liberalizm

jakoben
en nihayetinde tarihselcilikten yoksun piyasacılıktır. yani ne demek istiyorum tarihselcilikten yoksunculuk derken... örnekle anlatırsam daha iyi anlaşılacağını umuyorum. çünkü şehadet şerbetine boşaldığımın sisteminde sözde ideolojiler yok ya... mesela cumhuriyeti ele alalım. cumhuriyet seçme ve seçilme hakkı, kadınlara okuma yazma özgürlüğü vb.. bir sürü imkan tanımıştır.. peki bu imkanlar nasıl tahrif edilir? hatta edildi... öncelikle ilkeler sadece lafla değil çevresel faktörlerle de korunmalıdır. yani, sözdecilikten çok nesnelcilik önemlidir. mesela söylemden başlayalım, ''ne bakıyorsun birader?'' cümlesi cumhuriyet öncesine ait bir cümledir. bugün ne bakıyorsun birader diyen adam kendisine bakılmasından neden rahatsız olduğunu bilmeden bu cümleyi sarf etmektedir. ''ne bakıyorsun birader zaten işim başımdan aşkın'' cümlesidir tamamı ve osmanlı feodalitesinde sürünen bir şahsa ait bir cümledir. çünkü gerçekten iş baştan aşkındır, çünkü bir halk değil ümmet olma durumu söz konusudur, birde sizinle mi uğraşılacaktır... ancak feodalite döneminde sarf edilirken bir anlamı olan ve günümüzde bir çok kez tenhada evine dönerken böbreğine bu sebepten bıçak yiyip bok yoluna giden çocuğa sebep olan bu söz, tarihsel olarak cumhuriyette anlamsızdır. cumhuriyet artık vardır, pek tabi sana, bana, bize, ben ise ona buna şuna rahat rahat bakabilirim çünkü artık ümmet değilim, işim başımdan aşkın değil, boş vaktim var sadece çalışmak için yaşamıyor, aynı zamanda hayatı tümden algılayan bir bireyim dolayısıyla belki tanımak için belki meraktan bakıyorumdur... kimse rahatsız olmamalıdır. mesela cumhuriyet öncesinde kendini toplumun genel kesiminden üstün görenlerin at arabalarını park edip tesbihlerini koydukları masalara bugün telefonlar ve bmw anahtar konuluyor. yani nargile kafelerde feodaliteye aittir. siz cumhuriyet iddiasının olduğu yere işletme olarak nargile kafe açarsanız feodal ilişkilerinde yolunu açarsınız. işte liberal kaltaklıkta burada devreye giriyor. muhitin liberal karakterli siyasi figürüne ülkücü işletmecimiz başvurunca para gelecekse eğer önemi olmayan o izni hemen koparılıyor liberal siyasiden. ve hooop... nargile kafeler bilimum gerici aptallıklar peşi sıra piyasalaşıyor güncel hayata dahil oluyor.. sonra birbirinin aynı şiddet biçimleri sidiklümanların tabiriyle ''kader'' olarak kendini tekrar ediyor... sonra ülkü ocakları nasıl bu kadar adamı on dakikada toplayıp komünistleri doğruyor... eh, doğrarlar tabi... yani liberalizm böyle bir bokluk.. herkes her istediğini düşünebilir, tarihsel olarak ilerlemeciliğin karşısında olsa dahi her türlü yapıya oluşuma bilimum imar, izin, tapu, kadastro, sakso vs... verilebilir. liberalizm ile sosyal demokrasi ve hatta daha kanlı bıçaklı olarak sosyalizm arasındaki fark budur. liberal yönetimdeyseniz; üniversite kampüsünüze metallica gelebilir, rawe partilerde pürüzsüz göt delikleri dillediğiniz geceler yaşayabilirsiniz ancak aynı zamanda iki mahalle aşağınızda günsel isimli türbanlı bacınızın telefonuna gelen '' mrb'' mesajı yüzünden boğazının kesildiği bir ortamda da yaşamak zorundasınız.. eğer sosyalist olursanız; göt deliklerini, kokain partilerini unutun bir nebze.. ama en azından memleketten haberlere baktığınızda; ''karısını yirmi yedi yerinden bıçakladı!! ancak çok sevdiği için üç kilosunu kıyma olarak çektirdi.'' gibi haberleri görmezsiniz. güvenebildiğiniz bir toplumda yaşarsınız... seçim , kavga, gürültü... hepsi bu. en nihayi kavga burada.
2 /