suriyeli mülteciler

marenostrum
arkadaşlar şimdi sizlere -zamanında bizim savaştığımız gibi gitsinler ülkelerinde savaşsınlar -bizim ülkemizde ne işleri var - onlara verilen haklar bize verilmiyor. gibisinden söylemlerin yanlıs ve insanlık dışı olduğunu kendimce anlatmaya çalışacağım.
*bakınız birincisi (ki bundan örnek veren çok insan var diye söylüyorum) kurtuluş savaşında özellikle benim de içinde bulunduğum laylaylom 90lar nesli değil dedelerimiz savaşmış
*ikincisi o zamanlar çok aşırı üstün silahlar olmadığından zeki komutanlar üstün stratejiler ile cephelerde düşman sayıca fazla olsa bile üstünlük sağlayabiliyormuş.
* üçüncüsü düşman fazla olsa bile eğer savunan ordu tek ve bütün ise kazanma şansınız hala mümkündür.fakat savunan ordu birden çok ise kimin dost kimin düşman olduğu karışır, işin içine politika girer, içine politika giren savaş ise zaten çoktan kaybedilmiştir.
şimdi suriyedeki durumu size anlatıyorum. ülkede -öso -ışid -ypg - türkmenler -rusya -turkiye orduları var. bu orduların nerdeyse hepsi birbiriyle düşman. şimdi soruyorum size. suriyeliler hangi orduya girsin savaşsın? hangi ordunun çıkarları suriye adına? kime güvenebilirler?
bunu uzun süreli yurt dısında bulunmus biri olarak içtenlikle söylüyorum. inanın hiçkimse varını yoğunu bırakıp ülkesinden temelli gitmeyi istemez.bu insanlar buna mecbur bırakıldılar.evet içlerinde hırsızı da var katili de var dolandırıcısı da ırz düşmanı da var. ama bunu suriyelilerin geneline yormak faşistliktir, bağnazlıktır hatta sizin değiminizle çomarlıktır.kaldı ki şöyle düşünün siz baba veya anne olsanız çocugunuzun karnını doyurmak için paranız yoksa ve başka çareniz kalmamışsa hırsızlık yapmazmısınız? onlara verilen haklar konusuna gelirsek de hükümetimiz çatır çatır parasını avrupadan (zaten onlara harcansın diye) alıyor. bence biz suriyelilere neden hak özgürlük veriyosunuz diye bağrınıcağımıza bize neden vermiyosunuz diye bağrınmalıyız.
Makinelitüfek
vaktim kısıtlı olduğu için elimden geldiğince çabuk yanıtlayacağım.
1- nesil aynı nesildir, ilkeleri olan ve kendini bilen bir insan gene mücadele eder, bırakmaz.
2-gayrı nizami harp diye bir şey var, ışid'in musuldaki svbied saldırılarını alternatif olarak alabilirsin.
3-hiçbir şekilde harp ve siyaset ile ilgili bir bilgi ve okumuşluk bulamadım bu yazıda. umumi harp öncesi müttefik bulmak tam bir karın ağrısıydı, taraf değiştirenler oldu, sonradan bırakanlar oldu, rusya, italya, bulgaristan. bunların savaştaki rolü değişti, biz farklı kıtalara asker gönderdik, ingilizi fransızı, avustralyalısı buraya geldi, başımıza alman komutanlar geldi, hindistana kadar asker yollamayı bile düşündük. bu değil de düzensiz olarak dağılmış silahlı gruplar mı karışık, veya daha karışık?
mücadele olmadan hiçbir şey olmaz, gerisi teferruat, bahane. biz o kadar mülteciyi alırken onların ülkesini terk edip buraya gelişi kadar suçluyduk zaten. biz nasıl bugün savaş çığırtkanlığı yapan sağ iktidarları başımıza getirerek suç işliyorsak ve gelecekte yaşayacaklarımızı hak ediyorsak, onlar da başına gelenleri hak ediyordu. hiçbir halk başına gelen meselelerden muaf değildir, kendi başına açtığı sorunlar vardır.
işin vicdan boyutuna bakacak olursak haklılık payın var, fakat karşılaştırman yanlış...
saygılar
marenostrum
ben zaten eski kara kuvvetleri komutanı olarak değil bir birey olarak düşüncelerimi söyledim. belgeler ektedir gibisinden bir iddiam da yok. yine bir birey olarak işin vicdani boyutuna bakmayı bıraktığımız zaman hırstan zulümden kandan başka birşey bulamaycağımızı düşünüyorum.kaldıki bence kimse savaştan kaçtığı için suçlu sayılamaz. bu arada savaş dediğimiz de güçlü emperyalist ülkelerin o yüzyılın geçerli enerji kaynağı olan petrol maddesi ele geçirebilmek için güçsüz bir ülkeye kendi aralarında planını kurup oynadığı, içinde gerçek insanların olup öldükleri bir oyun... sen içinde savaşmışsın ölmüşsün ne kimsenin umrunda olur ne de planları bu kadar ilerlemişken birşeyleri değiştirebilirsin.
azadi
Mülteci dediğin savaş görmemişlerin hakkında atıp tuttuğu insanlardır. Hiç kimse savaşmak, toprak uğruna, vatan, millet, bayrak gibi, insanları birbirlerine çarpıştırmak adına uydurulmuş tabular için birbirini öldürmek, BİRİNİ ÖLDÜRMEK zorunda değildir. Heleki suriyedeki olay bambaşkadır.
-İç savaş, 4X savaştır. Komşunu öldürmek, komşun tarafından öldürülmek ihtimalidir. Tamamen rant için kutuplaştırılmış masumların birbirini katledişidir. Bu adamlara laf etmeden önce savaş görmek gereklidir.
Not; Cephede inandıkları uğruna savaşan, kafa kesen, tecavüz eden işid'li ile, bayrağını toprağını savunduğunu düşünen asker eylemsel boyutuyla birdir gözümde. Her ne kadar ne ideoloji, ne kültür, ne inanç, ne de davranış olarak bir askeri 10 bin işidliye tercih edecek olsam da, şunu unutmayın arkadaşlar; Kimse canını inanmadığı şey uğruna vermez. Herkes senin kadar zeki değil. Senin kadar öğrenebilecek ortamlara sahip değil. Sen atatürkçü düşünceyle tanışıp, yetişmişken, onun etrafında radikaller bebekliğinden itibaren onu zehirlediler. O da inandı buna. İnanmışa ne dersen hava civa!
-İnanmışın canını almak savaşı bitirmez. İnandıranları, inandırabildikleri kadar rant eldle edenlerin canını almalı. Yanlışsam affola. Yanlışımı gösterip, öğretir iseniz yeni bir şey müteşekkir kalırım efenim
deist imam
Doğru değerlendirme yapılması gereken topluluk. Mesela florya sahilinin içine sıçan suriyeliler artık bıkkınlık verdi. Ama bir kaç gün önce sakaryada öldürülen kadın ve 10 aylik bebek de suriyeliydi. Ustelik kadinin kocasi da her normal insan gibi calisiyodu. Simdi florya sahilini bok edenlerle sakaryada öldürülen suriyeli kadini nasil bir tutabiliriz ki
laikullahice
Asla acımıyorum, acınmadıysan da nefret ediyorum. İlk önce kendi ülkende yalan insanlara üzül. Kendi b*kunu temizle, sonra hep birlikte kalk millete yardım et. Türkiye'ye gelen Bulgarlar, Arnavutlar men kadar yardım aldı devletten? Hepsi çalıştı çabaladı da kendilerine baktı. Bir Bulgarca tabela görüyor musunuz o kadar Bulgar göçmeni varken ülkede? Ayrıca Kürtçeye izin vermeyen millet, Arapça olunca neden izin veriyorlar. Asla acımıyorum bu yüzden, asla.
laiksavar
Suriyeliler konusunda bugüne dek net bir fikir açıklamadım. Sözlüğü boş bırakmayıp giri girmiş olmak amacıyla Düşündüklerimi şöyle anlatayım:

Projenin bugüne kadar her türlü Suriye politikasıyla başımıza bela açmış, seçim hileleriyle, anayasa ihlalleriyle Türkiye'nin hukuk devleti olma vasfını ortadan kaldırmış bir iktidardan gelmesi doğal olarak insanları korkutuyor. Üstelik 3 milyon kişinin adam gibi bir plan, program olmadan, bu plan ve program halkla paylaşılmadan, insanlara eğrisyle doğrusuyla açıklanmadan, tam bir dayatma şeklinde vatandaşlığa geçirilmesini politik olarak doğru bulmuyorum. Tıpkı "çözüm süreci" içinde ne olduğunu bilmediğimiz gibi, "başkanlık sistemi" detaylarının açıklanmaması gibi, bu projenin ne olduğu, nasıl olduğu da hepimizin kafasında muamma (bak, ırkçı söylemleri kast etmiyorum. insanlar politik olarak bu kararı doğru bulmayabilirler. Bu bir haktır.)

Sanıyor muyuz ki, aylar önce bu insanları Avrupa'ya "bak kapıları açarım haaa" diye şantaj unsuru olarak kullanan iktidar, bu vatandaşlık projesini insani nedenlerle gerçekleştiriyor? Ben sanmıyorum.

Kimden geldiği mühim değil. Ben bunun rasyonel yollarla, bir plan program dahilinde yapılmasını istiyorum. Vatandaşlık sihirli değnek değil. Romanlar da bu ülkenin has, özbeöz vatandaşı. Ancak ırkçılığa kurban gitmelerini bu vatandaşlık bağı engellemiyor. Ortadaki ırkçılık, hoşgörüsüzlük sorununu vatandaşlık zaten çözmeyecek. Ne adam gibi mülteci, ne de sığınmacı statüsü belirlendi şu ana kadar. Şimdi kimbilir hangi amaçlarla ne yapmak istiyorlar? Ben çözemedim. Çözemediğim, bana açıklanmayan bir şeyi de şu an "tedbirle" karşılamak durumundayım. Bu işin böyle yapılamayacağını düşünüyorum.

Olayı da yanlış ikilem zemininde tartışıyoruz gibi geliyor: "Ya vatandaş olsunlar, ya gitsinler(!)". Oysa başka projeler, programlar gerçekleştirilebilir. Burada yine bir kamplaşma, yine bir çatışma var.

Ama son dönemdeki öznesinin suriyeli olduğu olaylarda suçun şahsiliğini görmezden gelerek farklı istatistiklere de hiç bakmadan "bunlar şöyle, bunlar böyle, fırsatını bulsalar şöyle yaparlar, suriyeli görmek istemiyorum" filan diyen hesapları hayatımdan bir bir uzaklaştırmaya başladım. Başında "bunlar" geçen, 3 milyon insanı homojen gören zihniyet en basit açıklamasıyla kafatasçıdır.

Diyeceklerim bu kadar. Yorumlarınıza göre tartışırız :)
doris eirene
Nereden başlamalı, nasıl anlatmalı acaba? Daha birkaç ay önce, büyük şehirlerde art arda bombalar patladığında günlerce sokağa çıkamayanların, AVM'lere gidemeyenlerin, Whatsapp gruplarında “Bugün şuraya saldırı olacakmış, BM'de çalışan kuzenimin arkadaşının oğluna söylemişler” muhabbeti yapanların, korkunç bir savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınmış insanlara “Vatanlarını savunmak yerine kaçıp buraya geldiler” demelerinden mi örneğin?

Ya da herhangi bir iç savaş ihtimalinde arkasına dahi bakmaksızın Bulgaristan sınırına doğru topukları kıçlarına değecek şekilde herkesten önce koşacakların, çoluğunu çocuğunu kurtarmak adına iç savaştan kaçan insanlara “Burada ne işiniz var, dönsenize ülkenize” demesinden mi?
AB bugün vizeyi kaldırıp çalışma ve vatandaşlık izni verse hiç düşünmeden tası tarağı toplayıp çekip gidecek olanların, hem “bu vatan bizim” sahteciliği yapmasından, hem de benzer şeyleri talep eden insanları “vatan hainliği” ile suçlamasından mı mesela?
...
Bu tiplemenin muhaliflik adına en büyük aktivitesi Sözcü manşeti okuyup iç serinletmek olabiliyor, üzerine biraz Çölaşan öfkesi, biraz Özdil ironisi, biraz da Uğur Dündar popülizmi eklenip Facebook'ta “Uyu Türkiye'm” paylaşımı yapılınca işlem tamam, bugünkü muhalifliğimizin sonuna geldik. Örgütlenme yok, elini taşın altına koyma yok ama çokça laf, çokça hamaset var.

Aynı “muhalif” türü ya da bir versiyonu, eğitimli olduğu, Starbucks'ta oturduğu, Game of Thrones izlediği, içki içtiği ve bunlar üzerinden bir “statü” tarif ettiği için kendini “orta sınıf” zannediyor. Bir “beyaz yakalı” olarak kendini “mavi yakalılar”dan ayrı tutuyor, kendisinin de bir değer ürettiğini ve o değere el konulduğunu, dolayısıyla kendisinin de bir emekçi olduğunu ya bilmiyor ya da bilmezden geliyor ki; statü sınıfı yenebilsin, kendini olduğundan farklı hissedebilsin.
...
“Kendi ülkemde mülteciyim diyorsan, bunun nedeni mülteciler değil, başına vurup ekmeğini elinden aldıklarında sesini çıkarmaman."

Fatih yaşlı, Birgün gazetesi
anne boleyn
sadece suriyeli türkmenleri ülkemize alıp geri kalanını almamamız gerektiğini düşünüyorum.
dünyada hangi mülteci ülkesinden kaçıp bayram ziyaretlerinde savaş(!) alanına dönmüş memleketine ziyarete gider ki? kafa mı buluyorsunuz lan bizle? hem ben sokaklarda habire arapça konuşan, arap tiplemelerini görmek zorunda değilim! Arabistan'da değil Türkiye'de yaşıyorum ben!
jakoben
insanlar tarafından acınan kitle.emperyalizme baş kaldırmazsak avrupa'da bize acıyacak bunların durumuna düşeceğiz.tüm veri bunu gösteriyor.zaten ülkenin orta üst sınıfının bir çoğunun ya yatırımları dışarıya gitti ya da kendisi.artık kadıköy'e gidince bile farkı görüyorum.aklı başında olan herkes gitmiş.kadıköy bile çomarlaşmış. çok arkadaşım var kaçan.memnun olanı var olmayanı fakat dönmeyi düşüneni duymadım.
azadi
Anadolu halklarını binbir katliamdan geçiren barbar bir ulusun savaştan kaçan sığınmacılar için kullandığı yanlış tabir.
Genetiği multecilik içeren, ordan oraya at sırtında, baldırı çıplak gezen türk kavminin kendisinin Anadolu'da mülteci olduğunu unutup, Suriyeli sığınmacılara karşı kullandığı yanlış tabir.
Onlar mülteci değil, savaş mağduru sığınmacılar. Kızlarınıza tecavüz edip, öldürmeleri sizle aynı dine mensup olmalarından kaynaklanıyor. Bu yüzden onlardan nefret etmeniz başka bir şey, ülkelerinde savaş olması sebebiyle mülteci değil, sığınmacı olmaları başka.
5
jakoben
yetti kardeş gerginlik veriyorlar gerçekten. şuan için nezih semtlere ikamet etmeleri zor gözüküyor dolayısıyla fatih , sultanbeyli gibi semtlerde ak çomar kitlesi ile birbirilerini sikip kesiyorlar ama adamlar vergi vermiyor. bir süre sonra maddi imkanları el verdikçe komşularımız olmaya başlayacaklar. kürtlerle, ermenilerle kaç yüzyıldır bir aradayız. adamları ben ayıramıyorum zaten etnik kimliklerini birlikte yaşamaya adapte olmuşuz sosyolojik ve psikolojik zemini yıllar boyunca oturmuş artık. ama bu halk ile aramızda uçurum var. aq hastaları etek giyen karıyı kendine cariye olarak gören bir kültürden, o kültürü bırakmayı reddederek geldiler. yani alırsın ülkene, izole bir ortamda bakarsın. tabi bu süreçte avrupadan aldığın yardım paralarını makam arabaları ile kendine koloni kurmak için kullanmaman gerekiyordu. sahile iniyorum aq her yerdeler ve en az 5-6 kişilik çüklü ordusu şeklinde geziyorlar. yanlarında bir tane karı kız yok, bildiğin bela arar gibi volta atıyor gibiler. bu bildiğin tehdittir aq ya.