confessions

tarihsel maddeci

votka  · 10 Mayıs 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 253
  2. takipçi 17
  3. puan 5844

sscb'nin türkiye'ye katkıları

tarihsel maddeci
kendileri tarafından yapılan bir kaç fabrika ve barajcık...

iskenderun demir çelik...
seydişehir alüminyum...
aliağa rafinerisi...
oymapınar barajı...
kayseri sümerbank...
bandırma sülfirik asit fabrikası
artvin lif levha fabrikası
çayırova cam fabrikası...

Bir de kurtuluş savaşı sırasındaki katkıları saymıyorum bile.

bunları "büyükleriniz" anlatmaz size.
4

chp nin artık gençliğin ilgisini çekmiyor oluşu

tarihsel maddeci
gençlerin sadece y-chp'ye değil, parlamento siyasetine ilgisini kaybetmesinden kaynaklıdır.

gençlik, meclis dışı siyasete yöneliyor tekrardan. burada ilkeleri şunlar:

1- mustafa kemal'e sahip çıkacak
2- anti-emperyalist
3- laikliğe sahip çıkan, hak arayan

bunları sağlayan partileri gözlemliyorlar. bakmayın apolitik durduklarına, taksim-gezi'de öyle olmadığı görüldü.

solcular neden halka ulaşamıyor

tarihsel maddeci
türkiye'de sola ihtiyaç duyulduğunda ortaya çıkan soru. sık sık duymaktayız ve duyacağız.

peki şunu soralım, siz sola ne kadar ulaşıyorsunuz?

örneğin cebinizden ödenen vergiler ile birileri zengin ediliyor. bir komünist parti bunu dava ediyor. siz o partiye destek oluyor musunuz?

sol, halkın arasındadır zaten de, siz halkın içinden çıkmaya ve bir r.t.erdoğan ya da fethullah gülen olmaya yer arıyor olmayasınız?

kabahatin yarısı sanırım sizde, diğer yarısının da bizde olduğunu seve seve kabul edebiliriz.

joseph stalin

tarihsel maddeci
şöyle ufak bir not... ingilizce bilmeyen için özet geçersek, sovyetler birliğinde 30 yılda 126 milyon ölüp, 121 milyon insan mı doğdu, bu nasıl mümkün olabilir diyor.

30 yıl içinde, sscb nüfusu 53 milyon artmıştır.

heteroseksüellik

tarihsel maddeci
"cinsel yasak"lar sonucu gelişmiş ilişki biçimidir. insanlar ile ortak atalara sahip maymunların cinsel yaşam biçimleri aksine, insanlık "toplum yaratığı" olduğundan dolayı gelişen duyguları sebebiyle cinsel yasaklar ortaya çıktı. bunlardan birincisi hayvanlarla ilişkinin yasaklanışı idi. ikincisi birinci dereceden akrabalarla birlikte olmanın yasaklanması oldu. son olarak çok eşliliğin yasaklanması ve monogaminin egemenleşmesi ortaya çıktı. yani insanlık sınıflı toplum ilişkileri içinde yaşanan sorunları aşmak için sürekli olarak cinsel yasaklar koydu. bu yasakların bir başkası da eşcinselliğin reddi idi.

peki bu halk içinden çıkan din adamları, sadece "homofobik(?)" ya da üreyememekten korktukları için mi eşcinselliğe karşı çıktılar?

işte buranın ardı çok ilginç bir şekilde karanlık bırakılıyor ve ortalık heteroseksüellik karşıtı, herkesi biseksüel olarak kabul eden bir anlayışa kapı açıyor. bugün tabulaşmış (örf ve adet adı altında) bu yasağın sebebi, sınıflı toplum ilişkilerinin biçiminde gizli.

hep bir söz var, "antika toplumlarda eşcinselliğe karşı önyargı yoktu, hoşgörü ile bakılıyordu" kim bakıyordu acaba? "demokratik" yunanistan'da köle olarak hiçbir hakkı olmayana soruldu mu bu? ya da bu "medeniyet" beşiklerine esir olarak alınan ilkel sosyalist gelenekli kişilere soruldu mu? dikkat ederseniz, din üzerinden bu yasakları koyanlar ya köle, ya da barbar. ama biz ısrarla bunların üstünden emekgücü sömürüsü gerçekleştirenlerin tarihlerini okuyor, onların "hoşgörüsünü" dikkate alıyoruz.

çok uzağa gitmeyelim, osmanlı'daki "hoşgörü"den bahsedelim. doğu roma'ya karşı cihat ilan eden ertuğrul, osman ve orhan'ın kurduğu yapıda sizce böyle bir hoşgörü var mıdır? yoktur, çünkü kendi örf ve adetlerine bağlı ve dinin getirdiği cinsel yasağı delmekten, ölümden daha çok korkan bir anlayış vardı bu yapıda. ancak ne zaman imparatorluğa geçildi, doğu roma'nın neredeyse tüm gelenekleri de "devlet-i aliye"de uygulanmaya başladı. işte o "hoşgörü" denilen budur. ortada hoşgörü değil, antika toplumlardaki sınıflı yapıya geçiş ve bunların tüm yasakları, örf ve adetleri aşındırması mevcut.

dolayısıyla sınıflı toplumun egemenleri tarafından osmanlı tebaası, çocuklarının "oğlan" olması korkusu ile yaşamıştır. çünkü bu onların geleneklerine, cinsel yasak anlayışına terstir. anadolu topraklarına akın etmek zorunda kalan alevi topluluklarda, bugün de dahil olmak üzere, konu hakkında bu derece cinsel yasakçı bir tavrın bulunması bundan dolayıdır. artık ondan önceki roma imparatorluğundaki ilkel sosyalist gelenekli kişilerin "ne kadar hoşgörü sahibi olduğunu" siz düşünün.

post-modern tarihçiler, kendi tarihlerini yazıyorlar. bunu yazarken de en genel, en yaygın ilişki türlerini hedef alıyorlar. boğaziçi sosyolojinin ezberciliği ile yaklaşan tipler, caka satabilirdi ancak gerçekler öyle değil. evet, eşcinsel haksızlıklara uğramamalı. ama bunu heteroseksüelliği hedef alarak yapmak, tarih uydurmaya iter. ancak tarih, egemen medeniyet tarihini değil, gerçekleri ele almak zorundadır.

ulaş bayraktaroğlu

tarihsel maddeci
taksim-gezi parkı eylemlerini sabote eden burjuva sosyalisti.

abd emperyalizminin büyük ortadoğu projesi doğrultusunda gerçekleşen suriye'nin parçalanması savaşında rakka'da öldü. kendisi daha önce devrimci karargah'a üye olmaktan tan yargılanmıştı. sonrasında devrimci karargah ve kurtuluş hareketi, illegal örgütlerini birleştirme kararı almıştı.

istanbul üçüncü havalimanı

tarihsel maddeci
arkadaşlar, biraz ciğerinizi yakayım mı? peki...
solda gördüğünüz, çok büyük ihtimal 2014 yılında google tarafından çekilen uydu görüntüsüdür. yeşilliklere dikkat, hepsi ormandır çünkü orası ağaçlandırma alanıdır.

sağda gördüğünüz ise havalimanının inşaatı sonrası inşaat sahasıdır ve bugün bundan daha fazla alan ağaçsızlaştırılmıştır.

istanbul'da bu sene havalar bir öyle bir böyle değil mi? grip salgını, baş ağrısı, ajerji, bronşit had safada değil mi?

alın işte bu yüzden.

teknik gelişim olmasın mı? olsun olmasına da şuraya bir bakın ya... ciğeriniz yanmıyorsa başka bir şey diyemem.

bu iş için çaresiz çalışan herkesi halk affetsin ne diyeyim.

abdullah öcalan

tarihsel maddeci
doğu perinçek'in yetiştirdiği, önce nurcu, sonra türk sosyalisti, sonra maocu, sonra kürt milliyetçisi, en sonunda da post-marksist olan bir fırıldak.

hayatının ilk yıllarında "dini bütün" bir yobaz olarak yetişti. sonrasında doğu perinçek'in etkisiyle sosyalizmle tanıştı, tabii doğu perinçek ne kadar sosyalistse o kadar... doğu perinçek'in maoculuğun oportünist dönem teorilerini benimsemesi üzerine türkiye devrimci hareketinde "ilerleme" olarak yorumlanan, aslında tdh'den ana kopuş ile turist hareketlerin yayılmasını sağlayan fikirleri benimsemeye başlar. en sonunda da maocu metafiziğin kafası ile kürt sorununa kafa yormaya başlar ve bu soruna marksist-leninist bir çözüm sunmayı amaçlayan kürdistan işçi partisi'ni kurar. bundan önce de feodal bir adlandırma olan "apocular" olarak anılır çevreleri. bu yıllarda kürdistan'daki diğer sol partilere baskı uygulayarak, onların üst kadrolarına suikastler düzenleyerek bölgede tutunurlar.

amerika'nın çekiç güç uygulamasına kadar marksist-leninist çizgide, mao'nun ortaya koyduğu savaş stratejisi ile yol alan öcalan, sosyalist kampın dağılmasıyla, tam bir uzlaşmacı davranışta bulunarak, hareketin ulusal hareket olduğu bahanesi ile her türlü oportünizmi kendisine hak sayar. bunun sonucu olarak, kürt milliyetçiliğinden yararlanarak propaganda yapmaya başlarlar ve akıl babası yine aynıdır: doğu perinçek

son dönemleri ise öcalan'ın babasından olan kopuşudur. her post-modernci gibi o da marx'ı engels'i lenin'i aştığını ilan eder, anarşizmi öve öve bitiremez, post-modernizmin iğrenç hastalığı kimlik siysaetini teorik düzleme taşır. ancak o post-modernci cilayı kazıdığınız zaman, kendini bastıran bir ezilen milliyetçiliğinin izleri hala bulunmaktadır kendisinde.

ve türkiye halklarına bu fırıldakla masaya oturarak, kürt sorununa çözüm bulunması beklenir.

vladimir ilyiç lenin

tarihsel maddeci
komünistler açısından dinin nasıl dünya işlerinden ayrılması gerektiğini, yani laikliği ortaya koymuştur.

"din, kişinin özel sorunu olarak kabul edilmelidir. sosyalistler, din konusundaki tavırlarını genellikle bu sözlerle belirtirler. oysa herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için bu sözlerin anlamı kesinlikle açıklanmalıdır. devlet açısından ele alındığı sürece, dinin kişisel bir sorun olarak kalmasını isteriz. ancak, partimiz açısından dini kişisel bir sorun olarak göremeyiz. dinin devletle ilişkisi olmaması, dinsel kurumların hükümete değin yetkileri bulunmaması gerekir."

heval

tarihsel maddeci
kürtçede en sevdiğim sözcük. kürt ve türklerin dostça yaşayabildiği tek ortam olan bir grup içinde yer aldığımdan en çok duyduğum sözcük bu. ülkemize bu dostluğu egemen kılmak için çalışıyoruz işte, yaptığımız nacizane budur.

köpekten korkmak

tarihsel maddeci
çok sayıda insanda küçük yaşta yaşanan olaylarla bağlantılı olarak gelişen ve çeşitli şekillerde (kaçınma ya da nefret) ile kendini gösteren korkudur.

insanlar gibi doğal olarak köpekler de insanlardan korkmakta ve bunun dışa yansıması olarak ölümle dahi sonuçlanan olaylar yaşamaktayız. peki neden nedir? köpek çeteleri neden toplu olarak gidip insanlara havlıyorlar ve korkuyorlar? bunun iki sebebi vardır:

1- geçtiğiniz bölge köpeklere aittir. buradan geçmenizi kendileri için tehdit görürler.

2- olaydan birkaç dakika önce insan görünümlü bir dördüncü tür, köpeklerden birine mutlaka ama mutlaka işkence etmiştir ve onu farkeden köpekler beraber yürümektedir. özellikle bekçi köpeği olarak yetiştirilen ve sonradan salınan köpekler, saldırmaya güdülendiği için bu şekilde davranırlar.

burada iki tecrübemi daha aktarayım ki,

1- birinci sebebe bağlı olarak, bir köpek sürüsünün yanından geçtiğimde ısırıldım. ve köpek, benim onlara tehdit olmadığımı anladığı anda ısırmadan sadece dişlerini değdirdi. biz insanız, birbirimizi bin defa yanlış anlıyoruz, köpek mi anlamayacak? sonuç olarak bacağımı yıkadım, geçti. ısırılabilirdim de. ama bu hayvanlara düşman olacağım, korkacağım anlamına gelmez. çünkü doğamızda yok ettiğimiz hayvanlar olmadan yaşam olmaz. bizim yok ettiğimiz doğadan dolayı da, hayvanların yaşam alanı kalmamakta.

2- bir arkadaşım 6 metrelik köprüden toplu dolaşan hayvanların havlamasından ürkerek korkuluklara tutunmak isterken düştü... ölüm tehlikesi atlattı ama sağolsun doktorlar iyileştirdiler, platin takarak kalçayı topladılar. arkadaş belediyeye (ki bu da chp belediyesi) dava açmak istedi. ama aklına şu geldi "yahu ne yapacaklar, köpekleri toplayıp öldürecekler, yakışmaz bize". yine de dava açtı bir şeklini bulup ve dava sürüyor şu anda.

insanlar olarak kendimizden önce başkalarını da düşünmeliyiz. ama bu çağda bunun olanağı kalmamakta giderek. çünkü akp denen "çete" çocuklarımızda, gençlerimizde insani değerleri söndürerek yetiştiriyor. değerler eğitimi almayan bu tür salaklar oldukça, hayvanlara da insanlara da yaşam zor.

dolayısıyla hayvanlara işkence edersen, mamalarını dökersen, onları beslemezsen bir arada olup kendilerini korumak için havlayabilirler. biraz köpek bakımı eğitimi alıp, neden havlayabileceğini, hareketlerini anlarsan havlayan köpeğe yaklaşıp ilgilenmen bile yeterlidir diye düşünüyorum.

amerika birleşik devletleri

tarihsel maddeci
her üç kadından birinin dayak yediği ülkedir.

parababaları sistemi kadını 3 piramitli sömürü sistemine tabî tutar. sömürünün meşrulaşması için de meseleye sınıf temelinde bakmayan feminizm gibi düz mantık bakan fikirleri destekler, onu televizyonlara çıkartır, el üstünde tutar. o feministler de sürekli "uygar batı"yı örnek göstererek sisteme rıza sağlar.

halbuki rızası sağlanan o emperyalist ülkede kadınlar, tıpkı ülkemizdeki gibi, erkek egemen emperyalist düzenin acıları içinde yaşarlar.

kadınların bu sömürüden kurtuluşunun tek yolu, sosyalist düzenin cinsiyet eşitlikçi anlayışıdır.

kalifornikasyon

tarihsel maddeci
duyarsızlaşmanın bilimsel adı, california sendromu olarak da bilinir.

günümüzde yaşanan bu kadar berbat olaya karşı, hala birilerinin uçkur edebiyatı dökmesine verilen "bilimsel" addır aynı zamanda.

günümüzde çoğu insan, duygularını yitirmiş bir biçimde, yaşanan şiddete rağmen yaşamaya devam ediyor. umursayan da bu olayların sebeplerini araştırmıyor, bu da farklı bir konu. bununla beraber, bana göre çoğumuzda bu sendrom yer etmiş durumda.

terör sorununa çözüm önerileri

tarihsel maddeci
askercil operasyonlar açısından bakarsak, hdp ve pkk'ya karşı biri olarak söylüyorum ki, askeri operasyonlar hiçbir işe yaramamaktadır.

sorun askercil bir sorun değildi hiçbir zaman. hatta sorunu daha da arttıran askercil önlemler olmuştur.

pkk'nın birkaç bin silahlı militanı mevcut mu? evet. bu sayıyı çağrı ile arttırabilir mi? evet. bu artış sonrasında yıllarca eğitim alan kişiler, birkaç aylık eğitim alan er, erbaş, astsubay ve subayları alt eder mi? eder.

haydi yenildiler diyelim, sorun çözülür mü? hayır.

çok basit bir talep olan kürtçe anadilde eğitim yapılıyor mu? hayır.

kürt halkı ile ilişkilerdeki sert (uslandırıcı, yıldırıcı) tavır değişti mi? hayır.

çözülmeyen bir sürü sorun daha sayılabilir, çok basit olanlardan bahsedince bir ilerleyiş yok.

kısacası savaş için sevinenler olabilir. ancak tüm bunlar uslandırma hareketidir. tüsiad-müsiad ile kürdisad arasındaki ufak bir pürüzün savaş aracı ile devamıdır. yarın bu savaş biter, yine masaya oturulur, başkanlık sonrasında eyalet sistemine bile geçilebilir.

dolayısıyla bu yıldırma ortamı pamuk ipliği ile bir bağ kuran insanları da koparmaktan başka bir işe yaramaz.

sorunu çözebilecek tek etken yığınların hareketidir. yığınlar burada isteklerini, tepkilerini dile getirdiği anda bunlara kulak verilmek zorunda kalınır.

taksim-gezi isyanında böyle oldu. halkların tartışmasına, kaynaşmasına engel olan hareket, hdp(bdp) olmuştu bu isyanda. kürdistan'da yaprak bile kıpırdatmayanlar, çözüm sürecine zeval gelmesin diyenler, kendi çözümsüzlüklerini çözüm diye dayattılar. sonuç ortada.

dolayısıyla sorunun çözümü halkın ne dediğine kulak vermektir. eğer ki ipleri atarsak, daha kötü günler bizi bekler.

başörtüsü yasakları

tarihsel maddeci
dün bu başlığa girdiğim giri 6 eksi almış...



burası laik sözlük olacaktı değil mi?

y-chp'nin yarattığı zihin tutulması işte bu. imam-hatipler kapatılmasın diyor, teşvik edeceğiz hatta diyor y-chp'li gençler... yazıktır arkadaşlar, bu araçların hepsi dünya ve din işlerinin birbirine geçmesini sağlayan kurumlardır. kadınların türban takması, imam-hatipler bunların parçasıdır.

ab fonu verenler şu anda ellerini ovuşturuyor sanırım.

nurullah ankut

tarihsel maddeci
t*ayyipgillerin halkı kandırışını şöyle anlatır...

"...işte bunların savunduğu bu din, durup dinlenmeden alıp satmaya hız verdikleri bu din, bu işlevi görüyor. halkın cellâdına âşık olmasını sağlıyor. bizim gençliğimizdeki yeşilçam filmlerinde masum genç kızları kalleşçe, alçakça tuzağa düşürüp kandıran kötü adamlar olurdu. bunlar gazozun içine uyku ilaçları katarak uyuturlar ve kirletirlerdi genç kızları. işte bunların alıp sattığı bu cıa, bu yezid dini aynen bu işlevi görüyor. nuri alço'nun gazoza kattığı uyuşturucu işlevini görüyor. o yüzden hiç hız kesmeden bunu sürdürüyorlar. ihanetlerini, vurgunlarını, namussuzluklarını arttırdıkça bu cıa dinine sarılıyorlar. bakın biz ne kadar müslümanız, diyerek cahil insanlarımızı, bilinçsiz insanlarımızı kolayca kandırıyorlar. onlar da bunların dindar olduğunu sanıyor."

(2014 kıvılcımlı'yı anma konuşması)

nurullah ankut

tarihsel maddeci
birinci anti-emperyalist kurtuluş savaşına "darbe" diyenlere karşı cevap veren devrimci başkan.



"Bre Amerikan devşirmesi, işbirlikçisi hainler! (...)
Bütün bunlar sizi kesmemiş olacak ki, şimdi de kalkıp İblisçe bir demagojik söylemle Mustafa Kemal'e ve silah arkadaşlarına “Darbeci” diyorsunuz. Böylece de 15 Temmuz 2016'dan bu yana şeytanlaştırdığınız Fethullah'la ve onun cemaatiyle, Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve silah arkadaşlarını eşitlemiş, aynılaştırmış ya da benzeştirmiş oluyorsunuz."

http://kurtuluspartisi.org/1-36

hollanda

tarihsel maddeci
15 Mart 2017'de genel seçimleri gerçekleşen ülke. dikkat çekici noktalar şunlar:

1- ırkçı parti "özgürlük için parti" 4 milletvekili daha kazandı. bu türk göçmenler için pek iyi bir haber değil.

2- hristiyan demokratlar ve sosyal liberaller 6'şar milletvekili daha kazandılar. böylece aşırı sağ ile birlikte liberalizmin yükselmesi ve sosyal demokratların dibe vurması geleneği devam etti.

3- işçi partisi 29 milletvekili kaybetti. işçi partisinden giden oyların bir kısmı türklerin kurduğu "denk" partisine gitti. seçimin yıldızı ise yeşiller oldu, 12 milletvekili kazandılar. kimlik siyasetinin harman olduğu ülkede, modernizm kökenli partiler kan kaybediyor, pek şaşırtıcı değil.

4- hollanda'nın post-modernizm diyarı olduğundan bahsettik ama bu ülkenin seçime katılan en soldaki partisi ilginç bir şekilde ab karşıtı ve demokratik sosyalist (yani ikili iktidarı savunan) bir yapıda. onların oyları da milletvekili sayıları da önemsiz derecede düştü. marksist-leninist ya da dördüncü enternasyonalist partiler ise seçimlere katılmadılar (hollanda yeni komünist partisi ve birleşik komünist parti)

seçimleri kazanan halkın özgürlük ve demokrasi partisi, seçimlerde %26,5 alarak birinci olan muhafazakar liberal parti (akp'nin 2002-2007 dönemindeki yılış yılış ab'ci halini düşünün).

çok ilginç gerçekten, hollanda şöyle özgür, böyle özgür deniyor ama seçimlerde %36 sağcı partilere oy veriyor. sosyal demokrat partilerin oy oranı ise %36

hristiyan partiler ise %13 oy alıyor, aralarında evanjelist partiler bile var.

kısacası, avrupa'nın eski köylüleri, yeni banliyö orta gelirlileri sağı tekrardan yükseltiyor.

Pkk

tarihsel maddeci
2015 yılında, şöyle bir beyan veriyor kck başkanı cemil bayık:

"tabii ki mesajlar gidip geliyor, toplantılar yapılıyor, mektuplar yazılıyor ve bunlar daha da gelişeceğe benziyor. abd'nin türkiye ile aramızda arabuluculuk yapması gerektiği çağrımı tekrarlıyorum. bize bir garanti verirlerse üzerimize düşen rolü yerine getiririz"

"eğer amerika türkiye'nin siyasetini desteklemeye devam ederse kürtleri kaybeder. eğer amerika kürtleri kaybederse, ışid'i yenmek zor olur"

http://www.haberiyakala.com/2015-08-17-pkk-operasyonlari-durdurabilmek-icin-abd-ile-gorusuyor-h30001.haber

hani diyorlar ya "pkk ile ypg aynı örgüt değil" diye... danıştıkları adamlar aynı, önder gördükleri kişi aynı, yöntemler, programlar aynı... ama ayrı. yerseniz.

pkk'nın senelerdir abd'ye sevgi çiçekleri gönderdiğini biliyoruz. ancak sinir edici taraf şu, kürt işçilerini yere yatırıp "türk'ün gücünden" bahseden özel harekatçı da abd tarafından onaylananlarca eğitiliyor, rojava'da çatışan "gerilla" da... kandil'i vuran jetlerin komuta eden adam da nato'da abd tarafından doktorine ediliyor, blackwaters'ın askerleri tarafından komuta edilenler "marksist müttefikler" de.

bu nasıl pis bir oyun? insanın midesi bulanıyor. kürt ve türk gençlerinin ölmemesi için bizi zorla öcalan'ın, demirtaş'ın, graham fuller'ın, recep t*ayyip erdoğan'ın, bağdadi denen sapığın çözümlerine zorluyorlar. yok mu başka bir çözüm? yok mu şu soytarlığa dur diyecek bir insan evladı?

karadeniz mutfağı

tarihsel maddeci
bir bölgede tatar var, laz var, çerkes var, türkler var, bir de mirasını bırakıp giden rumlar var, tabii ki yemek kültürü de zengin olmaması mümkün değil.

karadeniz'in yemek kültürü "aristokrat" değildir. çünkü karadeniz'de o aristokrasiyi kuracak kadar merkezileşme yoktur, köyler dağınıktır. dolayısıyla merkezi bir tarım çalışması da kısıtlıdır, hayvancılık daha fazladır. dolayısıyla sofrasından görülüp öğrenilecek bir aristokrat kesim yoktur. eğer mutfak kültüründen kastınız o görgüsüzce kurulan uzun sofralar ve çeşitlilik ise, o karadeniz'de yok. hristiyan inançlı karadenizlilerin o dönemde yeni yetme burjuvazisi bile halktan çok farklı sofra kuramaktadır. halbuki aynı inançtan egeli, trakyalı, çukurovalı hristiyan burjuvaların, aristokratların sofrasına baksanız, bizim müslüman ağanın sofrası gibi alabildiğine doludur.

karadenizli'nin yemek kültürü bu yüzden yaygın, baskın karakter taşımaz. doğal olarak da karadenizlilerin "sıcak denizlere indiği" trakya'nın kültürü ile etkileşim halindedir (bir de burada da bol miktarda çerkes, tatar bulunur). yani "medeni" karadeniz mutfağı buradan aldığı etkileşimle zenginleşir, lakin kendine özgünlüğünü de korur. bunun en özgün örneği, bolulu mutfağıdır.

donatılacak masaya konulacak çeşit sınırlıdır. karadeniz'in yemek kültüründe mesele bolluktan çeşit üretmek değil, kıtlıktan çeşit üretmektir. bu yüzden aynı yemek kaynaklı türlü türlü çeşit üretilmekte (örneğin hamsiden binbir çeşit yemek yapılması...) bu bakımdan karadenizli damak tadı açısından 7 bölgeye hitap edebilecek yemek üretir. kürdünden arabına, trakyalısına kadar tüm vatandaşlar o kültürden haz alabilir.

bugün sokaklarımızda açılan dükkanlarda güneyli yemekleri daha çoktur, çünkü bizim kolay para kazanmak isteyen ve çabuk doyurmak isteyen esnafımıza bu yemekleri yapmak daha kolay gelebilir (dürüm, döner, lahmacun, "pizza", makarna, pilav, iskender). ama karadeniz konseptli yer açacaksan, eğer orjinal olacaksa, maliyetten kısman herşeyi etkiler. mesela güzel yemek yapacaksan, endüstriyel tereyağı kullanman fayda etmez. malzemede endüstriyel peynir kullanman fayda etmez. akçaabat köfte yapacaksın mesela, etten çalarsan kuru olur. o zaman tabii ki kimsenin hoşuna gitmez.

istanbul'un 1/3'ü karadenizlidir, ama dükkanlara baktığınızda güneyli yemekleri yapan yerlerin çoğunlukta olmasının sebebi budur.

yemek önerisi: bafra pidesi, cevizli mantı, tirit(ıslama), lokul, karalahana çorbası ve tabii ki hamsi pilavı

Adalet ve kalkınma partisi

tarihsel maddeci
-türkiye'ye liberalizm hastalığını özal'dan sonra daha fazla enjekte ederek türkiye'nin iyice dışa bağımlılığını arttıran hükümete mensup olan,
-türkiye'de ahlak, ar, namus kavramlarını bir bez parçasına bağlayıp, bu kavramları yok edenlere karşı mücadele etmeyen,
-özgürlük anlayışı türbandan ibaret olan
-sosyal devlet anlayışı sadakadan ibaret,
-demokrasi anlayışı kendi söylediklerini alkışlatmak olan organize suç örgütü

suriyeli sığınmacılar

tarihsel maddeci
öncelikle başlığı düzeltelim:

suriyeli sığınmacılar x
ortadoğulu teröristler V

suriyeli demek, değerli başkan beşar esad'ın önderliğinde savaşan yurtsever demektir. bu uğurda bedence yere düşen, hepimizin mücadelesinde yaşayan şerefli yiğitler demektir.

hangi ülkeden geldiği belli olmayan ortaçağcı, yobaz teröristleri suriyeli yurtseverlerle karıştırmak büyük bir gaflettir. bundan vazgeçelim.

ikincisi, bu terörist ve ailelerini ülkemizden defetmek için gerekli olan şey iktidarın değişimidir. bunun için gece gündüz çalışılmalı, akp'nin gasp ettiği tüm koltuklar geri alınmalı. bu olmadan, bu terör örgütü militanları ülkemizde mikroplarını saçmaya devam edecektir.

deniz gezmiş

tarihsel maddeci
türkiye'nin bağımsızlığı için boynunu ipe korkmadan uzatan, bugünkü gençliğe duruşu ile örnek olan marksist-leninist devrimcidir. ancak günümüz "sözde" marksist-leninistleri gibi mustafa kemal'i faşist ilan etmemiş, aksine onun başlattığı devrimin devam ettiricisi olmak konusunda kararlılığını dile getirmiştir.

diyalektik materyalizm

tarihsel maddeci
herhangi bir insanın bilmeden ölmesini istemediğim düşünce yöntemi, olgu kavrayışı. insanların din ile kısıtlanmış dünyasını değiştirecek, kafasında şimşekler çakmasına sebep olacak bir düşüncenin bu kadar kitapsal kalması isyan ettirici. düşünün, bir adam çıkıp dünyadaki tüm olayların işleyiş yöntemini anlatıyor ve sen hayatına bu ilişkilerden bakmaya başlıyorsun. herşey değişik gözüküyor gözüne. ama senelerce bu yöntemi keşfedemiyorsun. böyle iş olur mu yahu?

diyalektik materyalizmin dahi yetersiz kalabileceği bir çağda yaşıyoruz. ilişkiler artık daha karmaşık, daha fazla açıklanmaya ihtiyaç duyuyor. bilgiye ulaşmak son derece kolay ve onu yönlendirmek için elimizde bir çok kaynak var. ama sırf onu yönlendirirken kullanacağımız yöntem konusunda kaderci, şansa dayanan bir yaklaşımda bulunduğumuz için kaybetmeye devam ediyoruz.

bu kabul edilebilir mi? edilmemeli, olmamalı. işte bu sebeple diyalektik materyalizm önemlidir.

khk ile ihraç edilen akademisyenler nuriye gülmen ve semih özakça

tarihsel maddeci


"Bir an için unutalım Nuriye'yi, Semih'i

Şu annenin feryadına bir kulak verelim:

“İnanabiliyor musunuz, öpemedim çocuğumu. Sarılıp doya doya öpemedim. Sadece kemikten ibaret, erimişti. Kıyıp sarılamıyorsunuz bir şey olacak diye.”

Bu annenin yüreğindeki cehennem yangınının, tahammülsüz acının binde birini olsun, empati yapıp duyamıyorsanız eğer; sizin de yüreğiniz acımıyorsa, gözleriniz yaşla dolmuyorsa

ve de hâlâ “Ben de insanım” diyebiliyorsanız, bir kez daha kahrolurum ben.

Ve insanlığımdan utanırım. Yani sizlerle aynı türden olduğumdan utanırım.

Çağrışım olur; Hz. Muhammed'in Kur'an'da geçen şu sözü gelir aklıma:

“Doğrusu şu ki insan, gerçekten çok zalim, çok nankördür.” (İbrahim Suresi, 34. Ayet, Yaşar Nuri Öztürk Meali)

Ve de benim pek çok kez tekrarladığım şu kanaatim gelir aklıma:

Canlıların en yücesi, en şereflisi de, en alçağı, en iğrenci de insan türü içinden çıkar.

Beni bugüne dek kahreden, mahveden, acılara boğan tablo hep şu olmuştur:

Bir annenin, evladının tabutuna sarılıp feryatlarla ağıtlar yakışı…

Böyle bir görüntüye hiç dayanamamışımdır. Nerede olursam olayım, kaç yaşında olursam olayım, acıyla dolmuştur yüreğim. Önlenemez bir biçimde süzülmüştür gözlerimden yaşlar.

Ne diyelim?..

Keşke Nuriye ve Semih'in başına kötü bir şey gelmese…

Bu analar daha fazla acılara gark olmasa…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

29 Haziran 2017

Nurullah Ankut

HKP Genel Başkanı

bkz: http://kurtuluspartisi.org/bir-an/

nurullah ankut

tarihsel maddeci
24 temmuz 2017 tarihli yazısından:



"Bunların tamamı vatan, millet, halk, Laik Cumhuriyet, Birinci Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal düşmanıdır…

Bu düşmanlık, onların ruhlarına yerleşmiş, genlerine kodlanmıştır.

Asla düzelmezler ve iflah olmazlar.

Bunları ancak toprak ıslah edebilir!

Biri, üçü, beşi değil ha; tamamı aynıdır.

Tabiî bir diğer belirleyici özellikleri de hâyâsızca kamu malı hırsızlığı yapmalarıdır. Asla gözleri doymaz, iştahları kesilmez. Bu konuda da onları ancak toprak ıslah edebilir…

Kadir Mısıroğlu denen kaşar, Mustafa Kemal ve laiklik düşmanı kişinin şu söylediklerine, daha doğrusu hezeyanlarına bakar mısınız?

“Keşke Yunan galip gelseydi. Ne Hilafet yıkılırdı, ne Şeriat kaldırılırdı, ne Medrese lağvedilirdi, ne hocalar asılırdı, hiçbiri olmazdı.

“(…)

“Anayasaya laiklik konmasın” diyen adamı nasıl boykot ettiler, nasıl hakaretlerde bulundular görüyorsunuz. Bizim gavur, elin gavurundan daha şiddetlidir.”

http://kurtuluspartisi.org/1-25

vergi terörü

tarihsel maddeci
türkiye memur ve büro çalışanını vuran terördür.

türkiye'de bir yılda 30000 tl üzerinde para kazanan kişi, brüt ücretinin sadece %58'sini alabiliyor. (bu da 1605 lira net ücretin üzerinde çalışan kişi demek, asgari ücret 1281 lira zaten)

yanlış duymadınız, ücretinizin beşte ikisinden fazlası t*ayyipgillerin gemiciklerine, sarayına falan gidiyor.

şimdi es kaza en düşük memur kadar net ücret alan bir çalışan olsanız, 6. aydan sonra bildiğin devlet maaşınıza ortak oluyor. ondan önce de ortalama %63'ünü alabiliyorsunuz ücretinizin.

bir de bu net ücret üzerinden kesilmeye başlanan bes meselesi var ki, oraya hiç girmeyelim.

dolayısıyla türkiye'de kayıtlı çalışan olmak, bir bakıma devlete çalışmak demektir. zam alsanız, zammın büyük kısmına devlet ortak olmakta.

ama şu ülkede yabancı futbolcular ve kurumlar, neredeyse vergi ödemiyor (ödenmesi gereken vergi de teşvik ayağına siliniyor). ne diyelim, onlar oynasın, biz de bakalım.

nurullah ankut

tarihsel maddeci
19 Temmuz tarihli yazısından:



"Hani Eniştenden duymuştun, Hafız?

Yalanı tığın üstünde durdurursunuz be!

Bak, Madımak'ın eli kanlı kasaplarından Temel Karamollaoğlu ne diyor…

“Biz 15 Temmuz'dan en az 6 ay evvel Erdoğan ve Bakanlarına, hem de defaten bildirdik, FETÖ'nün devleti tümüyle ele geçirmek için bir askeri harekât hazırlığı içinde olduğunu. Hatta FETÖ'nün bu işle görevli generallerinin isim isim sayısını da bildirdik. Fakat, Erdoğan ve adamları umursamadı uyarılarımızı.”

Bu ne iş ya?

Bu nasıl bir ihanettir böyle?

Bir de kalkıyorsun, “15 Temmuz Destanı” diyorsun…

Ne destanı be!

Pensilvanyalı İblis'le beraber ihanetin kallavisini etmişsiniz o gece…

Olan, her iki taraftan kandırılmış 400 insana oldu, Türk Ordusu'na oldu, Millete oldu, Vatana oldu…

Ne ordu bıraktınız, ne yargı, ne hak hukuk, adalet, kanun, ne Laik Cumhuriyet… Hepsini tarumar ettiniz. Bir de kalkmış milletin huzurunda kahraman edasıyla konuşuyorsunuz. Yazık be, yazık…"

Devamı: http://kurtuluspartisi.org/1-19/

laik sözlük'ün özgürlükçü çomarlardan oluşuyor olması

tarihsel maddeci
akhenaton bize bir şeyler söylemek istiyor. ne söylemek ben biraz izah etmek isterim.

1- eğer meselemiz laiklik ise, bunun kemalistlerin(ya da yurtseverlerin) tekelinde olmasını sağlayan kim? hani öyle değil de, bu algıyı oluşturan kim?

sizsiniz be! sizsiniz ulan!

be namus yoksunları, 2015 seçimlerinden önce tek bir kelime laiklik koymadınız be bildirinize! kesk'ten tmmob'una, hdp'sinden halkevlerine, ödp'sinden liberallerine, laiklik kelimesi gördünüz mü altınıza işediniz be! "kemalist işi" bu dediniz, laiklik kelimesini kullananlara hırlayıp diş gösterdiniz. hepsi kanıtlı, belgeli be.

nereden biliyoruz, biz yaşadık çünkü en çok bunu. ışid'in yüzlerce insan mı katletmesi gerekiyordu bunu anlamanız için? laikliğin sudan önemli ihtiyaç olduğunu anlamak için bu mu gerekiyordu?

şimdi de "seküler çomar" diyorsun, hoşt! sen bildirine bir tane laiklik yazdırmıyordun iki üç tane liberalle müttefik olacağım diye. bu ne utanmazlık.

şeriatçılarla, madımak oteli katliamcıları ile, özgür-der ile, mazlum-der ile yatıp kalk, sonra da yurtseverlere böbürlen, az ötede oyna hadi.

2- ha laiklik sadece ulusalcılara mı yöneliktir? tabii ki değil. bugün laikliği, yani dünya ve din işlerinin birbirinden ayrılıp, dinin vicdanlarda yaşanmasını tutarlı olarak savunan komünist hareketlerdir. "laik" cephede falso yok mu? aha da sahte vatan partisi var mesela. adamlar açıktan akp ile yatıp kalıyor.

bir de laikliği rakı içmek, açık giyinmek ile bir tutan bir kesim var, o da sakat, ekletik bir bakış. tabii ki bu hdp kuyrukçu tayfasından daha masumane, daha ümit var edici.
2

fethi sekin

tarihsel maddeci
kürt-türk kardeşliğinin teminatı olan, kürt işbirlikçi hareketi tarafından katledilen trafik polisi. belki de iş bulamadığı için polis olmuştur. ancak parababalarının pislik dolu, iğrenç dövüşünde sırf vatandaş yaşasın diye hayatından vazgeçmiştir.

mutlaka kardeşlik kazanacak, ırkçılık kaybedecek!