kitap okumak

azadi
-Vücudumuzun kan dolaşımını sürdürmesi için farklı farklı birçok besine ihtiyaç duyduğu gibi, ruhun da yeterli huzur için çeşitli duyguları belli aralıklarla tatması gerekir. Hayret etme gereksinimi de bu duygulardan sadece biri. Orta sınıf çoğunlukla dedikodu ile karşılar bu ihtiyacını. Genelde hoş karşılanmayan kadınlara özgü olduğu sanılan bu alışkanlık, dedikoduyu yapan kişi açısından, hayret etme gereksinimini karşılayacak seçeneklerin az olmasıyla gelişir. Fakat günümüzde kadınların dedikodu yapmasını doğru bulmayan birçok kişi, buna alternatif olarak daha zararlı, daha trajik girişimlerle bu ihtiyaçlarını gidermekte. Kimisi bir bardak su bulamadığı için ölen insanları izlerken, kimisi de tarihte ya da günümüzde gerçekleştirilen katliamları dinleyerek hayret etmekteler. Oturduğumuz yerde aç insanlardan ya da öldürülenlerden bir şekilde haberdar oluruz, ama bizden binlerce mil uzaktaki bir Afrikalıya bile yardım edebileceğimizi bilerek, yeterince hayret ettikten sonra böyle bir girişimde bulunmayız.
---Yine günümüzde bu alternatiflerin yanına yeni bir tane daha eklemiş bulunmaktayız. Bu yeni alternatifimiz tehlikeli görülmüyor, hatta hemen herkes tarafından yararlı bulunuyor. Bana göre giderek aptallaşmamızın temel nedenlerinden biri olmuş durumda. İnsanlar artık kitap okumanın, boş vakitleri dolduran, kelime haznemizi arttıran, daha düzgün konuşmamızı sağlayan bir oyalanma biçimi olduğuna o kadar alışmış durumdalar ki; bir okudun mu hayatında mutlak değişimlere, gelişimlere sebep olabilecek bir kitabı bile bol ölümlü bir trafik kazası haberi okur gibi okuyorlar. Beyinlerinde birkaç basit gereksinim için açık tuttukları kapıların dışında, en ufak bir bakış açısına bile küçücük bir aralık bırakmıyorlar. Oysa birkaç yüzyıl öncesine kadar bilge olmanın tek yoluydu okumak. Öyle ki yazarın ölümüne sebep olacağını bildiği halde yazdığı bir kitap bile, bir süre duyulan hayretten ötürü açık kalan ağızlardan daha fazla bir etki yaratmıyor üstümüzde. Günümüz yazarları da bunu fark etmiş olacak ki sadece bu gereksinimi karşılayabilecek bir roman yazmak yeterli oluyor milyonlarca kitap satışına. Yakışıklı vampirlerimiz ve çektikleri acılar her geçen gün artıyor bu şekilde. Yüreğimizi parçalıyor taşıdığı yüzüğün altında ezilen hobitler. Sonra dönüyoruz tekrardan hayatın içinde bizi bekleyen açlığımızın ürettiği çıkarlarımıza, hiç düşünmeden gerçek dünyada gerçek acılar çekenleri…
(bkz:ya ölünce bitmiyorsa)
bu başlıktaki tüm girileri gör