donkisot

konuyu zamanında ciddi olarak araştırdım.genel olarak bahsedilen bölge mezopotamya olarak geçer.internette çeşitli haritalar dolanmaktadır bunla ilgili ama hiç birisi gerçeği yansıtmamaktadır.selçuk ve osmanlı da bu bölgeye kurdienne yani kürtdiyarı denir ama bu bir kürdistan olarak yorumlanamaz.
nitekim ne selçuklu ne de osmanlı bu bölgede böyle bir oluşuma izin vermez.
ülkelerin tarihi olur savaşları olur.yener yenilir ülke tarihi böyle yazılır.
tarihi olmayan bir ülkenin var olduğunu iddia edenler var,ne zaman var olduğu bittiği belli olmayan..
mayalar hakkında bile daha çok delil kanıt tarih var..

özellikle meyve kurusu varsa içinde mmhhh

şu bir gerçek ki;adamlar halkımızın sosyal anlayışının öyle bir planını çıkarmışlar ki senelerdir aynı temeller üzerine oynuyorlar ve hala her iki kişiden bir seyirci..
evet hepsi yobaz hepsi çomar hepsi sığ ve çoğu karakter yoksunu insanlar..
fakat gerçekten siyasal yapılaşmaları ders olarak okutulabilir
nedeni ise;
kıdem mevki ve menfaat üzerine kurulu bir düzende birbirlerini yemeden bitirmeden o kadar güzel ilerliyorlar ki seyirciler hala ayakta alkışlamayı bu kendilerine borç olarak görüyorlar.
tabi birbirlerini yemiyorlar fakat hiyerarşik düzeni de mutlak tutuyorlar.mesela önce abi dedikleri sonra terörist dedikleri insanları ki bunlar bulundukları yerde olma sebepleri olan insanlardır bir gecede saf dışı ediyorlar.tamam bu sefer bittiler derken bir sonraki seçimde tekrar aynı oyu alıyorlar.
bu hesapta basit gözüken mide bulandıran bir olay gibi de görülse işin aslı bu işte üstadım.nitekim bir cumhurbaşkanın muhtarla toplantı yapması da kulağa komik geliyor (amacım mevki ezmek değil,hiyerarşik basamağın uçuk olarak kırılması)
maalesef tekrar söylüyorum.karşımızdaki insanlar çok zekiler aslında hemde çoook..
sorun şu ki kendi çıkarlarında azcığını memlekete kullansalar vesselam..

yeni nesil işi çözmüş.bizim zamanımızda en son bir elin parmaklarıydı sanki..hadi iki el olsun

yeni nesilin aziz yıldırımı klüp sahibi sanmasından dolayı sevinilecek bir olay

renkli gözlü olanlara yakışabilen bir renk

keşke yeşil ışıkta çalsalar.sinir bozucu ama bir nevi tahammül edilebilir..
neye göre mi ?
sarı ışıkta korna çalan beyin fakirlerine göre

selçuk yöntem
kenan ışık

herkes sahur beklemiyodur elbette.birilerinin düşüncesi bile uyku kaçırmasının muhtemel sebebidir

Öncelikle diyanet işleri bir bakanlık değil başkanlık adı altında olan bir resmi kuruluştur.her bakanlık gibi belli bir yıllık bütçeye sahip bir kamu birimidir.Ve yıllık ayrılan bütçe sağlık bakanlığı,milli eğitim bakanlığı,içişleri bakanlklarından daha fazla bir bütçeye (2017'de-6 milyar 867milyon lira) sahiptir.bunun yanı sıra bağış için kurulmuş diyanet vakfı kurumunun şüphesiz türkiye'nin en fazla bağış toplayan (yiyecek,giyecek,para özellikle gayrimenkul ve kurban bağışları) kurumu olarak görev yapmaya devam etmektedir.ayrıca yayın evide bulunan kuruluş buradan da kendine maddi bir kaynak yaratabilmektedir.ki bu yayın evi olmasa dahi farklı yayın evlerinden basılan tüm kur an ı kerim lere kendi uygunluk damgasını vurarak (tabi ki de hayrına değil) ciddi bir gelir elde edebilen bir başkanlıktır.başkanın 1.2 milyonluk mercedes'ini söz konusu bile etmee gerek yok.tamamen ayrı bir başlık olabilir.
Bu kurum 1924 yılında Atatürk'ün emriyle kurulmuştur.asıl kuruluş amacı islam dininin toplum üzerindeki yanlışlarıydı.nitekim kuruluşundan yaklaşık 8 9 ay sonra çıkan şeyh said isyanı ne kadar önemli ve kutsal bir görevi olduğunu net bir şekilde tarih yazmıştır.
Peki bu şu anda bu kadar parayla haşır neşir olan bu başkanlığın asıl görevi nedir derseniz;
Anayasamızın 136.maddesinde ki görev tanımı
“Genel idare içinde : yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı; laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir.”
Özel kanunda Diyanet işleri Başkanlığının görevleri ise şu şekilde belirtilmiştir: “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmektir.”
Neden islam derseniz kronolojik sırayla bakıldığında devletin dini islamdır ibaresi 1928 yılında çıkarılmıştır fakat başkanlık 1924 yılında bu amaçla kurulmuş olması nedeniyledir kanaatindeyim.
Yani asıl konu ana fikir şudur;
Memlekete laik fikrini getiren atatürk bile her devrimi çatır çatır yaparken ve halka kabul ettirebilirken laiklik için süreye ihtiyaç duymuştur.bu 1924 ve 1928 anayasalarında açıkça görülmektedir.maalesefte ömrü galiba fikri sadece aşılamaya yetmiştir.yani demem odur ki sevgili dostlar karamsar değilim olanıda sevmem ama maalesef bu ülkede başka atatürk de olmadığına göre bu kadar laiklikle idare etmek zorundayız.
her 2 kişiden 1 oldukça...

ne yazık.kimse neşet ertaş yazmamış

boyoz

olmadığını iddia ettiğimiz fakat her geçen sürede hazırlıkları tam gaz devam eden ve elbet sonunda getirenlerinde o şartlarda yargılanacağını ümit ettiğimiz bir yönetim biçimsizliği

tabiki de kimse sadece 1 aylığına müslüman olmaz.
fakat saygı her karakterde daimidir

amerika psikiyatri derneğinin hastalık olarak çıkarttığı her iki cinse ilgi duymaya yönelik bir cinsel yönelimdir.her ne kadar psikiyatri derneği psikiyatrik bir hastalık değil desede;bir insanın hormonal ve anatomik yönden normal olup kendi cinsine ilgi duymasıni psikiyatrik olarak değerlendirmezsek bu normal olmayan olayı kim nasıl değerlendirmeli acaba.lgbt dahil olmak uzere hepsi net bir psikiyatrik rahatsızlıktır(hormonal ve anatomik yönden anormal bir olay yoksa.örn;erkekte yüksek östrojen hormonu ya da kadınlarda yüksek testeron hormunu vb.) ve hepsine de toplumun cinsel sağlığının korunması yönünden de karşı olduğum bir durumdur