tüketim toplumu

laik bir hanim
Modernleşme sürecine öncülük eden batı toplumları için kullanılan tüketim toplumu terimi, söz konusu toplumların, zamanla maddi üretimden öte tüketim etrafında örgütlendiğini ifade eden bir kavramdır. Artan zenginlik, kitle ve popüler kültürün ortaya çıkışı, bireyciliğin artması, toplumsal sınıf yapıları ile tüketim sektörlerinde meydana gelen değişimler tüketim toplumunun özellikleri olarak değerlendirilmektedir. Tüketim toplumu, daha çok olumsuzlukları barındıran bir kavramdır. Tüketim mallarının üretimi, ekonomik sistemlerde meydana gelen değişmeler, refah politikalarının yaygınlaşması, teknolojinin ve iletişim araçlarının gelişmesi, kültürün, sanatın, boş zaman etkinliklerinin ticarileşmesi de tüketim toplumunun sahip olduğu nitelikler olarak sırlanabilir. Tüketim toplumu değerlerinin Türkiye açısından yarattığı çelişkilere değinirsek; ilki, büyük kentlerde endüstrileşme hızını aşan kentleşme, endüstriyi büyük ölçüde feodal ve kırsal değerlerin egemenliği altına almıştır. Kentleşme ve endüstrileşme süreçlerine bağlı özgürleşme beklentileri daha başından yozlaşmayla karşı karşıya bırakılmıştır. Küreselleşmeye bağlı olarak ülkenin tüketici davranışları ve tüketim potansiyeli, ülkenin üretim kapasitesini aşan boyutlar kazanmıştır. Bu dışa bağımlı bir tüketimi yaygınlaştırmış, dışa bağımlı bir ekonomik düzenin temel nedenlerinden biri olmuştur. Ayrıca üretilen malların kalitesi düşmüş, ürünlerin markaları ön plana çıkmıştır. Ürün ve marka tercihleri olumlu imaj yaratmada en önemli etkenlerden biri olarak görülmeye başlanmıştır. Son olarak tüm bunlara ulaşmanın yolu ekonomik güçten geçtiğinden, para her zaman önemli olmakla birlikte tüketim kültürünün yer etmesi ile daha da yüce bir yer edinmiştir. Ayrıca parayı elde etmedeki ahlaki değerler ve paranın nasıl kazanıldığı eski önemini yitirmiştir. Tüketim toplumunun en ayırt edici özelliği tüketimin bir araç olmaktan çıkıp bir amaca dönüşmesidir. İnsan tatil günlerinde, spor yapmak, kültür-sanat aktivitelerine katılmak yerine alışveriş merkezlerinde ve hipermarketlerde gezinmeyi tercih etmektedir. İnsanlar ihtiyaçlarınıkarşılamak için değil stres atmak için alışveriş yapmaktadır. Toplumda, tüketim kültürünün böylesine yer edinmesinde elbette ki medyanın, reklamların, markaların, bireylere dayatılan tüm kitlesel değerlerin etkisi ve gücü son derece büyüktür. Bir birey her ne kadar bunların bilincinde de olsa, bilinçli bir tüketici olsa bile toplumsal bir hâl alan tüm bu değerlere karşı durabilmesi son derece zordur.