serenad

boemondo
Zülfü Livaneli'nin ölümsüz bir aşkı anlatan nadide romanlarından birisidir. Her zamanki sade diliyle hikayeyi baştan sona soluksuz okutur size. Standart okuru bu denli önemseyip romanlarının dilini sadeleştirip okuma alışkanlığını pekiştiren çok az yazar görürsünüz. İşte onlardan biri Livaneli'dir.


Maximillian Wagner Alman asıllı yaşını almış bir Amerikalı müzik profesörüdür.
İkinci Dünya Savaşı patlak verdiği esnada sevgilisi Nadia ile ülkeden kaçmaya karar verir. Çünkü Nadia bir yahudidir. Kaçma teşebbüsleri olumsuz sonuçlanır ve Nadia tutuklanır. Wagner bu başarısız kaçma planından sonra İstanbul'a yerleşir. Orada bir süre kalır. Karadeniz'in batı kıyısından Yahudileri filistin'e kaçırmak üzere hareket eden bir gemi olduğunu duyan ve içinde Nadia'nın da olabileceğini tahmin eden Wagner Şile sahilinde sevdiği kadını beklemeye koyulur. Talihsizlikler peşini bir türlü bırakmaz. Gemi dış politikalar gereği boğazdan içeri sokulmaz. Erzak yardımı bile yapılmaz. Hastalıkla ve açlıkla boğuşan gemideki insanlar kurtuluşu beklemeye koyulurlar. Bu sırada Wagner ve Nadia mektuplaşırlar. Nadia'yı beklediği bir gün, Wagner'in hayatı geminin patlaması ve batışı ile mahvolur. Nadia'nın vefatıyla mahvolan genç adam Amerika'ya göçer ve bir daha hiç evlenmez. Yolu bir gün İstanbul'a konferans için düşer. Yaşlı bir adamdır artık. İstanbul Üniversitesi'nde görev yapan Maya Duran ona refakat eder. Araları ısınan ikili Şile'ye doğru ola çıkar. Wagner Nadia'yı beklediği sahile gider ve orada Nadia için bestelediği Serenadını çalmaya başlar. Yaşlılığından ötürü Karadeniz'in o hırçın soğuğuna dayanamaz ve hasta düşer. Son anda Maya'nın müdahalesiyle hayata tutunur.

edit:imla
labialarevreni
okuduktan sonra araştırma yaptığım, hikayenin gerçek olduğunu öğrenince ağzımın açık kalmasına neden olan livaneli kitabıdır. zülfü baba, hastanım baba

edit:imla