Açık bir eşcinsel olarak şunları söylemek istiyorum, biraz da içimi dökeceğim. “Türkiye'de eşcinsel olacağınıza” diye bir cümle kurmak istiyorum ama daha ötesi yok. Yok, skalanın en üstü orası. Kültürel, dini, etnik her azınlık belli bir ailede / çevrede doğar, zaten ailesi çocuğunun yaşayacağı sorunları bildiği için çocuğuna sahip çıkar.
Ailem bana hiçbir zaman sahip çıkmadı. “Erkekliklerini” hiçkimseye karışmayan o “ibneyi” döverek kanıtlayacaklarını düşünenlere karşı bile savunmadılar beni. “Normal” bir aile ortamında, “normal” iki abiyle evin ötekisi olarak büyüdüm. En güzel zamanlarımda bile beni bağlayan, tam potansiyelime ulaşmamı engelleyen zincirler ile büyüdüm. Arkadaşlarım “genç olurken”, sevgilileri ile gezip saçma sapan hareketler yaparken bana hiç bu imkan verilmedi. Hiç genç olamadım, sevgilimin elinden tutamadım, bağıramadım.
Siz hiç ikiye bölündüğünüzü hissettiniz mi? Hiçbir zaman birleştirilmeyecek bir şekilde ayrıştığınızı? Eşcinseller bu duyguyu anlar, özellikle de uzun bir süre açılmamış olanlar. Artık eşcinsel kimliğiniz ve “gerçek” kimliğiniz o kadar çatışmaya başlar ki, sanki hiç bitmeyen bir kimlik bunalımına girmişsiniz gibi olur. Her şeyi kontrol etmeye çalışırsınız ama olmaz, bu süreç eski kimliğin kül olmasına kadar sürer. Eski kimlik kül olduktan sonra ortada tek bir kişilik kalır ama bu yaralı bir kişiliktir.
Çoğu toparlayamaz zaten. Kendini hedonist bir yaşama verir. İmam Hatipten çıktıktan sonra mini etek giyen sümeyyeden farkı yoktur aslında. Aktivizmin önemi buralarda kaybolur. Kendi komünitesinde mutludur, toplum yatak odasına karışmadığı için sesini de çıkartmaz. Bu adeta bir suskunluk sarmalıdır. Kaldı ki haklarını istediğinde sürekli sindirilmiş, bu şekilde büyümüş bir azınlığız biz.
Yine de, Türkiye'deki eşcinsel hareketinin gelişmemesinin tek nedeni biz lubunların konformist tutumudur. “Niye sivrileyim” diye hakkını aramayan, “bunlar gereksiz yeağ” diyerek her yerin kendi yaşadığı entellikte olduğunu düşünen berkecanların suçudur bu. “Translar ölüyor ühühühü” dedikten sonra “bağ benim belletirim, am benim dillletirim” tarzı sloganlar atan sözde eşcinsel örgütlerinin suçudur bu.
Tarihte haklarını “sivil itaatsizlik” ile alan tek bir azınlık yok. Modern Eşcinsel Tarihi [Compton olayı gibi birkaç şeyi saymazsak] Stonewall ile başlar. Marsha Johnson, sonucunu bilmeden polise bir tuğla fırlatır. Arkasından GLF, OutRAGE, Lesbian Avengers gibi oluşumlar kurulur zaten. Türkiye'de bunu kim yapabilir? Yapamaz kimse. Anca olanlara üzülüyor gibi yapıp hedonist hayatına devam eder. Bahsettiğim Amerika da, 1960'larda oldukça muhafazakardı.
Bu yüzden her gün üzgün uyanıyorum. Biz cesur olamadığımız için bizim yaşadıklarımızı tekrar yaşayacak, zorbalığa uğratacak, aynı şeyleri yaşayacak eşcinseller doğuyor her gün. Ve hepsi, bizim suçumuz.
Yazını sevdim ancak tek birşeye katılmıyorum. "Bağ benim belletirim am benim dilletirim" sloganı öyle saçma ve atılmaması gereken bir slogan değil. Doğrudan toplumsal normlara ve ıslama saldıran bir slogan. Bu bakımdan militan bir duruş bile sayılır. Ayrıca dile getirilmesi gereken temel bir hakkı dile getiriyor. Napsın yani "herkesin hayatına kimse karışamaz" mı desin?