medyanın insan davranışlarını biçimlendirmesi

iron
Medya aracılığıyla sunulan açık ya da örtük iletilerin kabulü ya da içselleştirilmesi sürecinden sonra, izleyici/okuyucu belli başlı "davranış" örüntüleri geliştirmekte. Bu etki; şiddet sahnelerinitaklit etmek, yeni tüketim alışkanlıkları geliştirmek, modayı takip etmek, ekranda sunulan rol modellerini örnek almak gibi farklı biçimlerde ortaya çıkmakta. Yapılan yüzlerce araştırma, özellikle televizyon izleme alışkanlıkları ile şiddet eğilimi arasında bir ilişki olduğunu göstermekte. Abdurrahman Şahin'e göre, bu ilişki, televizyonun bir "günah keçisi" ilan edilmesine yol açmamalı. Çünkü bu araştırmaların çoğu neden-sonuç ilişkisine bakan araştırmalar değil. Ancak daha fazla TV izleyenlerin daha çok şiddet eğilimi sergilemesi, iki değişken arasında bir ilişkinin varlığını açık seçik ortaya koymakta. Medyanın çocuklar ve gençler üzerindeki etkisine işaret eden binlerce örnek olay da bulunmakta. Araştırmalar çocuk programlarının en çok şiddet içeren programlar olduğunu ve en çok izlenen saatlerde çocukların saatte altı ya da sekiz şiddet sahnesine maruz kaldıklarını göstermekte. Ancak şiddet sahnesine maruz kalan izleyiciler, hemen sonrasında şiddet davranışı sergilemezler. Davranış, birikimli bir sürecinsonunda gerçekleşir. Bu birikimli süreç, kaynaklarda "damla hipotezi" biçiminde de ifade edilmiştir. Bunu daha iyi ifade eden bir atasözü de vardır: "Damlaya damlaya göl olur." Abdurrahman Şahin'in verdiği örnek olay bu birikimli süreci göstermektedir.“Paducah, Kentucky'de 14 yaşında bir ilköğretim öğrencisi olan Michael Carneal tarafından işlenen bir cinayet olayı gerçekleşmiştir. Carneal, 1 Aralık 1997 tarihinde bir çocuk battaniyesine sarmış olduğu silahları, battaniyenin içinde sanat dersi projesine ait materyaller olduğunu söyleyerek okula sokmuştur. Ayrıca çantasında da dolu bir tabanca vardır. Carneal okula sabah 7:45 civarında gelir; kulaklıklarını taktıktan sonra çantadan tabancayı çıkarır. Elindeki tabancayı aralıksız olarak bir grup öğrencinin üzerine boşaltır. Yapmış olduğu sekiz el atış ile Carneal, beş öğrenciyi kafasından ve üç öğrenciyi de göğsünden vurmuştur. Bu öğrencilerden üçü hastaneye kaldırılırken ölür ve diğerleri ise yaralıdır. Carneal silahı yere bırakır ve "Lütfen beni öldürün! Bunu yaptığıma inanamıyorum!" der. Sonra da okul müdürüne teslim olur. Olay hemen incelemeye alınır. Babası, Carneal'in daha önce eline hiç silah almadığını iddia etmektedir. Bu iddianın doğru olup olmadığını kontrol etmek için bir FBI atış eğitim merkezindeki öğreticilere, eline ilk defa tabanca alan birinin atış becerilerinin ne düzeyde olacağı danışılır. Edinilen bilgiye göre, bu koşullardaki birinin bu kadar keskin nişancı olması olanaksızdır. Acaba Carneal'in babası yalan mı söylemektedir yoksa bilmediğibir şeyler mi vardır? Olayı bir gazeteci olan Grossman (1999) incelemeye alır. Carneal'in geçmişini araştıran Grossman, yaşamında daha önce bir kez bile silah kullanmamış olan Carneal'in, bilgisayar oyunu tutkunu olduğunu ve şiddet içerikli kimi oyunları binlerce kez oynadığını ortaya koyar. Carneal'in oynadığı bilgisayar oyunlarını da inceleyen Grossman, bu tür bilgisayar oyunların oynayanlara keskin nişancı olmak için gerekli motor becerileri kazandırdığını söylemektedir. Ayrıca kişi bu tür oyunları sıklıkla oynadığında, bir örtük
106kazanım olarak eğlenmeyi/eğlenceyi öldürmek ya da acı vermek ile ilişkilendirmeyi öğrenmektedir. Grossman'a göre şiddet içerikli bilgisayar oyunları, "çocuğu fantezilerini gerçekleştirmeye hazırlayan bir mekanizma" olarak işlev görmektedir. Sorgulanmaksızın alınan iletilerin davranışa dönüştüğü durumlar bununla sınırlı değildir. Diğer bir olay da, bir ve dört yaşlarında iki kız annesi olan bir öğretmen tarafından dile getirilmiştir.Çocuklar televizyonda Batman'ı izlemişlerdir. Anne sonrasında çocuklan banyoya götürüp küvetin içine bırakır. Bir ara havlu getirmek için banyodan çıkmak üzereyken, dört yaşındaki çocuğun, kardeşinin kafasını küvetteki suyun içinde tutmaya çalıştığını fark eder. Derhal bebeğe koşarak, onun kafasını sudan çıkartır ve nefes borusuna kaçan suyu çıkarmak için biraz sallar. Anne şok olmuştur. Olayı, bir faciaya dönüşmeden önce müdahale edebilecek kadar yakın olduğu için kendini şanslı hissetmektedir. Ancak biraz sonra anlar ki, büyük kızı olaydan hemen önce televizyonda izlemiş olduğu Batman'ın davranışını taklit etmiştir. Çocuk, Batman'ın bir düşmanını boğana kadar su altında tuttuğu bir sahneyi izlemiştir.”Bu iki örnek olay, medya içeriğinin çocukların davranışlarına nasıl yansıdığına işaret etmektedir. Ancak medyayı "günah keçisi" ilan etmemeye de özen göstermelidir. Çünkü bu örnek olaylar ve yapılan birçok araştırma neden-sonuç ortaya koymaktan uzaktır. Bu iki örnek olayda tek suçlu (neden) acaba medya mıdır? Dört yaşındaki çocuğa şiddet içerikli program izleten bir annenin/öğretmenin hiç mi sorumluluğu yoktur? Ya da binlerce saat şiddet içerikli oyun oynayan bir çocuğu aile denetiminden uzak tutanların sorumluluğu olamaz mı? Daha da önemlisi, acaba her Batman izleyen aynı davranışı mı sergilemektedir? İşte Medya Okuryazarlığı, dikkatleri, sadece medyanın kişilerin davranışları üzerindeki etkilerine değil, aynı zamanda kişilerin tüketim alışkanlıklarına ve ortaya çıkması olası düzmece yorumlara da çekmektedir. Bu nedenle Medya Okuryazarlığı, medyanın insan davranışları üzerindeki olumlu etkilerini de incelemeyi ve görmeyi teşvik etmektedir.Medyanın davranışları olumlu yönde etkilediği örnekler de yok değildir. En çarpıcı örneklerden biri, Meksika'da yaşanmıştır. Açılan bir okuryazarlık kampanyasına ilgi çok düşük seyrederken, popüler dizilerden birinin içeriğine yerleştirilen ince mesajlar sayesinde kampanyaya katılım yüzde 800 artış göstermiştir. Kuşkusuz medyanın bize olumlu katkısı, olumsuz etkisinden çok daha fazladır. Ancak medya işinin ve haberciliğin kendi mantığı içinde,
107olumsuz örneklerin daha çok dikkat çekmesi ve medyada daha fazla yer alması, medyanın olumlu yönlerini görmemizi zorlaştırmaktadır.