cadılık ve malleus malificarum

vaybanavaylarbana
Malleus Maleficarum yani cadıların çekici 1486 yılında ünlü cadı avcısı Handrick Grammer tarafından yazılmış cadılara dair en kapsamlı eserdir. Herkesin cadılığı kavramasını sağlayacak kadar açık bir dille latince olarak yazılmış yetkin bir metindir. 30.000 den fazla kopyası basılmıştır. "Cadılık" kavramı kültürel bağlamlarda olumlu ya da olumsuz anlamlar içerebilir. Örneğin Eski Hristiyan Avrupa'da cadılar şeytanî güçlerle ve şeytanla ilişkilendirilirlerken, modern çağda, günümüzde, cadılar kendilerini iyilikçi ve ahlak olarak da olumlu insanlar olarak tanımlamakta, diğer insanlarca da böyle tanınmaktadırlar. Tarihî örneklerde cadıların çoğu kadın olmasına rağmen, erkekler de cadı olabilirler. Erkek cadılara ise, gerek tarihte, gerek mitolojide, büyücü adı verilmiştir. Uygulamalar ve inançlar, her ne kadar çeşitli kültürlerde tanrılar ve ruhlarla yoğun ilişki içindedir. Çoğu kültürde cadılık dinî uygulamalar, ölümden sonra yaşam, ruhlar, sanrılar, paranormal olaylarla iç içedir. Cadılık, genel olarak büyünün kullanım alanı olarak karakterize edilmiştir.
Cadılık Kendi içerisinde 5 e ayrılır. Bunlar şu şekildedir.
Gardnerian: Çağdaş Cadılığın babası olarak söz edilen Gerald Gardner tarafından kurulmuştur. Gardnerci cadılık,katı bir şekilde Gerald Gardner'in kendi yazdığı Gölgeler Kitabı'na dayandırılır.O'nun ritüellerine bağlı kalınır.
Alexandrian: Alex ve Maxine Sanders tarafından kurulmuştur. Gardnerian'lara göre daha ılımlı ve esnektir.
Miras: Aileden gelip, kuşaktan kuşağa aktarılan cadılıktır.
Geleneksel: Geleneksel cadılar, cadılığı içgüdüsel olarak uygulayanlardır. Genellikle cadılığı daha keşfetmeden, maji uygular ve yönergeleri öğrenirler.
Hedgewitch: Çalışmaları tamamen toprak ve doğaya dayanan cadılardır. Hemen hemen sadece, otlar ve bitkilerle çalışırlar.
Cadılar, bu geleneklere bağlı kalarak Münzeviler ya da Cadılar Meclisi denen gruplar halinde çalışırlar. Cadılar Meclisi, belirli aralıklarla buluşan ve birlikte çalışan bir cadı grubudur. 13 kişiden oluşmak zorunda değildir. Ama 3'ten fazla kişi barındırmalıdır.
Kendi başına çalışan cadıya, "Münzevi Cadı" denir. Aynı cinsiyette bile olsa, birlikte çalışan iki cadının ilişkisine de "ortaklık" denir.

Cadı Avı

Tarihte ilk olarak eski Roma'da karşımıza çıkan cadıları Ortaçağ boyunca ve yakın tarihe kadar Avrupa'nın her ülkesinde ve yakın bir döneme kadar da Güney Afrika'da bulmak mümkün. 430′lu yıllarda büyü, iyi veya kötü bir özellik taşıyıp taşımamasına bakılmaksızın şeytanla yapılmış bir anlaşmanın sonucu olarak kabul edildi; oysa eski Roma'da sadece kötü büyüler bir yargı suçu sayılıyordu. Büyünün suç sayılmaya başlaması ile cadı avcılığının temelleri de atılmış oluyordu. Teolog B. Von Worms (965-1025) cadıların şeytanla işbirliğine girdiğini ve Hıristiyanlığa karşı savaşan kafirler olduğunu açıkladı. Bu, özel olarak kadınları ifade etmemesine rağmen kadınların maruz kaldıkları bir suçlamaydı. Yasal olarak ilk cadı yargılanması 1204 yıllında gerçekleşti.


1080 yılında Papa Gregor VII yaşanan büyük bir doğa felaketinin ardından yaptığı açıklamada bu olayın tanrının bir cezası olduğunu, ölmüş olan suçsuz kurbanların intikamı sonucu geliştiğini ve sadece bu öfkenin giderek artacağını ifade etmesinden sonra 1115 yıllında otuz kadın aynı günde yakılmıştır. 1585 yılında Trier'de o kadar çok kadın cadılık suçlaması ile yakılmıştı ki, iki köyde sadece iki kadın kalabildi. 1630 yılında ise Würzburg Bischof'u 1200 kadın ve erkeğin yakılmasına neden oldu. Toplu halde cadıların yakılması veya linç edilmesi olaylarının benzerlerini tarihte sıkça görmek mümkündür. Bu sayı bazen bir kaç ay içinde 250′den fazla kurbanı kapsamaktaydı. Bazı tek olaylarda sayı 500′ü bile buluyordu.

15. yüzyılda Papa cadıların gece uçtuğunu söylediği için, gece sokakta yalnız yürüyen yaşlı kadınlar şeytanın toplantısına gitmekle suçlanabiliniyordu. Kadınların süpürge ile uçtukları iddia edilen bu yıllarda Leonardo de Vinci ilk uçak modelini çiziyor ama uçma denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu.
Türkiye'de Cadılık
Türkiye'de ise durum sanıldığından daha karmaşık. Osmanlıdan günümüze kadar Halk arasında cadılık her ne kadar hoş görülmemiş olsada devlet politikası olarak nitelendirilebilecek bir kanun yahut dayatmaya rastlanmamışsa da cadılık Avrupada ki kadar gün yüzüne çıkmamıştır. Tarihi kaynaklarımızda bu konuya dair abartılı anlatımıyla evliya çelebinin seyahat namesinde geçmektedir.
Evliya Çelebi, hicri 1076 şevvalinin 20. gecesi Hatukay Çerkez diyarının 300 küsur haneli Pedsi köyünde cadıların gökyüzündeki savaşına şahit olur. Zifiri karanlık bir gecede yıldırımlar aniden kıyametler gibi kopmaya başlar. Ortalık Çerkez kadınların nakış işleyebilecekleri kadar aydınlanır. Durumdaki anormalliği sezen Evliya civardaki Çerkezlere sorup, “vallahi yılda bir defa böyle karakoncolos gecesi olur, Çerkez cadıları ile Abaza cadıları göklere uçup vuruşurlar” cevabını alır. Sonra da dışarı çıkıp korkmadan seyr-i temaşa etmesi tavsiye edilir. Yetmiş, Seksen kişiyle birlikte dışarı çıkan Evliya, büyük ağaçlar, küpler, tekneler, hasırlar araba tekerleri, fırın söykeleri ve daha nice benzer eşyalara binmiş Abaza cadılarıyla, at ve sığır leşlerine, deve ölülerine binmiş, ellerinde yılanlar, at deve kelleleri olan Çerkez cadılarının savaşa tutuştuğunu hayretler içerisinde görür. Tam 6 saat süren bu vuruşmada kulakları sağır eden bir gürültü ortalığı kaplar. Havadan yere keçe, sırık, küp, tekne, kapı gibi eşya parçalarıyla, araba tekerleri, en nihayet at, insan ve sair hayvan uzuvları yağmaktadır. 7 Abaza cadısı ve 7 Çerkez cadısı sarmaşıp yere düşerse, Çerkez cadıları hemen 2 Abaza cadıyı kanlarını emerek öldürür ve ölülerini ateşe atarlar. Horozların ötmesiyle biten savaşın ardından (Cadılar)da giderler. Evliya, bu olayı görüp hayretler içinde kaldıklarını belirterek, ahali de 40 – 50 yıldan beridir bu denli şedid bir “karakoncolos gecesi” görmediklerini söyler.
Ayrıca Kaşgarlı Mahmudun divan-ı Lugat ül türk adlı eserinde cadılar konusuna değinmiştir.
Şeyhül islam Ebu Suud efendide bazı cadı hadiseleri konusunda fetva vermişse de bu fetvalar günümüzde kayıptır.
Eldeki veriler ışığında şu ana kadar cadılık ülkemizde bireysel ve çok ender olarak algılanmışsa da aslında gerçek böyle değildir. Ülkemizde birkaç asırdır faaliyet gösteren bir cadı tarikatinden bazı araştırmacılar tarafından ara sıra bahsedilmişse de bu tarikate dair her hangibi bir delil bulunamamıştır ancak 150 kadar üyesi olduğu düşünülen tarikatten bir cadı ile maji bilimci Murat Öztürk'ün yaptığı röpörtaj ve çektiği fotoğraflar bu iddiaları tamamen doğrulamıştır.