kur'an'ın gezgin bir insan tarafından yazılması

flucian
(Yazıma bir alıntı ile başlamak istiyorum. En altta yazdıklarım da bu alıntıya cevaptır bilginize.)

*Kur'an incelendiğinde “göklerde” yani uzayda yaşayan akıllı canlılardan bahsedildiği, birçok ayette görülebilir. Dolayısıyla İslam âlimleri arasında, göklerdeki yaratıkların varlığı konusunda hiçbir ihtilaf yoktur. Üzerinde ittifak edilememiş tek konu, bu yaratıkların kim olduğudur. Ancak ilgili ayetler, bu varlıklar hakkında bizlere çok önemli bilgiler vermektedir. Örnek olarak Rad suresinin 15. Ayetini ele alalım;
“Göktekiler ve yerdekiler, isteyerek veya istemeyerek gölgeleri ile beraber Allah'a secde ederler.” (Rad, 15)
Her ne kadar Türkçe meale yansımamış olsa da, ayetin Arapçasında “göktekilerin” akıllı canlılar olduğu açıkça görülür. Çünkü ayetin Arapça metninde onları (gökte olanları) tanımlamak için مَن فِي السَّمَاوَاتِ yani “men fis semavati” ifadesi kullanılır. Buradaki men zamiri sadece kişileri tanımlamak için kullanılır (aynı zamanda “kim” anlamına gelir). Eğer akıl sahibi olmayan varlıklardan veya cisimlerden bahsetseydi ayette مَا yani “ma” zamiri kullanılırdı çünkü kişi olmayan varlıkları (hayvan, cisim vs.) tanımlamak için kullanılan zamir “ma” zamiridir ama ayette böyle denmiyor (“ma” aynı zamanda “ne” anlamına gelir). -İngilizce bilenler bu dilbilgisi kuralını hemen anlayacaklardır çünkü aynı yapı İngilizcede de vardır. -Ve bunlar cin veya melek de değillerdir çünkü 'gölge' ve dolayısıyla da 'cismani beden' sahibidirler.
Dolayısıyla göklerde yaşayan akıllı ve cismani bedenleri olan yaratıkların varlığı Rad suresinin 15. ayetiyle sabittir.
“Göktekiler” ifadesi Kur'an'da kişi zamiri kullanılarak defalarca kez geçer.
Birçok gezegende, birçok farklı insan türü yaratılmıştır. Bizim büyük babamız Adem'dir. Başka gezegenlerdekilerin büyük babaları başkadır.
“Uzayda yaşayan canlılar arasında bizden daha gelişmiş uygarlıklar var mıdır?” sorusunu Kur'an'a sorarsak Yâsin suresinin 81. ayeti bize, çok ilginç bir cevap verir ve “biz Adem oğullarını, yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık” der. Yani yaratılmışların en üstünü, biz değiliz. Peki bizden üstün olanlar kimdir? Melekler mi? Hayır, çünkü Şeytan da dâhil bütün melekler, insana secde etmekle emir olundu. Peki, cinler olabilir mi? Elbette ki hayır, Adem yeryüzüne halife olarak gönderildiğinde, yeryüzünde cinler vardı. Biz onlardan üstün olarak buraya geldik. Hatta Kur'an onların, Hz. Süleyman'ın emrine verildiğinden bahseder. Öyleyse Adem oğullarından üstün olan bu yaratıklar kimlerdir? Dünyada böyle birileri olmadığına göre bunlar uzaydadırlar.
Uzaylı ırkların arasında bazıları bizden daha üstün yaratılışlı insan ırklarıdır.
Yâsin suresinin 81. ayeti uzayda hayat barındıran gezegenler hakkında bize fikir verir…
“Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet, O, yaratan ve bilendir.” (Yâsin Suresi, 81. Ayet Meali)*






*Bunlar da benim düşüncelerim.*

Bir yaratıcı var mı, yok mu konumuz ile alakalı değil ve buna ek olarak bence tüm dinler insan ürünü. Şimdi bir teori atmak istiyorum ortaya. Göktekiler, "Yıldızlar-asteroitler vs." O zamanlarda astronomi ilkel koşullarda olduğu için birer canlı olarak düşünülmüş olabilirler. Hele ki kayan yıldızlar ile karşılaşılırsa bu da onların canlı olduğunun düşünülmesinde büyük rol oynamıştır. Çünkü Kur'an-ı Kerim incelendiği zaman içerisinde bulunan kişi, oluş ve nesneler yalnızca çöl ikliminde yaşayan ve arap yarımadasında kısaca ortadoğuda yaşayan hayvan, bitki vs. İşte. Avustralya 1642 de keşfedildi bildiğiniz gibi. Antartika'da buna dahil 17.yy da keşfedildi fakat 19.yy a kadar oraya ayak basan olmadı. Şimdi gelelim asıl olaya, dediğim gibi Kur'an-ı Kerim'de Orta Doğu, asya, anadolu ve o zamanın avrupasında varolan şeylerin hemen hemen hepsi mevcut. Ama 1642'de keşfedilen Avustralya veya 19.yy başlarında keşfedilen Antartika ve ile ilgili en ufak bilgi yok. Her türlü canlı yazarken; Penguen, Balina tarzı vahşi sayılabilecek balık türleri, Kanguru vs, daha yüzlerce ne hayvandan, ne de o yörelere ait özelliklerden söz bile edilmemektedir. Bu da beni Kur'an'ın gezgin bir insan tarafından yazıldığı düşüncesine itmeyi bırak, direktman fırlattı. Sonuçta bir yaratıcı, yarattığı topraklardaki yarattığı canlıları nasıl bilmez? Biliyorsa bile neden bahsetmez? ki söylenildiğine göre bilim önderi din olan İslam dahilinde.
imambreaker
Kuran'a ve İslam kültürüne çok uzak bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
Birincisi yarattıklarının birçoğundan üstün olma muhabbetini çok yanlış anlamışsın.
Buradaki üstünlük diğer hayvanlara cinlere ve meleklere karşıdır.Ek olarak bir de Esfeli safilin muhabbeti vardır onu araştırmanı öneririm.

İkincisi Kuranda geçen "Göktekiler"den kastı yer yer cennet ve miraç dediğimiz tanrı katı ve yahut kuşlardır.Fakat yine de mantık az çok elle tutulur sonuçta cahilliye devri Araplar gök cisimlerine özellikle Ay'a çok derin tutku beslerler.Kuranda sık sık gök cisimlerine yeminler vardır ve İslamiyet öncesi ve sonrası varlığına devam eden ay tanrısı vb. tanrılar vardır.Ama yine de bu cisimlerin canlı olduğunu düşündüklerini pek sanmıyorum.Bir de gök kavramı bir tabaka olarak görülmekte o zamanlar.Yani katı bir cisimmişcesine betimleniyor bunu bir çok ayette görmek mümkün.Görünmez sutunlarla tutulan bir tavan olarak bahsedilir yani başka gezegen güneş sistemi evren gibi kavramlarla uzaktan yakından alakası yok.Adamlar dünyayı düz sanıyor hala o zamanlar :)

Bir de İslam dahil birçok dinde Tanrının insanı umutla yarattığı özene bözene yarattığı ve hatta "Kendi suretinde" yarattığı yazar.Yani doğuştan direkt üstün görmesi de normal karşılanabilir.

Ayrıca başlığa da katılıyorum kendisi çok gezen,küçük yaşlardan beri amcasıyla ticaret ve gezi amaçlı seyahat eden bir insandı.Bir çok kültür,medeniyet,insan,hikaye ve mit dinledi,gördü,gözlemledi.Dönemin insanlarından çok daha kültürlü ve zeki olduğu ortada.
2kilobiyik
Kuran öncelikle tek ayet olarak okunmaz. Mutlaka surenin tamamı okunmalıdır. Ayrıca tamamen okunmadan da parçalar birleştirilemez çünkü bir çok şeyi tek bir kitapta anlatmak edebiyat bilgisi ister. Aralara serpiştirilen konular devamlı ve seri halinde okundukça anlam kazanır. Dolayısıyla ayetlerde bahsedilen meseleler birkaç sure sonraki ayetlerde detaylanır veya toparlanır. Yazdıklarının genelinde haklısın @flucian. Eksik olduğunu düşündüğüm yerler de bunlar. Kur'an bir çok hayvandan bahseder, birçoğundan bahsetmez. Bununla beraber okyanusların derinliklerinde, toprak üzerinde, altında, dünyanın heryerinde çok çeşitli hayvanlar olduğu hakkında birçok yerde ipucu verir. Biyoloji kitabı değildir. Evrenin genişlediğinden, büyüdüğünden bahseder fakat detaylandırmaz. Hubble diye bir adamın çıkıp keşfetmesini, insanların kafasını çalıştırmasını ister. 'Siz zamanı her yerde aynı mı sanıyorsunuz?' der. Fakat anlatmadan izafiyet teorisinin bulunmasını bekler. Entropi yasasını anlatmaz ama her şeyin bir gün sona ereceğini söyler. Bilim kitabı değildir. Kuran bizlere nasıl iyi birer insan olmamız gerektiğini, neyi yapıp neyi yapmamız gerektiğini açık ve ayrıntılı bir şekilde detaylandırırken, evren, yaşam hakkında bizi yönlendirecek ipuçları belirtir. Bütün bunlar düşünüldüğünde de gezgin bir insanın veya bir insanın bu kadar detaylı düşünebilmesi, beni de direk bu kitaba itmeyi bırak, direk fırlattı.