raf

kanellos
grubun kökeni 1960'ların sonlarında batı almanya'daki öğrenci protestolarına dayanır.

türkçe açılımı kızıl ordu fraksiyonu

almanyada bulunan silahlı illegal bir yapılanmadır. devrimcilerdir.
sayısız banka soygunu, devlet binası ve yandaş medya binası kundaklama eylemleri gerçekleştirmişlerdir.

ulrike meinhof en sağlam teorisyenleri ve ajitatörlerindendir.

şehir gerillası olarak tanımlıyordu. raf 1970'lerden 1998'e kadar faaliyetteydi ve özellikle 1977 yılında alman sonbaharı olarak bilinen ulusal krize yol açan eylem dahil pek çok kanunen ağır suç sayılan eylem yaptı. buna karşılık batı alman hükümeti, raf'ı bir terörist örgüt olarak tanımlamıştı. 30 yıllık varlığı boyunca örgüt çoğu şoför, koruma görevlisi gibi ikincil hedeflerden oluşan 34 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. j2m ve shk gibi diğer alman militan gruplarıyla bağlantı içindeydi ve seksenli yıllarda italyan solcu grubu kızıl tugaylar, belçikalı solcu grup savaşan komünist hücreler, filistinli solcu grup filistin kurtuluş örgütü, fransız solcu grup action directe ve irlandalı örgütler pira ile de bağlantılar kurdular.

raf üyeleri teker teker tecrit hücrelerine kapatıldı ve yalnızca akrabalarının iki haftada bir ziyaret etmesine izin verildi. ensslin her üyeye verilen takma adla işleyen bir "bilgi sistemi" geliştirince, dört mahkûm tekrar iletişime geçti ve savunma avukatları sayesinde mektuplaştı.

tecrit edilmeye karşı pek çok açlık grevi başlattılar ama yemek yemeye zorlandılar. holger meins 9 kasım 1974'te öldü. protestolar nedeniyle mahkûmların durumları biraz iyileştirildi.

ikinci kuşak raf'çılar bu sırada ortaya çıktı, bunlar hapishanedekilerden bağımsız sempatizanlardı. bu durum 27 şubat 1975'te, hıristiyan demokratik birliği'nin berlin başkan adayı peter lorenz 2 haziran hareketi tarafından kaçırıldığında iyice belirginleşti. lorenz'i kaçıranlar tutuklu arkadaşlarının bırakılmasını istediler. hiçbiri cinayetle yargılanmadığı için serbest bırakıldılar, dolayısıyla lorenz de serbest kaldı. bu olay raf'ın ikinci kuşağına cesaret verdi ve 24 nisan 1975'te stokholm'deki alman büyükelçiliği raf üyelerince basıldı; başbakan helmut schmidt'in ileri sürülen istekleri yerine getirmemesi nedeniyle iki rehine öldürüldü. rehin alanlardan ikisi militanlar tarafından yerleştirilen bombaların patlamasıyla ertesi gece öldü.
21 mayıs 1975'te baader, ensslin, meinhof ve raspe'nin yargılanmasına başlandı. bu, belki de o güne kadar yapılmış en gergin ve çekişmeli alman ağır ceza davası oldu. bundestag (alman parlamentosu) önceden ceza muhakemesi kanununu değiştirmişti, öyle ki tutuklu raf'çılar ile ikinci kuşak arasında bağlantı kurmakla suçlanan savunma avukatlarının çoğu dava sürecinin dışında bırakılmıştı.
9 mayıs 1976'da ulrike meinhof hücresinde hapishane havlularından yapılmış bir halatla asılmış halde ölü bulundu. yapılan soruşturmada, başka iddiaların aksine kendini astığı sonucuna varıldı. diğer teoriler ise gruptan dışlandığı için intihar ettiği yönündeydi. bir diğer teori de alman devleti tarafından öldürüldüğüdür. fakat raf üyelerinden biri olan irmgard möller 22 yıllık tecrit cezasından sonra yaptığı bir söyleşi de şunları demiştir :
"ulrike almanya'da çok tanınan bir insandı. bir savcı şöyle bir itirafta bulunmuştu: "ulrike'yi çıldırtmalıyız ki herkes bu örgütte deliler olduğuna inansın." onun beyni üzerinde araştırmalar yapmayı bile denediler. deli olduğunu ispatlamak için tabii. daha önce de, ulrike özgür olduğu sırada, illegalite koşullarındayken bir gazetede ulrike'nin intihar ettiği haberi çıkmıştı. 1972 başlarındaydı bu olay. intihar nedeni olarak da ulrike'nin arkadaşlarıyla anlaşmazlığa düşmesi verilmişti. ama o sırada ulrike benim yanımdaydı ve haberi beraber okumuştuk. bu haberi çok tehlikeli bulmuştuk. cezaevinde ulrike ölü bulunduğunda da aynı haber gazetede çıktı. haberde andreas ve gudrun'la ayrılığa düştüğü için intihar ettiği yazılıydı. bu haber tüm gazetelerde ve ölü bulunmasının hemen ardından çıktı. uluslararası bir araştırma komisyonu incelemeler yaptı. kendisini astığı iddia edilen havlu ile yapılan denemelerde, bunun bir insanı taşıyamayacağı ve hemen koptuğu belirlendi. yani ulrike'nin kendini o havluyla asabilmesi mümkün değildi. doktorların araştırmaları sonucunda ulrike'nin boynunun asılmadan önce kırılmış olduğu ortaya çıktı. davalar o dönem yeni başlamıştı ve deliller toplanıyordu. ulrike'nin kendisini öldürmesi için hiçbir neden yoktu."
raf'ın eylemleri dava sırasında da devam etti; 7 nisan 1977'de federal savcı siegried buback, şoförü ve koruması kırmızı ışıkta beklerken iki raf üyesi tarafından öldürüldü.
28 nisan 1977'de davanın 192. gününde, kalan üç sanık, birçok cinayet, cinayete teşebbüs ve terörist örgüt oluşturmak suçundan ömür boyu hapse mahkum edildi.
atticus finch
2013 senesinde muhtemelen türkiyedeki sempatizanlarının adına böyle sağlam, başarılı bir devrimci eylem koyduğu örgüt https://fakfukfon.wordpress.com/2013/02/26/raf-harbiyede-ortaya-cikti-fakfukfon-ozel/

almanya'da bir gelenek vardır. raf 1998'de 8 sayfalık bir metinle kendini feshettiğini bildirmesine rağmen, ne zaman bir silahlı soygun, ufak çaplı bir bombalama veya polisle çatışma olsa alman korkak burjuva medyası bunu "raf'ın dirilişi" "teröristler geri mi geldi?" şeklinde haber yapar.

raf şüphesiz ki bir sınıf hareketi değildir, fakat avrupa'da uygulanabilecek şehir gerillası metodu ve devrimci örgütlenme konusunda önemli bir deneyimdir.