confessions

resimdeki gozyasi

Yazar  · 7 Mayıs 2017 Pazar

  1. toplam giri 6
  2. takipçi 4
  3. puan 103

türk kurtuluş savaşı

rigmo
bugün türk kurtuluş savaşından bahsedeceğim. Öncelikle, neden türk kurtuluş savaşı? bakınız kurtuluş savaşı bizim tekelimizde olan bir şey değildir. kurtuluş savaşı; yani bir diğer anlamıyla bağımsızlık savaşı birçok devlet/halk tarafından verilmiş mücadeleleri kapsar.örneğin cezayir bağımsızlık savaşı(ki ilginç bulduğum kurtuluş savaşlarından),küba kurtuluş bağımsızlık savaşı gibi... öncelikle bunun tanımını iyi yapmak gerekir. bilgi küresel bazda olmalıdır.(en azından ben bunu savunuyorum). yani bu ne demek? genel geçer olmalıdır. o yüzdendir ki " türk kurtuluş savaşı" demeleyiz. burada anlaştıysak savaşın iç yüzlerine doğru geçiyorum.
birinci dünya savaşı bitmesiyle birlikte, bu insanlığın akı olan(!)-özellikle orta çağda- itilaf devletleri, savaşı kaybeden ülkelerle tek tek anlaşmalar yapmaya başlamışlardı.(ki bu antlaşmaların acısını 2. dünya savaşında çekecekler) sıra osmanlı'ya geldiğinde ise durum biraz karışıktı. her yeri paylaşan itilaf devletleri, osmanlı'yı paylaşamıyordu. tabi bu anlaşmazlıklar, bizim işimize gelecekti.
almanya'nın kaybetmesinden sonra, çanakkale zaferi ile önemli bir savunma zaferi kazanmış, ırak taraflarında kut denilen savaşta(kutul ammare) ingilizleri esir almış, ağır kayıplar verdirmiş olmamıza rağmen. daha önce bahsettiğim (bkz:megiddo muharebesi) ni kaybetmemizin etkisiyle(ki büyük etkisiyledir ki ikinci kut savaşını da kaybetmemize yol açmıştır ırakta ordunun ikmal yolları kesildi ve geri çekilmek zorunda kaldı) osmanlı artık pes etme kararı almıştır.
-tabi bundan sonra "rezalet" olarak adlandırmaktan çekinmememiz gereken "sevr antlaşması" rezilliği ortaya çıkmıştır.-
türk kurtuluş savaşı konusuna dağılmadan devam etmek gerekirse;
8 Ekim 1918 tarihinde Suriye'nin düşmesiyle(bkz:megiddo muharebesi) ittihat ve terakki hükumeti istifa etmiştir. enver, talat ve cemal paşa yurt dışına kaçmıştır. 30 ekim 1918'de mondros mütarekesi ile osmanlı yenilgiyi kabul etmiştir. fakat yukarıda da belirttiğim gibi, daha ordular tam olarak dağıtılmamış ve aslında tabiri caiz ise "kafa karışıklığı" hakimdi.(ordu komutanlarında) örneğin daha musul taraflarında ali ihsan paşa'nın ordusu hazır bir halde beklemekteydi.yıldırım orduları başına son vanders'in yerine getirilen mustafa kemal'de aynı şekilde beklemekteydi.İstanbul'dan gelen emirleri reddederek geri çekilmemekte kararlılardı fakat ordunun durumu iç açıcı olmadığından daha fazla kayıp vermemek adına mardin taraflarına(sanırım nüsaybin) çekildiler.yani bugün de olan suriye sınırlarına kadar çekildiler. adana taraflarında olan mustafa kemal'e gelen emirle oranın boşaltılması istense de mustafa kemal buna karşı gelmiş telgraflarla durumu anlatmış ve kabul etmemiştir. bu olay sonrası, harbiye nazırlığı* mustafa kemal'i görevden almış ve karargaha çağırmıştır. durumun farkında olan mustafa kemal ordunun silahlarının büyük çoğunluğunu halka dağıtmış ve itilaf devletlerinin eline geçmesine engel olmuştur.( bu silahlar daha sonra enver paşanın zamanında kurduğu gizli teşkilat tarafından kazım karabekir'e götürülmüştür) mustafa kemal'in istanbula çağırılmasından sonra, atatürk'ün yakın arkadaşı olan(zamanında sınıf arkadaşı olan) ali fuat paşa, ordusunu ankara dolaylarına taşımış ve savaş hazırlıklarına başlamıştır.(daha sonra istiklal savaşlarının başlamasına, fiilen sebebiyet verecektir). bu sırada kazım karabekir'de 15. kolorduyu bozmamış ve erzurum dolaylarında, orduları savaşa hazır tutmuştur.
velhasılıkelam gelelim kritik bir gelişme olan istanbul'un işgaline; çanakkale boğazı geçilmiş, istanbul'da itilaf devletlerinin gemileri demir atmış 4000 bir askerle istanbul'a giriş yapmıştır. kara gün olarak adlandırılabilecek istanbul'un işgali(bir kaç makalede kara gün olarak adlandırdıklarından, bende bunu böyle belirtiyorum) kritik ve onur kırıcı bir durumdur. itilaf devletleri halkın huzursuzluk yaşamamasını sağlamak amacıyla "padişahlığı korumak, halifeliği korumak, azılıkları korumak amacıyla geldik" demiştir.(bu arada eğer türk kurtuluş mücadelesi olmasaydı, emin olun saltanat, halifelik devam edecekti. unutmamak gerekir ki adı değişsede-paris barış konferansında- yapılan her eylem sömürme amacıyladır.ticari önemi olan istanbul'un sömürülmesi ise kurtlar arası kavgaya bile sebebiyet verecektir) bu sırada gelen işgalciler, meclisi kapatmış ve mücadele savaşı verebileceklerin önüne geçmek maksadıyla, yurt dışına sürgüne göndermişlerdir.
kuva-yi milliye'ye gelecek olursak; yukarıda enver paşa'nın kurduğu gizli teşkilattan bahsetmiştim. bu teşkilat milli mücadele'nin verilmesi gerektiğini düşünmüş, ege'nin yunanlılara, suriye dolaylarını fransızlara verilmesini engellemeyi amaçlamıştır.aslında üzerinde uzun uzun konuşulması gereken bu teşkilatın direnişte yer yer çok yararı olsa da, ermeni katliamı yalanına malzeme olunacağı akıllara dahi gelmemiştir.(bu teşkilat hakkında hiçbir veri yoktur-bir tane hariç-, soykırımı iddia eden ermeniler bu teşkilatı örnek göstermiş fakat ne belge sunabilmiş ne elle tutulur başka birşey. hatta şu an adını anımsayamadığım bir profesör doktarasını bu teşkilat üzerine yazmış ve ermeni soykırımı gibi bir etkilerinin olmadığını belirtmiştir.tek araştırma, makale bu profesöre aittir)
tabi bu sıralar kuva-yi milliye teşkilatlanması iyiden iyiye oluşmuş, ermenilere ve rumlara karşı çatışmalara girilmiştir. bakın burası çok önemli: bu durumdan rahatsız olan ingilizler, halk nezdinde kahraman olan birini(mustafa kemal ilk olarak çanakkalede gazetelere çıkmış, halk arasında kulaktan kulağa dolaşan bir kahraman olma yoluna girmiştir) ali fuat paşa'nın ordusunu terhis için iknaya gönderilmesini ve bu çetevari kuruluşların dağıtılmasını sağlayacak birinin göreve verilmesi için vahdettin'e çağrıda bulunmuştur.( vahdettin'i kahraman yapmaya çalışanların gözüne bu cümleyi olduğu gibi sokun! ). ve bu kritik hata ile 15 mayıs 1919'da mustafa kemal, anadolu müfettişi sıfatıyla vahdettin'in emriyle anadoluya gönderildi.
bundan üç ay kadar önce izmir işgal edilmiş, ordu bir mermi bile sıkmadan silah bırakmıştır.(tabi bu emri veren gene osmanlı'dır)
yunan askerleri(ki şu an anımsadığım için çok duygusalım) daha ilk günden 400 kadar kişi katletmiş, türk askerleriyle alay etmiş, deniz kıyısına türk subaylarını sıra sıra sermiş, yaşasın yunan askeri demediği için bir askerimizi yavaş yavaş öldürmüştür. bu olaylar sonrası bir kısım asker istifa edip, milli mücadeleye katılmış halkın milli duyguları yeniden alevlenmiştir.toplu göçler başladı ve aileler milli mücadele için ant içti.
bir iki gün içerisinde tecavüz, mallara el koyma, subayların yerlerde sürüklenmesi gibi olaylar sıkça yaşanmış 5000 kadar kişi maalesef ölmüştür.
bu sırada yunanlılar hızını alamayıp, italya'nın olması gereken toprakları da kendine katınca, italya yunanistanla ters düşmüş bir müddet ankara'ya askeri yardımda bulunmuştur.
konu uzun olduğundan, şimdiye kadar ne oldu bakalım;
1-barış konferansında osmanlı'nın bölünmesi hemen karara bağlanamadı
2-bazı komutanlar insiyatif alarak, ordularını terhis etmedi
3-kuva-yi milliye çatışmalara girdi
4-mustafa kemal istanbula çağırıldı, daha sonra müfettiş sıfatıyla anadoluya gönderildi
5-ankara ve erzurum dolaylarında ali fuat paşa ve kazım karabekir paşa ordularını savaşa hazırladı
6-izmir, acımasız bir şekilde yunanlılar tarafından işgal edildi.
7-yunanlılar ile italyanlar arası anlaşmazlık oluştu.
8-halk mücadele ruhunu tekrar kazandı.
mustafa kemal, eline geçen fırsatı değerlendirdi ve ali fuat paşa, kazım karabekir paşa, rauf orbay, refet bele ile amasya'da buluşup türkiye cumhuriyeti'nin temelleri olan, amasya genelgesini yayımladı.("Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır") artık fitil ateşlenmişti.
amerikan mandası kesinlikle kabul edilemezdi, ermenilere işgal hakkı kesinlikle verilemezdi. kesin, kararlı ve net atalarımız kaşlarını çatıp "özgür, tam bağımsız türkiye!" diyorlardı. bu bahsettiklerim erzurum kongresinde temellendirilmiştir.
amasya genelgesinden sonra, mustafa kemal seçilmiş temsilcilerle sivas kongresi düzenledi. amasya'da yayımlanan genelgeler daha da genişletildi sivas kongresi chp'nin de ilk kurultayı olarak kabul edilir. cumhuriyette yeri çok önemlidir. erzurum kongresinde alınan bütün kararlar sivas'da aynen geçmiştir.
Adana, Maraş, Antep ve Urfa'nın fransızların işgal etmesi üzerine, direniş hareketi başladı. ilginç bir şekilde çok hızlı bir biçimde başarılar kazanan bu direniş, fransızları 1920 mayıs aylarında ateşkese zorlamıştır.
mondros mütarekesinde belirlenen sınırlar içinde tam bağımsızlık kazanılana kadar, mücadelenin devam edilmesi gerektiği kararı alındı.

örgütlenme sağlanmış, artık sadece milli mücadele savaşları fitilini beklemekteydi...

ayrı ayrı savaşların konularını konuşacağız.
*: harbiye nazırlığı, günümüz milli savunma bakanlığıdır.

edit: daha sonra tamamlayacağım
edit2: tamamlandı.