confessions

camide uyuyan evsiz kemalist

Bira  · 18 Ocak 2018 Perşembe

  1. toplam giri 93
  2. takipçi 8
  3. puan 2339

yazarların karalama defteri

camide uyuyan evsiz kemalist
hayat gerçekten çok gariptir. özellikle de zeki insanlar için bunun böyle olduğunu düşünüyorum.
hayır hayır... yanlış anlamayın, ben zekiyim siz aptalsınız demiyorum tabii ki de. zeka genetiktir aslında, sonradan da geliştirilebilir aslında ama genelde genetik olduğunu okudum.
hani zekiyseniz, zekisinizdir. değilseniz de değilsinizdir. fakat biz genelde "geri zekalı" gibi terimleri hakaret amaçlı kullandığımız için bu kişilere bir hakaret olarak görülür.

her neyse buna pek takılmamak gerekiyor. neden zor peki hayat zeki insanlar için? ben zeki birisiyim (evet, gerekli ölçümler de yapıldı bu konuyla alakalı). bunu bir övgü malzemesi olarak görmüyorum zira. uzun boylu olmak, renkli gözlü olmak gibi bir şey. mesela ben uzun boylu değilim, 175 boyum var ama renkli gözlüyüm örneğin. ya da sarışın ya da esmer olmak gibi mesela.

öncelikle yalnız kalıyor zeki insanlar. yalnız kalmamızın sebebi de kolay kandırılamıyor olmamız. yerkürenin çeşitli yerlerinde de bulundum fakat türkiye'de biraz değişik bir kültür var.
hani bak avrupa'ya gidersin avrupa kültürü vardır kıtanın kültürü vardır. ruslar ayrı kafadalar mesela, kendilerine ait kültürleri var. araplar da keza öyledir. ortadoğu, körfez falan arap kültürüdür.
türkler çok değişik. arap, rus, avrupa, biraz mtv kültürü arasında bir toplum. bir insanla tanışırken bile fark edebiliyorsunuz bunu. elbette genel hatlarıyla bir kültür bulunuyor fakat bu kültür de yukarıda bahsettiğim unsurların tek potada eritilmiş haliyle oluşmuş. bu yüzden garip.
toplumda büyük bir yalan söyleme ve kendini beğenmişlik hastalığı var. herkes kendini çok önemli birisi zannediyor ve aynı zamanda herkes kendini oldukça fazla beğeniyor.
bunu sadece instagram hesaplarını inceleyerek bile anlayabilirsiniz. bizim güzel/yakışıklı insanlarımız ile "onların" güzel/yakışıklı insanlarının instagram hesapları arasında bile oldukça büyük bir fark bulunuyor.
yalan söyleme ise neden oluyor merak ediyorum. bir insan neden yalan söyler? neden kendini aslında olmadığı birisi gibi göstermeye çalışır? bence önemli olan kendini olmadığın biri gibi göstermeye çalışmak yerine, o gösterdiğin birisi gibi olmaktır. olamıyorsan da kendini öyle kabul etmektir.

hemcinslerim hep kendilerini daha büyük penislerle hayal ederlermiş. bu araştırmayı yapan da amerikalılarmış. dünyanın hemen hemen her yerinde böyleymiş. bunun gibi bir olay.
mesela bir erkek neden kendini daha büyük bir penisle hayal eder?
neden büyük memeleri olan kadınları daha çok beğenirler?
bence bunlar hala bir tarafımızda vahşi yaşamdan kurtulamadığımızı bizlere sürekli hatırlatan elementler.

yukarıdaki gibi düşünmediğiniz zaman yalnız kalmanız çok da zor değil. bir diğer yalnız kalma sebebi ise açık sözlü olmanızdır. bu kadar yalancı ve kendini beğenmiş bir toplum içinde açık sözlü birisi olduğunuzda gerçekten hoşgörü göreceğinizi mi zannediyorsunuz? bence bir yanılgı içerisindesiniz.

ayrıca toplum içerisinde "şark kurnazı" diye tabir edilen insanlar da oldukça fazla. örneğin almanya'da 10€ olan bir ürün türkiye'de nasıl 350₺ gibi bir rakama satılabiliyor düşündünüz mü? bir kurum yok mu bunun maliyetiyle satış fiyatını karşılaştıran, regüle eden? varsa bile görevini yapmadığına eminim.
bu sadece basit bir örnek. gündelik hayatta da basit ve göstere göstere yapılan "ortalığın amına koyma" planları bile şark kurnazlarını zengin etmeye yetiyor.
bu insanlar da zeki fakat zekaları terbiye olmamış. kontrolsüz bir şekilde büyümüş ve artık değiştirilemez. var olan potansiyeli şark kurnazlığı uğruna harcıyorlar çünkü. halbu ki dürüst olsalar, böyle şeyler olmasa ne de güzel olurdu.

keşke biraz da olsa okuma alışkanlığı olsaydı buralarda.

yazının bir konu bütünlüğü falan yok. yani ben yazarken yoktu, belki bütünlük oluşmuştur şans eseri.
salak insanların akıllıymış gibi davranmasını ve toplumda daha fazla değer görmelerine tahammül edemiyorum. hayali olmayan, idealleri olmayan insanlardan nefret ediyorum.

mesela yarışmaya katılacağız. yarışmada ödüller var. ödül şu, gidiş-dönüş first class bilet. dünyanın herhangi bir yerine. ama sadece bilet, hani otel falan değil.
ben diyorum ki ulan yarışmayı kazansak ne güzel olacak süper işler alabileceğiz, potansiyelimizi ortaya koyabileceğimiz bir fırsat bu.
ama takım üyelerinden birisi first class biletin derdinde. bu konunun derinlerine inmek istemedim daha fazla ben. çünkü biliyorum ki indikçe daha da salakça şeyler duyacağım ve sinirleneceğim. o da first class biletin ne kadar önemli olduğunu (amına koyim en fazla ankara'ya gideceksin o biletle zaten) ve daha önce hiç seyahat yapmadığını, hayatının fırsatı olduğunu söyledikçe benim boynumdan damarlar görünmeye devam edecek. s*keyim first class biletini afedersin.
kafa bu yani, metrobüste sizi ezip geçen, mini çakallıklar peşinde koşan, sokakta adres sorduğunuz birçok insan bu şekilde düşünüyor.

sonra iş başvurusu yapıyorsunuz yurt dışına. diyorlar ki "neden bu ülkede çalışmak istiyorsun?" soruya gel amına koyim. saçmalığa bak. oturup bu yukarıdakileri anlatamıyorsun, diyorsun ki "bu ülkeden korkuyorum". o da çok mu garip kaçıyor acaba? neyse, haber izleyen insanlar olduklarını düşünüyorum.

ya biz bu memlekette yaşıyoruz mesela. çevrenizde mutlaka ot içen insanlar vardır. artık müziklere dahi yansımaya başladı. ama üzerinde bulurlarsa götüne sokuyorlar mesela.
sana ne amına koyim? bırak isteyen istediğini yapsın...

iş görüşmesine gidiyorsun, karşındaki salak, salak salak sorularıya seni tartıyor. bir kağıt getirmiş mesela. hayır bu kağıdı hazırlayan kişinin, değerlendirecek kişinin benden daha yetkin, benden daha zeki olduğunu nereden biliyorsun? ya da o kağıdın benim potansiyelimi belirleyebileceğine nasıl karar veriyorsun?

bir de şey vardı. iş görüşmesine çağırıp "seni işe almamız için bir sebep söyle" diyen tipler. "e siz çağırdınız?" dediğimde de sik gibi kalmıştı. beni çağıranla görüşmeyi yapan adamın birbiri ile iletişimi yok mesela direkt olarak anlaşılıyor. iletişim yoksa doğru bir anlayış yok demektir.
takım olarak çalışmanın direği iletişimdir mesela. ama bu bile yok...

mesela sınavlarda neden internete girmek yasak? neden kaynaklardan yararlanmak yasak?
sektörde çalışırken internet yasak değil.
araştırma yaparken internet yasak değil.
ama sınavlarda yasak. matematik, fizik gibi derslerde neden formülleri bir kağıda yazdığınızda kopya çekmiş oluyorsunuz?
üniversitede tez yazarken interneti kullanabiliyorsunuz da, dersin vizesinde/finalinde neden bunlar yasaklanıyor? elbette kimisi internet serbest oluyor ancak 10 sınavdan 9'u olmaz mesela.
tutarsızlık değil midir bunlar? bir amaca hizmet etmeyen, salak bir kafanın ürünüdür bu sistem. diğer salak kafalar da sorgulamadan uygulamaya devam eder. zaten bir süre sonra olay "ego" meselesine dönüyor. hocanın dersinde kopya çekmek onun egosuna hakaret olarak kabul edilebiliyor onun nezdinde. saçma lan resmen. üniversitede bile hocalar taşak kebabı yapabilirken devlet yönetimindeki insanlar çok daha rahat davranabilir kanımca.

şimdi bütün bunlardan bir tanesi bile gözüne çarpmamış, "bu işte bi terslik var" demeyen insanlarla oturup bir şeyler konuşmaya çalıştığın zaman bön bön suratına bakıyorlar. çünkü bunlar, onlar için bir şey ifade etmiyor veya seni algılayamıyor.

tüm bunları göz önünde bulundurduğunda yalnız kalıyorsunuz. zeki olmak kuantum fiziği konuşmak demek değildir. yani ne bileyim, bir insana hayatını sorgulayabileceği bir sebep verdiğinizde bu ona çekici gelmyiorsa, ilgisini çekmiyorsa o insandan fazla bir şey beklememek gerekiyor mesela.
çünkü tek hayali seks yapmak, ev almak, araba almak. sonra da geberip gitmek.
ha bir de şey var, first class ticket...
1
6 /