laik bir ülkede, din dersini zorunlu yapan diktatör.
bildiğiniz gibi odtü'de mezuniyet töreninde yürüyüş geleneği vardır. bu geleneklerinde ince ince göndermelerin olduğu pankartlar ile yürürler. hem güldürür hem üzer. bu seneki pankartlarını da çok beğendim. hele bazıları var ki...
"mezun olduğumu eniştemden(!) öğrendim"
"kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için"
vs.
pankartları incelemeniz için link bırakıyorum:
https://onedio.com/haber/odtu-mezun-olurken-de-cosmaya-devam-ediyor-bu-senenin-en-cok-dikkat-ceken-pankartlari-775515
"mezun olduğumu eniştemden(!) öğrendim"
"kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için"
vs.
pankartları incelemeniz için link bırakıyorum:
https://onedio.com/haber/odtu-mezun-olurken-de-cosmaya-devam-ediyor-bu-senenin-en-cok-dikkat-ceken-pankartlari-775515
biz de çok meraklıydık size sorma gitsin.
kaçarsınız o da sizi kovalar. sonra kendinizi ona bıraktığınız zaman gerçekten kalbinizi verdiğinizde, onu süründürdüğünüz günlerin acısını çıkarır.
(bkz:intikam soğuk yenen bir yemektir)
(bkz:intikam soğuk yenen bir yemektir)
sana güveniyorum.
camiden çıktılar, ağızlarında tekbir sesleri...
"insanları" sırf alevi oldukları için, sırf kendi dini inançlarından olmadıkları için katletmeye, linç etmeye gittiler. onların sayısı çoğaldıkça insanlık azalıyordu.
katletmek istedikleri insandı, dışardakiler ise müslümandı ama insan olmadıkları kesindi.
asker geldi. asker kurtaracaktı, sırf mezhebi farklı olduğu için ya da dini inancı olmadığı için yakılmak istenen "masum insanları" kurtarmadı...
dışarıda gittikçe sayısı çoğalan, insanlığı kalmayan mahluklar "asker kafire kendini siper etmez" diye bağırdı. asker gerçekten de insanlığa kendini siper etmedi, korumadı,kurtarmadı!
yaktılar o masum insanları, canlı canlı! gülerek, eğlenerek, allah diyerek! çığlıkları duyuldu belki de içeridekilerin, dışarıdakiler ise "işte cehennem ateşinde böyle yanıyorsun" dedi...
lanet olsun, lanet.
"insanları" sırf alevi oldukları için, sırf kendi dini inançlarından olmadıkları için katletmeye, linç etmeye gittiler. onların sayısı çoğaldıkça insanlık azalıyordu.
katletmek istedikleri insandı, dışardakiler ise müslümandı ama insan olmadıkları kesindi.
asker geldi. asker kurtaracaktı, sırf mezhebi farklı olduğu için ya da dini inancı olmadığı için yakılmak istenen "masum insanları" kurtarmadı...
dışarıda gittikçe sayısı çoğalan, insanlığı kalmayan mahluklar "asker kafire kendini siper etmez" diye bağırdı. asker gerçekten de insanlığa kendini siper etmedi, korumadı,kurtarmadı!
yaktılar o masum insanları, canlı canlı! gülerek, eğlenerek, allah diyerek! çığlıkları duyuldu belki de içeridekilerin, dışarıdakiler ise "işte cehennem ateşinde böyle yanıyorsun" dedi...
lanet olsun, lanet.
bunaldım sözlük. samimiyet ile samimiyetsizliği ayırt edememekten, herkesi kendim gibi iyi niyetli sanmaktan, hayal kırıklığına uğramaktan ve uğratmaktan, insanlardan bunaldım.
insanları ideolojisine göre seçmeyen, yargılamayan, insanı insan olduğu için sevebilen muhteşem biridir kendisi. çok iyi dinleyici, çok iyi bir arkadaş, kısaca onunla tanışmaktan çok mutluyum. iyi ki varsın deist imam.
Nazım Hikmet'in Piraye'ye yazdığı şiirdir. seslendiren de öyle güzel seslendirmiş ki duygulanmamak elde değil.
"Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokunmalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin süt beyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken..."
"Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokunmalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin süt beyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken..."
Çatalca Karamandere Mahallesinde gençlerle kavgaya tutuşan suriyeliler terör estirmiş. işin garip yanı ise terör estiren suriyelilerle ilgili karakolda herhangi bir işlem yapılmadığı halde kendini savunan türk vatandaşları ise tutuklanmış. yeni türkiye işte bu.
haberin ayrıntılı bilgisi için:
http://biliyomuydun.com/121632
haberin ayrıntılı bilgisi için:
http://biliyomuydun.com/121632
öyle bir forum varsa bile kavgasız gürültüsüz gün geçmez diye düşünüyorum. farklı görüşlerden insanların olması her zaman güzeldir lakin siyaset biraz sıkıntılı olduğu için en iyi dostları bile düşman edebilecek bir konu. o yüzden de aradığın düzgün siyasi forum sitesini türkiye'de bulabileceğini hiç sanmıyorum.
bir düşüncesi hakkında itiraz ettiğinde hemen karşıdakini aşağılayarak bir bok olduğunu sanan insanlar. vasfın ne? sen kimsin? sen kimsin ki beni aşağılıyorsun? tarzında çıldırmalara vesile olabilir. insanlarla samimi olmamak gerekiyor. hele ki çocuklarla asla.
İzmir'de yaşayanların kesinlikle katılması gereken etkinliktir. onlar da canlı, onların da sevgiye, şefkate en önemlisi karnını doyurmaya ihtiyacı var.