confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

hasan hüseyin korkmazgil

pencere
aşkın, mücadelenin ve türkçenin en az nazım hikmet kadar önemli bir şairidir. ömrü sürgünler, maphuslar ve suikastlerle geçmiş bir öğretmendir.
bugün bir kez daha hayatını okurken basit bir cümle tüm vücudumu karıncalatmaya yetti. ''ankara'da öldü''
ankara'dan bu kadar uzakta ve hasretle bir kez daha acıyla andım öğretmenimi. epeydir dileklerimi o kadar minimalleştirdim ki, en önemlilerinden biri ankara'da ölmek.
ustamızın ruhuna ve diline saygıyla;

başımı döndürüp bakamıyorum
nasıl kaldı gerilerde onca yıl

karanlık bir gömütlüğü düşte geçmiş gibiyim
tatmadığım bir içkiyi bir akşam
afrikasal bir törende içmiş gibiyim
birdenbire kan yağmurlu bir bulut
birdenbire kan kokulu bir duman
şaşkınlıktan gemileri yakmış gibiyim

ışıklarla oynamayın / dedim ben size
yararı yok karanlıkta sürek avının
dedim ben size
yanlış kalemlere kayar elleri yazıcıların
tutanaklar yanlış yazar
dedim ben size

karanlığı az kullanın / kirliler kokar birgün
birgün yanar bu ışıklar sırıtır suratlarınız
kirlilere sığınmayın / dedim ben size
yararı yok oynaşmanın törensel aklıklarda
kaçın kaçabilirseniz uzak sulara
ışıklarla oynamayın / dedim ben size

gecenin şiiri

pencere
ayırmışlar seni benden
aramızda cam bölme
biliyorum ordasın sen
şu camın arkasındasın
şu incecik
şu zavallı
renkli camın ardındasın
yapayalnızsın

uzanmışsın soylu çıplaklığınla
ama çıplak değilsin
pembesin
yeşilsin
morsun
kızılsın
saçlarınla oynuyorsun durmadan
sabah kesip kısa kısa
akşam uzatıyorsun
gözlerinle oynuyorsun durmadan
gözyaşın değişmiyor
gülüyorsun pencereden sokağa
kuytuda ağlıyorsun
bekliyorsun ağlayarak
o mavi kuşu

biliyorum
biliyorsun dilini duvarların
kapıların karanlığa kapanışını
gece köpek seslerini yolcu uçaklarını
filmin öbür yarını
sonun ardını
çiçekli balkonların gizli yanlızlığını
aşkın kedi çığlığını ıslaklığını
içkinin yasalara amansız düşmanlığını
duyuyorsun
biliyorum
yaşıyorsun çırılçıplak
ama işte ardındasın şu camın
kozanın içindesin
saçlarınla oynuyorsun durmadan
gözlerini boyadıkça artıyor dalgınlığın
bekliyorsun
biliyorum
bekliyorsun ağlayarak
a mavi kuşu

bense öbür yüzünde zavallı camın
vangölü'nün karanlık sularını çılgınca
çılgınca kulaçlıyorum kavuşmak için sana:
-tamarraaaa
ah tamarraaa
güzel tamarraaa!

bitmiyor su
bitmiyor su
kıyı kaçıyor
çığlıklarım karışıyor karanlık dalgalara

varıyorlar bizden sonra seninle bana
anlıyorlar bizden sonra seninle beni
sen bir avuç barut külü bir yanda
ben bir avuç ateş külü bir yanda
durur küller arasında yalnız ve uzak
o incecik
o zavallı
cam bölme.....

Hasan Hüseyin Korkmazgil

karşılaştırmalı edebiyat

pencere
aslında karşılaştırmalı edebiyata örnek verilemez tabii fakat iki büyük ozanımızdan, farklı cümlelerle güzel bir temenni;

''mevlam ayrılık vermesin gökte uçan kuşa leylam''

neşet ertaş

''istemem çeksin aşk acısını, her kim anarsa barış adını''

barış manço

hadi sen git işine

pencere
tek bağlamasıyla konser kayıtlarından oluşan resitaller albümü, sakallı müzikkalite evrenimiz ahmet kaya'nın ülkemize bıraktığı en güzel armağanlardan biridir.
ustamızın bu muhteşem şarkısı hem stüdyo hem konser kaydı olarak birbirinden derin güzellikler içerir.

gündelik acılara büyük bir baş kaldırı şarkısıdır. çoğu zaman acılara en iyi merhemdir. bence dinleyin.

https://www.youtube.com/watch?v=E3JBvxhu9Ks

melih cevdet anday

pencere
Ölürken çocuklarımı unuttum
Küçük deniz kirpikleriyle sabah
Denedim bütün sabahları.

Sana sürgünümün şarabını bıraktım al
Mumlarını güzelliğin ve hiçliğin
Bir de kaygumun soluk ellerini.

Denedim bütün ölümleri
Ama görmedim büyülü ağaç
Ezilmiş sevdaların giysileri.

Sana ayrılığın yayını bıraktım al
Bir de adını bilmediğim gökyüzünü
Lamalar gibi koşar bozkırda.

Oysa ölümsüzlük şuracıkta,kar
Güneşi gibi doldurmuş odayı,basit,
Anlamsız ve tek başına.

Ayaklarım hayvan,üstüm başım bitki
Denedim bütün vakitleri al
Başka türlü geçmeyen bir vakitti.

muhteşem dizelerinin sahibidir.

gecenin şiiri

pencere
Balıklar için deniz lazım,
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım.
Halbuki ıslık çalmak için
Birşey lazım değil.

Melih Cevdet Anday

intihar etmek

pencere
bu eylemselliği gerçekleştirecek birey önceden çok dillendirmez genellemesi ne kadar doğru bilmiyorum. intihar etmek durumunun anlık bir fiil değil süreç olduğu kanaatindeyim.

en az yaşamak kararı kadar intihar etmek süreci de olağan üstü bir süreçtir. insan ruhu bir kazana atılmışçasına yoğun kaynar durur bu süreçte. daha önce bir çok yamayla mükemmeleştirdiğiniz sayısız anlamsallık kaotik bir entropiye dönüşür. doğadaki ve insanlardaki bütün çelişkiler kıl kıl dağılır, çözülür bu süreçte. zaten kendinizi çoktan param parça etmişsinizdir. elinizde tuttuğunuz ruhunuzun yumakları kötü kokusu dayanılmazdır. ellerinizden zaten nefret ediyorsunuzdur artık.

gezegenler ve sonsuz uzay yıldızlar kadar çok nedenleri olabilir bu halin. hepsinin son tahlildeki formülasyonu çaresizliktir. dayanılmazlık ve dayanışılmasızlıktır.

uzun süredir herkese çok ayıp olur diye intihar etmiyorum. ulan yüz binlerce güzellik arasından böyle bir yaşama sebebi süzer mi insan kendine? her şeyin entropisinden gelen koku burnumun direğini kırıyor.

viktor hugo'nun da ölmeden önce dediği gibi.

"ışık, ne olur biraz daha ışık"

köpek

pencere
biz de bir maymun türü olan insanlar olarak evrimi üzerinde direk hükmettiğimiz muhteşem varlık türleridir. belki de doğada yaptığımız bir kaç iyi şeyden biridir bu durum.

bundan on bin sene önce artıklarımızla beslenmek için peşimize takılan kurt, çakal ve tilki hayvanları bizim artıklarımızdan beslenip avlanma yeteneklerini kaybetmişlerdir. zamanla aramızda ortak iş birliği sonucu da günümüzde çeşit çeşit köpek türüne evrimleşmişlerdir.

gazi mustafa kemal atatürk

pencere
son zamanlarda kemalist olduğunu iddia edip aynı zamanda turancılığa övgüler düzen çokça cahil türedi. oysa teşbihte hata olmaz, gazi paşanın genç cumhuriyeti kurarken ömrü bu ittihatçı tayfanın pisliklerini temizlemekle çürüdü.

gazi paşa daha 1913 yılında bulgaristan'da ateşeyken istanbul'a bir mektup yazarak balkan harbinin vatanı ne büyük felaketlere sürüklediğine işaret eder. ve içi boş hayallerle, almanya'nın kuyruğunda bir savaşa girilmemesini vurgular.
cumhuriyetin kuruluşundan sonra da bu ittihatçı, turancı tayfanın burnunu bile memlekete sokturmaz.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

pencere
saçma sapan geçen bugünkü hastane nöbetimden alakasız bir kaç sıradan durumdan bahsetmek istiyorum.

kantinde ismi devrim olan 4 yaşında bir çocuk gördüm. saçma sapan bir şekilde çocuğa sarılıp ağlayasım geldi. sonra kantindeki bütün şeker ve çikolataları ona almak istedim. annesi yanlış anlar diye düşündüm önce. sonra yanımda hemşire bir kadın arkadaşımdan güç alarak biraz oynadım çocukla bir kaç da çikolata alıp içimi sevgi ışığıyla tatmin ettim.
sırf ismini devrim deniz koymak için çocuk yapılmaz mı yahu? tabii ki yapılmaz. fakat can işte bu çekiyor. neyse bakalım hele şu küresel ısınma falan mevzuları ne olacak. bu yaştan sonra bizi sevecek iyi bir kadın çıkar mı? böyle bir kadın aklını peynir ekmekle mi yedi? ben mi aklımı peynir ekmekle yedim? tabii hep bunlar devrim'in yan öğeleri.

sonra otobüs durağında 1 yaşında bebesi kucağında muhteşem bir cennet güzelliğinde uyuyan baba gördüm. çok şiir bilirim de, doğum hastanesinde çalıştığım zamanlarda, doğan çocuklarını ilk defa gören babaların gözlerinden daha güzel şiirler okumamamışımdır bugüne kadar. bu ayrı bir konu tabii. bu arkadaşımız bebesinin ateşini evdeki dijital ateş ölçerle yanlış ölçmüş 39.5 çıkmış. oysa bebenin ateşi normal 38.5. adamı o halde eşi aradı, doktorun ne dediğini öğrenmek için. adam eşini hınçla ''şimdi sana izahhat mı vereceğim, eve gelince konuşuruz'' şeklinde azarladı. bir erkeğin iyi bir insan olduğuna dair belki de yanlış olan bir genellemem vardır. karısını seven erkekler iyi insanlardır. çok az erkek tanıyorum ki karısını seviyor. bir de kız çocuklarının sevdikleri babalar iyi insanlardır. meğer bahsettiğim adam öküzmüş.

son olarak 19-20 yaşlarında iki genç ve annesi yaklaştı yanıma çevrede nöbetçi eczane olup olmadığını sordu. dedim gençler akıllı telefonunuzda gerekli bilgi var. nasıl bakıyoruz ona abi dediler. çıldıracaktım. her ski biliyonuz da akıllı telefonda bunu da ben mi öğreteceğim demedim tabii. googleyin dedim, sigaramı söndürdüm gittim.

bu da böyle bir anım ve hikayem oldu işte.

aşk

pencere
şimdi yaşamlarında aşka, aşkın gözü kördür gibi skindirik öğretilmiş ve dayatılan klişelerle yaklaşanlara bir siktirin gidin diyorum.
aşk gözü en çok açık olması gereken olgudur. yüksek bir düşünce eylemi ve öngörü tutarlılığı gerektirir. sevdiğiniz insan sizin için ne kadar emek vermeyi göze alabilir? yaşamında ne kadar tutarlı? aşkın ana amacı olan mutluluk hususunda birbirimizi yaşamda ne kadar ilerletebiliriz gibi ana maddelerin cevapları verilmeyen hiç bir olgu aşk değildir.

bunlar dışında çektikleriniz zavallılık ve kalitesiz pembe dizi senaryolarıdır. aptal saptal ankisiyetelerinizdir.

koma amed

pencere
kürtler gerçekten şanslı bir ulus. çok iyi nitelikte müzik yapan yüzlerce türkçe gruptan haberdar ve dinleyip haz almaktalar. fakat işte bir kısım türk'ün gözünde canavarlaştırıldıkları için türk ulusu o kadar şanslı değil. gerçi o bir kısım türk de, kürt düşmanı değildir, terör düşmanıdırlar.
kürt diline hiç bir düşmanlık beslemedikleri o kadar bellidir ki batman'da bir cafe'de kürtçe aşk şarkısı söyleyen sanatçıya bu yüzyılda hayatı zindan falan etmezler.

neyse. ben hala tanışıp güzelleşeceğimize ve bir birimizden sayısız hisler öğreneceğimize inanıyorum.
gelin hadi buna başlanacak en güzel yerlerden biri olan koma amed'den başlayalım.

(koma kürtçede grup demektir. amed'de diyarbakır'ın geleneksel ismidir.)

hazret

pencere
türkiye dışında islam aleminde kullanılmayan, peygamberler ve sahabelerinin isimlerinin başına getirilen sıfattır. toplumda peygamberler ve sahabelerinden bahsedilirken ismin başına getirilir.
bir ateist olarak elbetteki hiç bir din büyüğüne saygısızlık yapma hakkım yoktur. fakat toplumda bu konular konuşulurken, ilgili insanların ismini zikredeceğim zamanlarda bu sıfatı getirmezseniz üzerinizde baskı oluşur. neden inanmadığım bir dinin peygamberi için ''hazret'' diyim ki hiç anlamam. gerçi islam hoşgörü dini, bu dinde asla zorlama ve baskı gibi şeyler yoktur.

meraklı köfteci

pencere
kanaatimce avrupa sinemasının yüz akı olabilecek muhteşem filmdir. yönetmeni hikaye anlatma ustası olan ergin orbeydir. kendisini hepimiz hababam sınıfındaki müfettiş ''hüseyin şevki topuz'' ve tosun paşada'ki ''küçük enişte'' rolüyle tanırız. 2012 yılında vefat etmiştir. aynı zamanda büyük bir tiyatro yönetmenidir. yine avrupa sinemasının yük akı olabilecek ''delisin'' filminin yönetmenidir.

bu filmi defalarca izlemiş bir kişi olarak baş roldeki hanım kızımızda bıyık falan seçemedim. hatta kanımca gayet de güzel bir hanım kızımızdır. kendisinin ismi gölgen bengü'dür. ve abd'de ödüllü bir tıp doktorudur.

bu film en sevdiğim yeğenimle değişik ve birbirimizden habersiz zamanlarda en sevdiğimiz kemal sunal filmi olması gibi de bir değer taşır gözümde. bence izleyin ve yeni nesillere de izletin.

son türkü

pencere
en sevdiğim orhan veli şiiridir;

kaybolmak üzre suya düşen bilezik;
bak, bütün kırışıklar silindi sudan.
son saatimde mi uyandım uykudan,
neden boş geçen yıllardan içim ezik?

durdu beni ölüme götüren kervan.
eski bir şarkı söyleniyor rüzgarda.
duydum ki sevmeyi bilen dudaklarda
benim ilahilerim hala okunan.

sevgilim...... ellerime dokunaraktan..
beni çağıran bir eda var sesinde.
bu muydu insanlara son nefesinde
görüneceğinden bahsedilen şeytan?

sular çekilmiye başladı köklerde
ısınmaz mı acaba ellerimde kan?
ah! ne olur bütün güneşler batmadan
bir türkü daha söyliyeyim bu yerde!
2 /