türkiye'de sürekli gelmeye devam edecek olan zamdır.
eskiden hükümetin ıkına sıkıla açıkladığı zamlar 1-2 senedir artık "düzenlemeye" girmiş ve "otomatik ÖTV zammı" olarak yılda iki kere karşımıza sorgusuz sualsiz çıkmaktadır.
ps: ötv 99 depreminden sonra "yaraları sarmak" amacıyla "geçici" olarak yürürlüğe girmiştir ve kalıcı hale gelmiştir.
kendi meme ucumu bu kadınınki kadar görmedim.
güzellik pek göreceli değildir, çirkinlik de öyle.
aynı kültürde yaşayan insanlar için kim güzel kim çirkin aşağı yukarı bellidir. hadi birine aşık ol, en fazla %20 değişsin güzellik algın. o da aşk geçip objektif değerlendirme yaptığında geçecektir. "aşkım en güzel benim di mi" tripleri saçmadır.
güzellik-çirkinlik maalesef ailemiz, ırkımız, zenginliğimiz gibi seçemediğimiz bir özellik.
birisini sevmek için ön koşul olarak dayatılan "güzel olma" kriteri ne kadar yanlışsa "kalbimizin sesi" o kadar doğrudur.
aynı kültürde yaşayan insanlar için kim güzel kim çirkin aşağı yukarı bellidir. hadi birine aşık ol, en fazla %20 değişsin güzellik algın. o da aşk geçip objektif değerlendirme yaptığında geçecektir. "aşkım en güzel benim di mi" tripleri saçmadır.
güzellik-çirkinlik maalesef ailemiz, ırkımız, zenginliğimiz gibi seçemediğimiz bir özellik.
birisini sevmek için ön koşul olarak dayatılan "güzel olma" kriteri ne kadar yanlışsa "kalbimizin sesi" o kadar doğrudur.
bu işin kitabını yazan rahmetli abimiz mahatma gandi'dir. k. kılıçdaroğlu'na gandi kemal denmesinin yegane sebebi budur.
kılıçdaroğlu'nun iyi ve dürüst bir insan olmasından bağımsız olarak türkiye'de ne kadar pasif siyaset yapılabilir, halk bunu ne kadar anlayabilir tartışma konusudur.
kılıçdaroğlu'nun iyi ve dürüst bir insan olmasından bağımsız olarak türkiye'de ne kadar pasif siyaset yapılabilir, halk bunu ne kadar anlayabilir tartışma konusudur.
balkanların rahatlığı, slav ırkının güzelliği, kuzey avrupa'nın disiplini... hepsinden karıştırmış. gezilesi, mümkünse yaşanılası bir ülke.
gulaş, langos falan diye ünlü yemekleri var. bir dönem osmanlı himayesinde yaşadıklarından epey kültür alışverişi olmuş. gulaş dediğin tas kebap, langos dediğin fakir işi peynirli pizza, oranın lahmacunu.
budapeşte'de bisiklet park yerlerinde bile estetik figürler var. bunun da ortasından "su" geçiyor, neden istanbul böyle değil diye düşünüyor insan.
gulaş, langos falan diye ünlü yemekleri var. bir dönem osmanlı himayesinde yaşadıklarından epey kültür alışverişi olmuş. gulaş dediğin tas kebap, langos dediğin fakir işi peynirli pizza, oranın lahmacunu.
budapeşte'de bisiklet park yerlerinde bile estetik figürler var. bunun da ortasından "su" geçiyor, neden istanbul böyle değil diye düşünüyor insan.
psikolojide donma etkisi diye bir olay var. mesela otobüs bekliyorsun gelmiyor. o arada geçen alternatiflere veya taksilere falan "o kadar bekledim, boşa beklemiş olamam" diyerek binmiyorsun.
sırf biriyle birlikte olmak ne kadar yanlışsa hayali bir insanı idealleştirmek de o kadar yanlış.
kafamda yalnız ölmek çalıyor, can güngör ne güzel söylüyor.
sırf biriyle birlikte olmak ne kadar yanlışsa hayali bir insanı idealleştirmek de o kadar yanlış.
kafamda yalnız ölmek çalıyor, can güngör ne güzel söylüyor.
"barkın'a o konuda ben de çok kırgınım". millet cover yaptıkça üzülüyorum.
hepsi "neredeyse" kelimesi ile anılmaya mahkumdur. bir şarkıyı ilk dinlediğimizde oluşan duyguyu ve hatıralarını bir cover, düzenlemesi ne kadar güzel olursa olsun, hangi sanatçı söylerse söylesin, veremez.
hepsi "neredeyse" kelimesi ile anılmaya mahkumdur. bir şarkıyı ilk dinlediğimizde oluşan duyguyu ve hatıralarını bir cover, düzenlemesi ne kadar güzel olursa olsun, hangi sanatçı söylerse söylesin, veremez.
çomar turnusolu.
artık birisi eski sevgili, diğeri eski arkadaş olarak anılacaktır.