icarus

Valar dohaeris
Kral Minos'un başı Minotauros adlı boğa başlı, insan vücutlu bir canavar ile büyük dertteydi. İşin en kötüsü de kralın eşi Pasiphae'nin tanrılar tarafından cezalandırılıp bu yarı boğa, yarı insan bir çocuğu doğurmuş olmasıydı. Çevresine zarar veren bu canavar için Kral Minos çözümü onu hapsetmekte bulur.

Bunun için Yunanlı ünlü mimar Daedalus'u çağırır. Daedalus başarılı bir mucit ve mimardır. Kıskanç insanların kışkırtması sonucu, kendi ülkesinin kralı onu sürgün edince Girit Adası'na gitmişti. Kral Minos Daedalus'un adaya geldiğini duyar ve onu çağırtır. Kendisinden karmaşık yollar ve odalardan oluşan büyük bir kale yapmasını ister. Bu öyle kompleks bir yapı olacaktır ki, içeri giren tekrar dışarı çıkış yolunu bulamayacak ve böylece canavar Minotauros burada hapsolacaktı. Canavarı beslemek için de Atina'da dahil çevre gölge şehirlerinden 7 erkek, 7 kadın kurban kaleye konulacaktı.

İşte bu görevle Daedalus ve oğlu İcarus “Labyrenthos” diye adlandırılan bu muhteşem kaleyi inşa eder. Hatta namları ve başarıları öyle uzun sürer ki, o zamandan sonra yol bulmakta zorlanılan yerlere “labirent” denir.

Çevre şehirlerden alınan kurbanlar, insanları isyan ettirir. Ama bir şey yapamazlar. Bir gün Thesseus adında bir kahraman Atina şehrinden çıkar, bu adaletsizliği düzeltmek ister ve Labyrenthos'a kurbanlarla birlikte girer. Daedalus'tan aldığı akılla Labyrenthos'ta yolunu bulan Thesseus ortada Minotauros'u bulur ve öldürür. Bu başarısı sonrası Kral Minos'un kızı ona aşık olur ve birlikte adadan kaçarlar.

Olaylara çok kızan Kral Minos, Daedalus ve oğlu İcarus'u Labyrenthos içindeki bir kuleye kapatarak cezalandırır. "İyi bir amaç için bile olsa bir hapishane inşa edenler" ne acıdır ki kendileri de artık hapistedirler. Kurtulmak için kuleye gelen kuşların dökülen tüylerini balmumuyla birleştirerek ve kolları ve sırtlarına yapıştırarak kanat yaparlar ve kuleden uçarak kaçarlar.

Bu muhteşem kaçış planının başarıya ulaşması için Daedalus oğlu İcarus'a “ne alçaktan, ne de yüksekten” uçmasını tembihler. Denize yakın uçarsa, kanatlar nem alacak ve ağırlaşacaktır. Güneşe yakın uçarsa da, balmumu eriyecek ve kanatları bozacaktır. Her iki durumda da düşecektir. "Bu dengeli ve ölçülü olması gerektiğine" dair bir öğüttür aslında.

Ancak İcarus gençtir ve kaçmanın verdiği geçici özgürlük duygusundan gelen zafer hissi ile henüz kendi coşku ve tutkusunu kontrol edememektedir. Uçmanın ve bu özgürlüğün verdiği büyük bir zevk ve huşu içinde güneşe doğru yükselen İCarus'un kanatları, eriyen balmumu ile bozulur ve İcarus Güneşe ulaşma hırsı sonucu düşer. İcarus Ege Denizi'nde Sisam Adası yakınlarına düşerek hayatını kaybeder. Bu yüzden bu bölgeye İkaron Denizi de denir.

mitolojiye farklı gözlerle bakıldığında insana bilgeliğe dair güzel dersler verebilir. İcarus efsanesi de işte bu türden bir hikayedir. Özgürlük için verilen mücadelenin, özverinin ve çabanın olduğu kadar, o özgürlüğün kazanıldıktan sonra nasıl kibre ve yakıcı bir tutkuya dönüşüp insanı yakıp küle çevirebileceğinin de güzel bir dersidir. Hayat risk almadan bizi büyütmez. Daedalus ve oğlu İcarus risk almasalar uçamazlardı. Uçma korkusu yaşasalar uçamazlardı. O yüzden hep büyük düşünüp, sıradan olmak yerine büyük sonuçlar peşinde koşmalı insan... Hayalleri peşinde koşmalı. Ama tabii ki kendini İcarus gibi kaybetmeden, tutku ve hırsının kölesi olmadan.
(bkz:yunan mitolojisi)
2