confessions

laiksavar

rom  · 8 Mayıs 2017 Pazartesi

  1. toplam giri 631
  2. takipçi 45
  3. puan 18044

bekaret

laiksavar
Bekaret, iffet, namus vs. ne kadar itici, ne kadar boşkafa işi şeyler yahu. Bu toplumun değer ve geleneklerinin birçoğu nefret edilesi cinsten. Bunları dert edinen insandan ben herhangi bir farkındalık beklemiyorum.

toplumsal cinsiyet rolleri

laiksavar
Türkiye'de toplumsal/geleneksel cinsiyet rolleri cidden herkesi ezip geçiyor, dümdüz ediyor. Bu bir semptom ama, sorunun kendisi değil. Sorun Türkiye'nin bireyin birey olduğunun unutulduğu, bireyin kendisinin bir amaç değil geçmişten gelen ve "mutlaka korunması gereken" toplumsal değerlerin bekçisi olacak, onu sırtına yükleyip taşıyacak birer araç olarak görüldüğü bir ülke olması. Tamam, hepimizin toplumda girdiği roller var fakat bunlar bizi tanımlayan anafaktörler, bizim asıl sıfatlarımız olmamalı.

küba'da sağlık

laiksavar
Birileri Küba'nın sağlık sistemini methediyor, ben de bu methiyelerin niçin temelsiz olduğunu ifade ediyorum. Bu, niçin ''gölge düşürme gayreti'' yahut ''karalama'' -bu ikincisi ancak ve ancak gerçek olmayan iddia ve ithamlar söz konusu olduğunda mümkün ve geçerli olabilir- olsun? Ben Küba'daki sağlık sistemine dönük övgülerin ''Küba propagandası'' olduğunu söylüyor muyum? Sizin lugatınızda tezahürat etmekle çamur atmak dışında bir üçüncü siyasi tavır veya pozisyona yer yok mu? Küba'da yeni bir kanser aşısı geliştirilmiş olması elbette sevindirici bir gelişme. Paylaşılan haberlerdeki Burhanettin beyin hikâyesini okumak beni sahiden mutlu etti. Türkiye'de sağlık alanındaki sorun ve usulsüzlüklerin farkındayım. Yalnız bu hususların hiçbirisi, Küba hastanelerindeki yatılı hastaların yaklaşık yarısının yetersiz beslendikleri bulgusunu değersizleştirmiyor, ortadan kaldırmıyor. İnsanların iyileşmek için gittikleri hastanelerde, bizatihi kendisi bir hastalanma sebebi olan yetersiz beslenmeye maruz kalmaları hazindir. Yatılı hastalarının yarısını kafi miktarda besleyemeyen Küba'nın sağlık sistemine sitayişler düzmenin hiçbir manası yoktur. Bunu görüp onaylamak, sızlanıp şekva etmekten daha doğru olmaz mı?

Yalnızca Orhan Pamuk'un Nobel ödülü almış olmasından yola çıkarak Türkiye'nin bir ''edebiyatçılar ülkesi'' olduğunu söylemek nasıl ki mümkün değilse, geliştirilen bir veya birkaç aşıdan yola çıkarak Küba'nın bir ''sağlık devi'' olduğunu iddia etmek de mümkün değil. Dünyada son 50 yılda kaç adet aşı geliştirilmiş, bu aşıların kaçı Kübalı doktorların eseridir acaba?

Bu aşı hikâyesinden farklı olarak, bir önceki giride paylaştığım makaledeki bulgular Küba'nın sağlık sisteminin hiç de imrenilesi bir durumda olmadığını aşikar bir biçimde ortaya koyuyor. kimse Kusura bakmasın ama, paylaştığım makale ve onunla ilişkili olarak serdettiğim iddiayla hiçbir ilgisi olmadığı halde, Türkiye'deki sağlık sisteminin sorunlarından, Küba'da geliştirilen aşının öneminden bahsedilmesi, yahut ''ne var canım yatılı hastaların yarısı doğru düzgün beslenemiyorsa?'' mealindeki korkunç ifadenin -korkunç diyorum, çünkü bunu aynen bu şekilde ifade eden tıp doktorları biliyorum- serdedebilinmiş olması, insanları bu türden yorumlara iten şeyin, geliştirilen aşının öneminden veya Küba'daki sağlık sisteminin başarı ve başarısızlıklarından çok, ideolojik önyargılarından kaynaklandığını düşündürüyor bana.

''Aşı ile ilgili ilk çalışmalar ileri evre melanom (cilt kanseri), meme ve akciğer kanserlerinde yapılmıştır. Az sayıda hastada araştırma amacıyla yapılan ve faz I denilen bu çalışmalarda aşının bağışıklık sistemini uyarabildiği ve hastalar üzerinde yan etkilerinin fazla olmadığı bulunmuştur. Daha sonra yine araştırma amacıyla bölgesel ileri veya yaygın evre küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalarda yapılan faz II çalışmalarda; ilk verilen kemoterapi kürlerinden sonra racotumumab aşısı uygulananların, uygulanmayanlara oranla daha uzun süre yaşadıkları gösterilmiştir. Hastalarda aşının faydalı olması için kemoterapi sonrasında hastalığın gerilemesi veya en azından aynı kalması gerekmektedir. Kemoterapinin faydalı olduğu 176 hastada ilk iki ay içinde başlanılan aşı tedavisiyle ömür 2 aya kadar uzamaktadır. Az sayıda hasta sayısıyla yapılan çalışmalarda görülen küçük ama olumlu sonuçlar nedeniyle aşıyla ilgili daha ileri çalışmalar yapılmaktadır.''

''İlacın tanı konulduktan sonra ilk yapılan tedaviye iyi cevap veren veya aynı kalan 1080 evre IIIB/IV küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastanın alınacağı ve bizim için en değerli olan faz III çalışma devam etmektedir. Bu çalışma hakkında bilgi https://clinicaltrials.gov/show/NCT01460472 adresli siteden alınabilir. Çalışma Küba, Arjantin, Brezilya ve Singapurʹda hasta alımına devam etmektedir ve sonuçları Eylül 2015ʹde beklenmektedir. Ancak bu çalışmanın sonuçları görüldükten sonra aşının gerçek etkisi anlaşılacaktır.

Henüz yukarıda bahsedilen faz III çalışma sonuçlanmamasına rağmen, önceki çalışmaların olumlu sonuçları dikkate alınarak aşı Küba ve Arjantin'de 2013 yılında onaylanmıştır. Bu ülkelerde kemoterapi ile olumlu cevap alınan evre IIIB/IV küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanılı hastalarda racotumumab aşısı kullanılmaktadır. Ülkemizdeki toplantı sırasında Kübaʹ lı meslektaşlarımız Küba'da akciğer kanseri tedavisinde sadece sisplatin, karboplatin, etoposid, vinorelbin, vinblastin gibi bizim önceki dönemlerde kullandığımız kemoterapilerin uygulanabildiğini vurgulamışlardır. Aşının gemsitabin, premetreksat gibi son yıllarda kullandığımız kemoterapilerin uygulandığı hastalarda fark yaratıp yaratmadığı da bilinmemektedir. Elimizdeki olumlu veriler önceki tedavilerin kullanıldığı hastalara aittir.

Bu nedenlerden ötürü çok olumlu olacağı düşünülen bu aşının devam etmekte olan faz III çalışmasının sonuçları daha değerlidir ve beklenmelidir. Bugün için standart tedavi olarak kabul edilmesi uygun değildir.''
https://kanser.org/saglik/index.php?action=detay&id=1123&p=arsiv

''Kanser tedavisinde devrim'' söylencesinin de hiçbir mesnedi yokmuş meğer.

küba'da sağlık

laiksavar
Ülkenin dört bir yanındaki hastanelerine elinizi kolunuzu sallayarak girip çıkamayacağınız, uluslararası kuruluşların sağlık alanında bağımsız araştırma yapma ve veri toplama olanaklarının son derece sınırlı olduğu, yayınladığı resmi istatistiklere temel teşkil eden verilerin nasıl toplandığı konusunda hiç de şeffaf olmayan ve işbu verileri kamuoyuyla detaylı bir biçimde paylaşmayan, uluslararası toplumla paylaştığı rakamları şişirdiği yönünde güçlü şüpheler bulunan Küba'nın sağlık sistemine methiyeler düzülmeye başlanmış yine. Fırsat bu fırsat, bu yakınlarda okuma fırsatına sahip olduğum, Küba hastanelerindeki yetersiz beslenme sorununa dair işbu makaleyi sizlerle paylaşmak isterim.

''We surveyed 1905 randomly selected patients from 12 Cuban hospitals in a two-phase study. Patients' clinical charts were audited in phase 1, the Subjective Global Assessment was used to assess patients' nutritional status in phase 2. The study was locally conducted by a properly trained team.

The frequency of undernutrition in Cuban hospitals was 41.2% (95% confidence interval = 38.9 to 43.4), and 11.1% of patients were considered severely undernourished. Statistically significant (P < 0.05) univariate relations were identified between undernutrition and patient's age and sex. Nutritional status was a dependent of the patient's instruction level (P < 0.05). Patients' nutritional status was statistically associated with the presence of cancer and infection. Undernutrition was highly prevalent among cancer patients, no matter the stage of medical or surgical treatment. Undernutrition became extremely frequent after surgical treatment in non-cancer patients. High nutritional risks hospital services/specialties were identified: geriatrics (56.3%), critical care (54.8%), nephrology (54.3%), internal medicine (48.6%), gastroenterology (46.5%), and cardiovascular surgery (44.8%). Malnutrition rates increased progressively with prolonged length of stay.''

makale: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15811770

siccin 3

laiksavar
çok beğendiğim bir film. Film iyi bir korku filmi olmasının ötesinde -belki bir miktar rahatsız edici fakat- içten bir aşk hikâyesi de barındırıyor. Filmin sonunda gözümden yaş geldi. :D böyle kaliteli korku fimleri çok olmuyor. Alper Mestçi'yi Musallat'tan beri takip ederim, sahiden de çok iyi bir korku filmi yönetmeni. İnşallah ileride daha iyi işler çıkardığına da tanıklık ederiz, edeceğiz. musallat da en güzel türk korku filmlerinden bence.
4

ben-hur

laiksavar
bugün izlediğim film. İtiraf etmem gerekir ki oldukça uzun bir süredir bu kadar güzel bir film seyretmemiştim. Bu filmde İsa Mesih'e filmin bir önceki versiyonuna göre bir miktar daha merkezi bir yer verilmiş olması sevindirici olsa da, filmde İsa'ya İncil'deki pasajlardan taşan bilgeliğe nispetle oldukça yavan, kuru, klişe nev'inden birtakım sözler söyletilmiş olması açıkçası beni rahatsız etti. Bari sadece İncil'den alıntılar yapmakla yetinselermiş. Her neyse. Bu kusuruna rağmen Ben-Hur'u çok beğendiğimi söylemeliyim. Film, dehşet verici kötülüğün nasıl yenilebileceğine dair kusursuz bir hikâye sunuyor izleyicilerine. Kaçırmayın derim...
4

kloroflorokarbon

laiksavar
haydaa sevdiğim badilerimden olan kloroflorokarbon namıdiğer am fakiri kardeşim de gitmiş. ben de diyorum sözlük neden sıkıcı. onlar da kesin benim inaktifliğim için aynı şeyi düşünmüşlerdir. geri kalan badilerin de pek sesi çıkmıyor. sözlük çok sıkıldım senden. meğerse dostlarım olmadan burası çok sıkıcıymış.
6

tARIK AKAN

laiksavar
Son 5-10 yılda yalnızca Hrant'ı tehdit ettirdiği, darbeci bir faşist, bir Ergenekoncu, bir Kemalist, bir Aydınlıkçı olduğu iddia ve ithamlarıyla özgürlükçü solun gündemine girebilmiş, Hakk'ın rahmetine geçtiğimiz yılın 16 eylül'ünde kavuşan şahıs. Özgürlükçü sol, tahmin edileceği üzere yine yastaydı. Zira hepimizin bildiği gibi özgürlükçü sol, vicdanın, doğruluğun, ıstırap ve zulme karşı berrak matemin sesidir...

fidel castro

laiksavar
Castro'nun 900 milyon dolar civarında bir serveti olduğu, Forbes'un tahmini. Castro'nun servetini listedeki diğer zenginlerin servetini hesapladıkları gibi hesaplamış adamlar. Forbes analistlerinin bu bulguya yer verdikleri ve 2006'da yapmış oldukları çalışmayı incelemek ve mezkûr çalışmanın metodolojisi hakkında bilgi almak için şuraya bakabilirsiniz: https://www.forbes.com/2006/05/04/rich-kings-dictators_cz_lk_0504royals.html#

Tabii Castro'nun servetinin Forbes'un tahmininden çok daha fazla olduğunu iddia eden ayrıntılı bir de rapor var elimde: http://www.ascecuba.org/.../uploads/2014/09/v15-werlau.pdf

''Aside from the difficulties inherent in estimating the
value of privately-held companies, Forbes' calculation
of Fidel Castro's fortune is fraught with other problems. Due to a severe lack of information, the number of enterprises it took into account was very small in relation to the large number of businesses said to be under Castro's control. In addition, Forbes' calculation of Castro's net worth fails to take into account funds in bank accounts all over the world, large inventories of assets inside Cuba, and real estate holdings both in Cuba and overseas, all reported to belong to Castro. Yet, given the serious methodologicalflaws of Cuba's GDP statistics, the new approach might provide a sounder approximation to Castro's
wealth. At least, its basis is the market value of clearly designated assets, even when it may differ from Castro's actual holdings.''

Fidel Castro'nun eski bir bodyguard'ı Fidel'in özel yaşamını anlatan bir kitap yayımlamıştı. Kitabın içeriğine dair kabataslak bir fikir sahibi olmak için şu iki linke bakabilirsiniz: https://www.theguardian.com/world/2014/may/21/fidel-castro-lived-like-king-cuba

http://nypost.com/2016/11/27/inside-fidel-castros-life-of-luxury-and-ladies-while-country-starved/

BONUS: Burada da devletin tüm Küba vatandaşlarına kolaylıkla verdiği pasaportlardan alıp, yine Küba devletinin yurtdışına çıkan herkese tahsis ettiği yatlardan biriyle Bodrum'a gelen, her Kübalı gibi şanına yakışır bir şekilde Bodrum'da beş yıldızlı bir otelde arkadaşlarıyla eğlenen ve yalnızca otel için bir Kübalının ortalama aylık gelirinin onda biri olan 45 bin lira ödemiş Fidel'in oğluyla ilgili birkaç haber var, ilgilisi okuyabilir:

http://www.hurriyet.com.tr/ogul-castro-nun-bodrum-tatili-kubada-komunistlerle-burjuva-sinifini-karsi-karsiya-getirdi-29419291

http://www.radikal.com.tr/turkiye/castronun-oglunun-korumalari-bodrumda-gazeteci-dovdu-1385917/

http://www.ensonhaber.com/castronun-oglu-bodrumda-para-sacti-2015-06-27.html

devlet malı

laiksavar
yıllarca yemeyenin keriz olduğu söylenen kavram. Şeylerin doğal durumu sahipsizliktir. Sonrasındaysa ya bir kişiye ya da anlaşmalı bir gruba ait olurlar. Devlet bir mülkü değiştirip kullanarak mülk edinme şeklindeki normal prosedürü genelde ya kullanmaz, ya da başkalarının kaynaklarını gasp ederek kullanır. O nedenle "devletin mülkü" olduğu iddia edilen şeylerin biri bile devlete ait değildir. Öte yandan para herkesten gasp edildiği için devletin olduğu söylenen şeylerin gerçekten bir sahibi olduğunu da söylememiz bayağı güç. Kamu mülkiyeti bir sürü anlaşılmazlığa neden olan çelişkili bir kavram bence. keriz olduğu söylenen kavram.
13 /