confessions

franz

Admin  · 6 Temmuz 2017 Perşembe

  1. toplam giri 922
  2. takipçi 28
  3. puan 19215

ey kör

franz
Hayyam'ın bir rubaisi. Kimi tasavvuf meraklıları tarafından mistik bir hava taşıdığı düşünülüp paylaşılır. Komik duruma düşerler bundan ötürü.


Ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!

eser sahibinin karakteri ve eser ön yargısı

franz
aslında bir soru.

karakteri ve yaşam tarzı beğenilmeyen kişilere ön yargılı davranılması normal midir?

örneğin yaptığı müzik, yazdığı kitap, bıraktığı herhangi bir eser, sırf karakteri beğenilmiyor denilerek bir kenara itmek ne kadar normaldir?

biliyoruz ki insanın yaşam tarzına ve fikirlerine çok takılan insanlarız. hatta öyle ki, sağdan soldan duyduğumuz haybeye şeyler ile hiç araştırmadan bile bir insandan nefret edebiliyoruz. belki kültürel belki umursamaz bir tavır sonucu oluşan bu davranış yolu ile;

aziz nesin sabahattin ali, nazım hikmet, orhan pamuk okunmamalı,
ahmet kaya, ruhi su, bülent ersoy dinlenmemeli,
tümer metin'in, emre belözoğlu'nun, volkan demirel'in futbolculukları beğenilmemeli midir?

daha uzun bir liste de olabilir bu.

bunlara rağmen beğeniliyorsa, bu durumda yine de ortaya çıkan ötekileşmenin nedeni nedir?

sizin kafanızdaki savaş yalnızca bir düğün

franz
savaş ve kahramanlık üzerinde konuştuğum bir hanımefendinin çok fazla toz pembe hayaller içinde olduğunu gördükten sonra bulduğum küçük bir boşluk anında yazıp, gizlice çantasına koyduğum yazıdır;

gözlerinizi kapatıyorsunuz hanımefendi. bir savaş hayal ediyorsunuz;

gözünüzün ilk baktığı yerde bıyıklı, yarı çıplak-yeşil giysili, minik adamlar bir topu yüklemeye çalışıyor makineye. az sonra koca makineyi bir tüy gibi hareket ettirecek, hiç düşünmeden pimi çekecek kararlılık bulunuyor askerlerin gözlerinde. arka planda nereye koştuğunu bilmediğiniz birkaç adam beliriyor. birileri yere yatıyor, tüfeklerini doğrultuyor. bir yerden bir bomba düşüyor boş arsaya, etrafa toprak sıçratıyor biraz. bunu düşüneceğinizi söyleyince ben şimdi size, utancınızdan sağa sola birkaç ölü asker bıraktınız değil mi? biraz da kan, bir kağıt kesiği yarası kadar? küçük bir tepenin üzerinden de gökyüzünün mavisi gözüküyor mu? çirkin bir leke ile kaplanıyor mu? bombanın düştüğü yerden siyah bir sis bulutu yükseliyor mu?

düşmanı neden görmediğiniz bir yere koyuyorsunuz? yağlıboya bir tablo gibi mi zihniniz hanımefendi? neden sınırlar çiziyorsunuz zihninize?
hiç ordu orkestrasının müziğini duyuyor musunuz peki kulaklarınızda?
etrafta hiç çocuk yok, ne güzel. sanki anons edilmiş gibi alın çocukları buradan denilerek.
etrafta hiç hayvan yok, ne güzel. sanki hepsi işini halletmiş, şimdi de dinlenmeye çekilmiş.

ne kadar güzel bir hayal gücünüz var; savaşı düşünürken bile şefkatiniz batıyor toprağın üzerine. üzerindeki bütün insanları alıyor; kavga etmeyin, savaşmayın diyor; herkesi birbiriyle barıştırmaya davet ediyor. ölü atların kokusu gelmiyor burnunuza, gerçekleşmemiş her hayalin görmezden gelinip çürütülmeye bırakıldığı gibi, onlarda görmezden geliniyor. yemek bulamayan bu insanlar ne de hızlı koşuyor zihniniz de hanımefendi? kurşunlar batıp çıkarken nasıl da acımıyor canları, nasıl da kahraman her biri; nasıl da vurulmuyorlar, ölmüyorlar, hepsi ayakta durabiliyorlar.

ne kadar da güzel, arkalarında bir bekleyenleri olmadığını düşünmeniz.
ne kadar da güzel, gözünüzün önündeki askerlerin her zaman zafer kazanacak olmaları.

bilir misiniz, onlar kazanırken, yağlıboya tablonuzun görünmeyen kısmında insanlar ölecek?

kahraman olarak gördüğünüz bu insanlar daha sonra gidip her birinin ölü olup olmadığına bakmadan, her beden için bir kurşun daha harcayacak.

ne kadar şefkatlisiniz siz; şimdi o insanlar ölüyorken hiç acı çekmiyorlarmış gibi davranmanız.

ve evet, toprak kanı da emecek su ile. yağan yağmur ile temizlenen toprak, güneşin doğuşu ile göz kamaştırıcı bir ihtişama kavuşup, gerinerek bir gövde gösterisi ile gösterecek güzelliğini. ne kadar da şefkatlisiniz siz.

peki, bu kadar şefkatli olmanız biraz tehlikeli değil mi?

sizin kafanızda ki savaş yalnızca bir düğün hanımefendi.

27 aralık 1919

franz
Milli mücadelenin tüm cephelerine eşit uzaklıkta olması, iletişim ağlarının kullanışlı olması dolayısı ile mustafa kemal'in ve temsil heyeti'nin ankara'ya geldiği tarih.

Saat 14:00 sularında dikmen üzerinden şehre giriş yaparlarken, ankara halkı kendilerini davullu zurnalı büyük bir eğlence ile karşılamışlardır.

sputnik news

franz
Moskova merkezli haber yayın aracı.

Ülkemizin tv kanallarının ne halde olduğu gözler önünde, elektronik ortamda pek farklı değil haliyle. Fakat Bu siteyi uzun süredir kullanıyorum, güvenilir olduğunu düşünüyorum bir nebze.

küçük insanlardan büyük sorular hayli mühim insanlardan basit cevaplar

franz
Çocukların sorduğu değişik ve biraz da garip sorulara, yetişkin ve ünlenmiş kişilerin cevap vermesi ile derlenmiş bir kitap.

Cevap verenler arasında dil bilimcileri, şovmenler, akademisyenler.. bulunmakta.

Kitabı çocukların bazı soruları şunlar;

Beni ben yapan nedir?
Neden sıkılıyorum?
İlk tohum nereden geldi?
Hepimiz akraba mıyız?
Neden dinozorlar öldü de diğer hayvanlar ölmedi?
Bir inek bir yıl boyunca osurmadan durursa ve sonunda osurursa uzaya fırlar mı?

Sorular gerçekten çok ilginç. Verilen cevaplarda da ben olsam ne derdim şeklinde yorum yapmaya çok açık.

Yemek molasında eğlenmek için birebir eğlence kaynağı.
44 /