ahlak

kedi
medeniyetlerle paralel şekilde evrimleşen, insanı doğadan ayrıştıran kavram. benliğinin büyük çoğunluğunu dinlerle oluşturmuş, insanların birbirlerini katletmelerine kadar kendini geliştirmiştir. zihinlerde ve sözlüklerde ne kadar bireyin toplum kurallarına uyması diye nitelendirilse de bana göre insanın doğayla olan uyum yeterliliğidir.
kelebebek
Ahlak, kelime olarak huy, karakter gibi anlamlara gelmesine rağmen yaygın olarak kullanımı Latince kökenli MORAL kelimesidir. Bununla birlikte ahlak, insanların toplum içindeki eylemlerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla kabul edilen ilkeler bütünüdür. Ahlak ve Ahlak felsefesi ( Etik), genellikle aynı anlamda kullanılmasına rağmen birbirlerinden farklı kavramlardır.
Ahlak yasası ,bireyin nasıl davranacağını belirleyen kurallar sistemidir. Bu kurallar, bize hangi amaçları, nasıl gerçekleştireceğimizi gösterir.

kaynak: http://www.felsefesinifi.com/?Bid=1485342
pencere
anlamlı bir melih cevdet anday şiiridir;

ahlak kalmadı dünyada
kiracısı öyle, işçisi öyle
hami köylü saftır derler a
inanma
cırrr
kapı
kim o?
dilenci.
kuru ekmek verirsin beğenmez
taze ekmek senin nene!
kalmadı, dedim ya, kalmadı
ahlak kalmadı memlekette.
laik bir hanim
Ahlak felsefi ders notunda yazan "ahlak nedir?" Sorusunun cevabı. Ahlak sözcüğü Arapça hulk kökünden gelmekte olup, tıpkı Yunanca ethos ve Latince
mos köklerinden kaynaklanan etik ve moral sözcükleri gibi, töre, gelenek, görenek,
alışkanlık, karakter, huy benzeri anlamlara gelmektedir.1 Felsefi çalışmalarda ahlak ve moral
sözcükleri kökenlerine uygun kullanılırken etik sözcüğü ise ahlak felsefesi ya da moral
felsefe anlamlarında kullanılagelmiştir.
Ahlak sözcüğünün töre, gelenek, görenek, alışkanlık, karakter, huy benzeri anlamlara
gelmesi konumuz bağlamında zengin çağrışımlara işaret etmektedir. Töreler ve gelenekler
insan davranışları bağlamında belli alışkanlıklara yol açmakta, bu alışkanlıklar toplumsal ve
bireysel düzlemde belli karakter ve huyların oluşmasına yol açmaktadır. İşte toplumsal yaşam
tarafından olumlanan ve desteklenen belli karakter ve huylardan beslenen belli davranış
kalıpları, o toplumun normlarını ve ahlakını oluşturmaktadır. Burada normal sözcüğü
Yunanca nomos kökünden gelmektedir ve gelenek, görenek, düzen, buyruk niteliğinde yasa
gibi anlamlara gelmektedir.2 Bu bağlamda nomosun işaret ettiği yasa ve düzen, doğal yasa ve
düzenden farklı olarak toplumsal bir yasa ve düzendir.
Yukarıda söylenenlerden hareketle ahlakı, tikel bir topluluktaki insanlar arası ilişkileri
düzenleyen ilke ve kurallar bütünü olarak tanımlayabiliriz. Bu ilke ve kuralların söz konusu
toplum ya da topluluğun olumlanan ve olumsuzlanan davranışlarını düzenleyen bir sistematik
yapı oluşturduğu söylenebilir. İlke ve kurallarla örülü her normatif düzen temel olarak
topluluk ya da sosyal grubu oluşturan bireylerin çoğunluğunca benimsendiği oranda bir
bağlayıcılık ve caydırıcılık taşıyacaktır. Ahlaki ilke ve kuralların belli bir devletin politik
otoritesi ve hukuksal yapısı tarafından gözetilip desteklenmesi ahlaki, politik ve hukuki
süreçler ve gerçeklik alanların iç içe olduğu gösterir. Bu bağlamda ahlak, siyaset ve hukuk
felsefeleri de yakın bir ilişki içindedir. Ahlak felsefesine eğitim felsefesi ve bilimi çerçevesi
içinde bakarsak, toplumsal eğitim sürecinin bireylerde oluşturulmuş normlar düzleminde bir
karakter yaratmaya çalıştığı rahatlıkla söylenebilir. Toplumsal yaşamın doğal örgüsü içinde
yaratılan bu karakterin, devletin resmi kurumları tarafından desteklenmesi, durumu pekiştiren
ve kalıcı kılan bir öge olarak karşımıza çıkarken, devlet tarafından desteklenmemesi ise sivil
toplum ve devlet arasında bir gerilim ögesi olarak karşımıza çıkacaktır.
Bu bağlamda herhangi tikel bir topluluğun ahlakı, kendine özgü ekonomik, politik ve
kültürel şartlarla belirlenir. Bu alanları birbirinden tümüyle yalıtmak olanaksızdır. Toplumsal
yaşamın birbiri içine geçmiş bu dokusu içinde ahlak, insanlar arası ilişkileri düzenleyen
kurallar bütünü olarak anlaşılabilir. Ahlak toplumun manevi gerçekliğinin bir ögesi olmasına
karşın tüm maddi gerçeklikten etkilenen ve etkileyen bir dinamizm taşır. Toplumda egemen
olan maddi ve manevi üretim süreçleri ahlaki yaşamın özünü ve dokusunu belirler.