fenerbahçe erkek basketbol takımı

neptune
biz fenerbahçe taraftarının, ne kadar övünse yetersiz kalacağı güzellikte ki bir takımdır. gerçekten, gerek tüm organizasyonlarda yaşadığımız "zirve heyecanları", gerekse bu heyecanların sonunda gelen şampiyonluklar anlamında, olağanüstü bir sezon geçirdik. avrupa kıtasında yer alan bir basketbol takımı için, bir sezonda yaşanabilecek tüm güzellikleri bize yaşatan, başta coach zeljko obradovic olmak üzere, kadromuzda bulunan tüm oyuncularımız, teknik ekibimiz, yönetim kadromuz, başkanımız aziz yıldırım ve tabii muhteşem taraftarımıza sonsuz teşekkürler. şüphesiz ki, tarihe adımızı altın harflerle kazıdık. söz konusu bu başarı, bizi sadece yurt içinde değil, yurt dışında da saygı duyulan bir takım haline getirdi. artık fenerbahçe avrupa basketbolunda bir marka haline geldi. marka haline gelmek ise, tek başına bu sezon ile alakalı bir durum değil. zira 3 sene üst üste euroleauge' de final four a kalıp, bunların ikisinde final oynayan ve birini kazanan bir takımdan söz ediyoruz. yani "tesadüfi" bir başarı yok ortada. aslında çok çok zor olsa da, her takımın euroleague şampiyonu olma ihtimali şüphesiz ki vardır. ancak marka olmak için bu başarının sürekliliği şarttır. işte fenerbahçe erkek basketbol takımının "gerçek başarısı" da burada yatmaktadır. şahsi fikrim, bu değeri daha uzun yıllara yaymak ve taşımak artık mümkündür ve demin saydığım mevcut tüm faktörler "kurumsal" bir niteliğe dönüştüğü için, gerisi de gelecektir. cska moskova, real madrid, olympiakos gibi marka değerini çok önceden yakalamış takımların yanında, artık fenerbahçemizin de yer aldığını bilmek başlı başına mutluluk kaynağıdır.

euroleague şampiyonluğunun keyfini sürmeye devam ederken, hemen akabinde ezeli rakiplerimizden beşiktaş ile karşılaştığımız, spor toto basketbol süper ligi final serisinde 4-0'lık net bir sonuç ile gelen dünkü şampiyonluk, kesinlikle ve kesinlikle çok önemli ve anlamlıdır. ve söz konusu keyfimize keyif katmıştır. açıkçası ezeli rakibimizin gerek sezon boyunca, gerekse final serisinde ortaya koyduğu mücadele de takdire şayandır. zira seriye başlamadan 1 hafta önce euroleague şampiyonluğu apoletini takmış bir takıma karşı, gerek basketbol şubelerine ayırdıkları bütçe farkı, gerekse "basketbol kültüründen" henüz nasibini almamış bir taraftar kitlesine sahip olmalarına karşın, takım olarak kelimenin tam anlamıyla, terlerinin son damlasına kadar mücadele etmişlerdir. karakterli bir takım duruşu sergilemeleri, final serisindeki tüm maçların dengeli bir pozisyonda geçmesine, ve seyir zevki açısından da, finale yakışır bir tablo ortaya çıkmasına neden olmuştur. nitekim serinin son 2 maçının normal süresi beraberlik ile tamamlanıp, uzatma süreleri sonucunda kazanan belli olmuştur. ve ikisinde de beşiktaş'ın önde olduğunu ve fenerbahçe'nin mucizevi geri dönüşler yaşadığının altını çizmekte fayda var. dünkü son maçın nasıl bir mücadeleye sahip olduğunu izleyemeyenler için, maçın 3.çeyreği ve sonrasının yer aldığı görüntüleri izlemekte fayda var ;



futbolu da çok seven bir taraftar olmama rağmen, basketbola duyduğum sevginin "spor sergi sarayının" açık dönemlere, dolayısıyla; calvin roberts'lı, paul dawkins'li, efe aydan'lı, erman kunter'li ve aytek gürkan'lı yıllara kadar dayandığını bilinmesini isterim.

basketbol, ana vatanı kabul edeceğimiz amerika birleşik devletleri haricinde, çoğu zaman için; komşumuz yunanistan, dağılan yugoslavya ve s.s.c.b topraklarında da futboldan daha fazla ilgi gören bir spor dalıdır. diğer ülkelerde ise takım sporları açısından futboldan sonra ikinci sıradadır demek genel olarak çok yanlış bir ifade olmaz. gerek futbolu, gerekse basketbolu yakından takip eden biri olarak; iki sporun, sporcu kimlikleri ve camia kıyaslaması açısından, oldukça farklı bir profil çizdiğini söylemem mümkündür. basketbolun daha elit bir kesime hitap eden spor dalı olduğu ve izleyici profilinin, kültürel açıdan daha eğitimli insanların takip ettiği bir spor olduğunu söylemek de çok yanlış bir tespit olmaz. elbette benim gibi hem futbolu takip edip, hem de basketbol sever olup, her iki tribünde de bulunabilen taraftarlar da mevcuttur. öte yandan futbola övgüler düzüp, basketbola burun kıvırmak, cehaleti savunmak ile eşdeğer bir kavramdır. zira dediğim gibi camia açısından bakıldığında, basketbol camiasının genel kalitesi, çok daha farklı bir konumdadır. ancak bu durum futbola da burun kıvırmayı elbette gerektirmez. neticede görsel açıdan hangisi sizi daha fazla tatmin ediyorsanız o yöne ilgi duyarsınız. bu tamamen kişisel bir tercih. aynı şey diğer spor branşları için de geçerli elbette. aynı şekilde başarı kıyaslaması yapmayı da doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. her spor branşına, kendi içinde değerlendirmeyi gerektirir. bu nedenle, futbolda galatasaray'ın uefa kupası ve süper kupayı kazanmış olması ile fenerbahçe'nin euroleague şampiyonluğunu kıyaslamak, amasya elması ile diyarbakır veya adana karpuzu'nu kıyaslamak kadar abes ve gereksiz bir karşılaştırma yapmak demektir.

son olarak basketbolu ve fenerbahçe basketbol takımını, sadece spor olarak değil, başka nedenlerden dolayı bu kadar yakından takip etme nedenime gelince. aşağıda linklerini vereceğim videoları izlemenizi rica edeceğim. buram buram kalite kokan bu röportajlar bile, bu camianın geneline saygı duymak için, şahsım için yeterli bir nedendir ;



9
deist imam deist imam
Bir galatasarayli olarak oncelikle bu sezon icin tebrikler. Marka olma konusunda ise fenerbahce henuz çok baslarda bana gore. Avrupanin marka takimlari tamamiyle kendi yetistirdikleri oyunculara bagli sistemle basari kazanirken fenerbahce yuksek sponsor ucretleri ve obradovicle kazandi bu basariyi
deist imam deist imam
Benim dusunceme gore fenerbahce esas obradovic sonrasinda ve kendi olusturdugu bir sistemle basarili olursa marka haline gelebilir
deist imam deist imam
Bu arada bir elestirim daha var. Bence kazanilan hic bir basari tesadufi sayilmamali
neptune neptune
Öncelikle hem tebrik, hem fav için teşekkür ederim. Açıkcası marka takımlar ile ilgili yorumunda katılmadığım bir nokta var.Şayet yazımda geçen marka takımların kadrolarını incelersen, çoğunun yetişme yerlerinin farklı olduğunu görebilirsin.Basketbol da alt yapı şüphesiz ki, diğer tüm branşlarda olduğu gibi çok önemlidir, buna katılıyorum. Ancak marka değerinden bahsederken, euroleague gibi, avrupa basketbolunun, uluslararası alandaki en büyük organizasyonunda, sürekli olarak yer almak, dahası sürekli olarak final gruplarına kalmak ve hatta final-four oynamaktan bahsediyorum.
deist imam deist imam
Galiba ufak bir hata yapmisim ona aciklik getireyim. Kendi yetistirdigi oyunculari elbette butun kadrosunda kullanmiyo takimlar. Ama barcelonada navarro real madridde llull panathinaikosda yillarca diamantidis olympiakosda yillardir printezis ve spanoulis gibi kendi ulkesinin basketbol kulturunde yetisen oyuncular takimin esas beyni oluyo. Olympiakos bu yil 10 milyonluk butceyle final oynadi. Kendi öz kaynaklarini bir sistem icinde cok iyi gelistirmisti. Fenerbahce eger ileride bunu basarip obradovic gittiginde de euroleaguede basarili olabilirse esas o zaman marka olur diye dusunuyorum
neptune neptune
Fenerbahçe, Ülker grubu ile birleşmek ile o yöndeki adımı, neredeyse 10 yıl önce attı.Sadece sponsorluk anlamında değil, Türkiye'de amatör şube olarak görülen basketbolu daha üst seviyeye çekme adına bir yerde elzem bir hareketti bu. Öte yandan elbette markalaşma-başarı sürecinde dışardan gelecek oyuncular haricinde, teknik ekip,coach gibi faktörlerde yatsınamaz.Obradovic'in ve teknik heyetin bu anlamda aslan payını hak ettiğine katılıyorum. Ancak benim düşünceme göre, maddi anlamda destek görmeye devam ettiği sürece, Fenerbahçe basketbol takımı artık bir cazibe merkezi olmuştur bile.Yani bugün Avrupa'da yeteneği en üst seviyede olan oyuncuların, Fenerbahçe forması giymek için kafalarında bir soru işareti kalmadığını düşünüyorum.Hatta çoğu bunun için menajerlerine talimat bile veriyordur.
neptune neptune
tesadüfi kelimesini de açmak isterim. burada başarıya bakış açısı önemli kanımca. derdim küçümsemek değil. zira gazozuna maç yapılsa ve kazanılsa bile elbette o da başarıdır :) ancak söylemek istediğimi sanırım şu örnek daha iyi açıklar. malum türkiye'de futbol denilince akla 3 büyükler gelir (4 bile demedim bakın). yine bildiğiniz üzere bursaspor kulübü, tarihinde 1 kez lig şampiyonluğu yaşamıştır. başarı mıdır ? şüphesiz ki evet. öte yandan 3 büyükler ile aynı kefeye koyma şansımız var mı ? bence hayır. ki tarihinde 6 kez şampiyonluk görmüş trabzonspor bile ancak o dönem sonunda listeye dahil edilmiştir.şu an da 4. büyük olup olmadığını size bırakıyorum. o nedenle dedim ki fenerbahçe'nin başarısı tesadüfi değildir.zira 3 sene üst üste final four oynamak, ancak ve ancak büyük takımların yapabileceği bir şeydir. yoksa elbette her başarının ayrı bir hikayesi vardır. bakın siz galatasaray taraftarısınız, pek çok galatasaray taraftarı öncelikli olarak uefa kupasının kazanılmasını ön plana çıkarır. oysa aynı yıl şampiyonlar ligi şampiyonu real madrid'i yenerek süper kupayı da müzesine götürmüştür galatasaray. kupa büyüklüğü açısından bana göre süper kupa'yı kazanmak uefa kupasını kazanmaktan bile önemlidir. ancak uefa kupası, uzun ve yorucu bir periyot sonunda kazanılan bir kupa iken, süper kupa tek maç üzerinden oynanıp kazanılmış bir kupadır. yani galatasaray taraftarı da haklı olarak öncelikle bizim uefa kupamız var söylemini daha ön planda tutmuştur. işte buradaki temel başarı kıstası neyse benim başarıya bakış açımda budur.
deist imam deist imam
Gecenin bu vaktinde benim yazdigim bir seye cevap verdigin icin cok sagol. Bu sozlukte spor(ozellikle de basketbol) konusunda kisa da olsa boyle iyi bir sohbet etmek benim icin bir sereftir. Bu arada bence de super kupa daha buyuk basari ama uefa kupasi ilk kupa oldugu icin bu kadar efsanelesti ve degerlendi
neptune neptune
gayet medenice ve olgunlukla eleştirilerde bulunup yazımı değerlendirdiğin için, asıl ben teşekkür ederim. Ben de büyük keyif aldım inan. Özet geçme konusunda tam anlamıyla "yeteneksizim" :)) bunun için ise özür diliyorum :)
bu başlıktaki tüm girileri gör