confessions

huseyinsimsek

Yazar  · 2 Ağustos 2016 Salı

  1. toplam giri 39
  2. takipçi 0
  3. puan 496

Anarşizim

huseyinsimsek
Türkiyeye anarşizm gelse islamistler kuralsızlıktan yararlanıp götümüze katana sokup bizi laik çevirme yaparlar.

Takdir ederim, severim ama bu ülke için değil.

buraya stalin lazım.

Çomar bükücü lazım.

Türk düğünleri

huseyinsimsek
Havaya ateş eden çomarlar yüzünden, iğrenç şarkılar yüzünden korkunç bir zaman dilimidir.

Işıklar söndükten sonra akraban olan ve tahmin edilen çomarlara leblebi fırlatarak laiklik yapmak. ♡

(bkz: düğündeki sanatçıyı leblebi atarak vurmak)

(bkz: çorumlu düğünü)

çomar içkisi

huseyinsimsek
Ucuz tatsız tutsuz ekstra biralar.

İçerler ama söylemeye korkarlar, içiyorum diyeni de kınarlar öğüt verirler.



(bkz: altı erenler üstü verenler)

(bkz: ahlak şövalyesi)

(bkz: konya)

(bkz: gizli gizli ahmet kaya dinleyen çomar)

TANRI VE ANLAM

huseyinsimsek
Tanrı kavramının yaşamı nasıl daha anlamlı kılacağını düşünüyorum ve ciddi ciddi her şeyi tasarlamış olan, yani kelebekten başlayıp insan yaşamına ulaşan bir yolun tamamiyle önceden yazılmış olma fikrini anlamaya çalışıyorum. Yani Hristiyanlık'ta geçen "Destiny" ve İslam'da geçen "Kader" kelimelerinin anlattığı hikayeler, kutsal rüzgarla kutsanmış gökteki kitaplarından, her şeyin, her hissin, her yaprak düşüşünün, her öpücüğün, her balığın yüzeceği yerin, her kuşun avlayacağı solucanın bilindiği bir evren...

Her ölümün, her yaşamın planlandığı, her kadının ağlayacağı zamanın başka bir yerlerde belli olduğu, etken bir görünmez canlının tasarımcının ölüm buyruklarını yerine getirdiği bir yaşam hayal ediyorum.

Bence saatçinin kurduğu bir sistemde yaşamak anlamsızlık olurdu; kader ya da destiny fikrinin anlamsızlığı oldukça berrak.

Düşünün güzel insanlar, her gözyaşının, her resmin, her öpücüğün ve acının bilindiği ya da planlandığı bir yaşam.

Buna inanmıyorum, çünkü yaşamı inceleyecek kadar uzun zamandır hayattayım ve geçmişimi bilecek kadar kadar uzun süredir okuyorum, ve okudukça gördüğüm tek şey şu: yaşam bir mücadeledir.

Yani her tırtılın dışarıdan bir el olmaksızın kendi gücüyle koza yaptığı, her civcivin kendi kabuğunu kendi kırdığı ve her insanın kendi yaşamını kazıdığını gözlerimle gördüm.

Her avlanan balığı, her gözyaşının sıcaklığını ve her kaos nesnesini yaşayacak kadar çok uzun süredir buradayım.

Fırtınalar atlattım sıcak, turuncu ve acıtan, dalgalarla boğuştum gemilerim parçalandı ve sahiller tahta parçalarıyla doluydular.

Ben, insanlık.

Karanlıkta otururken, ok çekip öpmeye kıyamayacağım ceylanları yere düşürürken, yüzmeyi bilmediğim için su yutarak hayatımı kaybettiğimde ya da su içemediğim için öldüğümde bir görünmez el yoktu.

Savaştığım kadarını aldım, sevdiğim kadar sevildim. Dünya'nın bütün çizgileri karmakarışıkken doğdum, bütün çizgileri bir bir bükerek gezegenimi fethettim. Artık su damlayan mağaraların soğuk zeminlerinde yatmıyorum, artık etime dişler saplanmıyor, artık mızrağımın ucunu yakmıyorum ayılarla savaşabilmek için.

Hayatımda elde ettiğim her şeyi, her gözyaşını, her mutluluğu, aldığım her öpücüğü ve her alkışı kendim kazıdım yaşamıma.

Hedefler koydum, gemilerimi metalden yaptım, artık doğaya hükmedebiliyorum; çünkü kendi bacaklarımın üstünde durduğum kadar var olduğumu biliyorum.

Yanaklarım birçok öpücükler gördü, kimi zaman hayran gözlerle izlendim, kimi zaman güçlenip varlığımı bütün herkese kanıtladım; ancak bunu kendim savaşarak yaptım.

Ne bir devrim, ne de bir kadının takdirleri, hiçbiri kendim için verdiğim savaş dışında bir şeyden dolayı değil.

2012 yılında eril, kaba, ırkçı, saygısız ve avam olarak başladı sorularım.

2013'te bir çekiç buldum, ahşabında Alman harfleriyle Nietzsche yazıyordu ve o günden beri bir kitle mermerden kendimi yontuyorum.

Ama kız kulesi gibi, ama bir mühimmat mağarası gibi.

Sadece çekiç ve keski ile kendimi kazıyorum, yaşamım Güneş'in gerekliliği kadar anlamlı hâle geliyor, ne bir kuzey rüzgarı, ne bir avam oku yıkamıyor içimdeki elektrikten yapılma heykeli.

İşte ben, her rengin, her kelebeğin, her insanın, her "canavarın" kendi mücadeleleri olduğunu biliyorum; başarılmış her kazanım kan ile yazıldığı için, saygı duyuyorum.

Bunu Tanrı'nın ya da kuklacının elinde olduğunuz için değil, anlamsızlığı yıkıp anlamı yarattığınız için, sesleri büküp dil yaptığınız için, karanlığı delip aydınlığı yaydığınız için hissediyorum, çünkü bu müzik, bu sıcaklık ancak sizlerin elleriyle yapılacak kadar güzel.

15.000.000.000 yılda 65 seneliğine ziyaret için geldiğimiz bu Dünya'da, her santimini ellerimizle kazıdığımız için yaşamı seviyorum.

Sadece bir ziyaret...

Sevmek, dokunmak, yaşamak ve en onurlu şekilde bayrağı başkasına devretmek için buradayız.

Her insan önünde tertemiz bir kağıtla kendi yaşamını çizdiği için bunda bir kutsallık duyuyorum.

Her başarı vaadedildiği için değil kazıya kazıya alındığı için değerli.

Yaşamak gibi...

Aşk gibi...

Aşık olmak bir başarıdır, aşık kalmak da öyle.

Bu yüzden iki insanın aşklarına saygı duyuyorum.

Benim yaşamım bir mücadele olduğu kadar, sizin yaşamı da bir mücadele.

Bu yüzden yaşam hakkınıza saygı duyuyor ve sizi incitmemeye çalışıyorum.

Bir kelebeğe kozasından ne kadar zor çıktığını bildiğim için saygı duyuyorum, kılıcın dövülüşüne, müziğin bestelenişine.

Tanrının kalemiyle çizilmedik elbet, ancak yaşam hissedilebilecek en yüce şey. Bunu hissetmekten asla vazgeçmeyin, aşkı kutsamaktan, dokunmadan sevmekten asla vazgeçmeyin.

Yıldızlara bakın, yarattığımız bunca anlamı düşünün...

burun

huseyinsimsek
Iı. Abdülhamit'in yıldız kelimesi ile beraber kullanımına dikkat ettiği, hatta bir dönem kullanılmasını yasakladığı kelime.

Öyle ki sansürden bezen yazarlar yıldız sarayı için yıldız, gargamel abdülhamit han için burun, baykuş vb. Kelimeler kullanmışlardır.

Anadolu

huseyinsimsek
Onlar da bunu entelektüel seviyede yaşamadılar güzel kardeşim.

En basitinden terzi fikrinin belediyesi ak partide...

Halkımız duygularla çalışan çok irrasyonel bir kitle.

Sosyalist de olsa anarşist de olsa iş bireyden kitleye çıkınca çomarlaşıyor.

eş cinsellik

huseyinsimsek
Eşcinseller uzun zamandır onur yürüyüşü dışında hiçbir şey yapmıyor.

Evet, onur yürüyüşü, evet, eşcinsellik normal bir şeydir.

Evet, anlıyorum tabii, ama sürekli eğlenmeye gider gibi her yerde geçit yapmasanız artık. Mesela onur yürüyüşü yerine sokakta insanlarla konuşsanız, biz normal insanız, bakın size anlatıldığımız gibi, filmlerde gösterildiğimiz gibi değiliz falan deseniz.

Bir de jartiyer, kırbaç, kelepçe falan erotik fantezi aletleridir, onur yürüyüşlerinde siz jartiyerle çıkınca sonra biz de arada kalıyoruz; çünkü yıllardır bu insanlar normal, sizden bizden farkı yok diyerek ikna ettiğimiz kim varsa 21 santimlik dildoyu sallarken görüyor sizi, emeğimiz boşa gidiyor. Hem sadece azıcık sorumluluk sahibi olanlarınız bunlara dikkat etse sorun çıkmaz, 3-7 yaşlarında çocukların olduğu yerlerde jartiyer, dildo, kırbaç vs ürünleri sallamazsanız ya da çıplak yürümezseniz çok da mutlu olurum; zira bu çocukların gelişimini etkileyebilecek bir şey.

Birinin size bunları söylemesi gerekiyordu güzel insanlar, azıcık dikkat edin, hepinizi çok seviyorum.

Not: Artık "Pride" tipi yürüyüşlerinize ara verin bir süre lütfen. Ciddiyim.

Not2: eşcinselleri cidden seviyorum; ancak biri söylemeliydi.

Anadolu

huseyinsimsek
En büyük kötülüklerin başında Anadolu gelir, köy kültürü, taşra kültürü ve folklor gelir. Yıllardır, özellikle de halkın desteğini almak isteyen kişiler tarafından saf, temiz, onurlu Anadolu insanı imajı zorla pompalanıyor şehir kültürüne.

Ancak işin rengi bize propaganda edildiği gibi değildir, istediğinizi söyleyebilirsiniz; ancak Anadolu elektrik gelmiş 17. yüzyıldır. En basitinden çiftçiliğin dahi ilkel şartlarla, hesapsız, bakımsız olduğunu görebiliriz, Anadolu ne denli zenginleşirse zenginleşsin, bir ucundan öte ucuna estetikten anlayamayan, bön, kaba insanlarla doludur, saygısız, küfrü ve erkekliği aşırı yücelten bu insanların evlerine bakarak da onlar hakkında bir fikir sahibi olmak mümkündür. Çoğu zaman ceplerinde bir sigara paketi ve evlerinde bir televizyon olduğu hâlde duvarları boyasızdır ve kapının önündeki ahırlar temizlenmeyen ve leş gibi kokan bir şekildedir. Hayvancılığı sadece para kazanmak olarak görerek oradaki hayvanlara da yaşamları boyunca zulüm göstermekten çekinez Anadolu erkeği. İster Manisa'da yaşayan Nusrat Ağa olsun ister Mardin'de yaşayan Ape Reşat, kadını kendinden aşağı görmekte, çocuğunun ihtiyaçlarını gidermekten acizdir. Zira durmadan ve cahilce üremekte olan Anadolu erkeği "malıyla" her ilişkiye girdiğinde onu hamile bırakır; zira ne korunmayı bilecek kadar akıllıdır ne kendini tatmin ederken kadına çektirdiği eziyetlerin farkındadır.

Anadolu erkeği, ilişkiye kadını düşünerek yavaş yavaş değil, birden, yırtarcasına girdiği için kadını da cinselliği iğrenç, acı verici ve korkunç olarak görür, hatta öyle ki cinselliği içeren organ adları bile bir yerden sonra küfür olur. Anadolu baştan başa temizlikten mahrumdur; zira Anadolu insanının temizlik anlayışı sadece düzenli bir görünümdür, kendine saygı duymadığı için gömlekleri pis ve pantolonu her daim çamur içindedir; ancak en pahalısından rakısı, mezesi her zaman masasındadır.

Çamurlu bir yola taş döşeyip üstünden geçmek bir hafta sürecekken, o bir sene boyunca çamura bulana bulana gider evine.

Anadolu'da kadına vurmak çok yaygındır, çoğu Anadolu erkeği kadını istemediği bir işe zorlama amacıyla genellikle kollarını kullanarak darp eder ve bu yolla istediğini alır. Anadolu erkeği oğlunu "erkek olmakla" ilgili eğitir, ona daha 15 yaşına gelince "karı" beğenir ve o "karının" babası, kızın gözü açılıp da "namussuz" olmasın diye hemen verirler isteyene kızlarını.

Boşuna dememişler "On beşinde kız, ya erde gerek ya yerde" diye.

Boşuna dememişler " Karının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin" diye.

İşte bunlar hep Anadolu sözleridir.

Anadolu bir başından öte başına pislikle, haksızlıkla ve tecavüzle çalkalanmaktadır.

En basitinden, komşusunun tellerini eğip arazisine büyükbaş sokan komşu da Anadolu'nun parçasıdır, beğenilen kızın rızası olmadan başka biriyle evlendirilmesi de Anadolu'nun parçasıdır.

Anadolu eğlenceleri de barbarcadır, arka arkaya dizilmiş arabaların kornalara basarak çok ses çıkarması ve bunu iyi bir şey zannetmesi, havaya ateş ederek eğlendiğini sanması gibi çok barbarca eğlenceler barındırır Anadolu.

Elbette dansları da oldukça çirkindir Anadolu milletlerinin, en çirkin ve estetikten uzak dansların Güneydoğu ve Doğu bölgelerindeki o çirkin halaylardan başlayarak Karadeniz'in amaçsız ve ilginç saçmalıklarına dolanmadan geçersek bizi bir parça estetik; ancak yine erkekliğin ve çükün yüceltildiği bir dans buluruz: zeybek.

Doğru düzgün incelendiği zaman Anadolu'da icra edilen en güzel dansın Kızılbaş Alevilerin semahı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim; zira orada kadın ve erkek eşit bir statüde estetik ve sakin bir dans icra eder.

Anadolu müziği de çirkin ve üzücüdür, zira incelerseniz yiğitliğin ve savaşın çıkarıldığı zamanlarda Anadolu, aşktan, histen yoksun ve "Gaydırı guppak Cemile" kıvamında bir embesil sürüsüdür.

Anadolu halkları hangi kültürden olursa olsun milliyetçi, cahil ve aktarıcıdır.

İster Türk, ister Kürt, ister Gürcü, ister Laz olsun Anadolu erkeği hep aynıdır.

Bir sosyalist adam, çocuğunu doğar doğmaz sosyalizme hazırlamaya başlar, bir ülkücü adam, çocuğunu doğar doğmaz gömleklerle, tesbihlerle tanıştırır.

Zira Anadolu kültüründe insanın insan olarak pek değeri yoktur, ancak aldığı sıfatlar kadar değerlidir insan.

Anadolu erkeği bildiğiniz tipik çomardır.

Kız çocuklarının okursa "orospu" olacağına inanan, karma eğitime karşı ve aşırı cinsiyetçidir.

Anadolu insanı için cinayet, cinsellikten daha masumdur.

Anadolu insanı akıldan mantıktan olabildiğine uzak, nerede cin, peri, hayalet, yatır masalı varsa inanacak kadar korkak ve yüreksizdir.

Medenileşmiş şehir kültürünü bozup suçu arttıran da Anadolu insanıdır.

Köydeki "El alem ne der" baskısı şehirde kalktığından şehirde her pisliği yer Anadolu insanı.

Eğer şehir kültürü ile taşra kültürünü karşılaştırmak isterseniz 1940 İstanbul'una ve 1940 Kastamonu'suna bakın.

Kız çocuklarının keman eğitimi aldığı, kadınların etek giyebildiği, kocasından izin almasına ihtiyaç duymadan iş yeri açabildiği(Eskiden kadın çalışamazdı, Cumhuriyet döneminde de 1927'ye kadar koca iziniyle dükkan açma hakkı vardı; ancak daha sonra Kemalist rejim kadının tam özgür olmasına karar kıldı.) ve oy kullanabildiği bir dikta rejimi vardı tepede, insanlar parklarda bira içip eğlenebilirlerdi, fötr şapkalı ve gazete okuyan beyefendiler Beyoğlu'nda kahvelerini içerlerdi.

Ancak şimdi de Anadolu insanının ve onun zihniyetinin iktidarını görüyoruz.

Kötü olan her şeyde bir miktar Anadolu ruhu kalmıştır.

Ben hiçbir zaman Van'ın bir köyünde insanların bastırılmamış olduğunu görmedim, ben hiçbir zaman Rize'nin bir köyünde genç bir kadına evlilik için rıza sorulduğunu görmedim.

Anlamak istemeyenler için bir daha göstereyim, şehir kültürü Smyrna'dır, yani İzmir'dir.

Taşra kültürü Konya'dır.

Yaşamındaki boşluğu dinle doldurmuş, beyaz atlet giyen, uyuşmuş, tesbih sallayan, kıllarından gurur duyan , eşcinsellerden nefret eden, kadına insanlığı reva görmeyendir Anadolu.

Anadolu, Van'dır, Diyarbakır'dır, Yozgat'tır, Samsun'dur, Of'tur, Mardin'dir, Manisa'dır, Bingöl'dür, Çorum'dur, Tunceli'dir.

Anadolu, insanlığa reva değildir, bizden değilsen ötekisin zihninin soluk alabildiği yerdir.

Anadolu, cehaletin popülasyon bulmuş hâlidir.

Sayın öcalan

huseyinsimsek
Bakın efendim.

Objektif olacağım, sen silahlı örgütsün, tahminen 40.000 adet şahısa otomatik taaruz tüfeği, giysi, mühimmat, kol saati, telsiz ve tabanca veriyorsun, ayrıca birçok masrafları da sana ait. Yaklaşık 40 yıldır da resmi güçler ile asimetrik savaş yürüten bir oluşumsun.

Kurucu adamının yani başlıkta adı geçen şahsın binlerce sayfa kitabı var, ekolojiden tut ekonomiye dek, yani kel-kof cahilin teki değil, ne yaptığını idrak edecek ve propagandası ile insanları etkileyen bir şahıs.

Be at suratlı silahlı örgüt liderine halay şarkısı gibi şarkı yazıp adeta bizim zekâ geriliği çeken kadın-erkek pop şarkıcılarımıza benzetip de,

-dilili öcalan, sayın öcalan, filili öcalan, brez öcalan, tilili öcalan diye şarkı yapmak nedir?

Adam silahlı örgüt lideri mi kanal7'nin sahibi mi ulan?

Ben örgütün yerinde olsam adamın götünü keserdim.

Adama emekli öğretmen muamelesi yapmayın arkadaşım.

Ya da biri benim adıma dilili hüseyin diye şarkı yapsa psikolojik yıpranmadan adama manevi tazminat davası açardım.

(bkz: keşke adamın adı ve soyadı brez öcalan olsaydı da şarkınızı duymasaydım)

üniversite tercihi

huseyinsimsek
Sinop da oldukça laik, sakin ve küçük bir şehirdir. Aklında olsun güzel dostum, hâlâ chp'nin elindedir ve türkiyede en çok içki içilen, en çok okunan illerden biridir.

Ayrıca en mutlu ilimizdir.

Gelenlere dostluğumu sunarım :)
2 /