her erkeğin adam olmak için feminist bir kadına ihtiyacı var

pencere
az önce twitterda selçuk şirin diye bir yazardan okuduğum sonuna kadar haklı önermedir. artık bütün dünyada erk'i kadınlar ele almaz ise, dünya biz erkeklerin kişisel hıyarlıklarıyla daha beter bir salatalığa dönüşüyor.
bu olay kişisel yaşamlarımızda da aynı şekilde gidiyor. zulüm her zaman iki taraflıdır. bir insana zulüm yapan insan, kendi ruhunu da bundan koruyamıyordur. 6000 yıldır kadını ekonomik güçten, cinsel güce kadar her türlü tahakküm altına alan erkek kendi ruhunu da parçalamış ve insanlık değerlerinde bir milim yol almamıştır.
sanırım bunda kadının genetik baskılanmalarının da olayı var. freud'un ''elektra kompleksi, fallik obje hayranlığı'' buna örnek olabilir. yahut bizim topraklarımızda da yüz yıllardır söylendiği gibi ''celladına aşık olmak''

fakat artık insanlığın da, kadının da zulüm karşısında ağlayacak vakti, lüksü kalmamıştır. kadın- erkek ortak ve özgür yaşam, ancak radikal feminist bir anlayışla mümkündür.
frantz fanon
naif bir sözdür diyelim. niyet okumayacağım.
pek de uzak olmayan bir geçmişe kadar ben de feminizmi çok matah bir şey sanıyordum.
feminizm erkeği adam falan etmez onu bitirir. ki zaten kendilerinin dediği gibi amaçları budur.
feministler, erkek-kadın eşitliğini değil, kadın egemenliğini savunurlar. bu yolun sonu kadın diktatörlüğüne çıkabilir çünkü sorununu erkeklik olarak görürler. kadına yönelik zulmü patriyarka diye bir şeye bağlar. bu patiryarka öyle bir şey ki onun düzeninde erkekler kadınlara kıyasla 8 kat çok öldürülürler, 9 kat daha çok intihar ederler, ortalama olarak 5 yıl daha az yaşarlar, daha çok zorbalığa maruz kalırlar, aynı suçu işleseler de kadına kıyasla daha ağır cezalar alırlar ve daha çok idam alırlar. ama kadın yine de dezavantajlı bir cinsiyet olarak lanse edilir. mantıken; erkek diktatörlüğü yani patriyarka denen bi sistemde erkeklerin kadınlara kıyasla daha iyi yaşam standartlarında olması gerekmiyor muydu. erkeğe mahkum olmak başka bir şeydir ama mazlum olmak başka bir şeydir. yani kadının mahkumiyet koşulları erkeğin özgürlük koşullarından daha konforludur ve belki bunun için kadınlar özgürlüğe feministlerin ve solcuların istediği kadar düşkün değildirler. çünkü özgürlük alınınca erkeğin başına ne geliyorsa kadının da başına gelebiliyor.

feminizm bunları görmemeyi tercih ediyor. bir sürü kanıtsız sözlerle çıkıyorlar karşımıza eski yunan'daki laf kalabalığı yaparak geçinen avare filozoflar, sofistler gibi... ve solu aratmayacak şekilde fırkalara bölünürler ki böylece bir şey de soramazsınız yani bakın sizinkiler şöyle şöyle saçmaladı diyemezsiniz. derseniz eğer ehm ben zaten o akımdan değilim, gerçek feminizm bu değil denilir çünkü bir programın yok, örgütün yok kafana göre eğip bük negzel... ama sürüklendiğin yer 3 aşağı 5 yukarı en postmoderninden, en yobazından bir radikal feminizm'dir yani meme açan femen'in yanıbaşı. mesela kadına diyorlar ki ''8 mart'ta erkekleri mitinglerde linç edenler vardı'' yanıtt diyor ki ''erkekler de dövüyor..'' böyle bir argüman.. diyor ki ''birinden bir hikaye duydum, adam tacizciymiş, ama 8 mart'a katılmış. erkekler böyle kendilerini aklıyor'' yani buna daha ne denilebilir ki. dedikoduyla siyaset yapıyor...
tüm kadınları dezavantajlı unsur yaptılar her yerde %40 kotayı savundular, yetmedi sendikalar disiplin kurullarına fiilen %60 kotayı koydu yani adam çıt dese sendikadan atılacak. niye kota olsun, niye tüm kadınları otomatik olarak dezavantajlı ilan ediyoruz. sendikacı, memur teyzelerin, akademisyen ablaların dezavantajlığını benim külahıma anlatsınlar. erkek siyasetçi yıllarca kastırsın kadın kıçını devirip yatsın sonra çok daha vasıfsız olduğu halde kotadan girsin. bunlar yanlış şeyler. şimdi açıkça konuşacağım solun ya salaklığından ya da popülizminden kaynaklı olarak solu da ele geçirdiler. ne idüğü belirsiz hizipsel sendikal kavgalara kadınlık alet edildi, pezevenkleri dövmek kadın düşmanlığı oldu... hdp'de zaten feminist dikta vardı, sendika.org da mor çıkıyor. artık bu sol iflah olmaz. bu mahalleden sosyalizm çıkmaz.
1