sürekli yaşadığım durumdur. deli gibi sevdiğim kişiden bile ertesi gün soğuyabilirim. çok kötü bir huydur.
edit: o yüzden kimse hakkında çok sevdim diyemedim. zira soğudum ve mide bulantısı hissettiğim kişiler için ''çok seviyordum'' diyemezdim swh.
''Kahramanımız bir adam. 1969 yılının sonlarına doğru işi gereği uzun bir yolculuğa çıkmıştır. California'dan geçerken biraz dinlenmek için güzel bir hotel olan Hotel California'da durur. Sevimli ve hoş bir yerdir bu hotel. Otele yerleşir ve ikinci gününde yan odasına yeni gelen kız ile tanışırlar ve arkadaş olurlar. Sıcak bir havası olan otelde yapılabilecek tek şey, tatlı bir sohbettir. Birlikte şehri gezmeye başlarlar ve birbirleri ile çok zaman geçirirler. Olay burada başlamıştır adam için. Aşık olmuştur birbirlerine. Ve tatili Hotel California'da geçirmeye karar vermiştirler. Uzun bir süre(1 hafta civarı) burada beraber yaşamışlardır. Otelin sıcak havası, insanların sevimliliği, şıpsevdi aşkları onlara güzel bir yaz tatili geçirtmiştir. Adamın artık ayrılması gerekmektedir. Yaşadıkları güzel anı unutamayan iki sevgili anlaşırlar ve birbirlerine şu sözü verirler: “Eğer bir sene sonra birbirimizi unutmaz ve yine bu kadar çok sevecek olursak, gelecek yazın ilk gününde(tanıştıkları günü kastediyorlar) burada, Hotel California'da aynı odada buluşacağız.” O zamana kadar birbirlerini hiç aramayacaklarını da anlaşırlar. ( Belki burada bir zıtlık olabilir. Gerçek aşk mı, yaz aşkı mı, tatil aşkımı?)
Yaşanılan olayın üzerinden tam bir sene geçmiştir. Tarih yaklaşmış ve adam sözleştikleri gibi Hotel California'ya doğru yola çıkar. Uzun ve sabırsız bir yolculuğun ardından aynı gün varır oraya ve karşısında Hotel California'dan geriye kalan sadece kara bir yığın kalmıştır. Çünkü otel bir gün öncesinde yanmıştır. Hemen etrafına bakınır ve kızın nerelere gidebileceğini soruşturur. Ancak bir haber alamamıştır. Hotel'in sahipleri adamı görünce hikayeyi baştan anlatırlar adama.
Sevdiği kızın bir gün önce buraya gelip, aynı odayı tuttuğu ve bu odayı süslediğini, ona sürpriz yapmak istediğini söylerler. Ancak akşamına çıkan yangında kadın kurtulamamıştır. İşte bu hikaye adamı yıkar. Acı gerçekle yüzleşen adam geldiği gibi geri döner, ailesinin yanına!
Hikaye bu ya. Otel yetkilileri bu hikayenin duyulmasını sağlamış. Kahramanlardan haber yok.
Adını, nerede yaşadığını bilen yok.''
Bu hikayeyi bana anlatan hz lethe ve lucifer'a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Yaşanılan olayın üzerinden tam bir sene geçmiştir. Tarih yaklaşmış ve adam sözleştikleri gibi Hotel California'ya doğru yola çıkar. Uzun ve sabırsız bir yolculuğun ardından aynı gün varır oraya ve karşısında Hotel California'dan geriye kalan sadece kara bir yığın kalmıştır. Çünkü otel bir gün öncesinde yanmıştır. Hemen etrafına bakınır ve kızın nerelere gidebileceğini soruşturur. Ancak bir haber alamamıştır. Hotel'in sahipleri adamı görünce hikayeyi baştan anlatırlar adama.
Sevdiği kızın bir gün önce buraya gelip, aynı odayı tuttuğu ve bu odayı süslediğini, ona sürpriz yapmak istediğini söylerler. Ancak akşamına çıkan yangında kadın kurtulamamıştır. İşte bu hikaye adamı yıkar. Acı gerçekle yüzleşen adam geldiği gibi geri döner, ailesinin yanına!
Hikaye bu ya. Otel yetkilileri bu hikayenin duyulmasını sağlamış. Kahramanlardan haber yok.
Adını, nerede yaşadığını bilen yok.''
Bu hikayeyi bana anlatan hz lethe ve lucifer'a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Bütün Türkler bir gün ansızın delirecektir.O zaman tanrı Türk'ü değil sizi korusun. swh
adını yeni duyduğum hanımefendi. ''madem hakkındaki tek bir yazıya dahi tahammülün yok, neden popüler biri olmayı seçersin ki?'' sorusunu aklıma getirmiştir.
517. yazarlar beni çok seviyor swh
kendisiyle kriz anında tanıştıktan sonra çok sevdiğim bir arkadaşım oldu. iyi bir yazar, iyi bir arkadaştır.
bu arkadaşımız hobi alarak seri bir şekilde eksi atmayı seviyor. anladığım kadarıyla codex arkadaşımızdan sonra sıra bana geldi. ama ifşa oldun tatlım ya bir dursan diyorum.
edit: ulan dursana ruh hastası mısın
edit2: gereğinin yapılmasını rica ediyorum. bu ne kardeş?
edit: ulan dursana ruh hastası mısın
edit2: gereğinin yapılmasını rica ediyorum. bu ne kardeş?
sadece oku demekten ziyade karşıdaki kişinin okuması gereken kaynak söylenirse yerinde bir cevap olur. şahsen, atatürk'e atılan iftiraları gördüğüm zaman o kişiyi sinan meydan'ın panzehir kitabına yönlendiririm. her gördüğüne körü körüne inanan insanlar(!) oku denilen şeyi okumazlar ama en azından attıkları yalanlara belgeli cevap veren bir kitabın varlığından haberleri olur. bu şüphe bile onlara yeter.
yazılarını severek okuduğum, milliyetçilik konusunda yanılmıyorsam aynı görüşte olduğum yazar. ama bu değerli yazar arkadaşımızı birileri seri eksiliyor. codex'in onu seri eksileyen kişiye karşı verdiği tepkilere bir yandan gülüyorum hem de onu seri eksileyen arkadaşa kızıyorum. ne derdin var şu güzel yazılar yazan adamla? düş artık yakasından.
tabii ki birçok kadının kafasına yerleştirilmiş tabuları yıkmak zordur. lakin bunun sebebi sadece bu değil doğru insanı bulamadığından, her önüne gelenle sevişmek yerine özel ve doğru kişiyle olsun diye düşünen ve öyle birini bulamayan duygusal kadınlar da vardır. senin bu kadınları ''kezban'' olarak nitelendirmen kesinlikle yanlış. bazı anlar, hisler özel olmalıdır. bir kadının bu tarz önemli konularda duygusal olmasını yargılamak kimsenin haddine değildir. ki kaldı ki evlendikten sonra bu ilişkiyi yaşamayı düşünen kadınları da saygıyla karşılamak mecburiyetindesiniz.
Nazım bey, Kurtuluş savaşı yıllarında birinci İnönü ve ikinci İnönü savaşlarında başarısıyla tanınan cesur, yiğit bir askerdir. Başarılarından dolayı rütbesi de yarbaylığa yükseltildi.
Yunan Ordusu 10 temmuz 1921 günü Türk cephesine taarruza geçti. Buna büyük yunan taarruzu diyebiliriz. Bu savaşta savunulması önemli olan bir tepe vardı. Eğer o tepe korunamazsa Türk ordusunun çevresi sarılacaktır. Bu yüzden ikinci alaya (40.alay) o tepeyi korumaları emredilmiştir. Lakin nazım bey bu alayın komutanına pek güvenmemektedir.
Sabah erkenden binbaşı Şerafettin ve bazı karargah subaylarıyla birlikte yeni alayın mevzilerini denetlemeye giderler. O sırada tepede kimsenin olmadığını fark ederler. Nazım Bey'in korktuğu başına gelmiştir. Bu savsaklama felakete yol açacaktır.
Süvari Takımı Komutanı'na, "Hemen tepeyi tutmasını, bu arada düşman harekete geçerse, alaydan birlik gelene kadar tepeyi ne pahasına olursa olsun savunmasını" emreder.
Nazım bey süvari takımı ile birlikte tepeye hareket ederken bir makineli tüfek takırdamaya başlar. Ağaçların arasına bir yunan askerinin saklandığı ve pusu kurduğu anlaşılır. Ama her şey için çok geçtir. Yarbay Nazım ağır yaralanmıştır. Eskişehir'de bir hastaneye yetiştirilir. Gözlerini açtığında başında bekleyen subaya ''arkadaşlar iyi mi?'' diye sormuş ve ''iyiler'' cevabını aldıktan birkaç dakika sonra hayata gözlerini yummuştur.
Atatürk bu haberi Salih Bozok'tan aldığında ise yıkıldı. En güvendiği dostlarından birini daha kaybetmenin kederi içindeydi... Üzüntüden bir günde zayıfladığı dahi söylenmektedir. Albay Nazım'ın Cenazesi ankara'ya getirildi ve şehidimiz bir tören ile sonsuzluğa uğurlanmıştır. Meclis tarafından rütbesi ise Albay olarak yükseltilmiştir. Biz ona kısaca Kahraman Nazım desek daha doğru olur.
Bu vatan kolay kazanılmadı. Yeri geldi arkalarından vurdular, yeri geldi haince bir kurşuna kurban gittiler. Albay Nazım, tanımadığımız nice kahramanlarımızdan sadece biriydi. Bu milletin içinden birçok kahraman çıktı bu topraklar o kahramanların kanları ile, azimleri, cesaretleri ile kazanıldı. Bütün kahramanlarımızın ruhu şad olsun.
Son olarak ise Turgut Özakman'ın güzel bir sözünü paylaşmak istiyorum sizinle: ''Milli mücadele'nin emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşı olduğu anlatılmadığı için gençlerimiz başkalarının kurtuluş mücadelelerine imrendiler. Kendi tarihlerine kendi kahramanlarına yabancılaştılar.''
Yunan Ordusu 10 temmuz 1921 günü Türk cephesine taarruza geçti. Buna büyük yunan taarruzu diyebiliriz. Bu savaşta savunulması önemli olan bir tepe vardı. Eğer o tepe korunamazsa Türk ordusunun çevresi sarılacaktır. Bu yüzden ikinci alaya (40.alay) o tepeyi korumaları emredilmiştir. Lakin nazım bey bu alayın komutanına pek güvenmemektedir.
Sabah erkenden binbaşı Şerafettin ve bazı karargah subaylarıyla birlikte yeni alayın mevzilerini denetlemeye giderler. O sırada tepede kimsenin olmadığını fark ederler. Nazım Bey'in korktuğu başına gelmiştir. Bu savsaklama felakete yol açacaktır.
Süvari Takımı Komutanı'na, "Hemen tepeyi tutmasını, bu arada düşman harekete geçerse, alaydan birlik gelene kadar tepeyi ne pahasına olursa olsun savunmasını" emreder.
Nazım bey süvari takımı ile birlikte tepeye hareket ederken bir makineli tüfek takırdamaya başlar. Ağaçların arasına bir yunan askerinin saklandığı ve pusu kurduğu anlaşılır. Ama her şey için çok geçtir. Yarbay Nazım ağır yaralanmıştır. Eskişehir'de bir hastaneye yetiştirilir. Gözlerini açtığında başında bekleyen subaya ''arkadaşlar iyi mi?'' diye sormuş ve ''iyiler'' cevabını aldıktan birkaç dakika sonra hayata gözlerini yummuştur.
Atatürk bu haberi Salih Bozok'tan aldığında ise yıkıldı. En güvendiği dostlarından birini daha kaybetmenin kederi içindeydi... Üzüntüden bir günde zayıfladığı dahi söylenmektedir. Albay Nazım'ın Cenazesi ankara'ya getirildi ve şehidimiz bir tören ile sonsuzluğa uğurlanmıştır. Meclis tarafından rütbesi ise Albay olarak yükseltilmiştir. Biz ona kısaca Kahraman Nazım desek daha doğru olur.
Bu vatan kolay kazanılmadı. Yeri geldi arkalarından vurdular, yeri geldi haince bir kurşuna kurban gittiler. Albay Nazım, tanımadığımız nice kahramanlarımızdan sadece biriydi. Bu milletin içinden birçok kahraman çıktı bu topraklar o kahramanların kanları ile, azimleri, cesaretleri ile kazanıldı. Bütün kahramanlarımızın ruhu şad olsun.
Son olarak ise Turgut Özakman'ın güzel bir sözünü paylaşmak istiyorum sizinle: ''Milli mücadele'nin emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşı olduğu anlatılmadığı için gençlerimiz başkalarının kurtuluş mücadelelerine imrendiler. Kendi tarihlerine kendi kahramanlarına yabancılaştılar.''
kendini unutturmak istemeyen, ego tatmini yapmak isteyen eski sevgilidir. cevap vermeye dahi gerek yoktur. bırakın attığıyla kalsın. (cevap alamayınca otuz tane mesajıyla karşılaşma ihtimaliniz var. bırakın da kudursun swh)
edit: eski sevgilimi öyle çıldırttığım aklıma geldi de gene kahkaha attım ya swh
edit: eski sevgilimi öyle çıldırttığım aklıma geldi de gene kahkaha attım ya swh
arkadaşlar izlemeyi ihmal etmeyin. zaten bu şarkının meselesi dinlerken izlemektir.
edit: ulan çok seviyorum be. seni sevdiğim gibi kimi sevebilirim ki?
edit: ulan çok seviyorum be. seni sevdiğim gibi kimi sevebilirim ki?