confessions

iron

Admin  · 11 Mayıs 2016 Çarşamba

  1. toplam giri 744
  2. takipçi 352
  3. puan 22213

ıptv

iron
gerekli seviyede Servis kalitesi (QoS/Deneyim Kalitesi (QoE), güvenlik, etkileşim ve dayanıklılık sağlayacak şekilde yönetilen IP tabanlı ağlar üzerinden televizyon/ ses/ yazı/ grafik/ veri dağıtımının sağlandığı multimedya hizmetleridir
1

laik günlük

iron
başka biri olmaya yemin ediyor, hiçbir kederin ve hatıranın ulaşamayacağı kadar uzakta olmayı düşlüyorsun. basık odalarda başının üstündeki tavanı aşıp gökyüzüne bakıyorsun. yıldızları serpiştiren bir tanrıyla göz göze gelmek için bildiğin en korkunç düşüncelerle meydan okuyorsun, korkunun ve hayallerinin kol kola girip seninle hayal ettiği odalarda başkalarının acılarını sebzeli çorba tarifi gibi dinliyorsun. biraz ondan, biraz bundan, azıcık da ölüm, kimse bu lezzete karşı koyamaz.
kapıyı kendi üzerine kilitleyip giden senmişsin gibi, günün birinde aptal bir sokakta, mevsimin çiçekleri arasında bir yol görüp o büyülü ormana çıkacağına inanıyor ve koşuyorsun, insanların sıraya girmeyi bilmediği, seni ezerek bindiği otobüslerle gidilen kente.
böyle bir an yaşamadıysan sayfayı yenile, yaşadıysan, dünyayı tamir edeceğime söz veririm.

peni gazeteleri

iron
Halka yönelik Ucuz Basın Organı ürünü, sokak satıcıları tarafından bir veya iki sente satılan peni gazetesiydi, orta sınıf kesimindeki yeni okurlarına dünya hakkında öğretici bilgi verip, sınıf kimliğinin anlamını öğreten gazetelerdir.

elektra kompleksi

iron
kız çocuğun babasına duyduğu aşk dolayısıyla annesine olan kıskançlığını ifade eder. Bu aşk dolayısıyla cezalandırılacağını düşünen kız çocuk kaygı duymaya başlar. Elektra kompleksi kavramını Freud'un öğrencisi olan Jung geliştirmiştir. Freud yalnızca Oedipus kompleksini açıklamaktadır.

oedipus kompleksi

iron
erkek çocuğun babasını annesinden kıskanması ve bilinçaltından babasının ölmesini istemesi olarak tanımlanıyor. İsmini Yunan mitolojisinden alan kavram, hikâyede babasını öldürüp annesiyle evlenen Oedipus'a gönderme yapılır. Ancak bu gizil duygular bir süre sonra çocukta kaygı uyandırmaya başlar ve annesine duyduğu arzu dolayısıyla cinsel organının kesileceği korkusu duymaya başlar.
kızlarda ise Elektra kompleksi vardır (bkz:Elektra kompleksi)

epigenesiz ilkesi

iron
Eğer birey dönemlerden birinde takılı kaldıysa takılı kaldığı bu dönemden sonraki dönemlerin herhangi birinde bu sorunları atlatabilme çözebilme durumu vardır işte bu geçiş aşamalı oluşum yani epigenezsis ilkesidir.

bobo-doll deneyi

iron
Bandura; bireylerin, sosyal modelin izlenilen davranışlarını tekrarlayarakveya pekiştireç olmaksızın sadece gözleyerek davranış edindiklerini ileri sürmektedir.
•1961 yılında "gözlemleyerek öğrenme" kavramını bir deneyle ispatlayan kuramın öncüsü Albert Bandura'nın yaptığıBobo Doll Deneyi, sonuçlarının televizyon programları üzerinde günümüz medya ortamlarının çocuklar üzerindeki etkisine gönderme yapması açısından önem kazanmıştır.
•Başlangıçta yarı karanlık bir odaya alınan çocuklara kısa bir film izletilir.
•Filmde bir yetişkinin, Bandura'nın bobo-dolladını verdiği ve boksörlerin antrenman aracı olarak kullandığı kum torbasını şiddet içeren davranışlarda yumrukladığı, tekmelediği konu edilmiştir.
•Film bittiğinde çocuklar oyun odasında tek tek yalnız bırakılmış, bobo-doll ile neler yaptıkları tek yönlü aynadan izlenmiştir.
•Çocuklar yetişkinden izlediği davranışları sergiledikleri gibi daha önce öğrendikleri başka tür saldırgan davranışları da sergilemişlerdir.
•Filmin üç değişik sonu vardı ve değişik gruplara değişik birer son izletildi.
•Bir grup çocuk, filmin sonunda bir başkasının gelip saldırgan adamı içecek, şeker ve övgüyle ödüllendirdiğini izledi.
•Başka bir grup, filmin sonunda adamın rulo yapılmış bir gazeteyle hafifçe dövülerek bir daha saldırganca davranmaması konusunda uyarıldığını izledi.
•Üçüncü grup ise saldırgan davranışların sonuçlarıyla ilgili bir bilgi almadı.

sonra çocuklara 10 dakika serbest oynama süresi verildi.Daha sonra çocuklara yerine getirdikleri her saldırgan davranış için meyve suyu ve küçük oyuncaklar verildi. Bunun nedeni, çocukların isterlerse davranışı yapıp yapamayacaklarını görmekti. Bu deneyin sonucuna göre, çocukların tek başına bırakıldıklarında davranışı yerine getirip getirmeyecekleri, bekledikleri sonuca bağlıydı Bu deneyden yola çıkılarak şiddet ve medya kullanımı arasındakibağı inceleyen pek çokaraştırma gerçekleştirilmiştir.
•Örneğin televizyonda şiddet içerikli çizgi filmler izledikten sonra, çocukların daha farklı davrandıkları belirlenmiştir.
•100 okulöncesi çocukla yapılan bir araştırmada, çocuklar TV izlemeden önce ve sonra gözlemlenmiştir. Bir grup, şiddet içerikli çizgi filmleri izlemiş, diğer grup ise içeriğinde hiç saldırganlık olmayan çizgi filmleri izlemiştir. Şiddet içerikli filmleri izleyen çocukların, diğerlerine göre yaşıtlarıyla daha fazla kavga ettiği, büyüklere daha fazla karşı geldiği ve daha sabırsız davrandıkları belirlenmiştir. İlk grup, bebeği yumruklamış. tekmelemiş, hırpalamış ve saldırgan yetişkinin söylediklerine benzer saldırgan yorumlarda bulunmuştur. Bu durumu "eğer televizyon seyircisi bir modeli çekici bulursa, ya da aynı model gibi olmak isterse, modeli tümüyle kendi kimliğine monte ediyor" diye açıklamıştır. Çocukların belli karakterlere benzemeye daha istekli olduklarını, ister kurgu, ister gerçek olsun, çocukların bir modeli zihinlerinde saklayıp ileri yaşlarda bile tekrarlayabildiklerini ortaya koyuyor.

Benzer araştırmalar farklı cinsiyet ve yaş değişkenli gruplarla da tekrar edilmiş video oyunlarından ve televizyondan etki eden şiddetin, pasif veya aktif saldırgan davranışa dönüşümü ve gelişimsel özellikler arasında bağlar araştırılmıştır.

bilişsel tutarlılık kuramları

iron
Temelde bireyin düşüncesini esas alana Bilişsel Tutarlılık Kuramlarına göre ilişki ve toplumsal çevre ancak kişinin düşüncesi ile anlam kazanır. Kuramın temel varsayımı, insan düşünceleri arasında uyum arayan bir varlıktır, düşünceleri arasında çelişkiden hoşnut olmadığıdır. Tutum değişimi sürecine yönelik bu yaklaşımlar bilişsel çelişki kavramına önem verirler. Birbiriyle çelişen iki bilinç ya da inancın bir arada bulunmasıyla ortaya çıkar.
Tutumların belirli yapıları olabilir. Bir nesnenin zihinsel temsilinin, diğer nesnelerin zihinsel temsilleriyle tutarlı bir formu vardır ve bu form, tutumun işlevde bulunmasına yön verir. Tutumlarla ilgili önemli iki özellik vardır:
1) Tutumların Aktivasyonu
2) Tutumların Erişilebilirliği.

Tutumlar aktive edilmek, harekete geçirilmek zorundadırlar.
Tutumlar bellekteki çağrışımsal bir ağ ile bağlanmış düğümler gibidir. Deneyim yolu ile birbirine bağlanır. Bazen bir düğüm harekete geçirildiğinde başka biri de otomatik olarak harekete geçer.

Kişi ilgili uyaran sunulduğunda tutumun harekete geçmesini engelleyemiyorsa, otomatik olsun ya da olmasın tutumlar çevredeki uyaranlar tarafından harekete geçirilirler.

Tutumlar erişilebilirlikleri ya da zihinden çağrılabilme kolaylıkları açısından farklılaşırlar. Güçlü ve önemli tutumlar zayıf tutumlara göre daha erişilebilirlerdir ve davranışı daha fazla yönetirler.

laik günlük

iron
insanları, yaşamayı seviyorum.
bir daktilom var ve yanımda bolca defter, dolmakalem taşıyorum. şehirde yağmurlu günler yaşıyoruz ve 80'lerin sonuyla 90'ların başındaki dünyaya bakıyormuşum gibi hissediyorum. henüz internet yok ve dünya gizemlerle dolu. insanlar renkli kazaklar giyiyorlar ve permalı saçlı kadınlar var. erkekler karın kaslarını göstermek için çabalamıyor. insanlar nazik.
kitapçılarda dolaşıyorum. yabancılara gülümsüyorum. bir yere gidip oturuyorum ve defterimi çıkarıyorum. yazdığım cümleyi seyrediyorum. yazdığım cümleyi seyreden bir yazar hakkında yazmayı düşünüp bu klişenin bayağılığına gülüyorum.
yediğim ekmekten tat alıyorum. yavaşça çiğniyorum. bir lokmayı yuttuktan sonra sohbet ediyorum. çatal kaşık seslerini duyuyorum. hardal şişesinin güzelliğine, sadeliğine hayran kalıyorum. soluduğum hava ciğerlerimi yakmıyor. bitkiler var.
sanki sarhoş halde eve dönerken düşüp başını vurmuşsun ve bayıldığında bir düş görmüşsün gibi dünya.
bunu bozmak istemiyorum. çizgilere basmadan yürüyen biriyim. o kadar sıradanım ki yolda karşınıza çıksam yüzüme bakmazsınız. giysilerim eski, fikirlerim zamanın uçlarını birleştiriyor.
önceleri kızıyordum fikirlerim görülmediği için. artık kızgın değilim.

birbirine aşık çiftler görüyorum ve seviniyorum. tam şu dakikada insanlar gelecekteki eşlerinin aileleriyle tanışıyor. yarı mahcup bir özgüvenle bir odada konuşuyorlar. tül perdeyi süzüyor birilerinin bakışları.
gelecek hayalleri geniş bir gülümseme oluyor.
adaletsizlikler, karanlık hesaplar, kötü insanlar yok demiyorum. kısa bir an sevinerek, dünyayı başka bir yer olmaya zorlayabiliriz diyorum.
haklı olduğumuzu düşündüğümüz bir anda bile karşımızdakine yüklenmemeyi, geçiştirmeyi öğrenebileceğimiz krizlerle dolu günlerimiz. başkalarına da yaşamayı, sabırlı olmayı ve bilginin kıymetinin farkına varmayı öğrenecekleri zamanı tanıyalım.

not: şehirde hiç sincap görmedim. parklarımızda sincap istiyorum.
1

laik günlük

iron
bu gece birilerinin zorlamasıyla,
ancak kendi bıyıkları kadar uzak bir dünya düşünebilen,
kendi solukları kadar havayla
bilgiyle ve ruhla dolu aptal bir çadır gibi görenlerin ittirmesiyle,
"düşecek olsam yukarıdan, ne düşünürdüm" diye geçirdim içimden.

jeneriktekilerin adları akarken ekranı yarıp odana gelirdim ve sen şaşmışken çocuk, sana güzel bir rüya söylerdim, yaşarken inanabileceğin.
ölümü ve insan kederini aşan rüyalar vardır.

laik günlük

iron
ilk kez zorbalarla karşılaşmıyorum. bu daha önce de olmuştu. terry eagleton çocukların süperegolarının olmaması yüzünden saf kötü olabileceklerini söylemişti. keşke bunu bir çocukken de bilseydim.
oturduğumuz evin arkasında ufak bir koru vardı. bahçede oynamaktan sıkıldığımda oraya koşar ve şekli, pırıltısı cazibeli taşları toplardım. böceklerin çabasını, güneşin altındaki canlıların yarısını orada görürdüm. uzak evlerdeki yaşları benden daha büyük olan çocuklar sanki bir bubi tuzağına yakalanmışım gibi, sanki yere gerilmiş bir tele takılmışım da alarm çalmış gibi gelir ve beni hırpalarlardı.
onlar için bir önemi yoktu bunun. kendilerinden daha zayıf bir kum torbasıydım. izledikleri filmlerdeki kovboy ya da kungfu üstadı olabilirlerdi. suratımı korurdum.
suratımı korumayı okumayı bilmiyorken öğrendim.

insanlığın yumruğunun izlediği yöntemi öğrenecek kadar yaşlıyım. resmi mühürler, posta düzenekleri, evrakların içine konulan zarfların taşıdığı yükleri tanırım. insanlar birbirlerini yumruklamayı hiç bırakmadılar. faturalara bakıp çocukluğun yüklerini görüyorum. kırtasiye dükkanlarında, kitapçılarda, telefon kabı satan saçı jöleli kaba çocukların dükkanlarında, meydanlarda, havasız yapılan otobüs yolculuklarında aynı zorbaları görüyorum.

kendilerini yatırmış ve hakemi duymadan indiriyorlar yumruklarını. durdurmak ve bu deliliğe son vermek istiyorum. yüzlerce, binlerce insan ringte kendini sıkıştırmış köşeye.

ben bu delilikten muafım.

hocam

iron
normal hayatta hiç kullanmadığım ama internet ortamında özellikle webmaster forumlarında sıkça kullandığım hitap şekli. sadece bana özel değil gördüğüm bütün webmaster arkadaşlar kullanıyor.

the heirs

iron
Özgün adı "Tacı takmak isteyen ağırlığına katlanır." anlamına gelen 2013 yılında SBS kanalında yayınlanan televizyon dizisi. the heirs dizisi güney kore yapımı bir dizidir konusu ise zengin mirasçıların ve sıradan saygı gören fakir bir aileden gelen Cha Eun-Sang arkadaşlıklarını ve aşklarını anlatıyor.
19 /