak sorusunun cevabı bu üç şıktan biri. sözlük ahalisinden dileğim hangi şıkka yakın olduklarını ve neden diğer şıkların yanlış olduğunu argüman sunarak tartışmaları.
ateizm metafiziksel olguları reddetmek değildir. ateist olan biri meleklerin olduğuna da inanabilir. bu ateizm ile çelişmeyen bir durumdur. ateizm tanrı'nın varlığından başka hiç bir şeyi reddetmez.
hayır atezim mantık dışı tüm inançları reddetmez. new age denen ateizm akımının mantık dışı tonlarca inanç barındırdığı ortada. ateist olan biri ruhlara da meleklere de inanabilir. tanrı'sız dinlere de mensup olabilir hatta ışid gibi ateizm adına katliamlar da yapabilir ki şuhttps://www.wikiwand.com/en/League_of_Militant_Atheists linkten ateizm adına yapılmış katliamlar görülebilir. ruhlara inanmak zorunlu olarak tanrı'ya da inanmak anlamına gelmez.
edit: art arda girmediğim entryler spam sayıldığından tek entryde birleştirilmiştir.
hayır atezim mantık dışı tüm inançları reddetmez. new age denen ateizm akımının mantık dışı tonlarca inanç barındırdığı ortada. ateist olan biri ruhlara da meleklere de inanabilir. tanrı'sız dinlere de mensup olabilir hatta ışid gibi ateizm adına katliamlar da yapabilir ki şuhttps://www.wikiwand.com/en/League_of_Militant_Atheists linkten ateizm adına yapılmış katliamlar görülebilir. ruhlara inanmak zorunlu olarak tanrı'ya da inanmak anlamına gelmez.
edit: art arda girmediğim entryler spam sayıldığından tek entryde birleştirilmiştir.