feanor

Valar dohaeris
noldor'un ilk yüce kralı finwë ve Míriel'in oğludur. Asıl ismi curufinwë olsa da, Annesi ona ateşin ruhu anlamına gelen Feanor demiş ve böyle anılmıştır.

MíriEl oğlu Fëanor'u dünyaya getirirken hem bedenen hem de ruhen tükenip gitti. Hatta yaşamın yükünden azat edilmeyi diledi. Ve oğluna isim verdiği vakit Finwë'ye şunu söyledi:
Míriel:
“Başka çocuk doğurmayacağım asla, çünkü pek çok çocuğun yaşamına yetecek denli güç ve kuvvet Fëanor'a gitti.”
Finwë bu karardan dolayı çok kederlendi, çünkü Noldor daha gencecikti ve saadet dolu Aman'a pek çok çocuk getirme arzusundaydı. Bu nedenle şöyle söyledi:
Finwë:
“Bunun şifası Aman'da bulunmaz mı hiç? Burada tüm bezginlikler ve yorgunluklar geçip gider.”
Lakin Míriel daha da eriyip gidince, Manwë'den öğüt istedi; Manwë de Míriel'i, bakması için Lórien'deki Irmo'ya teslim etti. Ayrılırlarken Finwë(ayrılığın kısa süreceğini düşünüyordu) üzgündü, çünkü annenin oğlundan ayrılıp, en azından çocukluk günlerini kaçırması kötü talih getirecek gibiydi.
Míriel:
“Bu gerçekten üzücü, eğer halim olsa ağlardım. Ama ne bunun için, ne de bundan sonra olacaklar için suçlama beni sakın.”
DeDi ve sonra Lórien bahçelerine gidip uykuya yattı, ama uyur gibi görünse de aslında ruhu bedenini terk edip sessiz sedasız Mandos'un salonlarına yol almıştı.[Ağaçların Yılları (A.Y.) 1170] Estë'nin bakireleri koruyup kolladılar Míriel'in bedenini, solup çürümeden kaldı böylece, ama ruhu asla geri dönmedi. Finwë kederli bir hayata gömüldü, sık sık Lórien bahçelerine gidip, gümüşi söğütler altında sevdiğinin yanına oturarak, birer birer adlarıyla seslendi ona. Ama bütün bunlar beyhudeydi; Finwë, Kutlu Ülke'de bir başına neşeden ve sevinçten uzak kaldı. Bir süre sonra da Lórien'e gelmeyi tamamen bıraktı.

Ondan sonra tüm sevgisini oğluna adadı ve Fëanor sanki içini yakıp tutuşturan gizli bir ateş varmışçasına hızla büyüyüp serpildi. Uzun boylu, yakışıklı, sözcük kullanmada yetenekli, delici parlak bakışlı, kuzguni siyah saçlıydı. Tüm amaçlarının peşinden hırs ve inançla giderdi. Nasihatle yolundan döndüğü az olurdu, lakin bunu zorla yapabilende hiç olmadı. Çok zeki ve yetenekliydi. Büyüdükçe Noldor'un en zekisi ve en maharetlisi oldu. Gençliğinde, Rúmil'in yarattığı sistemi genişleterek, sonradan Eldar'ın ilelebet kullanacağı ve kendi adıyla anılan bir alfabe yarattı.(A.Y. 1250) Buna Fëanorian denildi ya da bilinen adıyla Tengwar. Ayrıca, Noldor içinde, maharetini kullanıp, cevherleri yeryüzündeki halinden daha muhteşem ve parlak yapmanın yolunu da o keşfetti. Fëanor'un ilk işlediği cevherler beyaz ve renksizdi. Ama yıldız ışığına tutulduklarında, Helluin'den bile parlak mavi ve gümüşi alevler saçmaya başlıyorlardı. Benzer taşları kullanarak suyu ve rüzgârı geçirmeyen, temiz mavi ışık saçan lambalar icat etti. Bunlara Fëanorian Lambaları denildi.
Başka kristallerle de uğraştı, öyle ki, Manwë'nin kartallarının gözüne sahipmişçesine uzaktaki şeyleri küçük ama berrak bir şekilde gösterebilen, kırılamaz kristal küreler meydana getirdi. Gören taşlar, yani Palantíri denildi bunlara. Çok nadir olurdu Fëanor'un ellerinin ve zihninin dinlenmeye çekilmesi.
Daha çok gençken, Aulë'nin gözdesi olan büyük demir ustası Mahtan'ın kızı Nerdanel ile evlendi ve Mahtan'dan, metali ve taşı işlemeye dair çeşit çeşit şey öğrendi. Nerdanel de gayet kendinden emin biriydi tıpkı Fëanor gibi, lakin o daha sabırlıydı ve zihinlere hükmetmek yerine onları kavramayı arzulardı. Fëanor ile Nerdanel'in yedi oğlu oldu. İsimleri; Maedhros, Maglor, Celegorm, Caranthir, Curufin ile ikizler Amrod ve Amras. Annelerin mizacı bazılarına miras kaldıysa da, hepsine değil. İlk başta Fëanor'un yüreğinin ateşi arttığında bu tutkuyu zorla bastırdı Nerdanel. Fakat sonradan Fëanor'un yaptıkları Nerdanel'i kederlendirdi ve birbirlerinden uzaklaştırdılar.

1185 yılında Finwë, Vanyar Elf'i olan Güzel Indis ile evlendi. Yüce Kral Ingwë'nin yakınlarından biriydi Indis. Altın saçlı, uzun boylu ve her bakımdan farklıydı Míriel'den. Finwë büyük bir aşkla sevdi onu ve yeniden hoş oldu yüreği. Lakin Míriel'in gölgesi asla terk etmedi Finwë'nin evini de kalbini de, sevdiği herkesin arasında en fazla Fëanor'un düşüncelerinde yer aldı.
Babasının düğününü hiç hoş karşılamadı Fëanor ve ne Indis'e ne de sonradan doğacak olan kardeşi Fingolfin(doğum 1190) ile kardeşi Finarfin'e(doğum 1230) içten bir sevgi besledi. Ayrıca üç de kız kardeşi oldu; Findis(Finwë ve Indis'in ilk çocuğudur), Irimë(Finwë ve Indis'in üçüncü çocuğudur) ve Faniel.( Finwë ve Indis'in en son çocuğudur)
Fëanor Aman'ın topraklarını arşınlayarak onlardan ayrı yaşadı. En sonunda Aman'ın batısındaki kıyılara yerleşti. Buradan sık sık Aulë'yi ziyarete giderdi. Sonra zevk aldığı işler ve bilgilerle uğraşarak kendisini meşgul etti.

Melkor en çok Eldar'dan nefret ediyordu şimdi, çünkü onlar hem güzel ve neşelilerdi, hem de Melkor onlarda Valar'ın yükselişi ile kendisinin çöküşünün sebebini görüyordu. Bu hislerle sahte sevgi oyunlarına devam etti. Hep onlarla dost olmaya çalışıyor ve bütün ilmini önlerine seriyordu. Vanyar ona pek yanaşmıyordu, Teleri'yi ise o umursamıyordu. Noldor ise onun ilminden keyif alıyorlardı. Melkor sonradan, Fëanor'un kendisinden gizlice pek çok şey öğrendiğini yaydı etrafa, ama hırsı ve hasedi ona yalan söyletiyordu. Çünkü Eldalië içinde hiçbiri ona Morgoth adını vermiş olan Finwë oğlu Fëanor kadar nefret etmemişti ondan. Fëanor, Melkor'un, Valar'ın başına ördüğü kötülük ağlarına tutulmuş olmasına rağmen, ne onunla dostluk etti, ne de bir kez bile öğüdünü dinledi. Çünkü Fëanor'a yol gösteren yalnızca kalbinde yanıp duran ve bütün benliğini daran ateşti. Daima hızla ve yalnız başına çalışırdı. Aman halkından yalnızca eşi Nerdanel'in öğüdünü almıştı; başka ne büyük ne de küçük kimsenin sözünü dinlememişti.
1449 yılına gelindiğinde kudretinin zirvesine varan Fëanor'un zihnini yepyeni bir fikir doldurdu; beklide yaklaşan feci akıbete dair bir önbilginin gölgesi vurmuştu üzerine. Kafasında tasarlayıp durduğu şey, Kutlu Ülke'nin ihtişamının, yani Ağaçların ışığının sonsuza dek sönmez tükenmez şekilde nasıl korunabileceğiydi. Ardından uzun ve zorlu bir uğraşa girişti. İlmini, kuvvetini ve zekâ dolu maharetini bir araya getirip en sonunda Silmarilleri çıkardı ortaya.
NOT: Bir hikayeye göre ona bu konuda ilham veren şey Galadriel'in parlak ve muhteşem saçlarıydı. Fëanor ondan bir tutam veya tel istediyse de Galadriel bunu reddetti. (Bitmemiş Öyküler, sayfa 230)

melkor daha sonra babasını öldürüp Silmarilleri kendisinden çalacak, bu da Feanor'un halkı ile birlikte Dünya'ya(Arda) melkor'un peşinden inmesine ve ölümüne dek intikamının peşinde olmasına sebeP olacaktır.