sekterizm

kanellos
Sekterizm doğru olarak kabul edilen bir şeyin hiçbir şekilde değişmeyeceğine inanarak, dışarıdan gelen her türlü (yıkıcı ya da onarıcı) eleştiriye kapalı olmaktır. Bunun sonucunda bencilliğin temelleri atılır ve paylaşımdan, dayanışmadan uzak bir algı, sonrasında da kişilik ortaya çıkar.

Bunun beraberinde bazı temel gerçekliklerin ayakta kalması içinde sekterizm tek çözüm olabiliyor. Bunun tahlilini yapmadan önce değerlendirmemiz gereken koşulların neye göre tanımlanacağıdır. Mesela temel gerçeklik nedir? İçinde yaşadığımızın hayatı geçmişiyle, geleceğiyle ve şu anıyla değerlendirdiğimizde koşulların ve etkenlerin genel bütününe dinamik diyebiliriz. Bu dinamikler toplumsal faktörleri yönlendiren güçtür keza her toplumunda kendi iç ve dış dinamikleri (toplumun kendi geçmişinden edindiği, varlığının beraberinde gelişen ve şekillenen etkenler iç, toplumun kendi benliğinden yabancı ancak inorganik olarak bağlı bulunduğu etkenler dış dinamiklerdir) vardır. Sekterizme yaklaşımımız da bu dinamikler üzerinden olmalıdır. Tarihin bize gösterdiği üzere hiçbir dinamik sabit değildir. Etkenler, koşullar her zaman farklılaşabilir. Sabit olmayan bir gerçekliği sekter bir şekilde algılamak; algılayan bireyin veya toplamın zamanla değişen dinamiklerden kopmasına neden olur. Bütün bu dinamiklerin dışında sabit olan; ihtiyaç olarak değerlendirilen ve eksikliğinde var olunamayan doğrulukların sekterist algıyla değerlendirilmesi gerçekliğin soyutlamaya dönüşüp algı kırılması yaşamamak için zorunludur. Aksi halde kendi iç buhramında çürüyen nihilizm gibi fikir akımları ortaya çıkar.

Sekterizmin varoluş sebebini sorgularsak, varolduğu koşulların hiçte sağlıklı düşünülebilen koşullar olmadığını görebiliriz. Kapalılık ve darkalıpçılık yeri geldiğinde hayatta kalmak için bile zorunlu kılınabilmiş olabilir. Bugünün koşullarıyla her ne kadar yabancılasakta; sekterizm geçmiş tahlildeki olumsuz dinamiklerin değişkenliğinden fiziken kurtulsakta algısal olarak hala sıyrılamadığımızın göstergesidir. Her şey gibi sekterizmde ihtiyaçtan dolayı varolmuştur. Sekterizmin en büyük besin kaynağı bencilliğin ve bugün kapitalizmi besleyen bir çok olumsuz algı kültürünün orta çıkmasının temel sebebi aslında yokluktur. Hayat koşullarının yokluğuyla gün yüzüne çıkan olumsuz dinamikler hem teorik hemde pratik olarak kendilerini varetmişlerdir. Dinamiklerin dışında kalan va asla değişmeyen gerçeklikler kritikleştiği zaman ortaya çıkan savunma mekanizması bu gerçekliklerin hala kritikliğini korumasından kaynaklı savunma mekanizmasınıda algılarımıza kazımış durumdadır.

Eleştirilen sekter algının bireysel olarak yok olması tamamıyla mümkün değildir çünkü sekterizmi vareden gerçeklikler yok olmadığı sürece bu algıda ortadan kaldırılamaz. Bu eksikliğin tespitiini yapıp çözümünü üreten fikirlerde tamamen olmasada en minimal ölçüde ortadan kaldırmak istenilen fikri en başta kendilerinden soyutlamalıdırlar. Her varlığı tez olarak değerlendirirsek her tezin bir anti-tez'i ve birleşimlerinden de yepyeni bir sentezleri vardır. Eleştirdiğimiz sekterizm bir tezdir ve bu tezin olumsuzlaması; içinde asla barındıramadığı paylaşma, dayanışma, algıda somut – soyut mülksüzlük bilincidir. Dinamiklerin değişebilirliği gerçekliğini içselleştirerek kendi temellerini sağlamlaştıran anti-tez beraberinde sentezi de koşulların en ağır bastığı doğrultuda vareder. Mühim olan sekter çizginin kaldırılabilirliğinden öte sekterizmi var eden koşullara inisiyatif bir anti-tez koşulları oluşturmaktır. Bencil bireye karşı kolektif özneden başlayan bu süreç devletleşmekten komüne kadar uzanan bu süreçte algısal bütünlük koşulları; yepyeni bir süreci, sentezi doğuracaktır.