yazarların sevdiği şiirler

Beastbrook
Elif Şafak - Adam ve Kadın

Adam ve kadın, uzun senelerdir evliler.
Seviyorlar birbirlerini, orası kesin ama eskisi gibi değil.
Zaten nicedir hiçbir şey eskisi gibi değil.
Eskiden sevdalar daha mı tutkuluydu, hasretler daha mı derin.
Sevgilinin saçının bir teline ne şiirler yazılırdı hani.
Bir kez görmekle ne kadar çok sevilirdi insan.
Kapı aralığından uzanan bir baş, perde arkasında bir kadın gölgesi,
belli belirsiz bir tebessüm, gözbebeklerinde saklı ateş ve har.
Uzaktan da sevilirdi yar.
Mümkündü.
Hem mümkün hem imkânsızdı aşk.
Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek.
Yaklaşmadan.
Aşk bugün var yarın kaçtı kaçacak bir ada tavşanıydı sanki.
Öylesine ürkek.
Kimse yüzde yüz emin olamazdı aşka "sahip" olduğundan.
Mülkü yok, tapusu yoktu.
Daha mı anarşistti eskiden aşklar?
Sahi "yarim" ne güzel kelimeydi.
Ağızda akide şekeri.
"Yarim" der, sonra bir es verir, gayriihtiyari susardın.
Söyleyecek söz kalmazdı ardından.
Tek başına kaç cümleye bedeldi kelimeler.
Eskiden harfler daha mı kıymetliydi?
Bir mektup yeterdi aylar süren ayrılıkların sessizliğini kapatmaya.
Tek bir yemin yeterdi aradaki mesafeleri azaltmaya.
Artık hiçbir şey o kıvamda değil.
İbre şaştı, ayar bozuldu sanki.
El titredi, akord bozuldu sanki.
İlişkilerimizin ahengi eskisi gibi değil.
Kelime cömerti, duygu cimrisi bugünün insanı.
Konuşmaya gelince açıyor ağzını, duygulanmaya gelince tutuyor kendini.
Zaman yok ya, hep bir telaş halindeyiz ya,
bunca koşuşturma arasında kimsenin durup da duygulanmaya vakti yok.
rosante
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar..

Bir gün baksam ki gelmişsin..
Ne yüzünde bir gölge,ne dilinde sitem var.
Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm
Benim olmuş dünyalar...
yavuz bülent bakiler

düzeltme: imla
dokuzkoydenkovulanadam

Atatürk'e Ağıt

Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı
Başbuğ olmuştu mülke
Geldi ecel can ağladı

Şüphesiz bu dünya fani
Tanrı'nın aslanı hani
İnsi cinsi cem'i mahluk
Hepsi birden ağladı

Doğu batı cenup şimal
Aman tanrım bu nasıl hal
Atatürk'e erdi zeval
Amir memur altın kürsü
Yas çekip mebsan* ağladı

İskender-i Zülkarneyin
Çalışmadı bunca leğin
Her millet Atatürk deyin
Cemiyet-i akvam ağladı

Atatürk'ün eserleri
Söylenecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti vatan ağladı

Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türk'e terk etti
Döndü çark devran ağladı

Bu ne kuvvet bu ne kudret
Vardı bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnönü İsmet
Gözlerinden kan ağladı

Tren hattı tayyareler
Türkler giydi hep karalar
Semerkand'ı Buhara'lar
İşitti her yan ağladı

Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşal Fevzi'nin askerleri
Ordular teğmen ağladı

Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalınız gidenler gelmez
Felek-el mevt'in elinden
Her gelen insan ağladı

Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı

Aşık Veysel ŞATIROĞLU
awesta
Bu kent öldürüldü diyorlar
Kurşuna dizildi bir gece yarısı
Hayaletler geziniyormuş şimdi
Sokak aralarında ve caddelerde
Baykuş tüneği olmuş alanlar
Ve yarasalar uçuşuyormuş...
Silah ve esrar kaçakçıları
Altın çağını yaşarlarken
Artıyormuş bir yandan da
Kumarhaneler,meyhaneler
Borsa oyunları hileli iflaslar
Birbirini kovalayıp dururken
Nasıl çıkmışsa pek bilinmiyor
Yaygınmış şimdilerde rus ruleti
İntiharların sayısı bilinmiyor
Çoğalıp duruyormus fahişeler
Ve artık bunların hiç biri
Olay bile sayılnıyormuş şimdi
Bu kent öldürüldü diyorlar
Bahar gelmez artık buraya
Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre
Ben inanmıyorum kim ne derse desin
Sodon ve Gomore efsanelerde kaldı
Yaşanan bir başka tarih şimdi
Şöyle bir dokunsak toprağa yalın ayak
Duyacağiz belki tarihin akışını
Baharda gecikebilir unutmayalım
Böyle okuduk tarihin kitaplarından
Hele vakit gelsin,sevda dal versin
Uzanacağiz bir sabah çiçekli bir ağaca
Unutmayalım aşkın sımsıcaklığını
Suskun bekleyişlerini varoşların
Kitapları,fabrikaları unutmayalım
Unutmayalım dağların öyküsünü
Zincirlerini kırmasını bilir bir kent
Aovrayı unutmayalım
Kışlık saray ne kadar dayanabilir
Hayatı kollamasını bilenlere
Ölüm suretini gezdiren serseriler
Sızıp kalacaklar birazdan
Ve bir tül gibi yırtılırken çevren
Bu kent yeniden yaşanacaktır
Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre
Ben inanmıyorum kim ne derse desin.
scarletcrow
(Ekmek vardı tereyağı vardi utanılacak bir şey yoktu
bir şey daha yoktu ama kavrayamıyordum.)

İşte böyle olmak en iyisidir olmakların
bir küçük çocuğu tuttum otobüsten indirdim

(İndirmiştim
yok olan önemli bir şeydi Allah kahretsin.)

Tüm kavgasız tüm duruk tüm başıboş,
üç sayı kötü bir sayı iyi şiir dinledim,
çıkıp okudular durup dinledim.
Bitmeseydi daha dinlerdim kötü mötü.
Saat kaç diye sordular birisi beş yani dedi.

(Ha kavgada ha aşkta
bu gök bomboş ha kavgada ha aşkta)

Göge baktIm yerli yerinde,
haydutlar dalavereciler yerli yerinde
vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle.
İyi dedim içim rahatladı
düzen bozulmamış dedim sevindim,
tenhaca bir bölgede şehre girdim.

(Ben herkese varım
başka türlü olmuyor inanmayın.)

Bakin bu şehri ben kurdum ben büyüttüm ama sevemedim.
(Ekmek vardı tereyağı vardı söylemiştim önemlidir,
utanılacak bir şey yoktu, kime anlatmalıyım.)

Ben sevemezsem sevmek kimselerin elinden gelemez.
Bizi tutkulara çagirdi otobüse, sosise, buzdolabına,
telefona, sinemalara, radyolara, bir sürü kancık sevdalara,
sürü sürü mutsuz alışkanlıklara,
yalana dolana, itliklere, keten elbiselere.

(Sonra karısı öldü o çocuğun
yalnızdı güçsüzdü herkesler gibiydi,
kirlendi kötülendi sarhoşladı pis karılara dadandı.
Anladık onu ölenden başkası kurtaramaz,
ölen de kurtarmamıştı.)

Bak ben seni nereden kurtaracagim şaşacaksın.
Şimdi bu taşları biz çektik değil mi ocaklardan
bu asfaltı biz döktük biz onardık degil mi.
Bu yapıları on iki kat yapmak bizim aklımızdı,
biz kurduk istersek umursamayız ya.

(Abluka burada başlıyor çünkü.)

Ekmek yiyelim tereyağı yiyelim çocuk büyütelim,
sen beraber yatacağımız yatakları hazırla,
sen onu yap yeter bak göreceksin.

Turgut Uyar