devler

vaybanavaylarbana
Devlere pek çok kültürde rastlanır. Örneğin, “dev” kelimesinin kökeni Sanskritçe'de yer alır, ve bu dilde aslı anlamı “tanrı” demektir. Deva tanrıları, Devi ise tanrıçaları adlandırmakta kullanılan bir sözcüktür. Bu kelime daha sonra Fars kültürüne geçmiştir ve günümüzdeki biçimiyle “dev” anlamını kazanmıştır.

Diğer halklarda da dev ve benzeri varlıklara rastlanır. Örneğin; Bulgar mitolojisinde, devlere İspolin adı verilir ve insandan önce Dünya'nın onların hakimiyeti altında olduğu söylenir. Onlar dağlarda yaşayan ve sık sık çiğ et ile beslenen varlıklardır ve ejderhalara karşı savaşmışlardır. Ispolini kendisini zehirlediği için böğürtlenden çok korkar, bu yüzden bu bitki için kurbanlar sunar.

William Cody, otobiyografisinde Pawnee kızılderililerinin bir efsanesinde gördüğü çok büyük kemiklerden bahseder. Kızılderililer ona bir bufalo kadar hızlı ve güçlü olan bu insanların eski çağlarda yaşadıklarını, günümüzdeki bir adamın üç katı büyüklüğünde olduklarını, tek elleriyle bir hayvanı tutup yiyebildiklerini söylerler.

Devlere, Semavi dinler olarak inanılan dinler ve diğer eski inançlarda da göndermeler yapılmıştır. Genellikle tasvir aynıdır; ilk insanın yaradılışından evvel yaşamış “Tanrı Yaratıkları” olarak bilinen ve tanrının insan oğullarıyla ilişkiye giren yedi yarattığından türemişlerdir. Hanok kitabına göre Hz Nuh da doğduğunda bahsi geçen devlerle aynı özelliklere sahipti. Devler hakkında az da olsa belgeseller ve birçok araştırma yapılmıştır. Birkaç mite göre de devler fazlaca büyük bir insan türüdür ve insanlar gibi yaşarlar. Özellikle İskandinav mitleri devlerin savaşçı ve kötü olduğunda hemfikirdir. Ancak bazı yunan mitleri ise devlerin dağlarda yaşayan ve barışçıl, insanlarınkinden büyük şehirlere sahip bir ırkttır der.

1673 Yılın'da Günümüz Paraguay'ının kıyılarına Es-Oliva isimli bir İspanyol kadırgası yanaşır. Tayfanın amacı daha öncede gelen İspanyol denizcilerin amacı ile aynıdır. Altın ve Gümüş gibi kıymetli madenler bulmak. Denizcilerin ufak bir kısmı gemide kalırken büyük kısmı da 2 ayrı guruba ayrılarak zıt istikametlerde keşfe çıkarlar. İlk gurup eski bir yerli köyü bulur ve buranın tapınağını yağmalar. İkinci gurup ie günlerdir yolda olmasına rağmen kıymetli bir şey bulamayarak gemiye dönmeye karar vermiştir. Son kamp gecelerinde denizcilerden birisi izlendiklerini fark eder. Ertesi sabah gün aydınlandığında etrafta yaptıkları aramalarda çok büyük ayak izlerine rastlarlar ve bu gizemli varlığın peşine düşerler. Bir süre iz sürdükten sonra bu çift başlı devi bir mağarada kıstırıp etkisiz hale getirerek gemilerine dönerler.

12 metre uzunluğunda ve 5 ton ağırlığında ki bu devi ispanyada yüksek ücretler karşılığı satabileceklerini düşünüp kadırganın güvertesine halatlarla sıkıca bağlayarak denize açılırlar. Aradan geçen 2 hafta boyunca denizciler tarafından sürekli kırbaçlanan bu çift başlı dev bir şekilde iplerinden kurtulmayı başararak denizcilere saldırır. Denizcilerde karşılık verir çıkan arbedede dev göğsüne aldığı kılıç darbesi ile yere yığılır ve ölür. İspanya'ya varır varmaz kaptan devi mumyalattırır. Mumya bir İngiliz koleksiyoner tarafından satın alınır ve İngiltere'ye götürülür.

19. Yüzyılın başlarına kadar İngiltere de bir kaç defa el değiştirdikten sonra Amerikalı başka bir koleksiyoner tarafından satın alınarak Baltimore'a getirilir. 1959 Yılında Thomas Howard tarafından satın alınarak Robert Gerber ve Eşine ait Antika Adam Ltd'nin Tuhaflıklar bölümünde teşhir edilmeye başlar En sonunda ise Blackpool Müzesi tarafından satın alınır ve İngiltere'ye geri döner devin mumyası. Günümüzde ise halen bu müzede sergilenmektedir.