adem

valonqar
hakkında bazılarının "yalan, uydurma, sözde peygamber" dediği kişi. evet bunu anlıyorum ve anlayışla karşılıyorum. çünkü inanmıyorsun ki bu gayet normal.

ama bazıları var ki ne desen boş. "kadının sözünü dinlediği için cennetten kovulmuş." madem okumadım yaratılış'ı, ben burada sana anlatayım güzelce. ki başka yerde söyleme bunu. uzun bir yazı olacak. umarım okursun sevgili kardeşim. pek sanmıyorum ama.

Diyelim ki bir çocuğunuz olacak. Çocuk daha doğmadan önce ona mükemmel bir oda hazırlarsınız. Ayıcık resimli perdelerden tutun, minik tırnak makaslarına kadar her şeyi alırsınız. Hiçbir şey eksik bırakmazsınız. Tabii ki doğum en kaliteli hastanede gerçekleşir. Sonra kendisine en şık elbiseleri alırsınız. Büyüdükçe tüm ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılarsınız. Onu iyi okullarda okutursunuz ve kendini geliştirmesi için her türlü imkân da sağlarsınız. En önemlisi çocuğunuzu bütün yüreğinizle seversiniz ve zamanla aranızda çok kuvvetli bir bağ oluşur. Çocuk tüm dertlerini sizlerle paylaşır ve hep sözünüzü dinler.

Yıllar geçer ve lise dönemi başlar. Olan olur, çocuğunuz lisede yaramaz gençlerle takılmaya başlar ve huyu suyu değişir. Karşınızda ayıcıklı perdenin altında yatan, baktıkça bakmak isteyeceğiniz o çocuk yoktur. Bu durumu düzeltmek için elinizden geleni yaparsınız ve çocuğunuzu sık sık uyarırsınız. -allah sevgidir adlı kitaptan alıntı-

öncelikle allah, adem ve havva'yı uyardı. "şu ortadaki ağacın meyvesinden yemeyeceksin. yersen ölürsün" diye. ardından şunlar yaşandı: “RAB Tanrı‟nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten
"Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin" dedi mi?" diye sordu. Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, ama Tanrı, "Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz"” dedi. Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, “çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.” (Yaratılış 3:1-7)

Mesele belirgin bir meyveyi yiyip yememek değildi; asıl mesele itaat ve sadakat sınavıydı. Doğal olarak Tanrı, insanların Kendisine güvenip tapınmalarını istiyordu, fakat daha da önemlisi bunu kendi özgür iradesi ile yapmalarını arzuluyordu.

Dikkat edersek Havva'nın bu günahı tek başına değil kocası Adem'le birlikte işlediğini fark edebiliyoruz. Hemen bunun ardından ikisi çıplak olduklarını anladılar, yani ilk masumiyetlerini ve kutsallıklarını yitirdiklerini hemen fark ettiler. Bir anda suçluluk duygusu oluverdi. Sonra kendilerine önlükler yapıp çıplak bedenlerini örtmek istediler. Esas ayıplarını ört pas etmek için çözümler uydurmaya çalıştıklarını görüyoruz. Aslında o günden bu yana insanlar hep günahlarını örtecek ve gururlarını koruyacak çareler peşindedirler, ama bunların hiçbiri işe yaramıyor. çünkü kendi gücümüze dayalı yöntemlerle içimizdeki günahı örtmek ya da ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bölümün devamındaysa günaha bulaşmış Adem ve Havva'nın Tanrı'yla karşılaşmalarını okuyoruz. yani adem, karısına uyduğu için değil o ağaçtan yediği için cezalandırıldı. zira tanrı, yedikleri takdirde neler olacağını adem'e bildirmişti.

yine bunu okuyup "güzel masalmış" diyenleriniz olacak, deyin, deyin ama bilip bilmeden de konuşmayın.
bu başlıktaki tüm girileri gör