kısa hikayeler

azercelaleddinirumi
Hikaye 2 :

Edit1: Bunu ayrı bir severim

Çocukluğumun korku dolabına sakladığım karanlık anıları yardım eli uzatma amacıyla tekrar odamın baş köşesine koymam gerekiyordu. Benim unuttuklarm küçük bir çocuğun karanlığa gömülmesinin arkasındaki sırdı. Çocukluğuma mı dönelim, çocuğun karanlığını mı aydınlatalım? Seçim yapamıyordum. Ama artık cesur olma zamanı gelmişti. Bu çocuğun durumunu nasıl öğrendiğim konusuna gelince; Yıllar önce beni karanlığıma güneş gibi doğan bir adam kurtamıştı. Unutmam gerekenleri hatırlamamam için tüm irtibatı kopartmıştık. O adam Parapsikoloji Doğa Üstü Güçler Araştırmacısı Prof. Dr. Hakan Ergüneş'ti. Ailemle iyi dostlukları olan Doktor Hakan, beni durumumu başkta uyku felci veya bir çeşit sinir hastalığına bağlı olarak geçici bitkisel hayata geçiş olarak değerlendiriyordu. Ailem tüm doktorlara beni göstermiş hepsinin ortak kanısı ise aynı olmuştu. Fakat onların söylemekten korktuğu şeyler vardı mesela vücudumdaki herhangi bir organ, doku veya sinir sisteminde hiçbir sorun yoktu hepsi Paranormal bir vaka olabilme ihtimalinin varlığını anlayabilmişti ama aileme söylemekte zorlanıyorlardı.

Başka insanların bu durumu öğrenmelerini istemiyorlardı çünkü aileme ve bana zararda gelebilirdi. Peki ne oldu bana? Neden o kadar zaman dile getirilemeyen sıkıntılar çektim? Bundan nasıl kurtulabilirim? O zaman içinde asıl ben nerdeydim ? Neden hatırlamıyorum ? Hepsini bu çocuk sayesinde tekrar hatırladım ve korkularım tekrar başladı .. Kendime sorduğum sorulara yanıt alamamışken uyuyakalmışım, rüyada sürekli aynı odadaydım o gün 6-7 kere kesik kesik rüyalar gördüm ve tekrar tekrar aynı hisleri yaşadım. Rüyada olduğumun farkına varmış gibiydim ama kontrol edemiyordum, peki diğer insanlar bunu nasıl yapıyor ? 2 gün tüm alışkanlıklarım bozulmaya başladı. Artık korkularımı hatırladığımı bilmem için bilinçaltım bana mesajlar yolluyor gibiydi. Yalnızdım kendimi birini severken düşünemiyorum, içimde gizli kalan hislerden biride bu muydu? Gerçekten aşık mıydım o zamanlar ? Belkide kalbime unutturamamışızdır ve kalbimi kullanarak bu sorunu, yalnızlık hissini çözmeyide istiyorum.Medyumun benimle iletişime geçmesinin ardından 2 gün geçmişti ve bana, seni 2-3 güne kadar arayabilirim hazırlıklı ol demişti. Ben bir yandan medyumdan haber beklerken bir yandanda geçmişi aralamak istiyordum. Anneme haber verdim, gelmesini istedim çünkü o kesinlikle herşeyi hatırlıyor olmalı, herşeyi öğrenme vaktim gelmişti.

Annemi aradıktan sonra 1-2 tek atmak için mutfağa geçtim, dolaptan alokol çıkarırken kapı çaldı. Medyum olması niyetiyle kapıya yöneldim kapıyı açarken bi anda işki şişesi düştü ve parçalandı umursamayıp kapıyı açtım. Mahallenin küçük çocukları gelmişti, Azer Abi baban geldi, senin evini bulamamış bizde tarif ettik ama o sırada evde yokmuşsun dediler, ben biraz bekledim durdum sonra dilimden çok şeyi anlatan bir soru çıktı “baba mı ?” Bir an çocukların arkasındaki boşluğa daldım gözlerim bişeyler görmeye çalışyor gibiydi ama boşlukta gibi hissdiyordum. Küçük çıcuk beni sarstı kendime geldim ama o çocuğun bana teması sırasında gözümün önünde geçmiş canlanmaya başladı. Kendimi eski bir evin içinde buldum ve bir çocuğuun yatağında yorganına sarılıp ağladığını gördüm, baba bizi nasıl terk edersin diye sayıklıyordu.

O sırada annem odaya girdi, geçicek herşey düzelicek oğlum diyip küçük çocuğu avutuyordu. Sonra birden uyandım ama farklı birşey vardı, birşeylerin farkına vardığım hissi kapladı beni hemen sokağa koştum, o çocukları buldum babam hala sizdemi diye sordum, baban mı? Ne babası Azer Abi yanıtını alınca özür diledim ve uzaklaştım eve döndüm, mutfağa döndüğümde ne şişe kırılmıştı nede içinden alkol eksilmişti. Hemen telefona baktım arama geçmişini açtım, meğer annemide aramamışım, neler oluyor bana? Sonra bi anda telefonum kapandı ve açtığımda 8-10 tane cevapsız arama olduğunu gördüm ve o numarayı aradım. Genç bir kadın sesiydi, sekreter gibiydi, bana annemin evinde ölü bulunduğunu cinayet mi yoksa intihar mı olduğunu araştırdıklarını söyledi. Telefon elimden düştüğünde göz damlalarım yüzümde derin çukurlar açıyormuş gibi hissettim.

Telefondan gelen beyefendi beyefendi seslerine aldırış etmeden anneme odaklandım, ne oldu anneciğim? Beni karanlıkta tek bırakmak gibi niyetin olduğunu hiç düşünmüyordum, peki bunu niye yaptın ? Ben düşünürken telefonum çaldı aynı numara arıyordu telefonu elime aldığımda yarım saattir sürekli araıyorum beyefendi tıbbi yardım istermisiniz diye sordu kadın. Hayır teşekkür ederim diyip annemi görmek istediğimi söyledim ve hastaneye gittim ve hala daha annemin adli tıp otopsi raporu çıkmamıştı, sinirlendim bağırıp çağırmaya başlarken annemin sesini bir fısıltı gibi duydum. “Azer yetiş ölüyorum, yetiş konuşmalıyız” diyordu.

Morga girmek için koştum, bağırığ durduğum için güvenliği çağırmışlardı ve ben morga giderken tuttular beni, annemin sesini duydum anneme gitmeliyim bırakın yalvarırırım diyodum bi yandan ağlayıp bir yandan güvenlikle mücadele ediyordum. Annemin sesi git gide azalıyordu. “Azer yetiş” diye ağluyordu zavallı kadın. Birden kolumda bir acı hissettim ve başımı sağa çevirmemle hemşirenin bana sakinleştirici verdiğini görmem bir oldu. Uyandığımda hemşireleri yalvar yakar ikna ettim ve annemin yanına gittim. Bu sefer annemin sesini duymuyordum. “Anne, anne sesini duymam lazım anne konuş!” diye kulağuna fısıldıyordum. Tam başını okşuyorken arkadan o tatlı dilli hemşirenin sesini duydum, temas etme diyodu.

Arkamı döndüğümde tüm hastane ordaydı, hep bir ağızdan “Sakın yapma, sakın gitme” diyorlardı. Bu ne ki dedim, ne olabilir ki? Artık herşey kabak tadı vermeye başlamıştı. Hastaneden çıktığımda hava iyice kararmıştı. Evimin; yolunu tuttum nedendir bilmiyorum ama hastaneye arabamla gitmemiştim doğrusu o an nasıl geldiğimi ve hastanede ne kadar zaman geçirdiğimi hatırlamıyorum bilmiyorum. Eve giderken telefon çaldı ve arayan medyumdu. Bir adres verdi ve oraya gitmemi istedi ama verdiği adres bana uzaktı durumu anlattım ve hastaneyi, annemi, daha önce yaşadıklarımı anlattım açıkcası eve gitmek istemiyordum. Sen gel beni al dedim.Verdiği yanıt beni bir hayli tedirgin etti. “İkimizin bir arada uzun süre kalması iyi değil, korunma alanını daraltmamamız lazım” dedi.

Telefonu kapattıbende neden çyle dediği anlamaya çalışıyordum ve arabama binip medyumun yanına gitmem gerek diye kendi kendime söyleniyordum.Biraz yürüdükten sonra önümü köpekler kesti gözlerinin içi kan çanağı gibiydi, alev gibiyd. Hepsinin ağzından kan damlıyordu. Olduğum yerde dondum kaldım. Korkudan ne kaçabiliyorum nede olduğum yerde durabiliyoum. Bişeyler yapmam gerekti yada hareketsiz kalmaya devam etmeliydim. Gözlerimi kapattım yeter dedim, ne yaşıyorum? Bunlar neden başıma geliyor ? Dua mı okusam, onlara hükmetmeye mi çalışsam bilemedim.

O sırada köpeklerden biri yavaş tavaş bana yaklaştı, her adımında kendi öfkesi artıyordu ama diğer köpeklerin daha uysallaştığını gördüm. Dizimin dibine kadar geldi etrafımda bir tur attı sonra bir çığlık sesi geldi, köpekler tüm dikkatini o sesin geldiği yöne vermişken yanıma bir araba yanaştı hemen atladım içine kapıyı kapattığımda sert bir erkek sesi “artık korkma güvendesin” dedi. Yüzüne baktım, çok tanıdık gelen ama daha önce hiç görmediğim bir yüz olduğuna emindim. Nereye gittiğimi sordu bende evimi tarif etmeye başladım. Eve geldikten sonra hemen içerden arabamın anahtarların alıp çıktım. Arabaya biner binmez dışardan bi çıtırdı sesi duydum. Ses evden geliyordu. Eve bakmamla şaşırım, dilimin damağımının tutulması bir oldu. Evim gözlerimin önünde yanıyordu. O sırada medyum aradı olanları anlattım artık çok geç olmaya başladı dedi ve hemen yanına gitmem gerektiğini söyledi.

Yanan evimi bir kenara bırakıp, umut dolu yıllara doğru arabamı sürmeye başladım. Giderken o çocuk aklıma geldi, onu ben hayata döndürecektim. Ailesinin arkadaşlarının yüzündeki tebessümün kaynağı olucaktım. İçin huzurla doldu. Yoldayken bir genç otostop geçiyordu ve acelesi var gibiydi yanında durdum arabaya biner binmez sakinleşti. Gereğinden fazla sakindi diyebilirim.Sorularıma evet- hayır gibi yanıtlar veriyordu. Sürekli “oraya gitme, oraya gitme, hayır gitmemelisin” demeye başladı ve arabayı sağa çektim. İnmesi gerektiğini söyledim, yüzünde çaresizlik dolu bir ifadeyle gülmeye başladı veyardıma ihtiyacın olcak bensiz bişey yapamazsın, seninle olmak istiyorum dedi.

Onu istemediğimi söyleyerek arabamdan indirdim ve yoluma devam ettim.Madyum Hakan'ın yanına gitmiştim ama sanki orada olmadığına dair his kapladı içimi, telefonunu aradım içeriden sesler geldi kesinlikle telefonu içerdeydi ve bende hemen aralık olan kapıdan içeri girdim. Koridor ve odaları mumla aydınlatıyor her yerde yanan tütsüler vardı. Koridorda ben yürüdükçe önünden geçtiğim tütsülerde garip dumanlar belirmeye başlıyordu. Özellikle mumların bir meşale gibi yanması beni tedirgin etmek için gayet yeterliydi. Bir yandan etrafı inceleyip bir yandanda Hakan bey, Hakan bey diye sesleniyordum. Duvarlarda tütsü ve mumdan başka bişey yoktu. Odalarda eşya diye tabir edilebilecek hiçbişey yoktu, her odada garip malzemelerle dolu dolaplar ve etrafına 4 sandalye koyulmuş masalar vardı.

İçimden bi ses artık ilerleme diyordu ama ben onun kötü olduğunu düşünmeye kaptırmıştım kendimi, o yüzden ilerleyip odaya girdim. Oraya girince tüm mumlar aynı anda söndü ve gözlerimin önünde bir insan silüeti belirdi. Farklı olan bişey var, gözleri ateş kırmızısıydı ve nefesindeki kokuyu içime her çekişimde bilincim biraz daha fazla kapanıyor gibi hissediyordum. Sonra o gitti ve tüm mumlar tekrar yandı ama bu sefer çok kısık yanıyordu. Az önceki hallerinden eser yoktu. Müthiş bi tedirginlik kapladı içimi ve sürekli sesler, çığlıklar duymaya başladım. Buraya gelmemi, herşeyi öğrenip korkularımla yüzleşmemi engelleyen bir sebep vardı, onu anlamıştım ama neydi? Ne olabilirdi ? Çok meraklandım. Odaya biraz daha göz attım medyumun malzemelerini kurcalayıp kitaplarına göz gezdirdim ve sonra onu beklemek için sandalyeye oturdum. Biraz bekledim ve medyum geldi ayak sesleri git gide yaklaşıyordu. İçeri girerken “demek o gün geldi, 23.Yaş günün kutlu olsun evlat” dedi.

Şaşırdım ama artık alışmıştım, neler oluyor herşeyi anlat bıktım artık dedim. Ve evin içindeki olaylardan bahsettim. Bu insan silüetide ne oluyor? Mumlar, tütsüler? Bunlar neden garip şekiller alıyor dedim. Bana dönüp mum ve tütsü işimin parçası ama silüet için bişey diyemem, işte bizim amacımızda onun senden uzaklaşmasını sağlamak, bu durumdan kurtulucaksın merak etme dedi. Peki kim bunlar, neyler ? Kim musallat etti bunları bana derken bana dönüp sana ne oluyor ? Küçükken bu kadar kolay kandırılmıyordun. Büyüdükçe annene benzemişsin dedi. Sen ne hakla annemi aşağılarsın, bana napıyorsun diyip üstüne saldırdım. Deli gibi yumruklayıp etrafı dağıtıyordum. O sırada etrafımı iğrenç bir koku kapladı ve duvar çatlaklarından, kapıdan, pencereden bir duman içeri girdi, odayı kapladılar ve ben o dumanları soludukça güçsüzleştim, soludukça kontrolümü kaybettim.

Bir ara gözlerimi açtım etrafıma bakıp olan biteni anlamaya çalışıyordum. Kafamı kadırdığımda yerde çizili olan bir çemberin içinde çizilmiş olan bir yıldızın ortasında olduğumu farkettim. Medyum her tarafımı bağlamıştı. Garip bir dilde konuşuyordu. Ve arada Türkçe olarak “Efendimiz, İsteklerinize yanıtımı verdim, sesime gelin” Gibi cümleler kullanıyordu. Ve gücümü tekrar kaybedip tekrar derin bi uykuya daldım. Sağ kolumum üstünde oluşan bir acıyla tekrar uyandım ve adamın kolumu bıçakla kesip kan aldığını gördüm. Hareket etmeye çalıştıkça canım yanıyordu.

Konuşmak için ne kadar çabalasamda olmuyordu sanki boğazıma bişeyler batıyor, ses tellerimin parçalandığını hissediyordum. Kendimi zorlamaya çalıştım tüm gücümle bağırmaya çalışırken burnumdan kanlar gelmeye başladı ve medyum bana bir tokat attı ve efendimizin huzurunda böyle davranma, ona gönüllü olarak kurban edildiğini biliyorsun dedi. Ne kurbanıydı bu? Neye, kime, hangi efendiye kurban edilecektim ben? Bir anda medyumun konuşmayı kesip, Hoşgeldiniz Efendi Paimon diye bağırdığını duydum. Peki kimdi bu Paimon ?

Ben bu soruları sorarken çemberin dışındaki mumlar çok daha güçlü yanmaya başladı, kulaklarımın hiç bu kadar çınladığını hatırlamıyordum, birden medyumun içine karanlık bir gölge bir buhar gibi birşey girdiğini gördüm.Ve bana ben Kral Paimon, bana kendi isteğinle kurban oldun ve bende senin isteğini kabul edicem dedi. Konuşmaya çalıştım olmadı. Bana kendini zorlama düşünceleri duyabiliyorum konuşmak için dilini değil beynini kullan dedi. “Hayır isteyerek değil, bana oyun oynadı, kendisi için beni kurban ediyor bu nasıl mümklün olur” diye sordum. Bana biz Tanrılara sadece kendinden olanı bahşedebilirsin dedi ama ben ondan değilim, bir bağımız yok benden ondan değilim diye isyan ettim. Kahkaha atarak artık gözlerindeki perdeyi kaldırma vakti geldi, sadece bana odaklan ve sana nüfuz etmeme izin ver yoksa vaktin daralıyor dedi.Herşeyi öğrenmeyi istediğim için kabul ettim.

Başımın ağrısından duramaz hale geldim, yeter diye bağırıyordum, kulağımdan kan akmaya başladı ve bir müddet sonra bu ağrı ve kanamalar kesildi. 3.Gözümün açıldığını hissettim. Artık çakra sahibisin ama ne yazık ki onu kullanamadan kurbanım olacaksın diye bi ses geldi içimden. Artık herşeyi görmeye hazırsın dedi ve sessizliğe geçti.Herşeyin gözlerimin önünde gerçekleştğini görmeye başladım. Paimon diye bağırdım ama cevap vermiyordu yani artık yalnızdım. Bu daha iyiydi kendi kendime sorgulayacaktım. Eski bir evin içinde ilerliyordum bir çocuğun bağıra çağıra ağlıyordu.

Muhtemelen çocukluğumu bulmuştum. Çocuk ağladıkça ağlıyordu ama nesine gelen vardı nede evde başka biri. Çocuk ağlamayı kesti ve o sırada medyum geldi, bunalmış gibiydi bıktım senden diye bağırıp herşeyi alt üst ettiğini söylüyordu. Şimdi ben bunu nasıl telafi edicem, bunun başıma gelmesine sen neden oldun sen çare olucaksın diyip kapıyı çekip gitti. Bende arkasından yürüdüm, kilere indi ve içerisi aynı benim gittiğim evin odaları gibiydi ve aynı ritüeli yapıyordu. Kafası çok karışık görünüyordu, yalvarır gibi bi hali vardı ama karşısında kimse yoktu. Biraz durup dinlemeye karar verdi o sırada ayak sesleri duydum büyük bi ihtimalle annem gelmişti.

Kafamı çevirip baktım ama gelen o küçük çocuktu ve kapının oradan babasını izlemeye başladı. Babasının haline gülüyor ve dalga geçiyordu. Gidip yanan mumları devirdi ve bir anda medyum bağırmaya başladı çocuk korkudan kaçtı tam babası takip ediyorken kapılar açılıp kapanmaya, medyumda tekrar yalvarmaya başladı. Kapıların tekrar normale döndüğünü gördüm. Bu sefer arkamdan annem geldi ve kapının arkasından medyumu dinlemeye başladı ikimizde pür dikkat medyuma bakarken içeride garip bir ses yankılandı... “BANA KENDİNDEN BİRŞEY VER!”. Medyum dönüp size oğlumu kurban edicem efendim dedi ve yeterki yeteri kadar büyümesibi bekleyin size yemin olsun onu size kendi isteğiyle kurban edicem dedi ve gördüklerim kararıp kaybolmaya başladı.

O surada annemi görmek istedim ama yapamadım geri döndüm Paimona ölmeden öce görmem gerek bişey daha var dedim ve tekrar çakramı açıp annemin yanına gittim, annem medyumun dediklerinde sonra korunma yapmak için medyumun kitaplarını araştırmaya başladı ve ömür boyu beni koruması için bir koruyucu melek görevlendirdi ve onlara gerekiyorsa onu korumak için beni alın ama oğlumu medyumdan uzak tutun, yanına gitmesin, onu bulmasın yeter dedi. Tek görevleri medyumun bana ulaşmasını ve benimde onlara gitmemi engellemekti.

O sırada medyum benim odama ilerledi, çocuğun hafızasını silmek için hipnoz etti ve artık bitti hiçbirşey yok şimdi yeniden doğmuş olacaksın dedi ve bende tekrar geri döndüm. Sonra aklıma meleklerim geldi, peki nerdeydi bu melekler, neden beni korumuyorlardı? Annem ne demişti ? iyice hatırlamaya çalıştım. Ne demişti? Sadece yardıma ihtiyacın olduğunu söyle evlat yardıma ihtiyacın olduğunda yanında olun demişti. Paimon tekrar karşımda medyumun içindeydi ve bana artık yolunun sonu dedi. Bende yardıma ihtiyacım var diye iöimde konuşuyordum Paimon artık yardım eli uzatıcak kimse yokannendde seni yarı yolda bıraktı dedi ve o sırada çok güçlü bir rüzgar içeriye nüfus etti ve bir anda beni bağlayan ipler kum gibi üstümden akıp gitti.

Serbesttim kaçmayı düşündüm ama aklıma çocukken babama ritüeldeyken yaptıklarım geldi ve bir ses yıldızın içindeki kanımla dolu olan paimonun öührünün olduğu kaseyi devirmem gerektiğini söyledi bende öyle yaptım medyumun asasını kaptığım gibi ayağa fırlayıp kaseyi devirdim ve bir anda medyum üzerime saldırdı. Meleklerim dualar ediyordu ve bende onlara ayak uydurdum ne dediğimi bilmiyordum sadece onların dediğini tekrarladım. Ve kaseden yere boşalan paimon mühürünün üstüne mymları devirdim. Bir anda evin içi alev almaya başadı ve kendimi odadan dışarıya zor attım. Artık bana zarar veremeye cesaret edemiceklerdi. Arabama atladım ve evime döndüm, daha bikaç saat önce cayır cayır yanan ev şimdi dimdik ayaktaydı. İçeri girdim ve kapı çaldı genç ve güzel bir kız gel ve artık görevinin bittğini ve derhal gitmesi gerektiğini söyledi. Kendisini azat etmemi istediğini söyledi sadece bir soru sorucam bana neden tam ölürken yardım ettin? Neden o kadar geciktin dedim. İçeriye girdi ve gel dedi sadece gel. Sana hep yardım ettim ama sen beni hep kötü algılandın bana inanmadın, seni koruma uğruna anneni öldürdüm, evini yaktım, seni uyardım ama sen durmadın ve bana cinayet işlettin bana tanrı öldürttün ben cezamı çekmeye yargılanmaya gidiyorum artık yalnızsın dedi ve ortadan kayboldu.

Aradan 1 ay geçti ve yine aynı gün aynı gece uykumdan uyandım karşımda beyazlar içinde annemi gördüm “gel oğlum gel, ben seni korurum” dedi yanına doğru 2-3 adım attıktan sonra annemin yüzündeki ifade kötüleşiyor gözleri kızarıyordu, sanki gözlerinin içinde farklı bedenler vardı. Tam yanına gidince Ben Paimon diye bir ses duydum, ve şimdi ben senden bir parça istiyorum, her gün senden bir parça alıp tekrar gücüme kavuşucam ve bu sefer sen kendi rızanla bana kurban olucaksın, bana yalvarıcaksın ama her gün seni parça parça, yavaş yavaş öldürücem benim kurbanımsın bunu sende biliyorsun dedi. Kaçmaya çalıştıkça zorlandım adım atamadım, dilimden kelimeleri dökemedim. İçimden konuşmam gerektiğini hatırlayarak, Ne istiyorsun dedim, ne verebilirim dedim. O sırada evimin kapısından sesler gelmeye başladı, sanki birileri kapıya vuruyordu, her vuruşta daha fazla ses geliyordu ve en sonunda kapı kırıldı, birisi koşa koşa odama doğru geliyordu. Ayak sesleri yaklaştıkça “evlat geldim” diye sesler duyuyordum.

Kapıdan içeriye babam geldi, Medyum Hakan beni kurtarmak için geldiğini söyledi ve doğrudan korunma yapmaya başladı. Paimon bağırıyordu, hayır size laneti yaşatıcam size kim olduğumu göstericem diye bağırıyordu. O sırada babama durmasını söyledim, paimona dönerek benden istediğin benden bir parça işte yanımızda duruyor. Kurbanın kendi ayaklarıyla sana kadar geldi onu alabilirsin artık senin kurbanındır dedim ve yavaş adımlarla evimi terk ettim. Evden çıkınca güçlü bir deprem oldu ve evim yıkıldı, o sırada diğer binalarda da ufak tefek zararlar oluşmaya başladı ve tüm mahalleli sokağa döküldü. Kimse benim orda olduğumun farkında değildi herkes birbiriyle konuşuyordu ama beni ne görüyorlardı nede bana yardıma geliyorlardı. Şimdi ne başlıyor diye kendi kendime söylenirken.

Mahalleye polisler, arama kurtama ekipleri ve ambulanslar geldi tüm evlere baktılar ve en son benim evimden 1 ceset çıkarttılar. Koştum hemen baktım kim diye arama ekibinin bariyerleri arasından geçtim ve baktım, ceset babamdı. Peki beni merak eden yokmuydu? O sırada babam gözlerini açtı ve elimi tuttu. Hayat müşterektir diyerek öldü.Babamıda götürürlerken, etraftaki insanlar zavallı adam yalnız yaşıyordu, oğlu-gelini-karısı yıllar önce öldü adam perişandı diyip duruyorlardı. Nasıl olur? Ben hayattaydım, bu imkansızdı. Gelinide kimdi ? Babam hakkında neden öyle dediler, o kötü bir medyumdu. Beni kurban etmeyi düşünüen aşağılık bir insandı diye düşünürken arkamdan yaşlı bir kadın geldi, elimi tuttu ve bana artık olanların farkındasın aramıza geri dönmenin zamanı geldi diyerek beni ordan uzaklaştırdı.

Yolda yürürken artık yeni hayatına merhaba dememin zamanı geldiğini ve yeni hayata geçiş yapıcağımı söyledi. Yeni hayata mı ? Ben ölmedim hala burdayım, neler oluyor diye sorduğumda ne demek ölmedin? Bu senin bedenin mi sanıyorsun? Madem ölmedin hayatının geri kalan dönemini neden hatırlamıyorsun anlat bana dedi.

Sadece sustum, neler olduğunu biliyormusun? Diye sordum. Evet gel dedi ve beni bir zaman kapısından geçirdi. Her taraf beyazdı, bembeyaz bir boşluktaydım, yanımdan bir anda kayboldu ve geçmişini görüceksin sadece odaklan dedi ve sessizliğe geçti. Bende uyuyakalmışım, gözlerimi açtığımda, yanımda bir kadın vardı göbeği şişti ve suyum geldi diye bağırıyordu, ben afalladım ne demek suyum geldi? Sen kimsin dememe kalmadan bağırmaya başladı “ölüyorum yardım et, azer lütfen sevgilim” dedi.

Bende onu kucaklayıp evden çıktım, arkamdan bi kadın telaş içinde geliyordu bekle oğlum bekle diyodu ve arabaya üçümüz bindik. Yolda giderken bi yandan bunları ne zaman yaşadım diye düşünürken bi yandan da neler olucağını anlamaya çalışıyordum. Hamile kadının karım olduğunu düşündüm, dönüp nasılsın demek istedim arkaya bakmamla arabayı duvara vurmam bir oldu, son duyduğum şey üç hastayıda kaybettik oldu. Ne demek kaybettik? Kendime soru sorarken dışarıdan bir ağlama sesi duydum kafamı kaldırıp sese doğru gittim, ağlayan babamdı bir yandan karım diyor bir yandan benim ve gelininin durumuna yanıyordu.

Ama benim tanıdığım babam bu değildi. Neden böyle oldu diye düşünürken o yaşlı kadın geri geldi ve elimden tutup gidiyoruz dedi.Nereye gidiyoruz, ne öğrenmem gerekiyordu? Diye sordum, madem öldüm medyum ve paimonla olan sorunum da neydi? Diye sordum, konuşmaya başladı. O konuştukça herşeyi öğrendim. Meğer biz 4 yıl evvel ölmüşüz, ama babamın Paimon'a verdiği sözden dolayı annem ve benim ruhum dünyada kalmış ve medyum bize ulaşana kadar bedensiz kalmışız. Medyum bize ulaşınca kurban olma vaktim gelmiş ve Paimon'a verdiği sözü yerine getirmeye çalışmış.

Tabi kurban olan medyum olmuştu. Peki Paimon'un kurbanını da verdim, ben neden burdayım? Nereye gidicem diye sorduğumda. Artık uyanma vaktin geldi dedi ve bu sefer karanlık bir bölgede beni bıraktı.Tekrar uyuyakaldım, birinin sarsmasıyla uyandım ve gözlerimi açtığımda bir evin bahçesinde uyuyakaldığımı gördüm. Yanımda eşim vardı. Artık yanımıza geri geldin. Oğlumuz seni çok merak ediyor yarınlar seninle, yarınlar dolu dedi. Artık eşim ve oğlumlayım. Herşey in düzeldiğini hissediyordum, eşime dönüp kaç yıldır bekliyorsun dedim, 4 yıl dedi ve oğlumuzun doğum gününde geldin ne güzel ama dedi, peki annem dedim? O seni buraya getirdi, o hep seni aradı ve en sonunda buldu gel şimdi çocuğumuzun yanına gidelim dedi ve evimize gittik. Nihayet aradığım huzuru bulmuştum, hayatımı öğrenip beni kurban eden babama cezasını çektirmiştim. Karım ve çocuğumla birlikte cennettin bir bahçesinde huzur içinde bir yaşam sürme fırsatı yaşıyorum. Artık hiçbir sıkıntı yok sadece onlarla mutluyum.
bu başlıktaki tüm girileri gör